| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .04.2020 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Aslında Vekilimiz biraz ifade etti, ben de benzer bir meseleye dikkat çekmek istiyorum. Şimdi, hepimiz de yaşamımızı tehlikeye atarak geliyoruz, benim şahsen kronik rahatsızlıklarım var ve buna rağmen buradayım. Yani bu mesele ciddi olduğu için buradayım ve binlerce insan da şu anda riskte ve cezaevinde bekliyor.
Şimdi, bir kanun teklifi var önümüzde -birazdan ilerleyen maddelerde de ifade edeceğiz- topluma da zaten "İnfaz hâkimliği değişiyor, yeni bir mekanizma getiriliyor." gibi anlatılmadı. Yani "Bir infaz değişikliği var, infaz indirimi var, cezaevlerini boşaltacağız." gibi bir söylemle gelen bir kanun teklifi. Şimdi bizim buradaki muradımız ne? Ben açıkçası anlamadım. Yani ne murat ediyoruz bu infaz hâkimliğini kurarken? Şimdi, zaten Türkiye'de her gün 40 tane mekanizmaları değiştiriyoruz, bu ilk defa... Ben avukatken bir, kanunları takip edemiyorduk avukatken, bir de değişen mekanizmayı takip edemiyorduk. Hani her gün yeni bir şey kuruluyor, o beğenilmiyor, üç gün sonra o değiştiriliyor. Muhtemelen şimdi biz bu infaz hâkimliğini bir kuracağız, bir deneyeceğiz, oldu mu, tuttu mu, tutmadı mı ya da şöyle mi düşünüyoruz, açıkçası iktidarın ya da teklif sahibinin muradını çok algılayamadım: Buna özel hâkimler olacak. Bu hâkimler de tıpkı birçok konuda olduğu gibi özel talimatlı hâkimler olacak. Vardı ya, böyle özel yetkili mahkemeler, devlet güvenlik mahkemeleri gibi, bunlar daha özel talimatlı. Zaten hâkimler genel talimatlı da işte, gerçekten görevini layıkıyla yapan, hukuk ve adalet çerçevesinde hareket eden hâkimleri bir tarafa bırakıyorum, hâlâ var yani az da olsa vicdanıyla ve hukukla karar veren. Ama burada açıkçası gerçekten, bu kadar kıyametin içerisinde bütün dünya kırmızı alarm verirken yani dünya bütün işlerini bir tarafa bırakmış, hiç kimse Türkiye'de tartışılan meseleler gibi meseleleri tartışmıyor. Dünyanın hiçbir parlamentosunda corona virüsü Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilirken 21'inci yüzyılda oturup biz bir infaz hâkimliği mi kursak, bu infaz hâkimliğini bugün mü kursak, hele hem vekillerin yaşamını hem şu anda beklenti içerisinde olan cezaevindeki insanların yaşamını tehlikeye mi atsak gibi bir fikir gelmiyor. Onun için aslında hani diyordu ya, İçişleri Bakanı bu işkillenme meselesi, ben işkilleniyorum bu maddeden açıkçası, var bunun altında bir şey. Ben çok işkillendim. Bu kıyamet gününde ben bütün...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Yazan burada cevap versin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Açıklar şimdi, sizin açıklamalarınız çok güzel, böyle harikalar diyarındasınız, harikalar diyarında; hiçbir problem yok, müthiş, ekonomimiz süper, adaletimiz çok iyi, hakkaniyet...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Hakikat böyle bir şey işte.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Amerika'dan bile ödül gönderiyorlar, Almanya'dan, İspanya'dan...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tabii, tabii ödül gönderiyorlar. Siz Amerika'ya da yardım ediyordunuz, coronavirüs günlerinde bütün dünyaya yardım ediyordunuz. Türkiye'de maske yok, Türkiye'de şu anda bütün hastaneler solum cihazı eksikliği var. Bakın, bir hafta sonra hastanelerde insanları yatıracak yer bulamayacaksınız. Ya, bana anlatmayın, anlatmayın. Tamam, yirmi dört saat insanlara anlata anlata hani bir propaganda şeyi gibi anlatıyorsunuz, anlatıyorsunuz. Bizim anlattığımızı sansürlüyorsunuz. Keşke bizim anlattıklarımız sizinki gibi olsa.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ayşe Hanım, ben size şunu hatırlatayım ve bütün herkese hatırlatıyorum.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler, söz vermedim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Çok özür diliyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Buyurun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hastane yapılmasına karşı çıkmıştınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hastane yapılmasına karşı çıkmamıştık. Biz sizin şirketleştirdiğiniz hastanelere karşı...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Şehir hastanelerine karşı çıktınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şirketleştirdiniz siz.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Başaran, maddeye gelelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, biz sağlığı...
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Özelleşmesine karşıyız, özelleştirilmesine karşıyız.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Özelleşemez, zaten bedava.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır, bedava değil. Ya, biz de vatandaşız, biz gidiyoruz o hastanelere bedava medava değil yani. Size bedava olabilir de vallahi vatandaşa bedava değil, muhalefete bedava değil.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Karşı çıktınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Neyse arkadaşlar, yapmayın. Eğer böyle devam edecekseniz bakın, ben size beş saat cevap verebilirim, on saat cevap verebilirim, bu konuda yetenekli olduğumu düşünüyorum. Biz şehir hastanelerine şunun için karşı çıktık.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Başaran, maddeye gelebilir miyiz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Cevap verebileceğim ama bir sataşma var.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Arkada doktor milletvekilimiz şehir hastanelerinden bahseder.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Olabilir. Ben şunu söyleyeyim: Biz hiçbir zaman bir hastane yapımına halk için -sosyal devlet ilkesi çerçevesinde- ücretsiz verilen sağlık hizmetine karşı çıkmayız.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Başka bir konu, infaza gelelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ama Türkiye'de hasta garantili hastanelere karşı çıktık, çıkarız da. Özelleştirdiğiniz, bunu da bir sektör hâline getirdiğiniz durumda biz karşı çıkarız, bu başka bir şey.
Şimdi neyse arkadaşlar, siz böyle hikâyeleri anlatıyorsunuz, bakın, bütün insicamı bozdunuz, bitireceğim konuşmama devam etmek zorundayım. Biliyorum bozduklarını.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yok, yok, devam edeceğim arkadaşlar, biz rahat olun, ben durduğum yeri, virgül koyduğum yeri iyi hatırlarım.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Kaya, bak insicamı bozuyorsun, iş uzuyor o zaman.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, dediğim gibi, bakın, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir durum yok arkadaşlar. Kırmızı alarm vermiş dünya, bizim konuştuğumuz konuya bakın, onun için işkilleniyorum, gerçekten işkillendim, bunda bir şey var. Bu boşuna bir kanunun içerisine atılmaz, bütün kamuoyunun beklentisi bambaşkayken, cezaevlerinin boşaltılmasını beklerken bu, böyle bir kanun içerisine sıkıştırılmaz. Göreceğiz... Bunu, siz, belki şu anda sayısal gücünüzle geçireceksiniz, 3 gün sonra biz bunun uygulamasını göreceğiz, 5 gün sonra siz geleceksiniz "Bunu da değiştirelim, bu da olmadı." diyeceksiniz. Diyeceksiniz, bunu çok yaşadık, her gün yapıyorsunuz bunu çünkü.
Ama arkadaşlar, şimdi, toplumun beklentisi şu; bir daha hatırlatayım, bir daha size hepimizin görevini de hatırlatayım, tekrarla, bu gün sonuna kadar 40 bin defa olsa 40 bin defa hatırlatacağız: Şimdi, cezaevinde suçu ne olursa olsun, ideolojisi ne olursa olsun, etnik kimliği ne olursa olsun, cinsiyeti ne olursa olsun bütün o insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin şu an Anayasa'sında, kanunlarında idam cezası yok. "Var." derseniz amenna, derim ki "İdam cezası." ona da mahkeme karar verir. Meclis böyle bir karar alamaz, idam cezası yok ve o insanların yaşamından sorumlusunuz hepimiz gibi ama en fazla Hükûmet ve devlet sorumludur.
Şimdi "Biz cezaevlerini boşaltacağız." gibi bir efsane anlatıyorsunuz, boşalmayacak, bazıları çıkacak ama bazıları ölüme terk edilecek. Ha, bu çözüm mü olacak? Bakın, sadece, bu virüs olmasa bile diyelim ki bu kanun Türkiye'de cezaevlerinin boşaltılmasına katkı sağlayacak mı?
Size bir örnek sunayım, bakın aflar, dönemin afları ve sonunda cezaevlerindeki artışlar: Şimdi, Türkiye'de bugüne kadar mali, eğitim, ceza gibi alanlarda 52 defa af kanunu çıkmış, 52 defa. Bunlar; 1922, 1923, 1933, 1960, 1963, 1966 ve 1974 olmak üzere 7 defa genel af ilan edilmiş. Adalet Bakanlığına göre; 1974 genel affında 61 bin olan cezaevi tutuklu, hükümlü sayısı 24 bine kadar indirildiyse de 80 darbesinde 80 bine çıkmış tekrar. 1991 affıyla 25 bine kadar indirilmiş, 2000'de çıkan şartlı tahliye ve yasasıyla tutuklu, hükümlü 70 binlerden 50 binlere inmiş. 2006'dan bu yana düzenli olarak artış eğilimi göstermiş, bakın, sizin iktidarınız döneminde artış eğilimi göstermiş yani demokrasi, adalet ve özgürlük getirdiğiniz iddiasıyla geldiniz, sizin iktidarınız döneminde 2006 yılından bu yana bir artış eğilimi var ve bu artış eğiliminden 2007 yılında 90 bini, 2017'de 220 bini geçmiş. En son 2019'da 355 cezaevinde 300 bin mahpus var, suçu farklı farklı biçimlerde, 300 bin.
Demek ki bu infaz düzenlemelerinizi getirdiniz, bunun bir kısmını boşaltırsınız. Ee, siz bir kısmını boşaltıp bir kısmına hâlâ davalar açıyorsunuz, durmuyorsunuz davalarda. Her şey suç olduğu için bu ülkede, her şey suç, herkes suçlu, sadece siz haklısınız, sadece siz suçsuzsunuz, sizin haricinizde muhalif olan herkes suçlu. Onun için, bakın bir daha hatırlatıyorum, eğer "Biz, toplumsal vicdanı, toplumsal talepleri karşılamak istiyoruz." diyorsanız cezaevlerini boşaltın. Arkadaşımızın dediği gibi, ara vereceksiniz, bazı suçlar açısından en ağır adli kontrol tedbirleri uygulanacak ama o insanların yaşam hakkını koruyacaksınız. Sonra da bu ülkede gerçekten adaletten el çekeceksiniz, adaletin o sıktığınız boğazını gevşeteceksiniz, bırakacaksınız, o hâkimler adil karar verecek. İşte o zaman cezaevleri boşalacak, işte o zaman toplumsal barışı sağlayacağız. Onun için, ben bundan işkilleniyorum, bakalım altından ne çıkacak.
Teşekkür ederim.