| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .04.2020 |
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, coronavirüs salgını son derece tehlikeli. Bakın, gerçekten tekrar bunu söylemek isterim: Cezaevlerinde sağlık açısından çok büyük ihlaller yaşanıyor. Bir doktorum, göğüs hastalıkları uzmanıyım ve solunum hastalıkları uzmanı olmam hasebiyle benim önemli bir konum; solunum hastalıklarıyla ilgili, coronavirüsün, akciğerlere nasıl indiğini ve nasıl tahribat yaptığını çok iyi biliyoruz; kalıcı tahribatlar oluşturuyor veyahut da öldürüyor insanları. Cezaevlerinde ne olur? Cezaevlerinde, açık söyleyeyim, katliam olur, çok net.
Şu anda bakın, uzun süredir cezaevlerindeki sağlıkla ilgili problemleri çok yakından takip ediyorum. Hem cezaevi ziyaretlerimizde hem bize gelen mektuplarda, mahpus yakınlarının ifadelerinde cezaevlerindeki çok büyük sağlık hakkı ihlallerini görüyoruz. Sağlığa erişimde çok büyük gecikmeler var; cezaevi revirine bile bir haftada zor çıkıyorlar ve daha sonra hastane revirine ulaşmada, hastane polikliniğine ulaşmada bir ayı bulan gecikmeler yaşanıyor. Ardından ne oluyor? O mahpusları hastane polikliniklerinde muayene eden bir doktor olarak biliyorum. Mahpuslar son derece dezavantajlı gruplardır arkadaşlar, sağlık hakkına erişim noktasında son derece dezavantajlıdırlar, ben hem bir insan hakları savunucusu hem de bir doktor olarak bu konuya yakinen vâkıfım. Mahpus cezaevinden zor bela bir ay sonrasında ancak hastaneye gelir, poliklinikte muayene olurken yanında infaz koruma memurları ve jandarmalar vardır, mahremiyet ilkesine uymak istemezler, en başta kelepçesini açmak istemezler. Bana sorarlardı, kelepçesini illa açtırırdım ama şu anda bir çok cezaevinden duyuyorum, kelepçesini doktor istemesine rağmen açmıyorlar veyahut da o sağlık sevkine giderken çift kelepçeyle götürüyorlar. Mesela İzmir Kırıklar cezaevinden bana kaç kez başvuru geldi, çift kelepçeyle gitmemek için on üç ayı bulan sağlık sevki iptali yaşanmış, düşünebiliyor musunuz? Şimdi, sağlıkla ilgili bunlar yaşanıyor şu anda ve corona salgını var.
Şu anda bakın, bu salgın da son derece tehlikeli, hayati kayıplar yaşayabiliriz çünkü 120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpusun olduğu bir yerde sağlık hakkı ihlali çok ağır bir şekilde olur, bunu biliyoruz. Size bazı örnekler vereyim, mesela Deniz Hakan Şen, bakın, yakından takip ettiğim bir vaka, belki kulaklarınıza inanamayacaksınız, mide ağrısıyla cezaevi revirine başvuran bir insan ve orada geçiştirici ilaçlar verilen bir mahpustu, 45 kez hastaneye sevk için dilekçe vermesine rağmen hastaneye gidemedi, bakın 45 kez, dilekçeler elimde. Sonunda hastaneye gittiğinde doktor ona ne dedi biliyor musunuz? "Kardeşim şu ana kadar neredeydin? Mide kanserin çok ilerlemiş." ve bir iki ay sonra bu insan maalesef hayatını kaybetti. Peki, bu takdiriilahi mi arkadaşlar? Burada siz bir katil falan göremiyor musunuz?
Bakın yine, Halime Gülsu, Tarsus Cezaevindeydi çok yakinen takip ettim, yakınları başvurdu ve çok ağır sağlık hakkı ihlalleri olduğunu gördüm. Sistemik lupus eritematozuslu bir hasta, çok ciddi bir hastalık ve sürekli, her gün ciddi ilaçlarını kullanması lazım. Bizim tespit ettiğimiz gözaltı merkezinde ve sonra cezaevinde üç aya yakın bu ilaçlarını kullanamayan, hastalığı ilerleyen ve en sonunda doktora götürülen ama her şeyin artık çok geciktiği bir hastaydı ve maalesef cezaevinde, koğuşunda son nefesini verdi, cenazesi hastaneye götürüldü ve şu anda da onunla ilgili hiçbir soruşturma yok, dosyası kapatılmış durumda. Size sorarım: Bu takdiriilahi midir ve böylesi vakalar coronavirüs salgını sırasında nasıl daha da kötüleşir?
Bir başka vaka, bakın, Muzaffer Özcengiz, 55 yaşında, bir eski öğretmen, Tokat Cezaevinde tek kişilik hücredeydi. Zaten inanılmaz bir olay yaşanıyor Türkiye cezaevlerinde "Niye burada? Tek kişilik koğuşta olması gerekir. Müebbet hapis mahkûmu mu?" diye cezaevi müdürüne soruyorsunuz. "Adalet Bakanının emri var. Evet, haklısın ama ne yapalım? Onu burada tutmak zorundayız." diye cevap alıyoruz ilginç bir şekilde ve bu insanın başına ne geldi biliyor musunuz? Uzun süre sağlık hakkıyla ilgili başvurularda bulundu, aylarca gidemedi, sesini duyuramıyordu, tek kişilik hücredeydi ve en sonunda hastaneye gitti, zorluklarla gitti Tokat Devlet Hastanesine, CRP'si 250'leri bulmuştu, bu durumdaki bir hastanın kesin hastaneye yatırılması lazım ama ne olduysa -biraz evvel bahsettim ya dezavantajlı gruplardır, her türlü mahrumiyete uğrarlar- bu kişi tekrar hastaneden Tokat Cezaevine geri gönderildi, inanılmaz bir şey. Sonra ne oldu biliyor musunuz? On gün sonrasında bu insan vefat etti. Ölümünden dört gün önce bir mektup yazmıştı. Mektubu nerelere yazdı biliyor musunuz? Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne ve CİMER'e, diğer her tarafa yazmış. İbretlik bir mektuptur, keşke onu okusanız. Bu mektupta nasıl ağır insan hakları ihlali yapıldığını yazıyordu ve "Ben burada ölüyorum." diyordu.
Yine, bakın, Nesrin Gençosman, Ordu Efirli cezaevinde, pnömoni nedeniyle, tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı, hastaneye geç sevk edildiği için yoğun bakım servisine alındı ve sonra öldü.
Mustafa Akyol, Ağrı Patnos Cezaevindeydi ve orada bir başına, başında refakatçisi olmaksızın ölüme terk edildi ve sonunda öldü. Çok ağır insan hakları ihlalleriyle dolu binlerce vaka var.
Şimdi, bunların katili maalesef bu sistemi yürütenlerdir, başka bir şey demiyorum. Çünkü ben bu vakaları çok iyi biliyorum bir doktor ve insan hakları savunucusu olarak. Bu vakalar konusunda bana itiraz edebilecek tek bir kimse yoktur çünkü tüm dosyaları çok iyi biliyorum ve hepsinin de sümen altı edildiğini çok iyi biliyorum.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım, Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Toparlıyorum efendim.
İşte bu çerçevede, şu anda coronavirüs salgını, bu sağlık şartlarında cezaevlerine gelmiş ve biz hâlen burada bir yasa tartışıyoruz arkadaşlar. Bakın, belki binlerce insanın çok ağır bir şekilde öleceği bir büyük salgın var. Şu anda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü iki hafta açık, kapalı görüş yasağı getirdi, yetmedi iki hafta daha getirdi, bir ay oldu, infaz koruma memurlarını karantinaya aldı, yurtlarda kalıyorlar. Yani, taşıma suyuyla değirmen döndürüyorlar ama şu anda büyük bir tehlike bekliyor, hâlen bu konuda önlem alınmamış ve biz burada milyonların temsilcisi olarak coronavirüs salgınına karşı cezaevlerini, oradaki insanların yaşam hakkını nasıl korumamız gerektiğini konuşmuyoruz da maalesef böyle birtakım teferruatlarla konuşuyoruz.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Yaşam hakkının çok çok önemli olduğunu tekrar tekrar söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.