KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın bakanlar, değerli milletvekilleri, kıymetli basın mensupları, çok değerli bürokrat arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Her 2 bakana da "Bütçemize hoş geldiniz, hayırlı olsun." diyoruz, ilk bütçeleri.

Tabii, kısa sürede çok şey söylemek gerekiyor. Sayın Bakan başlarken, TİKA konuşmasının başında, TİKA'nın misyonuna, vizyonuna vurgu yaptı. Güzel, genel anlamda kuruluş amacı zaten çok güzel ama ona ilişkin ne yapabiliyoruz? Arada "Irak'la ilgili de şunları yaptık." diyor, biz hâlâ somut olarak bekliyoruz ki hakikaten Türkmenlere ne yapıldı? Gazze'ye yaptığımız kadar bir şey yapıldı mı? Sadece MİT'in tırlarıyla ilgili tartışmaların dışında ki o da -somut olarak elimizde bir bilgi yok, işte, "Onlara göndermiştik birtakım yardım malzemeleri." demenin ötesinde- çok ortada kalan, içerisinde silahtan paraya kadar, kara paraya kadar bir sürü şey konuşuldu. Bizim somut olarak bildiğimiz, yapılan bir yardım yok.

Artı, burada genel olarak TİKA daha çok diğer ülkelerle ilgileniyor gibi bir şey görülüyor. Biraz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklara bırakılmış bazı konular gibi ama özellikle Türk dünyasıyla ilişkiler anlamında TİKA'nın kuruluşundaki ana amacı biliyoruz. Oradaki çalışmaların biraz daha, sadece TÜRKSOY'a ya da konseylere bırakılarak değil, asıl daha önce belirttiğiniz gibi "Bazı konular kültürel, bilimsel şeylere kaydı." diyorsunuz ama yine de TİKA'nın o koordinatör görevinin önemli olduğunu, kuruluş olarak oralarda daha tanınır bir hâli olduğunu belirterek devam etmek istiyorum, burası önemli.

Öbür taraftan, yurt dışı seçmenlerle ilgili söylediniz. Artı, dün biz bir Alman heyetiyle, sizin partinizin yetkililerinin çağırdığı bir şeyle görüşme yaptık. Arkadaşlarımız da söylediler, yine iktidar partisinden milletvekilleri de, katılım çok düşük oldu. Bunun için de şimdiden bazı çalışmaların yapılması gerekiyor. Ben şeyden emin değilim, Alman milletvekilleri de "Öyle bir şey olmaz." dediler ama "Biz 14 tane yer istedik, 7 tane yer oldu." dediler. Tabii güvenlik gerekçesiyle bazı yerlerin verilmediğini söylüyorlar. Bu konuda bir an önce...Onlar da diyor ki: "Türkiye ne kadar isterse açabilir. Bizim konsolosluklar yaptığı için bizim yetkimizde değil." Almanya örneğini dün bu saatlerde tartıştığımız için, tekrar bir an önce daha rahat oy kullanılabilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. Burada -çok fazla konu olduğu için oraları hızlıca hatırlatarak sizlerin dirayetine bırakıyorum- benim çok önemli gördüğüm, sizin söylediğiniz kurumların arasında, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve buna bağlı olan kurumlar var. Şimdi, az önce Sayın Kuşoğlu başka bir örnek söyledi ama ben oralara gitmeyeceğim. Sayın Cumhurbaşkanın kendisi burayla ilgili konuşurken "Gazi Mustafa Kemal" diyor sürekli. Bakın, yani böyle bir... Televizyondaki programı unuttum ben. Davetiye gönderiyor "Beştepe" yazıyor. Ya, ben beş seneden fazla Beştepe'de oturdum Sayın Bakanım, orası Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk Orman Çiftliği. Yani, bundan niye imtina edilir? O zaman da kalkıp gereksiz yere tartışmalar yaşanıyor. Ne olur yani oraya Atatürk Orman Çiftliği dense? Böyle bir şey var yani, boş yere tartışma yaratılmasına vesile oluyor. Yani, bu, bilinçaltının tezahürü müdür, anlamıyorum. Gerçekten de her seferinde böyle... Belli arkadaşlarımız da aynısını söylüyor, sadece Sayın Erdoğan değil. "Gazi Mustafa..." tamam anladık da, o ta Kurtuluş Savaşı konuşurken söylemeniz gereken şey. Ondan sonrasında, artık, Soyadı Kanunu'ndan sonra topluma mal olmuş hâlini kullanmanın ne sıkıntısı var, ben açıkçası anlamıyorum. Yani, eğer, bu zihniyette olursak, nasıl olacak da Atatürk'ün bıraktığı bu kurumlara sahip çıkacağız, bu mirası yaşatacağız? Gerçekten, biraz garip geliyor bana. Tabii ki, bu şartlarda o mantalite olursa...

Orayı da dün konuştuk, siz yoktunuz, saray tartışması, "kaçak saray", "ak saray", bir sürü şey konuşuldu. E konuşuluyor, yani saltanat gibi algılanırsa, bu konuşuluyor. Ha, biz şunu normal karşılıyoruz, sizin tabirinizi kullanalım da yanlış olmasın: Harun gibi gelip Karun olurlarsa tabii ki sarayda yaşamayı tercih edebilirler, o bizim derdimiz değil ama peki o köşk şimdi ne olacak? Yani, sizi burada bulmuşken... Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin böyle rantsal dönüşüm şeyi var kentsel dönüşüm adı altında, kupon arazileri var. Allah rızası için, bu bizim milletvekili lojmanlarına falan dönmesin. Burada sizi de bulmuşken söyleyeyim. Ben şeyden vazgeçtim, anlaşıldı, o mantalite olunca o saltanat orada, sarayda devam edecek, orayı unuttum ama gelin hiç olmazsa kalan mirası, burayı hep birlikte bir Atatürk merkezi yapalım, Atatürk müzesi yapalım, bütün bu size bağlı olan kurumları da o kampüsün içerisinde Çankaya'ya koyalım ki hiç olmazsa orada adını bari yaşatalım.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Söyledi zaten, "Yapacağım." dedi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Öyle değil, sadece onu değil, bütün araştırma kurumlarıyla beraber -zaten orada önemli bir şey var- Atatürk müzesine de önemli yerlerini dönüştürerek... Tabii, bu yetmiyor. Çünkü öyle söylüyorlar da önce plan tadilatını yapıyorlar, sonra bir bakıyoruz Çevre Bakanlığı bir daha plan tadilatı yapıyor, orası alışveriş merkezi olmuş, vaktim yok, onu diğer bakanlar gelince anlatacağım. Şimdi, burası şimdi çok önemli. Hem o kültürün... Hani, "Türk kültürünün medeniyete dönüşmesi." dediğiniz şey var. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2023 vizyonunun ötesinde yeniden Türkiye merkezli bir medeniyetin ihyasından bahsediyoruz, o zaman bu kurumlar çok önemli o mirası yaşatmak anlamında söylüyorum. Ama bakıyorum komediye, daha önce de söyledim, sizin de dikkatinize sunuyorum: Bu kurumların tamamının bütçesi; Yüksek Kurum, Dil Kurumu, Tarih Kurumu, Araştırma Merkezinin, tamamının bütçesi 53 milyoncuk. Ya güzel de sadece Cumhurbaşkanlığının bütçesine bu yıl yaptığımız katkı kaç? Biz dün onu tartıştık, 400 milyon olmuş bütçe. Şimdi, bakın, onda 1'ini sadece, Cumhurbaşkanlığının bütçesinin onda 1'ine yakın bir şey ki, bunun da, hesapladım, 43'ün 17'si personel ve sosyal güvenlik -yaklaşık söylüyorum- yani yarısı yok. Sizin bütün yapacağınız bu faaliyetler için kabaca 20 milyon paranız var diyelim. Bütün bu söylediğiniz Yüksek Kurumun, Kültür, Dil, Tarih, araştırma, burs, destekleme ne istiyorsanız tamamını sadece 20 milyonla yapmak zorundasınız. Şimdi nasıl bir anlayış bu? Olur mu yani nasıl yapacağız, onu söylüyorum.

Açıkçası, ben bundan çok tatmin olmadım. Bu meselelere biraz güncel kısır çekişmelerden, rantsal işlerden daha zaman ayırarak hakikaten Türk kültürünü bir dünya medeniyeti yapıp ezilen ülkelere, mazlum milletlere, Türk dünyasına, İslam âlemine ve insanlığa bir katkı sağlamak istiyorsak bu araştırmalara, bu merkezlere önem vermemiz gerekiyor. Yeniden hayırlı olsun diyorum.

Birkaç cümle de Sayın Akdoğan'a. "Hoş geldiniz, hayırlı olsun." dedik ama tabii, basın özgürlüğüyle beraber ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Danışmanlık sıfatında... Şimdi, Bakan olunca daha da ağır, Hükûmetin sorumluluğunu da üstlenmek gerekiyor. Basın özgürlüğü diye konuşuyoruz, sizin burada bütçesini söylediğiniz kuruluşlar... Şu anda birçok medya kuruluşu, siz de biliyorsunuz, sizin toplantılarınıza alınmıyor. Bu nasıl özgürlüktür? Yani, özel mülakat yapmayabilirsiniz, programlarına çıkmayabilirsiniz ama burada yaptığınız bir toplantıya "Bizim partimizin toplantısı, bizim partimizin..." Parti faaliyeti ayrı, bakanlık faaliyeti ayrıdır, kurum faaliyeti ayrıdır. Kurumların toplantısına o medya organları...

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN - Hangisi alınmıyor?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Listesini vereyim, şimdi vaktim yok yani.

BAŞKAN - Neyse, daha sonra şey yaparsınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN - Şimdi, öyle bir şey yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamam, tek tek listesini verelim size.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Bakanım, Afyon'da almadınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN - Benim bulunduğum Bakanlıkla ilgili konuşuyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, şimdi, diyorum ki: Resmî toplantılarda da akreditasyon uygulaması yapıyorsunuz.

Şunu anlatmaya çalışıyorum, tek tek şimdi belgelerini de söylerim, hangi toplantılara kim çağrılmadı onu sunayım ama diyorum ki: Bir taraftan 28 Şubattan şikâyet edip öcü ilan ederken benzer yöntemleri siz burada uygularsanız olmaz. Sizi bulmuşken, burada Basın Yayın ve Enformasyondan...

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN - Sorunu doğru tanımlayalım diye söylüyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sorun doğru. E, ben söylüyorum işte, bütün yurt dışı seyahatlerinize bakın, yurt içi seyahatlerinize bakın, siz biliyorsunuz sorunun ne olduğunu, şimdi benim zamanımı onunla almayın, ben size liste vereyim o zaman.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - O, üstüne alınmış ama Hükûmet olarak kastediyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, Hükûmet olarak söylüyoruz, baştan söyledim ya "Sorumluluğu üstleneceksiniz." şahsınızla ilgili değil, sadece sizin bakanlığınızla ilgili değil.

Şimdi, bir de, burada, yerel medya kuruluşlarıyla ilgili bir şeyler söylediniz ama hakikaten burada bir reform ihtiyacı var. Seçim dönemi gazeteleri çıkıyor, bunlar maalesef bir süre sonra kapanıyor ama bunları diğerlerinden ayırt etmek lazım, kırk yıldır, elli yıldır çıkan ulusal gazetelerden daha eski olan bazı bölgesel, yerel gazeteler var ama bunlarda da yine benzer şekilde kayırmacılık oluyor, destekleme oluyor, taciz oluyor, birtakım şeyler oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bu platformu biraz daha demokrasinin gelişmesi açısından daha genişletmek gerekir diye düşünüyorum. Tabii, oraların kontrolü biraz daha zor oluyor, "Alo Fatih" deme şansı her zaman olmuyor, zaten küçükler kendi yağıyla kavruluyorlar, kimisi dinliyor kimisi dinlemiyor ama burayı genişletmek lazım, bu platformu geliştirmek lazım. Bu söylediğiniz sadece bloklarla, platformlarla olmuyor ama ekonomik olarak da onların güçlenmesini ve daha tarafsız, daha ilkeli yayın yapmalarını sağlamak gerekir.

Şimdi, gelelim turpun büyüğüne. Sayın Başkan bakıyor. Yani, bu frekans ihalesine benim kafam karıştı, Sayın Bakan da arada söyledi "Devam edeceğiz." Önce çıkınca demişsiniz "Yok ulusallara yönelikti mahkeme, şimdi yerellere devam edebiliriz." veya "Yürütmeyi durdurdu ama işlemler devam ediyor." Sayın Bakan da diyor ki: "Yeniden süreç devam ediyor, önlem alıyoruz." Benim bildiğim kadarıyla -şimdi size soruyu soruyorum- bunun normalde kanuni düzenlemeyle yeniden o iptal gerekçesini de dikkate alarak yapılması gerektiğini biliyorum. Siz, şimdi, zannediyorum, bunu yönetmelikle mi çözmeyi düşünüyorsunuz? Yani, "Bir önlem alıyoruz." dedi Sayın Bakan ama somut olarak bir şey gelmedi, belki zaman darlığından. Bu konunun açıklıkla konuşulması gerekiyor, bu, çok önemli bir şeydir ve mahkemenin dile getirdiği oradaki aksaklıkların da dikkate alınması gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde, yani, konuşmalar, siz hiçbir şey yapmasanız da hep söylüyorum "Ali'nin kayığına bindin mi?" derler, bu iş böyledir. Yani, sen yapsan da derler yapmasan da derler, gitsen de derler gitmesen de derler. Şaibeye yol açmayacak şekilde yıllardır bekleyen kangren olmuş bu meselenin tabii ki çözülmesi bir an önce gerekiyor ama çözerken demin akreditasyon meselesinde olduğu gibi "Şurada zorluk çıkaralım, buna bakalım, onu yapalım." dersek o zaman yine sorunu başa döndürmüş oluyoruz, daha da içinden çıkılmaz hâle getiririz. Bu meselenin bir an önce adil bir şekilde çözülmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - ...hak edenlerin de, gerekli mali kaynağı sağlayanların da bir şekilde o haktan yararlanması gerekiyor. Kısmen, kanundan sonra bazı tahsilatları yapılıyor ama o da tam henüz sorunu çözmüş durumda değil. Hakkaniyetli olan neyse, ödemeleri gereken neyse onu da alıp ama bu konuda yayın yapabileceklerin de önünü açmak gerekir diye düşünüyorum. Söyleyeceğimiz çok şeyler var ama sorular bölümünde de eklemeye çalışacağız. İnşallah, hayırlı uğurlu olsun diyorum tekrar.

Ama Sayın Kurtulmuş'a tekrar tekrar hatırlatıyorum: Eğer söylediğiniz kültürün bir medeniyete, dünyaya bir katkı sağlamasını istiyorsak bütün bu size bağlı kurumların faaliyetleri en öncelikli olması gereken faaliyetlerdir. Kısır çekişmelerden kurtulalım, onları, siyasi konuları Yalçın Beyler yapıyor, siz biraz daha... Ekonomik olanları da biliyorum, iktisatçı olduğumuz için öyle başlamışız, ben girmek istemedim vaktimiz yok, konuşursunuz ama asıl şu kültür ve medeniyet meselesi üzerine biraz zaman ayırıp bu kurumların etkin işlemesini sağlarsak daha faydalı olur diye düşünüyorum.

Tekrar hayırlı olsun.