KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ya, bu aslında çok önemli bir madde olduğu için biz birkaç kişi özellikle söz alıyoruz yani bunun tehlikelerini hatırlatmak adına. Çünkü anladığımız kadarıyla yani biz ne kadar uyarı yaparsak yapalım bütün görevliler gerçekten bu düzenlemelerde çok tarafsız, bağımsız ve hakkaniyete uygun olarak davranacakmış gibi hareket ediliyor ama böyle değil. Yani çünkü siz bir yetkiyi genişlettiğiniz zaman bu yetkinin kullanım biçimi objektif değil, işte kişilerin husumeti, bakış açısı, ideolojisine göre belirleniyor. Bakın, bir örnek vereyim, geçen hafta içerisinde yaşadığımız bir örnek yani hani buna örnek olabilir, bire bir aynı değil ama örnek olarak teşkil edebilecek bir durum. Bizim önceki hafta Batman Belediyemize kayyum atandı, 2 belediye Eş Başkanımız gözaltına alındı. Bu corona virüsünün olduğu günlerde arkadaşlarımız dört gün boyunca gözaltında tutuldular. En nihayetinde, işte kayyum gerekçesi yapılan gözaltı vardı, böyle evlerine sabah baskın yapıldı, dört gün boyunca da bekletildiler ve adliyeye getirildiler, sabah yedi buçukta adliyeye getirildiler. Biz sekiz civarında adliyeye gittiğimizde arkadaşlarımız geldikleri saatten itibaren, adliyenin içerisinde hiç kimse olmamasına rağmen, adliyede herhangi bir güvenlik tehdidi oluşturacak bir durum olmamasına rağmen ellerinde plastik kelepçeler, kendilerine bir sandalye bile verilmemiş, ayakta bekletiliyorlar. Ya, biz oradaki görevlilere ısrarla soruyoruz: Hani bunlar niye kelepçeli? Savcının talimatı mı var? "Hayır, biz kendi önlemlerimizi alırız." Tamam, alırsınız da bakın, ilde belediye Eş Başkanlığı yapmış bu insanlar normalde siz bir çağrıyla bile çağırsanız gelecekler yani burada niye kelepçeyle bekletiyorsunuz? Bu insanlar niye ayakta bekliyor diye sorduğumuzda: "Biz güvenlik tedbiri alırız, biz nasıl yapacağımızı biliriz." Şimdi, bunu bir cezaevi açısından düşünün, geldi mahkûm bir cezaevine, mahpusu cezaevinden getirdiler, duruşması için bekliyor. Özellikle kötü bir koşulda bekliyor ve orada itiraz etti. Bu itirazın sonucunda oradaki görevliler işte "Bizim görevimizi yapmamızı engelledi." diye tutanak tuttular, götürdüler cezaevi idaresine verdiler. O kişinin kendi suçsuzluğunu ispatlayacak hiçbir şey yok çünkü bir tanığı yok, tek başına. Oradaki görevliler zaten doğal olarak da birbirlerinin destekçisi olarak tutanak tutuyorlar. Mesela biz adliyede olmasak tutanak tutulacak, belki kaçmaya teşebbüs ediyorlar diyeceklerdi ki kaçılacak bir yol da yoktu, işte bütün adliyenin kapıları kapalıydı zaten. Diyor ki: "Ya, kendisini buradan atarsa." Atmayacağını da biliyor yani bu artık eziyet etme maksadıyla yapılan davranışlar. Bunu yaptığında bunun... Peki, bu insanın hakkını kim savunacak? Var mı? Yani yok, bir defa kendini ifade edebileceği bir alan yok. Onun söylemi tek başına delil olarak kabul edilecek mi? Edilmeyecek. Bir tanesi daha duruşma salonuna geldi, duruşma salonuna geldiği anda kendi düşüncesini ifade etmekte serbest ve artık orada mahkeme başkanı ya da hâkim neyse duruşma salonunu sevk ve idare eden, oranın güvenliğinden sorumlu. Oradaki hâkimin almadığı, tespit etmediği bir durumu işte bunlar savunmayı beğenmediler, kendilerine göre disiplin soruşturması gerektirecek bir hâl buldular, orada bir tutunak tuttular, götürdüler cezaevi idaresine verdiler. Yok mu? Var böyle uygulamalar.

Yine, diyelim ki şu anda kelepçeli muayene esnasında işte uluslararası standartlara göre de aslında kelepçeli muayene kabule edilemez bir durum. Ama bizim belediye eş başkanlarımız zaten problem oradan ortaya çıkmıştı, aynı durum, gözaltındayken rapor almaya gitmişlerdi hastaneye, hastanede alacakları rapor esnasında doktorun yanına kelepçeli olarak götürülmek istenmişler. Kelepçeli muayeneyi kabul etmedikleri için bir sürtüşme yaşanmış burada, kolluk adliyede intikamvari bir yaklaşım sergiliyor. Şimdi orada mahpus geldi "Ben kelepçeli muayeneyi kabul etmiyorum." Burada bir sürtüşme yaşandı, yine oradakiler tutanak tuttular. Yani bu kadar aslında kötü yönetilebilecek ya da işte bir şekilde oradaki kişilerin husumeti, bakış açıları, ideolojileri, duruşlarına göre uygulayabilecekleri bu madde bizce çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracak. Bakın, biz özellikle disiplin soruşturması, disiplin cezaları sadece işte verilen telefon görüşünün engellenmesi ya da hücre cezası olarak işlemiyor, 3 tane disiplin cezası aldığında infazı etkileyecek bir durum oluyor ve neredeyse politik tutsakların yüzde 99'u şu anda en az 3 defa disiplin cezası almış ve infazları yanmış durumda. Bunlar nereden disiplin cezası alıyorlar cezaevinin içerisinde? İşte ayakta sayım uygulanıyor. Afyon'dan ulaştılar bize, daha sonra avukat arkadaşlarımız hatta Mehmet Vekilimiz de gitti, oradaki idareyle de görüştü, başsavcıyla da, oradaki cezaevi idaresiyle de. Tek başına bir koğuşta tutulan bir insan neden ayakta sayım için dayatılsın? Ama diyor ki: "Ben geldiğimde ayakta sayım vereceksin." Askerî usul, 80 dönemindeki Diyarbakır Cezaevinin uygulamaları, "Ayakta sayım vereceksin." Ayakta sayım -bir iç genelge dolaşmıştı- orada niye ayakta sayım uygulaması ifa ediliyordu? İşte oradaki gardiyanları rehin alma olasılıkları. Tek başına bir hücrede bulunan bir insan gittiğinde görebiliyorsun o orada. Yani, zaten hiçbir gardiyan tek başına girmiyor. Ayakta sayımın manası ne? Ama hayır kalkacaksın, ayakta sayım vereceksin; vermediğinde, darp edileceksin. Buna karşı direndiğinde de disiplin cezası alacaksın. Cezaevinin içerisindeki uygulamalar bile bu kadar tehlikeli bir boyuttayken; dışarıya taşan, keyfiyete açık, manipülasyonlara açık, objektif kriterlerden uzak, kişiyi tamamen savunmasız bırakacak bu uygulamanın tehlikeli olduğunu ve bu maddeden mutlak suretle çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, ceza içerisinde cezadır. Bu, aslında gerekçeleri bir şekilde kanunen yaratmaktır. O açıdan bu, hiçbir biçimde kabul edilemeyecek ve en mutlak biçimde bu kanundan çıkartılması gereken uygulamalardan, maddelerden biridir.