KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ya, Meclis kürsüsünde çok söyledim ama şimdi bu düşünce, ifade özgürlüğü denilen şeyin -fikir özgürlüğü, nasıl adlandırıyorsanız adlandırın- iki biçimi var: Bir, sizin düşüncelerinizi özgürce ifade edebilmeniz; bir de ayrıca, yazılmış olan, başkalarının düşüncelerine ulaşmanız yani iki boyutu var. Şimdi, siz bunun bir kısmını kesiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Benim kontrolümde olmayan." diyebilirsiniz, işte "Uluslararası bilmen ney numarası almamış olan." veya işte "Basın İlan Kurumunun reklam vermediği gazeteleri, dergileri falan ben bundan sonra cezaevine almayacağım." Neden? Yani bu yayınlarla ilgili bir yargı kararı var mı? Haklarında bir toplatma kararı var mı? Bunların yayınlanmayacağına dair bir karar var mı? Yok. Dışardayken bir insanın okuyabildiği bir yayını cezaevinde okuyamamasının nedeni ne? Bakın, bu düşünce, ifade özgürlüğü öyle bir şey ki; sık sık söylüyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şunu söylüyor, diyor ki: "Yaşam hakkından sonraki en önemli, en temel haktır düşünce ve ifade özgürlüğü. Eğer bir yerde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa esasen orada din ve vicdan özgürlüğü yoktur." Yani insanlar dinlerini de vicdani kanaatlerini de özgürce yaşayamazlar. "Eğer bir yerde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa orada aslında, esasen örgütlenme özgürlüğü de yoktur." Yani çünkü örgüt dediğiniz şey, dernek dediğiniz şey, parti dediğiniz şey, vakıf dediğiniz şey her neyse bunların tamamı düşüncenin kolektif olarak ortak kullanıldığı yerler. Eğer bir yerde, bir ülkede düşünce, ifade özgürlüğü yoksa o ülkede aslında toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı da yoktur çünkü toplantı ve gösteri yürüyüşü dediğiniz şey de kolektif bir biçimde insanların düşüncelerini açıklamasıdır. Şimdi siz düşünce ve ifade özgürlüğünün en önemli parçasını, insanın bilgi edinme hakkını, araştırma hakkını, öğrenme hakkını tamamen değilse bile kısmen önemli oranda kısıtlıyorsunuz. Bu kabul edilemez. Hangi ihtiyaç bunu doğurdu, bilmiyorum. Kaldı ki cezaevlerinde zaten mektuplara kadar her şey okunuyor, inceleniyor, kitaplar da inceleniyor, dergiler de inceleniyor, gazeteler de inceleniyor. Siz bunun önünü daha henüz cezaevine girmeden kesiyorsunuz, "Bunlar gelemez." diyor yani incelemeye bile tabi tutmuyorsunuz. Yani ben Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 18'inci yılda geldiği noktayı Türkiye'deki herkes gibi hayretle izliyorum, geldiğiniz noktayı kendinize yakıştırıyorsanız yani pes doğrusu, başka hiçbir şey söyleyemem.

Teşekkür ediyorum.