| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .04.2020 |
HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, gerçekten, ben bir hekim olarak, bir doktor olarak Adalet Komisyonuna bugün katıldıktan sonra şok içindeyim. Ben normalde iki yıllık adalet okudum. Bu kadar hukuktan, bu kadar insan hakkından, bu kadar adaletten ve vicdandan yoksun bir kanun teklifi ve bu kanun teklifini savunan insanlarla karşılaştım. Gerçekten şok içindeyim.
Bir kere, teklif sahibine şunu sormak istiyorum: Cezaevlerinde şu an 80 binden fazla tutuklu olduğu söyleniyor. "Tutuklu" demek, suçu tespit edilmemiş yani henüz suçlu olarak bulunmamış demektir ve benim bildiğim kadarıyla bu kişi masumiyet karinesi çerçevesinde suçsuzdur; suçu sabit oluncaya kadar, tespit edilinceye kadar o kişi masumdur ve suçsuzdur. Ne dedi? "Onların özgürlüğünü biz aldık." diyor, "Ben özgürlüklerini aldım." diyor. Bu hangi vicdana sığabilir? Bu, bir.
İkincisi: Hükümlü... Suçlu buldunuz, ona verdiğiniz ceza hapis cezasıdır, onun diğer haklarını elinden alamazsınız. Mesela, sağlığını elinden alamazsınız, düşüncesini elinden alamazsınız; böyle bir şey yoktur. Siz eğer bunları almaya çalışırsanız, işte, Nazi dönemindeki Almanya'dan bir farkınız olmaz; bunun adı budur. Yarın şunu da söylersiniz: "Biz bunların üzerinde deney yapma hakkına sahibiz. Biz bunları madenlerde, taş ocaklarında çalıştırma hakkına sahibiz." Çünkü siz, bunların her hakkını ellerinden almayı kendinizde hak görüyorsunuz, bunu normal görüyorsunuz. Köleden de öte bir anlayışla yaklaşıyorsunuz yani köle bile demeye gerçekten dilim varmıyor.
Bir diğer konu: Basının Türkiye'de özgür olmadığını -demin değerli vekilimiz bahsetti- Basın İlan Kurumunun zaten bu konuda nasıl taraflı ve yanlı davrandığını benim tekrar anlatmama gerek yok. Çok basit bir şey söyleyeceğim: Ya, Türkiye'de sarı basın kartları iktidarın keyfine göre dağıtılıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Turkuaz oldu onlar zaten.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Ya, resmen iktidarla bir ilişkisi varsa veriliyor, yoksa verilmiyor.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Bakın, bu Meclisin çatısı altında olan, yıllarca gazetecilik yapan insanların kartları iptal edildi. Basının bu kadar baskı altında olduğu, basının bu kadar her alanda engellendiği bir süreçte kalkıp Basın İlan Kurumunun şeffaflığından bahsediyor veya orada verilecek kararın doğruluğundan bahsediyor sayın teklif sahibi.
Bir diğer konu, ben size şöyle bir şey söyleyeyim: Şimdi, siz bir gazetenin çıkmasına izin veriyorsunuz devlet olarak, bir derginin çıkmasına izin veriyorsunuz, bunu suç olarak görmüyorsunuz değil mi? Çünkü o gazetenin çıkma aşaması suç değil. Gayet doğal bir şekilde bu yasalara göre kuruyor ve gazetesini çıkarıyor ve bunun yayımını sağlıyor, bu suç değil çünkü ama siz bu gazete cezaevine doğru gittiği zaman ona suçlu muamelesi yapıyorsunuz. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle mantık dışı bir şey olabilir mi? Böyle, gerçekten vicdandan yoksun bir tespit olabilir mi? İnsan hakikaten belli bir noktadan sonra diyor ki "Ya, nasıl düşünüyorlar yani?" Bakın Türkiye'de normal, yürüyen insanlar, sokakta yürüyen insanlar, o gazeteyi okuyabilir, çünkü suç değil ama cezaevindeki için suç. Böyle bir mantık olabilir mi? Eğer terör örgütü o gazeteyi kurmuşsa zaten siz o gazetenin yayımlanmasına izin veremezsiniz, vermezsiniz. Bundan haberiniz yoksa teklifi bu şekilde hazırlar gelirsiniz.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Eksik, toparlayabilir miyiz?
HABİP EKSİK (Iğdır) - Buradan da bol bol, bol keseden sallarsınız. Bu, böyledir. Suçtur, zaten o gazete çıkamaz. Suç değildir, o gazete çıkar, cezaevine de gider, hastaneye de gider, eve de gider, Meclise de gelir. Bu kadar nettir.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Gergerlioğlu...
Süremiz gittikçe uzuyor, cümleler de genelde birbirine benziyor.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Hiç de birbirine benzemiyor Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Siz doktorsunuz, bakın hemen maske taktınız.
HABİP EKSİK (Iğdır) - E, ne yapalım? Sizin Genel Başkanınız söylemişti.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Onun için, hepimizin sağlığı önemli, bunları Genel Kurulda da daha geniş bir salonda tartışacağız.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, başlayabilir miyim?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Gergerlioğlu, buyurun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Evet, değerli arkadaşlar...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Sayın Başkan, mutfağında tartışmayacağız da nerede tartışacağız?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Genel Kurulda geniş bir salon var orada daha sağlıklı bir ortamda tartışacağız.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -Değerli arkadaşlar, ben başlayayım konuşmama. Sayın Başkan, konuşmaya başlayayım.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Başlayacaksan başla canım ya.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Komisyon üyesi olmayan arkadaşlara lütfen bir sınırlama getirilsin. Sabaha kadar, ta bu saate kadar kanun çıkmasını bekliyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bütün maddelerde konuşmadılar ama yani.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Zaten beş dakikadan fazla konuşmadım.