KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, şimdi burada teklife bakıyoruz, diyor ki: "Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran -şimdi bundan sonrası- yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez."

Şimdi, bunun peşine bunun yazılması, ilk cümleyi kuvvetlendirme amacıyla yazıldığı düşüncesini bende hasıl etti. Devamındaki maddeyi, zannediyorum ondan vazgeçilecek, onunla ilgili bir değişiklik teklifi var. Ama şimdi burada hem bu kanuna hem gerekçesine baktığımızda şöyle bir izahat inandırıcı değil, kimseyi de ikna etmez, nedir o? Şimdi, Ali Bey az önce dedi ki: "Biz biliyoruz hangi yayınların terör yayını olduğunu."

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. "Terör örgütünün yayın organı" diye bir şey olmaz. Bu terör örgütünün yayın organı eğer ki basılıp dağıtılıyorsa vay hâlimize zaten. Böyle bir şey varsa bunu zaten savcılıklar, mahkemeler tespit eder. Türkiye'de çıkan yayınların hangilerinin Ali Bey'in bildiği ve bizim bilmediğimiz ki bizim bilmemiz lazım, belki bize söylerse hangi gazetelerin, hangi yayınların teröristlerin gazetesi ve yayını olduğunu, belki bizi ikna edecek teklif sahibi olarak, bunu bilmemiz lazım bizim. Onun için bu böyle kabul edilmez yani bu söylenemez.

Şimdi Türkiye'de "terör" ve "terörist" tanımı o kadar yaygın kullanılıyor ki yani seçim oluyor, yarısı neredeyse terörize ediliyor; başka bir şey oluyor, cümlelerden bu hiç çıkmıyor. İnsanlar kendisine muhalif olan, kendisi gibi düşünmeyeni, özellikle iktidar bu dili çok kullanıyor, "terörist" "teröristlere yardım eden" "teröristlerle ilişkili" gibi cümlelerle itham ediyor. Buna bu hâliyle baktığımızda direkt şu çıkıyor: Cezaevinde birinin iyileşmesini yani hani cezaevinin amacı hükümlünün, ceza hukukunun amacı ıslah ve topluma yeniden kazandırmaktır insanları, eyvallah. İyileşmesine engel olacak o gazeteler hangileridir; hangileri, hangi amaçla, nasıl giremeyecek, bunun net bir şeye kavuşması lazım.

Şimdi, diğer fıkrayla ilgili ikincisine gelince de orada da bakın, şöyle bir anlam çıkıyor: Şimdi, birincisi: Bu, Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlanma hakkı bulunmayan gazeteler Ceza İnfaz Kurumuna kabul edilemez, yabancı dilde yayınlanmış gazete veya dergilerin Ceza İnfaz Kurumuna kabul edilmesine Adalet Bakanlığı yetkilidir. Ya, bir defa, dünya çapında diyelim kabul gören bir gazete, dergi vesaire... Adalet Bakanı bununla ilgili nasıl liste yayınlayacak "Şu kabul eder, bu kabul edemez..." Yani şimdi mesela New York Times okumak isteyecek, "Kabul etmiyoruz." diyecek Adalet Bakanlığı. O zaman sorarlar yani "Ülkenin en yetkili isimleri niye buralara demeç veriyor?" derler.

Şimdi, cezaevinde hükümlü mevcut koşullarında ilave yaptırımlar bu şekilde getirilemez. İnsanlar cezaevine gider, doğru, özgürlüğü kısıtlanmıştır, o da doğru. Kısıtlanmasının sebebi vardır yani hukuk tekniği açısından ifade ediyorum, her şeyin dört dörtlük olduğu bir şeyde suç işler, bu suçun karşılığında bizim tabi olduğumuz hukuk sistemine "Kara Avrupası hukuk sistemi" derler, amacı ıslah etmektir, ıslaha yönelik politika geliştirir, burasına da eyvallah ama bunun böyle keyfiyetle tarifi ya da size göre, bana göre olmaz; somut verilerle tartışılması gerekir. Dolayısıyla, ben şunu bilmek isterim teklif sahiplerinden: Hangi yayınlar, hangi gazeteler bir hükümlünün ıslah edilmesinin önüne geçer, hangi yayınlar ıslah edilmesini kolaylaştırır.

Teşekkür ederim.