KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben hem Komisyonumuzun değerli üyelerine hem de dışardan katkı sağlayan milletvekillerimiz ve kamu kurumlarının temsilcilerini, YÖK Başkan Yardımcımızı ve basın mensuplarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, şimdi bu tabii gerekçede de söyleniyor, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine yapılan değişikliklerden biri ancak burada, anlayabildiğimiz kadarıyla, daha önceki hâli özellikle son okunan yani üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası gerektiren fiillerde "a" denen bent "terör niteliğinde eylemlerde bulunmak ve bu eylemleri desteklemek" şeklindeydi. Şimdi, bu "terör örgütlerinin propagandasını yapmak, örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak veya yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak yada kullandırmak" şeklinde değiştirildiğini anlıyoruz. Bu, tabii, önemli bir genişletme. Biliyorsunuz şu anda Genel Kurulda infaz paketine ilişkin görüşmeler devam ediyor. Orada da bizim en fazla üzerinde durduğumuz, daha doğrusu kamuoyunun en fazla üzerinde durduğu husus, bu "terör tanımı" meselesi yani terör gerekçe gösterilerek eline taş dahi almamış gazeteciler cezaevinde, siyasetçiler cezaevinde, akademisyenler cezaevinde.

Buradan şuraya gelmek istiyorum: Şimdi, bu "propaganda" lafı özellikle burada da konulan "propaganda" lafı, maalesef, Türkiye'de her yere çekilebiliyor. Sadece bu dönem değil, her dönem çekilebiliyor. Propaganda nedir, ne değildir... Bu en ağır şekilde öğretim mesleğinden çıkarma şekline geliyor. Anayasa Mahkemesinin üniversite özerkliği vurgusuyla öğretim üyelerinin devlet memuru statüsünde olmadığını belirterek, disiplin suçlarının da aynı olamayacağını belirten kararına karşılık bu düzenleme, terör tanımının kapsamını daha da genişlemekte. O yüzden bizlerin kaygısı var, üniversiteden birçok akademisyenin yeniden -zaten biliyorsunuz sıkıntılı bir dönem, az önce de dile getirildi defalarca- haksız hukuksuz bir şekilde KHK'yle uzaklaştırılan öğretim görevlileri, Anayasa Mahkemesi kararıyla hak ihlali olduğu ortaya çıktı ama hâlâ görevlerine geri dönemiyorlar. Şimdi bu maddeyle, biz yeni akademisyen ihraçlarının veya akademiden atılmanın önünü açacağımız şeklinde bir -doğal olarak- kaygı duyuyoruz. Maddenin gerekçesinde AYM kararları da dikkate alınarak "Bilimsel özerkliğe uygun ve günün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenmektedir." denilmekte ama bu düzenleme bilimsel özerkliğe uymaz; tam tersine, bu çok keyfî uygulamaların kapısını açabilir. Mesela, çok kısa süre önce bizim Eskişehir'de Anadolu Üniversitesi, Hukuk Fakültesinde 2 genç öğretim görevlisi, şeylere destek veriyorlar gerekçesiyle gerçekte olmayan, gerçeği yansıtmayan iddialarla görevlerinden, sözleşmeleri uzatılmayarak, üniversiteden uzaklaştırılmış oldular ve maalesef çok sevdikleri mesleklerinden, üniversitelerinden ayrılmak durumunda bırakıldılar. Bunun başka üniversitelerde de olduğunu gözlemliyoruz. O yüzden burada bu tanımın yani yargıda bizim çok maalesef karşı karşıya kaldığımız bu propaganda tanımının daha özerkliğe yani bir akademisyenin özerkliğini, düşünce özgürlüğünü daha geniş kullanabilmesini sağlamamız lazım. Bu madde birçok akademisyenin üniversiteyle ilişiğinin kesilmesine yol açabilecek bir genişlik tutmaktadır diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum.