KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun teklifiyle yirmi yıl önce uygulamaya konulan 4054 sayılı Kanun'u bu süre zarfında özellikle 2004'ten sonra AB Rekabet Hukukunda yaşanan değişikliklere uygun hâle getirmek amaçlanmakta. Bu da genel gerekçede ve teklif sahibi tarafından dile getirildi. Aynı gerekçelerle 2008 ve 2014 yıllarında iki ayrı kanun tasarısı Meclisimize gelmiş ancak nedense bu tasarılar kadük kalmış. 2014 yılındaki kanun tasarısı; bunun altında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da imzası var, bakıldığı zaman 38 maddeden oluşmakta ve şu an tartışmakta olduğumuz, tartışacağımız kanun teklifinden içerik olarak daha zengin hazırlanmış bir metin. 2014 yılında kadük kalan tasarıda "rekabet savunuculuğu" kavramına yer verilmiş, kurul üyelerinin seçimi konusunda belirli kıstaslar getirilmiş. Kurul üyelerinin hukuk, iktisat, siyasal bilgiler, işletme, iktisadi idari bilimler veya mühendislik fakültelerinden mezun olmaları ve mezun olduktan sonra en az on yıl kamuda veya özel şirketlerde çalışma koşulları 2014 yılındaki kanun tasarısında var. Ayrıca Kurulun toplantı ve çalışma usulleri de netleştirilmeye çalışılmış. Yani, özetle 2014 yılında kadük kalmış olan tasarı, şu an tartıştığımız teklifi kapsadığı gibi 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunu daha da kapsayıcı hâle getirmekte. Ayrıca her iki kanun tasarısı yani 2008 ve 2014 yıllarında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Meclise gönderilen her iki kanun tasarısında Komisyonumuzun yanında Avrupa Birliği Uyum, Adalet, Anayasa ve Plan Bütçe komisyonları gibi tali komisyonlara da sevk edilmiş. Bugün tartıştığımız, ele aldığımız kanun teklifinin dört maddesinin AB Uyum Komisyonuyla doğrudan alakalı olmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bunu tali komisyonlara göndermeme gereğini anlamış değiliz.

Bu kanun teklifinin amacı rekabet politikalarımızı, rekabet hukukumuzu AB'yle uyumlu hâle getirmek demiştik. Peki, bu teklif kanun hâline gelirse 4054 sayılı Kanun yani rekabet politikamız, rekabet hukukumuz AB'yle tam uyumlu hâle gelecek mi? Bunu anlamak için Avrupa Komisyonunun 2019 yılı Türkiye raporuna bakmamız gerekmekte. Acaba Avrupa Birliğinin rekabet politikası nedir ve Türkiye'den ilgili fasılda neler istenmektedir? Avrupa Birliği, Türkiye'yi rekabet politikası alanında ancak belirli düzeyde hazırlıklı olarak görmektedir. Hatta devlet destekleri otoritesinin bağımsızlığı ve devlet mevzuatı konusunda gerileme olduğu, raporda açıkça belirtilmektedir.

Avrupa Birliği bizden özetle üç tane şey istemektedir. Birincisi, gecikmeksizin devlet desteklerinin izlenmesi ve denetlenmesi hakkındaki kanunun ikincil mevzuatının hazırlanarak uygulamaya konulması; birinci istedikleri bu. İkincisi, işlevsel olarak bağımsız bir devlet destekleri otoritesinin kurulması. Üçüncü olarak, antitröst ve birleşmeler alanında Avrupa Birliği müktesebatına uyum düzeyini artırmak için mevzuatın gözden geçirilmesi. Biz, bugün burada antitröst ve birleşmeler alanında -yani bu üçüncü istediği- Avrupa Birliği müktesebatına uyum düzeyini artıracak düzenlemeler yapacağız, bu düzenlemeler hakkında da yine söyleyeceğimiz şeyler olacak.

Esasında, kısmi değişiklikler yapmak yerine kurumun güvenilirliğini ve bağımsızlığını yeniden sağlayacak çağdaş normlara uygun bir rekabet yasasının yazılması gerekmektedir. Avrupa Birliği bizden de minimis taahhütler, uzlaşmaya ilişkin prosedürler ile birleşme kontrollerindeki değişiklikleri uygulamaya koymamızı istemekte. Söz konusu bu kanun teklifinin 2'nci maddesiyle birleşme ve devrolmaların incelenmesine ilişkin istenilen değişiklikler yapılacak. 9'uncu maddesiyle uzlaşma ve taahhütlere ilişkin istenilen prosedürler yerine getirilecek. 8'inci maddesiyle de minimis kuralı mevzuatımıza, kanunlarımıza girmiş olacak. Kanun teklifinin geri kalan maddeleri ise birçoğu Rekabet Kurulunun personel düzenlemesiyle, personel yapısının düzenlenmesiyle alakalı.

Avrupa Birliği 2019 Türkiye raporunda Rekabet Kurumunun başkan ve üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanmasının kurul üyelerinin eğitim ve sektör deneyimi konusunda mesleki niteliklerine ilişkin herhangi bir objektif ölçütün, şartın olmamasını Kurulun bağımsızlığına zarar verdiğine özellikle vurgu yapmakta. Görüştüğümüz teklifte Kurulun üyelerinin eğitim ve mesleki niteliklerine ilişkin herhangi bir iyileştirme, bir standart ve bir düzenleme ne yazık ki bulunmamakta. Tahsin Başkanımızın dediği gibi, 2018 yılından da daha geriye gitmekte.

Avrupa Birliği hemen her raporunda ısrarla devlet destekleri otoritesinin bağımsızlığına ve devlet destekleri mevzuatının yetersizliğine atıf yapmakta hatta yıllar içerisinde bu konuda gerileme olduğunu da belirtmekte, bu konunun özellikle üzerine gitmekte. Ancak biz de ülke olarak, bu konuda bir şeyler yapmaktan özellikle imtina etmekteyiz. Ortada bir kanunumuz var ancak uygulanan mevzuatı yok. Devlet Desteklerini İzleme ve Denetleme Kurulu lağvedilmiş, Cumhurbaşkanlığına bağlanmış, bu hususta da mutlaka bir şeylerin yapılması gerekli. Esasında yapılması gerekenlerden birisi, devlet desteklerinin denetlenmesi ve izlenmesi görevinin de Rekabet Kurumuna verilmesi.

Burada, kamu ihalelerinden de biraz bahsetmek istiyorum. Rekabet Kurumunun, kamu ihalelerinin öncesinde, yani, tasarım aşamasında ve ihalenin gerçekleşmesi sırasında daha aktif rol oynaması, kamu kurumlarıyla ve bilhassa Kamu İhale Kurumuyla yakın iş birliği içerisinde bulunması gerekmektedir. Rekabet savunuculuğu görevini yerine getirmesi, bu kavramın kanun metnine girmesi ve kamu kurumları arasındaki iş birliği ve koordinasyonu sağlamak için rekabet istişare konseyinin kurulması gerekmektedir; bu kavramların hepsi 2014 yılındaki kanun tasarısında bulunmakta. Ayrıca, Rekabet Kurumunun, her yıl belli bir yüzdede, belli bir sayıda kamu ihalesini inceleyeceğini duyurması ve inceleme yapması gerekmektedir; bu da Devlet Planlama Teşkilatının 2003 yılında yapmış olduğu bir öneri.

Liberal ekonominin, piyasanın sağlıklı işleyebilmesi ancak ve ancak tam rekabetin sağlanmasıyla mümkün olabilir. Dünyada altyapı yatırımlarında en fazla ihale alan 10 şirketten 5 tanesi aynı ülkedeyse ne yazık ki o ülkede tam rekabetin olduğunu söyleyemeyiz. Gazetelerinin neredeyse tamamı aynı manşetleri kullanıyorsa, o ülkede, rekabet kavramının ağır yara aldığını söyleyebiliriz. Serbest piyasanın benimsendiği bir ülkede, rekabet kavramı zedelenirse, rekabet koşulları ortadan kalkarsa, oluşmazsa artık liberal bir ekonomik yapıdan bahsedemeyiz. Bu tip ekonomik modele "patronaj sistemi" veya "ahbap çavuş kapitalizmi" denilmektedir. O nedenle müzakere ettiğimiz rekabet hukuku, rekabet politikası; ekonominin verimliliği ve kamu kaynaklarının etkin kullanılması açısından çok önemlidir. Bu sebeple, Rekabet Kurumunun bağımsızlığı, çalışanlarının niteliği, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla eş güdümlü çalışması, etkinliği hayati önem taşımaktadır.

Kanun Teklifi, AB mevzuatına uyum konusunda belli eksikleri giderse de arzulanandan uzaktır, eksiktir. Burada saymış olduğum, belirtmiş olduğum eksiklerin giderilmesi için çeşitli önergelerimiz olacak, bunların da Komisyonumuz tarafından dinlenmesi ve daha sağlıklı bir Rekabet Kanunu'muzun, daha sağlıklı bir rekabet hukukumuzun olması için gerekli adımların atılması en büyük talebimizdir. Daha sonra da herhâlde maddeler hakkındaki görüşlerimizi bildireceğiz.