KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, katılımcı arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan 63 maddelik değişikliğin yargının hızlandırılması adına desteklenmesi gereken birçok maddesi bulunmakta ama birçok arkadaşın da üzerinde durduğu, işin temeline indiğimizde mutlaka göz ardı edilmemesi gereken hususlar bulunmaktadır. Ben bunu kısaca bir özetlemek isterim.

Bir buçuk yıl önce Adalet Bakanı Sayın Gül hâkimevinde Adalet Komisyonu üyelerine bir yemek vermişti, bir sunum yapmışlardı. Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ciddi sorunlar yaşandığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle uyumda sorunlar yaşandığını, yargının güven kaybettiğine ve yargının hızlandırılması gerektiğine ilişkin bir söylemdi, çok doğru tespitlerdi. Bununla ilgili de peş peşe yargı reformları yapılması gerektiğini ileri sürmüştü.

Ben ve bazı arkadaşlar da çok doğru tespitler olduğunu ve Türkiye'nin en önemli sorununun başta yargı ve adalet sistemindeki aksaklıklar olduğunu ama bunun doğru teşhisinin yapılması gerektiğini belirtmiştik. Doğru teşhis gerekirse de yargının siyasallaşmaya başlaması, siyaset kurumunun yargı üzerindeki baskısının esas mesele olduğunu, bu düzelmediği sürece yapılacak bütün çalışmaların aksayacağını, bir türlü doğru sonuç vermeyeceğini ifade etmiştik.

Belki iyi niyetle, bürokrasiden gelen bu yasa teklifleri -arkadaşlarımız imzalamakla birlikte- doğrusu hem katılım fikrinden çok uzak hem de asıl unsuru olan, odağı olan yasama görevini yapamaz durumdadır. İlgililer ve katılımcılardan yeterince istifade edilmediği gibi, hatta art niyetli görülmektedir. Yani, muhalefet, katılımcılar ve diğer taraflar art niyetli görüldüğü için doğrudan, belirli makamlardan geldiği gibi kanunlar çıkmaktadır. Bu da aksaklıkların devamına, yine aynı tarafsızlık, bağımsızlık ve adaletteki gecikmelere, adaletteki sorunlara ve yargı güvenilirliğindeki sorunların derinleşmesine bile neden olmaktadır.

Örnek vermek gerekirse barolar ve avukatlık, bu sistemin en önemli ayaklarından birisidir. Düşünün ki barolarla ilgili bir yasa teklifi hazırlanmakta ama Türkiye'deki bütün barolar ayaklanmış durumda yani baroların sistemiyle ilgili çoklu baro sistemi seçim yasası değiştirilmekte, bu yasa hazırlanırken bunun içinde barolar olmadığı gibi hatta barolara hasım gibi bir yasa teklifi hazırlanmaktadır.

Şimdi, bunu yasaları hazırlama mantığını açıklamak adına söylüyorum. Bir ülke bu şekilde yasalarını yapıyorsa, ne kadar yasa yaparsa yapsın bunlar reform değil kanun olma özelliğini bile kaybeder. 80 baro buna itiraz ettiği gibi, açıklama yapıyorlar. Bakın, bir Osman Kavala, hiç tanımam, sadece duyarız. Gezi olaylarına siyasi erk "terör" demiştir ama yargı ve mahkemeler yıllarca incelemeden sonra "Terör değildir." demiştir ama bunu örtmek adına olsa gerek, Osman Kavala tek kalmıştır ve hâlâ tutukludur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar vermiştir, davaya bakan yargı karar vermiştir. Belki de hâlâ iddianamesi yazılmadan yıllardır tutukluluğu devam etmektedir. Bunun gibi birçok örnek varken Türkiye'de sağlıklı yargı reformları yapıldığından bahsetmek son derece zordur. Bakın, Mecliste bir bekçi kanunu var. Evet, üniversite mezunları var, lise mezunları var, ilkokul mezunları var. Binlerce genci -hangi yöntemle olduğu belirsiz şekilde yetki veriyoruz- adaleti ve güvenliği, huzuru sağlaması için beline de silahı takıp ortaya çıkarıyoruz. Bakın, bir örnek vermek istiyorum: Amerika'da belki de çok tecrübeli, iyi yetişmiş bir polis ama adalet duygusundan, insan hakları ve insanlık duygusundan mahrum olması nedeniyle yarattığı tahribata bakın. Amerika'da 100 şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Amerika yanıyor, bütün insanlar sokakta. Huzuru, güvenliği, adaleti sağlamakla görevli polis Amerika'nın cayır cayır yanmasına ve büyük bir bunalıma girmesine neden olmuştur. Biz bunlardan hiç örnek almadığımız gibi öylesine yetkilerle donatıp "Adaleti, hukuku ve güvenliği tesis et." diye öyle bir gözü karalıkla gençleri salıveriyoruz ki ortaya, al sen Türkiye'de bunu sağla. Nasıl sağlanır? Nasıl biz adaleti tesis ederiz? Nasıl reformlar yaparız? Sözün özü, tabii ki geciken adalet adalet değildir. Adaletin hızlanması noktasında birçok maddenin yeniden zaten mecburen değiştirilmek gereği bulunmaktadır. O maddelerle ilgili değişiklikler tabii ki desteklenir ama benim ifade etmek istediğim, yasaları yaparken artık muhalefeti hasım sayarak tarafları ve kendinizden başkalarını hasım görerek, art niyetli görerek yasa hazırlayıp Türkiye'yi huzur ve güvene kavuşturamayız. Onun için gelin, demokratik ülkelerde ve hatta geçmişte Türkiye'nin yaptığı gibi katılımcılarla, ilgilileriyle, sivil toplumla ve muhalefetle ama en önemlisi yasamayı işlevine kavuşturarak gerçekten bütünsel yargı reformunu yeniden başlatmak zorundayız. Parça parça yapılan şeyler her an yeni yeni torba yasaları davet etmekte, kanun sistematiği de bozulduğu gibi tamamen bir kargaşa sisteminin içine girmekteyiz. Buna başta işin zihniyetini değiştirmek suretiyle yeni baştan başlamak gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.