| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Erzurum Milletvekili İbrahim AYDEMİR ve Manisa Milletvekili Uğur AYDEMİR ile 63 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .06.2020 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni bir torba yasa görüşmesindeyiz. Hani, şöyle bir cümleyle başlardık daha evvel: "Genel yasa yapma tekniğine uymayan, teamüllere aykırı filan" derdik ama artık böyle diyemiyoruz, teamül hâline geldi bu aykırılık ya da bu anormallik. O nedenle böyle bir yasa görüşüyoruz. 12 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor bu teklif.
Şimdi, arkadaşımız İbrahim Bey "Cumhurbaşkanlığı Sistemi böyle bir şey bahşetti bize" diye uzun teşekkürler yaptı. Tabii, ben çok fazla -yaşım altmışı geçmiş olmasına rağmen- anlamıyorum o Türkçeyi maalesef ama teşekkür kelimeleriydi anladığım kadarıyla. Ben de bu Cumhurbaşkanlığı sistemini...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Neyi anlamadınız?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir laf attık, işte bir şeyler. Anlamadım ya, ben bilmiyorum, bir şey demiyorum. Peki, kendi eksikliğimi ortaya koydum.
Değerli arkadaşlar, ben de bu Cumhurbaşkanlığı sisteminin özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde nasıl bir anormalliklere, garabetlere sebebiyet verdiğini birkaç örnekle anlatmaya çalışacağım. Bakınız, bu yasayı arkadaşımızın da, teklif sahibinin de ifade ettiği gibi bu kriz yani COVID-19 sürecinde çıkarıyoruz ve o, nimet olarak şey yaptı. "İyi ki oldu." demedi ama "Birtakım yenilikleri de yapmamıza fırsat verdi." dedi. Evet, yani böyle bir ortamda yapıyoruz ama bu ortamı tanımlamak lazım. Bu ortamın, özellikle, bizi ilgilendiren, bu yasayı ilgilendiren tarafını biraz konuşmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yani bizim bütçemizin, ekonomimizin ne durumda olduğunun, hangi şartlarda bu değişiklikleri yaptığımızın üzerinde konuşmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, zaten Türkiye iki üç seneden beri -siz asla kabul etmediniz- iktidarın asla kabul etmediği bir krizin, yani özellikle de derin bir ekonomik krizin içindeyken geliyor. Birkaç tane rakam, yani en basit bir şekilde yani Türkiye'nin artık neredeyse borçlanamadığı... Borçlanamama derken dış borcu kastediyorum, Şubattan bu yana hiç dış borç almadı, borçlanamıyor, borçlanmasın da. CDS priminin 439 yükseldiği korkunç bir ortamdayız. Yani Türkiye, şu anda dünyada en maliyetli borçlanan ülkelerden bir tanesi, sondan birkaç taneden biri, çok ciddi. Bu sadece COVID-19 süreciyle ilgili değil arkadaşlar, birkaç seneden beri devam eden ekonomik krizdir. Sizin bir türlü kabul etmediğiniz ve tersten başlayarak sürekli kriz tedbirleri ama anında tedbirlerle geldiğiniz, dünya kadar kanun teklifi getirmiş olmanıza rağmen bir türlü adını koymadığınız bir kriz zaten yaşıyordu. İfade ettim biraz evvel, Türkiye'nin en temel problemlerinden bir tanesi kaynak problemi. Türkiye'nin kaynak problemi var arkadaşlar, yani üretemiyor, paraya ihtiyacı var, kaynağa ihtiyacı var Türkiye'nin finansla ilgili, finansal birikimi yok, en temel problemlerden bir tanesi bu. Yani, Türkiye işte bir şekilde kaynak üretecek ve bu kaynaklardan en önemlisi de dışarıdan borç alıyor. Borç alabildikçe bu borcu çeviriyor ve bir şeyler yapabiliyor. İşte bu noktada son derece sıkıştığımız bir ortamda bu COVID-19'la karşı karşıya kaldık değerli arkadaşlarım.
Bakın, işsizlik oranı, dünya kadar istihdamla ilgili paket, şimdi, yeni bir paket geliyor, ismi de "Kalkan." Ama dünya kadar paket geldi, burada görüşüyoruz, neredeyse 2015'ten beri 2016'dan beri burada sürekli konuşuyoruz, tartışıyoruz. İstihdamı artırmak için dünya kadar paket getirdiniz, para harcadınız, buna rağmen rekor bir işsizlik düzeyiyle yakalandık bu covid sürecine. Genç işsizlik oranı yüzde 25'lerde değerli arkadaşlarım. Büyümeyle ilgili problemler, işte ilk çeyrekte büyüdük falan. İlk çeyrekte henüz covid movid yoktu. İkinci çeyrekte, üçüncü çeyrekte ne olacağını artık herkes biliyor, bu sadece bizimle ilgili değil, bütün dünyayla ilgili bir şey. Ama bizim gibi bir ülkede 437 milyar dolar dış borcu olan bir ülkeyiz, böyle bir ortamda yakalandık değerli arkadaşlar. Bütçe açığımız 123-124 milyar TL'ye ulaşmış. Gelecek senenin yani 2020 bütçe açığının ne kadar olacağına dair bir tahminde bile bulunamıyoruz. Tahminde bulunamıyoruz derken, tahminlerimizin çok ötesinde bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalacağız.
Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, geçen sene burada yine Meclisin bütçe hakkını çiğneyerek bir kanun değişikliği yaptık ve borçlanma limitini artırdık ve buna rağmen, Türkiye'nin 2019 bütçesi neredeyse 160 milyar TL açık verdi, böyle bir bütçe. Bakın, şu ana kadar, 2020 yılı sonunda öngördüğümüz borçlanma 139 milyar TL, 2020 Nisan sonuna kadar 120 milyar TL borçlanmışız değerli arkadaşlarım, böyle bir ortamda bu şey geldi. Şimdi, böyle bir ortamda -rakamlarla sizi fazla rahatsız etmek istemiyorum- geliyor ve biz birtakım değişiklikler yapıyoruz. Evet, bunlar da çoğuna itiraz etmeyeceğim değişikler. COVID-19 dolayısıyla erkene geldi ama zaten zaman içinde yapılacaktı bu elektronik ortamı kullanma, bunlar yapılacaktı, gerekli şeylerdi. Teknolojinin bir şekilde dayattığı şeyler, bunları yapalım ama bunun ötesinde, çok ciddi birtakım tedbirler alınması gerekiyor, harıl harıl çalışılması gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bir daha altını çiziyorum: Bulgaristan diye bir ülkede, komşumuz Bulgaristan neredeyse negatif faizle borçlanıyor, biz yüzde 8'lerle, 9'larla borçlanıyoruz. Geçen gün eski Hazine Bakanınız Ali Babacan bunun altını çizdi değerli arkadaşlarım. Böyle bir durumdayız, işin gerçeği bu. Bu gerçeğe gözünüzü yumamazsınız "Bu gerçek yoktur, biz çok iyiyiz, uçuyoruz, her şey çok güzel." demekle çok güzel olmuyor. Bakın, bir kuruş borç bulamıyorsunuz. Varlık Fonu, değişik araçlar, enstrümanlar devreye sokuyorsunuz, hiçbir şey bulamıyorsunuz. Nitekim, bu Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinde getirdiğiniz şey de bir tür borçlanma ama tuhaf "ikrazen özel tertip DİBS." Arkadaşlar, bu ikrazen özel tertip DİBS var ya, hani, devlet iç borçlanma senedi; Anadolu'da hatır senedi vardır ya, aynen odur, hatır senedi, bilen bilir bunu. Yani bir tane adamın paraya ihtiyacı vardır, birisinden hatır senedi alır, gider kırdırır yani tefeci faiziyle kırdırır. Yapılan şey aynen budur. Siz, paraya ihtiyacı olan kurumlara zaten yüzde 3 bütçeyle bu hatır senedi alma yetkisi vermiştiniz, şimdi yüzde 5'e çıkarıyorsunuz; gidecek bu, Merkez Bankasından kırdıracak, dünya kadar faiz verecek falan. Yaptığınız şey budur. Başka türlü para falan bulamıyorsunuz. Bu, işin gerçeği yani, felaket tellallığı falan yapmıyorum. Bu gerçekle hareket etsek çok daha sağlıklı, karşılıklı konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz tekliflerle buraya gelirdiniz; gelmediniz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin üzerinde konuşulabilecek bir sürü konu var ve birçoğuna ben şahsen, bir milletvekili olarak... İhtiyaçtı, doğru yapıyorsunuz. Yani evet, yurt dışında çalışan, emekli olmuş ve tekrar iş bulmuş insanların emekli maaşlarının kesilmemesi doğrudur ama niye kısa süreli, niye sürekli değil? Hiç kesilmesin yani çalışıyorsa hiç kesilmesin. Birtakım eksiklikleri koymakla beraber... Tamam, bu kaçak tütün ticareti yapanların şeyinin uzatılması doğru, doğru yapıyorsunuz. Çekle ilgili de yapılanlar doğru. Ama iki tane madde çok ciddi, değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanlığı sisteminin ne kadar yanlış bir sistem olduğunu, sizin de ne kadar yanlış iş yaptığınızı göstermesi açısından yeterli. 1'inci madde, şu meşhur Kamu İhale Kanunu'yla ilgili değerli arkadaşlarım. Bu Kamu İhale Kanunu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kamu İhale Yasası, devlet memurlarını, işçilerini sınavla alma, merkezî yerleştirme; bu iki düzenleme cumhuriyet tarihinin adalet açısından, eşitlik açısından en önemli iki kanunu. Bu iki kanunu da yok ettiniz. Ağır bir kelime kullanmak istemiyorum, çok fazla da eski Türkçe falan bilmiyorum. Onu söyledim "Sen biliyorsun, ben bilmiyorum." diye sana iltifat ettim, kızdın. Niye kızdın onu anlamıyorum. Neyse... Bu iki kanunu on sekiz senede defalarca yaraladınız, paramparça ettiniz, ruhunu da yok ettiniz, kendisini de yok ettiniz. Değerli arkadaşlarım, Kamu İhale Kanunu'nun meşhur "istisna" maddesinde kaç tane değişiklik yaptınız biliyor musunuz, haberiniz var mı? Sayamıyorum ama yaptığınız kanun değişiklikleriyle ek maddeler eklediniz ya; (a), (b), (c) diye gitti, (z)'ye gitti, ondan sonra (aa) diye başladınız. Şimdi arkadan dolanarak, Cumhurbaşkanına yetki vererek Kamu İhale Yasası'nda bir değişiklik yapıyorsunuz aslında bunu yaparak, Kamu İhale Yasası'ndan söz etmeyerek. Üstelik de öyle tuhaf bir değişiklik yapıyorsunuz ki oturup böyle kara kara düşünmek gerekiyor.
Bu istisnalar maddesinin (c) bendinde güvenlik, önemli sıkıntılar falan olduğu zaman böyle ihaleler yapılabileceğinden, Kamu İhale Yasası'nın istisna edilebileceğinden söz ediyor. İşte, İstanbul Finans Merkeziyle ilgili bir yatırım, Merkez Bankası binasının böyle bir bina olduğunu Cumhurbaşkanlığı kararıyla şey yapıyorsunuz, burada böyle bir şey veriyorsunuz. Bakın değerli arkadaşlar, daha evvel yaptınız bunu, Merkez Bankasına böyle bir yetki verdiniz, şimdi Vakıflar Bankasına böyle bir yetki veriyorsunuz. Ne oldu biliyor musunuz ondan sonra değerli arkadaşlarım? Merkez Bankasının İstanbul Finans Merkezinde yaptırdığı bina çok stratejik, gizli, acayip bir bina, o nedenle asla Kamu İhale Yasası'na tabi olmaması gerekir diye Kamu İhale Yasası'na tabi değil, gittiniz -ismini de vereceğim- Limak'a verdiniz, şimdi yapıyor. Ya, bu kadar olur mu değerli arkadaşlarım? Bir kanun çıkarmışız, adalet ilkesini sağlayacak önemli bir düzenleme Kamu İhale Yasası, bu kadar değişiklik... Ya, yapın, verin bir teklif, deyin ki "Kamu İhale Yasası ortadan kaldırılmıştır." Ben vereceğim bu teklifi sonunda ya, herhâlde desteklersiniz değerli arkadaşlar.
Şimdi önemli şeye geliyorum, 4'üncü maddeyle ilgili de birkaç cümle söyleyeyim değerli arkadaşlarım. 4'üncü maddede... Biraz evvel bir arkadaşımız üzerinde durdu. Borçlanma yetkisi, borçlanma sınırı dediğimiz şey, bütçeyle verilen bir şeydir. Bunu geçen yıl da yaptınız, bu Anayasa ihlali işini geçen yıl da yaptınız. Geçen yıl da Hazinenin borçlanma limitini artırdınız. Biliyorsunuz, bir borçlanma limiti konuluyor, o limitin yüzde 5'i kadar Bakanın yetkisi var, artırabiliyor, bir yüzde 5 de Cumhurbaşkanı artırabiliyor, orada 80 milyar TL'ye falan çıkıyordu geçen sene borçlanma limiti, Bütçe Kanunu'yla size tanınan limit; 70 milyar TL daha şey yapıldı ve 160 milyar TL'ye çıktı, nitekim, o civarda, 156 milyar TL borçlandınız. Şimdi ise -biraz evvel ifade ettiğim gibi- siz ikrazen özel tertip DİBS çıkarma hakkını, yetkisini yüzde 3'ten yüzde 5'e çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu Anayasa'yı -hani, Cumhurbaşkanlığı sistemi falan deniliyor- siz yaptınız, millet kabul etti. Bu Anayasa'da çok açık ve net, ilgili kanunlarda o kadar açık ve net yazıyor ki Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'ndaki bu limiti ancak ve ancak -çok açık hüküm yani o maddeleri tek tek okuyarak sizin vaktinizi fazla almak istemiyorum değerli arkadaşlarım- bir ek bütçeyle artırabilirsiniz. Ya, arkadaşlar, bu ek bütçeyi yapalım, böyle bir ihtiyaç varsa ve Covid'den dolayı olmuşsa özellikle de Covid'den dolayı olmuşsa bunu yapalım, niye yapmıyoruz ki yani?
OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, toparlayalım lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Toparlıyorum.
Bir torba yasaya bir tane madde koyarak bu işi geçiştirmek ne kadar doğru değerli arkadaşlarım? Bunu bu şekilde yaparak nereye gideceğiz? Bakın, bu yapılan iş... Merkez Bankası parayı nereden buluyor değerli arkadaşlarım? Yani siz, oturduğunuz yerde işte ilgili paraya ihtiyacı olan bir kuruma ikrazen özel tertip DİBS (devlet iç borçlanma senedi) çıkarma yetkisi veriyorsunuz, ne yapıyor o, o kâğıdı ne yapıyor? Paraya ihtiyacı var? O kâğıdı gidiyor, Merkez Bankasına veriyor, parayı alıyor. Merkez Bankası da aynen böyle tefeci gibi faiz alıyor oradan neyse... O faiz işi maiz işi, at yarışı işi o da sizin işiniz yani bilmiyorum. Onu da yapıyor. Alıyor o parayı fakat Merkez Bankası bu paraları nereden buluyor arkadaşlar? Bakın, önemli bir şey söylüyorum, nereden buluyor bu parayı? Merkez Bankası kaynak mı yaratıyor, bir yerde işletmesi mi var? Para basıyor Merkez Bankası değerli arkadaşlar, para basıyor, para basıyor. Karşılıksız bir şekilde para basıyor, yapılan şey budur. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti demokrasiyle ilgili güvenilirliğini kaybetmesiyle beraber bu mali disiplinle, işte benimsemiş olduğu içinde bulunmuş olduğu ekonomik sistemle de hesaplaşmaya burada başladı ve Türkiye'nin temel sıkıntılarıyla şimdi karşı karşıya.
Eğer Türkiye, eğer siz, bundan biran evvel vazgeçmezseniz Türkiye bakın -istemiyorum böyle bir şey olsun- çok ağır, bugüne kadar olmamış, duymadığınız çok ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya. Yani corona da bunu daha da derinleştirdi. Buradan geri adım atmazsanız, bu kurnazlıklarla, finans cambazlıklarıyla Türkiye ekonomisinin düze çıkması... Hayır böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Aldığınız parayı sağlıklı bir şekilde kullanmazsanız, yatırımlara yönlendirmezseniz, tasarrufa gitmezseniz olmaz. Sizin yaptığınız iş, değerli arkadaşlarım, her şey yandaş. Bakın siz, hayır işlerini bile sosyal devleti işletirken bile bir yandaş kamyoncuyu düşünerek yapıyorsunuz. Buradan bir yere gidilmez. Buradan Türkiye batar. Siz de hepimiz de ağır bedeller öderiz değerli arkadaşlar.
Teşekkür ederim.