KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli bürokratlarımız, milletvekili arkadaşlarımız; ben de hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Özellikle Sayın Başkanımız, Sayın Kuşoğlu'nun ifade ettiği gibi bakın biz burada iki yıllık milletvekili olacağız gelecek ay itibarıyla. Yirmi üç aylık süreç içerisinde gördüğümüz şu: Birçok kanun düzenlemesi maalesef ki bir öngörüsüzlüğü taşımakta. Muhalefeti dinlememe hastalığınız malum, her aşamada kendini hissettirmekte. Eğer muhalefet dediyse kesinlikle kabul edilmemeli, böyle bir hastalık devam ediyor. Sadece sizin dediğiniz doğru, bizim doğru bir şey söyleme gibi bir lüksümüz olmadığını düşünmektesiniz. O nedenle de daha bu süreç içerinde birçok kanunun yapboz tahtası gibi hatta bazen de boz yap şeklinde düzenlemeler getirildiğini görmekteyiz burada. Bu da çalışma anlayışındaki ciddiyeti ya da ciddiyetsizliği açıkça ortaya koymakta.

Şimdi diğer maddelerle ilgili düzenlemeleri değerlendirme konusunu bir tarafı koyarak ben özellikle biraz hukuk boyutuyla ilgili olan maddeler yönünden görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın Çek Yasası'yla alakalı yeni bir erteleme talebi var. Bu aslında pratikte ihtiyaç doğru. Şimdi çekin iki tarafı vardır değerli arkadaşlar. Birisi alacaklı, diğeri borçlu. Şimdi getirilen düzenlemeler aslında hep borçlu penceresinden bakılarak yapılmakta. Çek mağduru dendiğinde sadece çeki ödeyemeyip ceza alan olarak bakıyoruz. Aslında bir de tersinden baktığında çek mağduru, alacağını alamayan da var. Yine klasik bir laf vardır: "Alacağını alamayan borcunu ödeyemez." Bir çeki tahsil edemeyen kendi kestiği çeki de ödeyemez. Dolayısıyla aslında burada, şimdi her ne kadar bu corona meselesi nedeniyle mevcut hapiste yatanların hapis cezalarının ertelenmesi doğruysa da, yine geçtiğimiz üç ay öncesi yapılan düzenlemeyle geçici bir düzenleme olarak cezaların ertelenmesi yine doğruysa da, şimdi yine aynı şekilde 1 kez daha uzatmayı sadece bu yönüyle yani çekin borçlusu yönünden baktığımızda yine doğru kabul edersek de, sonuçta değerli arkadaşlar bakın Çek Yasası'yla ilgili bu ertelemelerin aslında sadece bir erteleme niteliği taşıdığı, piyasadaki çekle ilgili alışverişi düzenlemeye yetmediğini açıkça görebiliriz. Şimdi çek adı üstünde çektir. Yani çeki alan kişi gider bankadan çeker. Bunun hukuki mahiyeti budur. Bir ödeme aracıdır. Çeki alan karşılığının bankada olduğunu bilerek alır. Veren de "Karşılığı var." diye çeki keser verir. Şimdi, dolayısıyla değerli arkadaşlar Ceza Kanunu'na göre çekle ilgili ceza şudur: Bakın, çekin üzerinde yazan bedel kadar para cezasına hükmedilir. Para cezasının alacaklısı yine devlettir. Borçlu bunu ödeyemediğinde bugün itibarıyla günlüğü 100 TL'den hapis cezasına çevrilir. Üst limit beş bin gündür. Yani çekin üzerindeki bedel ucu çok açık bir rakam da olsa beş bin güne kadar hapis cezasına çevrilir ve genel infaz hükümlerine göre bu hapse çevrilmişse infaz edilir. Şimdi bunların Ceza Kanunu'nu ilgilendiren konu. Ancak biz esas pratikten gelen ve yıllarca çek tahsil etmeye çalışan, borcunu ödeyemeyenin ceza alması için uğraşan veya tersi kurtarmaya çalışan bir avukat olarak, piyasayı bilen birisi olarak şunu söyleyeyim: Bakın çekle ilgili düzenlemenin çaresi bunlar değil. Biz belirli koşulları oluşturarak çekteki garanti limitlerini artırmadığımız müddetçe, çekin bir garanti limitini makul seviyeye ulaştırmadığımız müddetçe yani çeki alanı da vereni de özellikle bankaların garanti kapsamlarını daha mantıklı limite ulaştırmadığımız müddetçe bu sorunlar devam eder değerli arkadaşlar. Dolayısıyla aslında Çek Kanunu'yla ilgili daha kapsamlı bir çalışma yapılmalı ve çekin garanti bir ödeme aracı olduğunu hissettirecek düzenlemeler getirilerek kamuoyu yani piyasalar rahatlatılmalıdır. Aksi hâlde her dönemde ekonominin hele hele sayenizde bugünlerde, geçmişte ve yakın zamanda olduğu gibi kötü gittiği her dönemde çok ciddi sayıda çek borçlusu olacaktır. Çok ciddi şekilde karşılıksız çek cezası alan kişi olacaktır ve yine tıkandığında yine hapisler dolduğunda ilk akla gelen "çek borçlularının cezalarının ertelenmesi" konusu olacaktır. Yani bunlar esasen çare değil. Türkiye'de biz piyasayı bu yönüyle düzenleteceksek eğer Çek Kanunu'ndaki garanti limitlerinin yükseltilerek gerçekten güvenli bir ödeme aracı hâline getirmek zorundayız.

Şimdi değerli arkadaşlar, bakın çok önemli bir madde daha var. Şimdi kamulaştırılan taşınmazlarla alakalı yapılan ödemelerle ilgili bir düzenleme getirilmekte. Bakın ben şunu söyleyeyim size, bu maddeyi yani 5'inci maddeyi inanın 4 5 kere okudum ama tam ne demek istediğini inanın anlamış değilim. Şunu anlatmaya çalıştığını tahmin ediyorum. Yani buradaki ödemeler faiz vesair konusu. Şimdi değerli arkadaşlar, kamulaştırmayla alakalı bugün yaşanan ciddi sıkıntılar var. Kamulaştırma Kanunu'nda yaşanan sıkıntıları başında her ne kadar burada... şunu söyleyeyim önce burada anlatılmak istenen şu değerli arkadaşlar: Bakın bir kurum kamulaştırma işlemini yaptığında ilgiliye kamulaştırma kararını tebliğ eder. Kamulaştırma kararını tebliğ ettiğinde muhatabın iki seçimlik hakkı vardır değerli arkadaşlar. Bir, ya hiçbir iş yapmaz sürece bırakır; iki, idari yargıya kamulaştırma işleminin doğru olmadığına dair iptal davası açar. Bakın, şimdi bu getirilmeye çalışan düzenleme de aslında bununla ilgili. Yani burada şunu demek istiyor: idari yargıya dava açıp daha sonra aldığı parayla ilgili işte faiz konusuyla ilgili ihtilaf meselesini çözümleme girişimi bu madde. Şimdi vatandaş idari yargıya gitmezse eğer kamulaştırma işlemi kesinleşmiş sayılır. O takdirde kamu yani kamulaştırmayı yapan idare kamulaştırma yani tescil davası açar; bakın vatandaşa tescil davası açar. Eskiden dava açma külfeti vatandaştaydı, bu da vatandaş için gerçekten bir külfetti. Yani sizin iktidarınız döneminde kamulaştırma kanunuyla yapılan en doğru işlerden bir tanesi sadece budur bakın. Yani kamuya dava açma görevi verilmiş olması ciddi rakamlar ihtiva eden kamulaştırma davalarında hem harç yönüyle vekâlet ücreti yönüyle gerçekten bir külfettir. Şimdi dava açma yani tapu iptal ve tescil davası açma görevi idarenin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye efendim, lütfen toparlayalım.

CAVİT ARI (Antalya) - Yani idare burada dava açarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunacak. Bu davada ayrıca ne görüşülmekte? Taşınmazın bedeli konusu görüşülmekte. Eğer ki vatandaşa verilen ilk seçenekte idari yargıya da gidip dava açma hakkın var, bunu süresi içinde kullan kısmını vatandaş kullanırsa işte idare mahkemesine dava açıp kamulaştırma sürecinin iptalini talep ediyor. Şimdi, bu süreçte yürütmeyi durdurma kararı verilmezse eğer öbür taraftaki tapu tescil davası devam ediyor.

Bu süreç uzun bir süreç, aslında her ne kadar kanunda kısa süreler verilse de pratikte, uygulamada çok uzun sürmektedir. Tescil kararı veriliyor, vatandaşın parası bloke ediliyor, aradan uzun süreç hatta idari yargıda yürütmeyi durdurma vermemiş, üç sene sonra kamulaştırma işlemi iptal edildi, bu takdirde vatandaşın parası hem faiz işlemesi yönüyle -burada bir düzenleme var- işte buradaki mağduriyeti gidermek adına bir düzenleme getirilmeye çalışılmakta yani yapılmaya çalışılan işlem bu noktayla alakalı, bu yönüyle doğru bir çalışma.

Ancak değerli arkadaşlar, bakın, en çok Kamulaştırma Kanunu'nda yaşanan bir sıkıntı da şu: Sadece idari yargıya yapılan müracaatlardaki dava sonucunda yapılan kararlar sonrasındaki faiz meselesi değil, idari yargıya müracaat etmemiş ama parasını yargılama sürecinde mahkeme karar vermiş, hükmetmiş, mahkeme dosyasına para depo edilmiş, karar verilmiş ve tescil kararı çıkmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bitiriyorum.

Karar çıkmış, vatandaş bu aşamada parayı çekebiliyor. Bakın, vatandaş parayı çekti, kamu kurumu kararı temyiz etti, Yargıtaya götürdü veya bölge adliyeye götürdü, bir sene sonra karar bozuldu, bedelde düşme var. Şimdi vatandaş yerelinden gitmiş dava sonucunda hükmedilen parayı çekmiş ama bakın bir şekilde neredeyse bedel yarı yarıya düşmüş. Şimdi, neyle karşılaştı vatandaş? Aldığı parayı tekrar faiziyle geri ödeme riskiyle karşı karşıya kalmakta, bugün pratikte en çok vatandaşı mağdur eden konuların başında bu gelmektedir. Şimdi, burada bir düzenleme yapılmaya çalışılmakla beraber aslında Kamulaştırma Kanunu'nda bu yönüyle de bir düzenleme yapılması gerektiği çok açıktır.

Ben madde geldiğinde benzer açıklamaları yine yapmak üzere şimdilik çok teşekkür ediyorum. Ancak biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın literatüre yeni dâhil ettiği bir "Avrupalı Türk" lafının nasıl bir beyan olduğunu da kendisinden herhâlde dışarıda en azından diyelim dinlemek isterim çünkü biz Türk oğlu Türk'üz.

Teşekkür ederim.