KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu salonda bulunan değerli bürokratları ve tüm değerli milletvekili arkadaşlarım, basınımızın değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum. Ayrıca bu kanun teklifini getiren İbrahim Aydemir'e de başarılarının devamını diliyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bazı maddeler üzerinde, bu tümü üzerindeki görüşmeler nedeniyle genel bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Gerçi bazılarının üzerinde duruldu, ifade edildi ama ben de belki eksik kalan bir tarafı vardır, ben de ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1'inci maddede yine bir Kamu İhale Kanunu'na istisna getirilmiş. Yani 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Kanunu'nun 18'inci maddesi -ki hukuki rejimi düzenleyen madde- burada işte "Bankanın "6362 sayılı Kanun'a göre faaliyette bulunan gayrimenkul yatırım ortaklıkları Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir." diyor. Şimdi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun ben hemen size amacını okumak istiyorum: "Bu Kanunun amacı, kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usulleri belirlemektir." Sonrasında özellikle son on altı-on yedi yıldır, son yirmi yıldır diyelim, 190'a yakın değişikliğe tabi tutulmuş, sayısız istisnayla aslında bu amacının tamamen dışına yani bu amaç istisna durumuna düşmüş diğerlerine baktığınızda. Yani o kadar artmış ki istisnalar bu kanunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun Sayın Sındır.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Şimdi, evet yani istisnalar o kadar artmış ki Kamu İhale Kanunu'nun uygulanabildiği kurumlar azınlığa düşmüş neredeyse, kanunla istisnaları değil de azınlığa düşmüş kurumları yazsak belki daha kolay anlaşılır bir kanun hâline döner, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Bir de bu hukuki rejimi düzenleyen 18'inci maddede yapılan değişiklik... 18'inci maddenin ilk satırında "Yapım işi ihaleleri hariç 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu uygulanmaz." ifadesi var ama sonuna eklediğiniz maddeyle de "Bu kanuna göre faaliyette bulunan gayrimenkul yatırım ortaklıkları 4734 sayılı Kanun'a tabi değildir." diyoruz. Yani bu ikisi birlikte de düşünülerek bir düzenleme getirilebilirdi, kafa karışıyor. "Yapım işleri hariç uygulanmaz." Burada bu kanuna tabi durumda Kamu İhale Kanunu uygulanmaz diyor, kafayı karıştırıyor. Kamu İhale Kanunu'nun bu istisnalardan kurtarılıp amacına yani kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veya kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları tüm ihalelerde uygulanması esas olmalıdır. İşte yap-işlet-devret deniyor, "Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir." Efendim, TOKİ "Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir." Öbürü "Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir." Denetim, "Sayıştay denetimine tabi değil." Şunu yapalım, "Ona tabi değil." Sürekli istisnalarla devlet yönetimi sürdürülebilir bir durum oluşturmuyor.

Şimdi, 2'nci maddenin konusu depreme maruz kalmış alanlara, afet alanlarına destek. Burada bir kelimeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Maddenin gerekçesinde "inşası veya maddi destek sağlanmasına ağır hasarlı konutlar için, orta hasarlı konutlar için işte maddi destek sağlanmasına" diyor ama kanun maddesinde öyle demiyor. Kanun maddesinde "inşası veya kredi desteği" diyor, işte ağır yapılar için de "kredi desteği" diyor yani "maddi destek" ifadesi gerekçeye... Kredi desteğinden çok "maddi destek" konulmuş, kafa karıştırıyor. Maddi destek deyince her şey gelir aklınıza, oysa bu sadece kredi desteği burada getirilen düzenleme, böyle başka bir maddi bir destekten bahsetmek söz konusu değil. Yani gerekçeyi böyle yazarsanız çok daha geniş bir anlam, ben öyle anlamıştım... Kanunun zaten devamına baktığınızda onun tam olarak kredi desteği olduğu kanun maddesinde yer alıyor.

Tabii, İmar Kanunu ve buna dayalı olarak geçici 16'ncı madde düzenlemesiyle imar barışı getirildi, imar barışıyla Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmesi söz konusu oldu. İmara aykırı, kaçak, ruhsata aykırı ekleri olan yani yapı sağlamlığı konusunda tereddütleri olan binalara imar barışıyla Yapı Kayıt Belgesi düzenlendi ve "hukuki sorumluluk da mülk sahipliğine aittir" denilen kanunda bir düzenleme getirildi. Bununla ilgili bu Malatya, Elâzığ deprem bölgelerinde acaba kaç Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiştir diye Bakanlığa sordum, herhangi bir yanıt alamadım. Ama Bakanlığa başka bir soru yöneltmiştim: Türkiye genelinde kamu binalarında Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş kaç yapı var? Yaklaşık 300 bine yakın imara aykırı ve ruhsatsız veya imara aykırı ekleri olan, her neyse, yapılar, yapı kayıt belgesi düzenlenmiş, kamuya ait 300 bine yakın, 298 bin yapı. Şimdi bu bölgedeki bu kamu binalarını sordum, ona da bir yanıt bulamadım. Şimdi burada kanunla sorumlu mülk sahibine veriyorsunuz, buradan bir düzenleme yaparak bunlara maddi destek derken "Kredi desteği verelim." diyorsunuz. Verelim, bu insanlar bu mağduriyetten kurtulsunlar ama devlet kendi sorumluluğunu da burada görmeli ve bu imar barışı ve yapı kayıt belgesi düzenlemesiyle getirilen bu düzenlemeyle aslında ortaya çıkan çok büyük risklerin sorumluluğunu da taşımalıdır. Öyle, kredi desteği değil daha geniş çaplı destekleri mutlaka öngörmelidir diyorum.

Tütünle ilgili böyle bir düzenleme bir ihtiyaçtan doğdu tabii ki, geldi. Bölgede tütün üreticisi ve aslında aracı olan, o tütünü üreticiden alıp satışını yapan ve Türkiye'nin dört bir yanına bunu götürmek isteyen aracılardan gelen bir talep doğrultusunda gelen bu düzenleme belki bu bir yıllık dönem için üreticiyi de rahatlatacak bir düzenleme olarak değerlendirebilir ama sürdürülebilir değil. Ve bu konunun muhatabı Tarım Bakanlığıdır aslında. Yani üreticiyi bu duruma sokan, bir ürünün piyasasını regüle etmeden, piyasasını düzenlemeden bu tür "kaçakçılık" adını verdiğimiz ve Kaçakçılık Kanunu'na tabi bir uygulamaya maruz kalmasını ve bundan sürekli devletle hayatını idame ettirebilmek arasında sıkışmış böyle bir soruna gelmiş olmasının sorumlusunun... Buna yönelik piyasayı düzenleme, üretimi doğru planlama ve ürün desteğini ve üreticinin de tarımsal desteklemeyle ayakta durabilmesi ve aynı zamanda aracılara piyasanın teslim olmaması, teslim edilmemesi ve tabii ki tüketicinin de bundan zarar görmemesi adına birinci derecede Tarım Bakanlığının sürdürülebilir bir uygulama getirmesi, doğru bir politika uygulaması gerekir. Bunun altını çizerek ortaya koymaya çalıştım. Bir yıl sonra böyle bir düzenleme yeniden gelecek mi, çözüm olacak mı? Bu çözüm nereye kadar gidecek? Bunu hâlen bir soru işareti olarak düşünüyorum, değerlendiriyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.