KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii, ülkemizin içinden geçmiş olduğu zor dönemleri hep beraber yaşadık, hep beraber hatırlıyoruz. Yani 15 Temmuz süreci, 15 Temmuzdan önce 17-25 Aralıkta meşru Hükûmeti devirmeye yönelik, yasadışı yollardan yapılan birtakım soruşturmalar, daha öncesinde 2011 Anayasa referandumu, Ergenekon, Balyoz süreçleri; bunların hemen hemen hepsi ülkemizin darbeler tarihinde "postmodern darbe" dedikleri darbe şekilleri. En son 15 Temmuzdaki hain darbe girişimi milletin -Allah'a şükür- karşı durmasıyla savuşturuldu ve o günden beri de ülkenin içinde, devletin içinde bulunan birtakım örgüt mensuplarını uzaklaştırmak için gerekli işlemler yapılıyor. Demin bazı konuşmacılar Covid sürecini de bahane ederek. eleştirdi "Bu yasa teklifinin aciliyeti mi var? Ekonomik olarak çok zor günlerden geçiyoruz." vesaire gibi. Bu tip bir soruşturmanın aciliyeti her zaman var ve olacak da. Yani ülkemizin geçirmiş olduğu evrelere baktığımız zaman bunun bugüne kadar olmaması bence abesle iştigal; bunun olması lazım. Ama yasa teklifinde de benim kafama takılanlar var, onları soracağım zaten gerek Sayın Can'a gerek Sayın Özkaya'ya.

Yalnız, demin yine konuşmacılar birtakım münferit olaylardan hareketle ülkenin tamamını ilgilendiren konularda yanlış yorumlarda bulundular; işte, hacda yaşadığı bir örneği verdi bir milletvekilimiz. Şimdi, münferit olaylardan yola çıkarsak eğer bu işi çözümlendiremeyiz. Bu tip görüşlerde olan insanlar olabilir ama bu ülkede, ana dilde konuşma hakkı zaten insanlarda var. İnsanlar sokağa çıktığı zaman ana dilde konuşma hakkını şu anda kullanıyorlar. 12 Eylül Anayasası'nda bu kısıtlanmıştı, değişiklikle düzeltildi. Vatandaş böyle söylemiş diye ülkenin tamamını töhmet altında bırakmak doğru bir yaklaşım değil. Eğer böyle olayları münferide indirirsek o zaman, işte, birtakım parti yöneticilerinin terör örgütlerine sağladığı destekten dolayı bir parti örgütünü tamamen terör örgütü olarak açıklayamayız. Veya bölgede yaşanan birtakım sıkıntılardan, terör olaylarından dolayı o bölgede insanların tamamını terörist olarak değerlendiremeyiz. Biz nasıl bu şekilde değerlendiremezsek diğer konuşmacı arkadaşların da buna dikkat etmesi gerektiği kanaatindeyim. Buna Genel Kurulda da sıklıkla denk geliyoruz, burada da bence yine aynı hata yapılıyor. Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Abaza... Bakın değerli arkadaşlar, eğer biz milletvekiliysek ve Anayasa'ya sadakatle bağlılık yemini ettiysek Anayasa'nın 66'ncı maddesinde Türk tanımı belli. Ben hukukçu değilim ama ne diyor Anayasa'nın 66'ncı maddesinde: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." Ha, illa da Kürt'le, Çerkez'le, Abaza'yla, Laz'la, Gürcü'yle birini karşılaştıracaksak o zaman bunu Türkmen'le karşılaştırabiliriz. Yoksa, Türk bir üst kimlik ve hepimizin kimliği. Bunu inkâr ederek, yadsıyarak hiçbir yere varamayız ve işin içinden de çıkamayız.

Benim genelde söyleyeceklerim bunlar. Çok fazla vaktinizi almak istemiyorum ama elimize geçtikten sonra, taslağı incelediğim zaman benim de kafama takılan birtakım soru işaretleri var.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - İlgili maddelerde sorarsınız.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Yok, direkt maddeler değil de geneli üzerinde.

Mesela, Sayın Can'a veya Özkaya'ya sormak istiyorum: Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılan, sonuçlanan kişiye neden verilmiyor? Ne sakıncası var? Niye illa da mahkeme yoluyla gidip bunu alması gerekiyor insanların?

Jandarma Genel Komutanlığı neden bu soruşturmaları yapamıyor? İnsanların kafasında hâlâ soru işaretleri mi var? Ki biliyorsunuz, Jandarma Genel Komutanlığı uzun süredir İçişleri Bakanlığına bağlı bir birim olarak çalışıyor.

Burada, birinci derece yakınlardan terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı olanların memuriyete girişinin engellenmesi var, 5'inci maddenin son fıkrasında zannederim. Mesela "sıhri hısımları" demiş yani sizin kızınız veya oğlunuz birisiyle evlenecek, dünür olacaksınız. İnsanların dünürleriyle ne kadar tanışıklığı olabilir, hele günümüz koşullarında? Haydi önceden, daha çok görücü usulüydü, bakabiliyordunuz. E, şimdi, geliyor oğlunuz "Baba, ben bu kızla evleneceğim." diyor; tamam, dünürler tanışıyor. Dünürünüz sizi bir yemeğe davet ediyor, iki üç sefer yemeğe gidip geliyorsunuz ve dünürünüzün FETÖ'cü olduğu veya başka bir terör örgütüne mensup olduğu ortaya çıktığı zaman siz bu konuda töhmet altında kalacaksınız. Bunlara dikkat edilmesi gerekebilir veya mantıklı açıklaması varsa onu da duymak isteriz Sayın Can'dan, Sayın Özkaya'dan.

Kafama takılan diğer bir... Ama yine söylüyorum: Burada benim kafamdaki çekincelerin haricinde, diğer vekillerin kafasındaki çekincelerin de giderilip acilen gelmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi bölgesinde çok sıkıntılar yaşayan, geçmiş dönemde de terörden olsun, darbelerden olsun çok sıkıntılar çekmiş bir ülkenin böyle bir yasa eksiğiyle hâlâ daha memuriyete insan alması veya memuriyete vatandaşlarını katması veya üst düzey memuriyette temsil edilmesi çok doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum.

Bir de en çok kafama takılan şey şu: Bu bilgilerin silinmesine iki yıl deniliyor. Neden bu kadar beklenecek? Neden iki yıl? Niçin daha önce değil veya daha sonra değil? Bu bilgilerin silinmesi nasıl olacak? İşte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 6'ncı maddesi zaten Anayasa'ya bağlı olarak yasada tanımlamış, yemin etmesi gerekiyor. Adaylığınız bittiği zaman devlet memuriyetine... Çok uzun, okumayacağım ama burada diyor: "Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek..." vesaire vesaire. İşte, 7'nci maddesinin ikinci fıkrasında yine birtakım şeyler var.

Toparlıyorum Başkanım, çok fazla zaman da almak istemiyorum.

Bir de bunları, bu kanun teklifindekileri geriye dönük uygulayacak mıyız? Yani "Kardeşi birinci derece değil." dediniz, ben birinci derece biliyordum mesela, bugün öğrendim kardeşlerin birinci derece olmadığını ama siz de basından takip ediyorsunuz, toplantıları seyrediyorsunuz; hâlâ daha FETÖ'cülere maaşının bir kısmını verdiğini, yardımcı olduğunu söyleyen kişiler, üst düzey yöneticiler ne olacak, büyükelçi yapılanlar ne olacak? Ben şuna inanıyorum: Kötü bir kanun olabilir ama herkese adaletli uygularsanız sorun çıkmaz. Ama siz doğru kanunu insanlara farklı şekilde uygularsanız, o zaman, toplum nezdinde kamu vicdanını yaralarsınız diye düşünüyorum.

Bu saiklerle konuşmamı tamamlıyorum. Maddeler üzerinde de yine benim söyleyeceklerim var. Bu güvenlik soruşturmalarından en çok sıkıntı çekenlerden biriyim, siz de varsınızdır. Çünkü 15 Temmuz sürecinde ben il başkanlığı yaptım, çok sıkıntılı süreçlerdi gerçekten, hepimiz yaşadık, hepimiz gördük. Bunları dikkate alarak belki düzenleyebiliriz veya açıklama getirebiliriz veya yönetmelikle de düzenlenebilir bunlar, bilmiyorum ama benim söyleyeceklerim bunlar Sayın Başkanım.