KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Çok teşekkür ederim.

Ben de bu pandeminin gerçekten Meclisi de sarmaladığı bir dönemde çok uzatmak istemiyorum fakat şunu söylemekten geri duramayacağım: Bu getirilen yasa aslında 20 Temmuz OHAL sürecinin kalıcılaştırılıp yasalaştırılması çalışması yani bir olağanüstü hâlin kalıcılaştırılması ve her günkü yaşama hâkim kılınması çabası. Nedeni ise şu: AKP iktidarı aslında toplumsal meşruiyetini yitirmiştir yani artık çözülen bir aşamadadır, düşen bir aktördür. Dolayısıyla, tutunabilmek için böyle bir yasaya ihtiyaç duyuyor yani hem toplumdaki baskıları artırmak için bunu getiriyor hem de kurumsallaşmaya giderek, buradan hareket ederek bunu yapmaya çalışıyor.

Şimdi, bakıyoruz, gerçekten bir cümle kuran insanın, bir "tweet" atan insanın suçlandığı ve bu güdümlü yargı sistemi içerisinde ağır cezalar aldığı bir dönemde zaten siz aslında kendi kehanetinizi gerçekleştiriyorsunuz yani önce insanları her türlü düşüncelerinden, ifadelerinden, davranışlarından, farklı bir Türkiye tahayyülü kuran herkesi suçlu ilan ediyorsunuz, cübbesi düğmeli yargı içerisinde, saraydan talimat alan yargı içerisinde onları zaten mahkûm ediyorsunuz, ondan sonra da milyonlarca insanı bu şekle getirdikten sonra bir de bunları böyle OHAL KHK'lerinin bir benzeri olan sistem içerisine sokup bu güvenlikçi politikalarınızla da bir 15 Temmuz darbe girişimini gerekçe göstererek bunu kabul etmemizi bekliyorsunuz. Bir kere, 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekliği konusunda, ne olup ne olmadığı konusunda hâlâ Türkiye'de insanların kafası karışık.

İşte, biraz önce söyledim, Sayın Bakan Yardımcısı beni nezaketli olmamakla, sanırım, eleştirdi. Aslında dedi ki: "Ben politikacı değilim, siyasetçi değilim, niye bana bu şekilde sataşıyorsun?" demeye çalıştı herhâlde. Ben de kişisel olarak, bir insan olarak, gerçekten bütün insanlara saygı duyan ve nezaketi önemseyen birisiyim ama burada siyaset yapıyoruz ve burada yanlışları, toplum adına yapılan yanlışları ifade etmek zorundayız.

Şimdi, 2010 yılında ÖSYM'deki çalınan sorularla ilgili yığınla kanıt ortadaydı. Pek çok şekilde soruların nasıl çalındığı, kim tarafından çalındığı ve bunların yargılanması gerektiği ifade edildi ama şimdiki Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı, o zaman Başbakandı herhâlde -tam şimdi hatırlayamıyorum- ne dedi? Dedi ki: "Ben güveniyorum bu ÖSYM Başkanına. İkna oldum." dedi ve araştırılmasının önünde engel oldu. Yani siz FETÖ'yle yani -şimdi FETÖ deniyor da- Fetullah cemaatiyle unla kekin birbirine girmesi gibi iç içesiniz zaten. Bir tarih koydunuz, "17-25 Aralık, ondan önce, ondan sonra" dediniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kategorizasyon olamaz. Siz eğer bir suça bulaştıysanız, bir suç varsa o zaman o suçta siz de vardınız. Yoktuysa o zaman o suç yok. Demek ki aslında siz birlikte devleti ele geçirmeye çalıştınız ve geldiğiniz bir aşamada bir iktidar savaşına girdiniz. Hasan Hoca bunu çok güzel anlattı. Ondan sonra "17-25'ten önce, 17-25'ten sonra" diye Türkiye usulü bir mantık ortaya attınız ama burada Anadolu Ajansını izleyen insanlar yok, burada sorgulayan insanlar var, düşünen insanlar var ve bizler görüyoruz ki aslında siz bize elinizdeki zor aygıtlarınızla bastırıyorsunuz, demokratik siyaseti geriletiyorsunuz, baskı altına alıyorsunuz, toplumda korku yaratarak kendinize biat etmesini sağlamaya çalışıyorsunuz toplumun ve bunu da sağlama bağlamak için böyle yasalar, böyle yasa maddeleri çıkartıyorsunuz. Gerçekten "terörle irtibatlı, iltisaklı" gibi, hikâyeler bunlar, hukuki terimler olması bir tarafa bir kere bunlar tamamen sizin uydurduğunuz ve sizin toplum içerisindeki toplumsal muhalefeti ayıklamak için uydurduğunuz bir formül. Bunu kim yaptı? İşte bir fetömetrelerden bahsediliyor hatta bu fetömetrenin bir asker tarafından icat edildiğini de gazetelerden okumuştum. Yani, siz yasaları bu kişilere mi yaptırıyorsunuz Allah aşkına, bu yasaları bu şekilde mi yapıyorsunuz? Böylece hem kendi içinize sızabilecek içinden çıktığınız bu siyasi aktörleri elimine etmek için hem de size muhalefet yürüten güçleri bertaraf etmek için bunları kullanmaya çalışıyorsunuz. Siz o kadar dar anlamda bir "darbe" tanımı yapıyorsunuz ki size göre darbeyi sadece postallı askerler yapar ama o kadar geniş bir anlamda "terör" tanımı yapıyorsunuz ki size göre Tayyip Erdoğan'ı eleştiren bir insan hemen terörist olabiliyor yani siyasi düşüncelerini ifade eden birisi hemen terörist olabiliyor. Dolayısıyla dar anlamdaki darbe anlayışınız ve geniş anlamdaki terör tanımınıza bakarak toplumu bir cendere içerisine sokuyorsunuz, bu cendere içerisinde yaşamak bu toplumun hak ettiği bir şey değil, o yüzden biz buna itiraz etmek zorundayız. Bu yasa KHK'yi ilelebet insanlara giydirme yasasıdır. OHAL kanunlarını ilelebet, bundan sonra çocuklarımıza ve bu kuşaklara giydirme çabasıdır. Bu kesinlikle reddedilmelidir ve asla kabul edilmemelidir.

Teşekkürler.