| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 24 .06.2020 |
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi 5'inci madde de "Güvenlik soruşturmasına tabi görevlilerin, eşiyle, birinci derece yakınları ve hısımlarında irtibat ve iltisak bulursak bu kişiler işe giremez." diyorsunuz. Yani çok açık bir şekilde Anayasa'ya aykırı bir teklif yapılıyor. Bakın çok net söylüyorum, Anayasa 38/4'e çok açık, net bir şekilde aykırı bir teklif var karşınızda. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmişti daha önceki yasayı ve tekrar önümüze getiriyorsunuz; tekrar, ısrarla, ısrarla güya kabul edileceği düşünülüyor, mümkün değil çünkü bu milyonlarca kişiyi ilgilendirecek çok büyük haksızlıklar oluşturacak bir durum.
Şimdi, irtibat ve iltisak ne demek bir kere? Gerçekten bunları anlamak mümkün değil. Hukukçular kitaplarında böyle iltisak diye bir kavram öğrenmediler böyle bir kelime yoktu kitaplarında. Bu nereden çıktı anlamak mümkün değil, istihbari bir terimse o ayrı bir konu ama bunun hukukla alakalı olmadığı, keyfî bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulan bir kavram olduğu apaçık ortada. Bakın bu keyfîliklerden biz ne zaman kurtulacağız?
Zamanında da bir kavram vardı, her tarafa çekilirdi ve bundan bizzat dindarlar çok zarar görürdü. O neydi? İltica. Dinini yaşamaya çalışan insanlara anında ilticacı denebilirdi ve bu insanlar dinini yaşayıp yaşamadığına bin pişman olurdu ve her türlü kamu görevinden engellenebilirdi. Ne olduğu da belli değildi yani herkes kendisine göre bir açıklama yapıyordu: "Yok iltica şöyle, yok kamusal alana girdi, girmedi." En sonunda bu tartışmalar bitti bir şekilde ama boş yere tartışıldı ve milyonlarca kişinin canının yandığı Türkiye'nin bomboş tartışmalarla meşgul olduğu ve bu toplumun barışını sağlayamadığı, dindar olan bir kişinin çok ağır bir şekilde cezalandırılabildiği görüldü. Şimdi de yine aynı şekilde bir büyük mağduriyet var. "İltisak" yani ne ispatı mümkün ne bir şey, adli bir karar değil ve sonuçta her yere lastik gibi çekebileceğiz bir kavramla insanları çok rahat bir şekilde eşinden dolayı, birinci derece yakınından dolayı cezalandırıyorsunuz. Bakın, kendisini değil, bu inanılmaz bir durum. Bu memlekette Anayasa yok mu, bu memlekette Anayasa Mahkemesi yok mu? Çok açık net bir şekilde bunları söylemişler. Biz bunları bakın binlerce mahkeme kararında gördük. Ben bunların hepsini getirdim, isterseniz size de gösterebilirim, burada bir sürü evrak da var bakın.
Mahkeme kararlarında çok ilginç, işte Emniyet İstihbaratın fişleme notları... Kişi mağdur olmuş; bakanlıkta cevap vermiş, Emniyet İstihbaratın fişleme notları mahkeme dosyalarına girmiş. Bakıyorsunuz orada kimisi fişlenmiş, falanca kişi "Kendisi hakkında bir şey bulunamamıştır." diyor ama babası HDP il yönetimindedir, bakıyorsunuz bu kişi bundan dolayı işe girememiş veyahut annesi zamanında bir özel okulda aşçılık yapmış veyahut abisi bir özel okulda stajyerlik yapmış, ya stajyerlik yapmış Allah aşkına, hem abisi yani ve bu kişi bundan dolayı mağdur edilmiş. İnanılmaz bir şekilde, gözlerinize inanamıyorsunuz ama bunlar Türkiye Cumhuriyet Devletinde bu son üç-dört yılda yapıldı yani inanılmaz bir şekilde yapıldı. Bu hatalar yapıldı bugüne geldik. Anayasa Mahkemesi de bunları iptal etti ve tekrar önümüze getiriyorsunuz, kişinin birinci derece yakınından dolayı mağdur edilmesiyle ilgili maddeler önümüzde, bunlar gerçekten kabul edilebilecek gibi değil, tamamen bir cezalandırma yöntemi, tamamen bir kadrolaşma yöntemi başka bir şey değil.
KHK'lerin güvenlik soruşturmalarıyla devam etme yöntemi. KHK'ler zaten eğer bir Anayasa hukukçusuysanız net bir şekilde Anayasa aykırıdır. Bakın yeri, süresi ve konusu itibarıyla KHK'lerin OHAL'e uygun olması gerekir ve tüm Anayasa, iyi Anayasa hukukçuları bilir ki KHK'ler aslında Anayasa'ya aykırıydı ama işte dönemin şartları gereğince dayatıldı ve devam ettirildi ve yasalaştırıldı. İleride ne olur bilmiyoruz ama şu anda KHK'leri güvenlik soruşturmalarıyla devam ettirmek isteyen bir gelenek var karşımızda ve milyonlarca kişinin hayatıyla oynayacak belki, bakın, AK PARTİ'li VE MHP'li arkadaşlara tekrar bunu söylüyorum. Belki güvenlik soruşturmasından olumsuz alan ve bu yüzden intihar eden insanlar olacak. Böyle de çok arkadaşımız oluyor. Yine öğretmen olmak için üç-dört yıl uğraşmış olamıyor bir türlü ve bir gün bir bakıyoruz; bu öğretmen genç hanım veya genç erkek arkadaşımızın bir binanın onuncu katından aşağı atladığını öğreniyoruz. Bir not bırakmış "Hakkım size haram olsun." diyor notunda, işte "babamdan, annemden dolayı ben işe giremedim, hakkım haram olsun." diyor. Bunun gibi her gün böyle örneklere rastlıyoruz arkadaşlar, bunun benzeri olacak. Bakın, kaldırılacak bir vebal değil, olacak bir vebal değil, çok çok ağır bir vebal. Bu vebale biz imza atmayalım lütfen. Gerçekten bakın, tüm arkadaşlar da bunu söylüyor, bunu tekrar değerlendirmek lazım, tekrar masaya yatırmak lazım, gerçekten çok çok büyük tepkilere yol açar onu da söyleyelim. Geçen yasa tartışmalarında da bu iş çok büyüyecek diye o yüzden geri adım attığınızı da biliyoruz ama şimdi en azından yeni bir yanlışa imza atmayın, diyoruz
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.