| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .06.2020 |
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Arkadaşları selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, dün de çokça tartıştık.
Türkiye'de şöyle bir gerçekliği unutmadan bu maddelere bakmak lazım: Yasal olarak parçalanmış ve âdeta birbirini söylemde de pratik yaşamda da
-tırnak içinde diyelim- düşman noktasında gören, bilen bir siyasi yapı var. Şimdi, bir bu.
İkincisi, bu olumsuz zihniyet tarihsel olarak kalıplaşmış bir şekilde topluma da sirayet etmiştir. Şimdi, bu gerçekliğimizi gördüğümüzde şu handikaplarla karşılaşıyoruz bu maddeyle: Şimdi, deniliyor ki 3 kişilik bir kurul kurulacak ve soruşturmayı, arşivi vesaireyi, neyse güvenlik soruşturmalarının dosyalarını hazırlayanlar bu 3 kişilik kurula sunarlar ve onlar değerlendirirler. Kişinin ahlaki, sır saklayabilme durumu, dış ülkelerle olan ilişkilerini -daha önce da tartıştık- ailede suç işleyen var mı yok mu... Bu, tabii, uzayıp gidebilen bir olay. Bunların hepsi aslında şuna doğru götürüyor bizleri: Yani iktidara kim gelirse -AKP bugün zaten onu hızla yapmaya doğru gidiyor- parti devleti oluşturmaya çalışıyor. Şimdi, bu, parti devleti oluşturma sürecinde şunu açıkça görüyoruz: Yani devlet memurları, devletin üst kurumlarında görev yapan insanlar, örneğin bir mahallin milletvekiline, telefonuna çıkamıyorsa korkudan, onunla sohbet etmekten çekiniyorsa, şimdi, iktidarda olacak olan hükûmetin oluşturacağı kurul ve onun üst kademesindeki yetkili kişiye sunulacak bu raporlar... Ki o kişi de Cumhurbaşkanının talimatıyla atanan... O zaten Anayasa'da yapılan değişikliklerle yönetmelik tarzında, kanun tarzında yaşamımızın içerisine girdi. Şimdi, burada ne çıkacak? Şimdi, Cumhurbaşkanı hangi partinin başkanıysa oradaki en üst amiri de o belirleyecek, oradaki en üst kurulu da onlar belirleyecekler. Zaten soruşturmayı yapan memurlar... Yani şeyi görüyoruz: En bağımsız mahkemelerdeki hâkimler de bizim birçok arkadaşımıza şunu açıkça söylemiştir: "Şu konu kanuna aykırı olmakla birlikte biz karar vermek zorundayız yoksa biz ya sürgüne gideriz ya görevimizden oluruz." Şimdi, bu gerçekleri bildiğimiz, yaşadığımız bir olgu olarak hepimiz biliyorken, şimdi, biz bu kurula ve bu araştırma biçimine ve bu üst amire nasıl inanacağız, nasıl güven duyacağız? Dün de zaten onu anlatmaya çalıştık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu biçimdeki kanun maddeleri, kanun mantığı aslında sürekli toplumun bir kesimini tehlikeli, düşman görme ve iktidarı ele geçirebilene şu imkânı verme... Devlet sensin, toplum sensin, yürüten sensin, soruşturan sensin, karar veren sensin; sana itaat etmeyen bütün bunlara karşı olandır. Ve burada devleti böldüğümüz gibi siyaseti de bölüyoruz, toplumu da bölüyoruz yani bu tehlikeli tarihsel süreçten bize miras kalan zihniyetten kurtulmadığımız müddetçe bu kanunlarla, güvenlik eksenli, korku üzerine üretilmiş bu yasalarla toplumu yürütmemiz... Özgür, demokratik ve birbirini seven, birbirinin yüzüne bakarken sahte gülücükler gösteren değil, gerçekten içten seven, gerçekten içten birbirine güvenen bir siyaset yapısını, bir idari yapıyı ve toplumsal yapıyı ancak bu şekilde inşa edebiliriz. Yani bu sosyolojik kültürden; düşmanlaştırıcı, kamplaştırıcı, tehlike gösteren siyasi ve toplumsal zihniyetimizden bir an önce kurtulalım.
Şimdi, AKP'li arkadaşlara söylemek istiyorum: İslamiyet'te tövbe diye bir laf vardır. Yani hangi günahı işlerseniz işleyin, tövbe ettiğiniz andan sonra yeni bir sayfa açma imkânınız vardır. Şimdi, Türkiye tarihini Osmanlı'dan alıp buraya getirdiğimizde bize bırakılan siyasi ve sosyolojik miras tarihi çok kötü bir tarihtir arkadaşlar ve Türkiye'yi özgürleştiren, barışa götüren bir yapıyı bize vermiyor. O açıdan başta AKP Hükûmetine ve diğer bütün partili arkadaşlara sesleniyoruz: Bu zihniyetimizden bir tövbe edelim, birbirimizi sevmesini bilelim. Bu üstten oluşturulacak yapı topluma da sirayet ettiği zaman, işte o zaman biz, bu denli korkulardan ve güvenlikçi kanunlardan kurtulmuş oluruz, demokratik, barışçıl bir toplum da yaratmış oluruz; ilerleme öyle sağlanır. Aksi hâlde, bu zihniyetlerle hazırlanmış maddelerle ne toplumu bir arada tutma şansı var ne siyaseti bir arada tutma şansı var ne devleti doğru düzgün yönetme şansı var. İktidara gelen herkes tamamen kendi parti devletini oluşturacak ve mantığına göre toplumu şekillendirmeye çalışacak; o açıdan tehlikeli buluyoruz ve karşıyız.