| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .06.2020 |
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Merhaba değerli arkadaşlar.
"Millî Savunma Bakanlığına bağlı olan okullar" diyor, üniversiteler, fakülteler, yüksekokullar, meslek okulları, enstitüler, neyse yani ne kadar varsa, bir de kaymakamlığa alınmada -ek madde koymuşsunuz- Sahil Güvenlik, Jandarma, polis yüksekokullarına alınacak öğrenciler hakkında daha başta soruşturma açma... Biz dünden beri neyi tartışıyorduk? Sosyolojik yarılmalardan bahsettik. Şimdi, eğer, gerçekten devlet, adı geçen devlet aracı bir toplumun tümüne aitse bütün toplumu aslında güvenli olarak görmesi lazım; baştan, bir bütünlük olarak kendisine ait olarak görmesi lazım. Şimdi, sizin getirmiş olduğunuz, baştan beri bu güvenlikçi maddelere dayanan, toplumun bir kesimini, hısımları, çocukları her an düşman olabilecek, düşman görebilme potansiyeli içerisine koyan anlayış her alanda bizim karşımıza çıkıyor. Şimdi, daha öğrenciyken neresine bakılacak? Bunun annesinin durumu neydi, babasının durumu neydi, hısmının durumu neydi, diğerinin durumu neydi? Peki, bu sosyolojik tarihimizde, durumu, annesinin, babasının ya da hısmının, herhangi birisinin bu parçalanmışlıkların herhangi bir parçasında olmayan bir birey var mıdır? Şimdi, soldan baktığımızda, işte, sakallı birisi irticacıdır; geçmişteki şeylerden bahsediyoruz. Milliyetçi ya da ırkçı olan, şunu terörist görür, bunu terörist görür. Yani bugün 6 darbeden bahsediyoruz -benim sayabildiğim, daha arada var mı bilmiyorum- 6 darbede yaşadıklarımızın hepsi bu güvensizlikler üzerine kurulu değil miydi? E şimdi, zihniyet değişmiyor. Nereye başvuruyoruz? Daha öğrenciyken, insanları güvenlik kurumlarına öğrenci olarak alacaksak ya da -daha önceki maddelerde- memur olarak alacaksak ya da yüksek yerlere, kurumlara alacaksak bunların tümünü, güvenliği ve iktidara yakınlığı itibarıyla ele aldık ve bunun üzerine tartıştık. İktidara kim geliyorsa biz bu insana ne kadar güvenebiliriz diye bakılıyor. Bu soruşturmaların hepsi onu gösterdi. Bu insan bize uygun mudur, değil midir? Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anki AKP Hükûmetinin yaptığı şey: Türkiye toplumunun yarısından fazlası güvenilmezdir, siyasi partileriyle birlikte güvenilmezdir. Peki, bunların aileleri, bunların çocukları işte bu mantığa göre, bu hazırlanan mantığa ve maddelere göre; bunların çocuklarının daha okulda önleri kesilecek, memur olacakken önü kesilecek, kaymakamken önü kesilecek ve ondan sonra diyeceksiniz ki: "Bu devlet toplumun devletidir." Yarısını zaten düşman ilan etmişsiniz, nasıl toplumun devleti oluyor? Demek ki birilerinin devletidir. Şimdi, birilerinin devleti olan bir devlet, mekanizma, araç neyse eğer, hepsini böyle, bu ölçülere sıkıştırarak alıyorsanız, "Bana göre uygunsa alıyorum." diyorsanız ve bunun ilk kademelerini de Cumhurbaşkanına havale ederek onun belirleyeceği kurallar dâhilinde yapıyorsanız, kusura bakmayın, buna demokratik bir ülke denilemez, buna hukuk devleti denilemez, buna insan haklarına dayalı bir devlet denilemez. Zaten dikkat ederseniz, dünyanın gözüyle baktığımızda, bu ölçülerin hiçbirisini bizde göremiyorlar, diyorlar: "Yitirdiniz, gitti hepsi, Türkiye'de gitti." Bu zihniyetle gitti, FETÖ'nün zihniyetiyle gitti, darbeler zihniyetiyle gitti yani. Şimdi, Anayasa'da isminin hukuk devleti, sosyal devlet olması, şu olması, bu olması bir şey ifade etmiyor. Bizim açımızdan, pratik hayat ne gösteriyor bize, o önemlidir. O açıdan arkadaşlar, yani, sizin getirdiğiniz bu maddelerle... Son, bir, öğrenci kalmıştı, onu da işin içerisine soktunuz gerçekten, tam bir diktatöryal devlet ve bir sınıfın ya da egemen kimse, o günün egemeni kimse onun devleti ve ona itaat edecek bir toplum yaratıyorsunuz.
Bundan daha büyük bir kötülük yoktur, bu topluma yapılacak en büyük kötülük budur. Yani, bu ülkede yüz yıldır demokrasi, özgürlük mücadelesi, hukuk mücadelesi veriyoruz, vermeye çalışıyoruz; zihinsel, davranışsal kalıpları değiştirmeye çalışıyoruz ama geldiğimiz nokta, yüz yılın başına tekrar gittik yani, Osmanlı zihniyetinden daha berbat. Yani, niye daha berbat diyorum? Osmanlılarda inançlara tolerans vardı, kimliklere tolerans vardı, kendi içinde özerk bölgeler vardı. Ama biz hukuk devleti, modern devlet, işte Batı'ya yönümüzü yönlendirdik... Ya, şimdi, Batı'ya yönlendirdik olmamış, nereye yönlendireceğiz? Arabistan'a mı? Şimdi Arabistan'ınkilerin hepsi krallık. Öyle görünüyor ki Batı olmadı, o zaman krallığa dönüşelim. Yani, bu mantık, krallık mantığıdır; bu mantık, toplumu yekvücut yapma meselesidir. Bak, Kuzey Kore'de, Cumhurbaşkanları ölürken öyle bir mantık, öyle bir sosyoloji, psikoloji oluşturmuşlardı; herkes yalandan ağlıyordu. Ya, hakikaten, herkes ağlayabilir mi bir kişi için? Mesele bu yani.
BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Peki, teşekkür ediyoruz.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Yani, siz diyorsunuz ki herkes bizim için -tırnak içerisinde- yani "Secde edin." diyeceğim, olmaz, "İtaat edin." diyorsunuz, "Boyun eğin." diyorsunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Yetmiyor, itaat yetmiyor, ibadet istiyorlar kendilerine.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Yetmiyor. Yani, şimdi, arkadaşlar, gerçekten böyle olmaz, gerçekten. Yani, biraz zihnimizi yoralım, yani diyelim muhalefet ne diyor, özgürlükçü toplumlar ne yapıyorlar; bilime, demokrasiye, vicdana, ahlaka uyan toplumlar ne yapıyor; kendi çoğulculuğunu nasıl koruyor, kendi toplumuna nasıl bakıyor, o kendi içindeki iç barışı nasıl sağladılar.
Yani, şimdi, yetkili arkadaşlar diyor: "Biz, öğrenciyken tedbirimizi alacağız." Peki, diyelim ki babası suç işlemiş, o çocuğun ne günahı var? "Okumasın." Yani, "Okumasın." dediğiniz insana, "Sana güvenmiyorum." dediğiniz insana...
BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Hocam toparlarsan sevinirim.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Bitiriyorum.
BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Hadi lütfen.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Eğer, öğrenciyken bile engelliyorsanız dediğim gibi toplumun yüzde 50'sinden fazlasını düşman kategorisine, güvenilmez kategorisine koyuyorsunuz, bugünkü hâliyle ama sizin bu mantığınızın çok uzun süreceğine hiç inancım yoktur. En kısa zamanda Türkiye'nin, bu hiç yakışmayan karanlık zihniyetten kurtulacağına inanıyorum.