KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Peki, teşekkür ediyorum.

Şimdi, ben bir anda karşımıza çıkan, ihdas edilen bu maddeyi gerçekten çok endişeyle karşılıyorum. Çok büyük bir alan, çok büyük bir proje. Önce kanun yapılacak, "Burada tarıma dayalı organize sanayi bölgesi kurulabilir." denecek, ondan sonra ÇED başvurusu yapılacak. Şimdi "ÇED henüz alınmadı, alınacak." diyor Sayın Genel Müdürüm ama "ÇED alınacak" garantisi var herhâlde, bu kanun geliyor ve bundan sonraki sürecin önü açılacak. Böyle bir şey olmaz bu yaklaşım ters. Böyle bir alan kurulması için projenin ne olduğu ve bu projeyle ilgili çevresel etki değerlendirmesi yapılır. Bunların hepsi eğer olumlu sonuç veriyorsa ÇED olumlu kararı çıkıyorsa -ki ona itirazlar da olacaktır- ve ben ÇED olumsuz kararı verildiğine çok nadir şahit oluyorum sayısız proje içerisinde. ÇED olumlu kararına yapılan itirazlarda, bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2009/7 sayılı Genelgesi var. Genelge "'ÇED olumlu' kararına yönelik hukuki bir başvuru yapıldığında yürütmeyi durdurma kararı veya esastan iptal kararı alınsa dahi yürütmeyi durdurmaya neden olan veya iptale neden olan süreçler yeniden düzenlenerek Denetleme ve İdare Kurulu mu, komitesi mi -neydi şimdi hatırlamıyorum tam adını- onun üzerinden yeniden değerlendirmeye alınır." deniyor ve bugüne kadar mahkeme karar vermiş olsa dahi, yürütmeyi durdurma kararı vermiş olsa dahi veya iptal kararı vermiş olsa dahi "ÇED olumlu" her hâlükârda bir daha geliyor, bir daha çıkıyor. Yani, ÇED artık bürokraside, daha doğrusu yürütmenin elinde; gerçek anlamda, çevresel etkinin değerlendirilmesi anlamında önünde bir engel teşkil etmiyor. Bunu her hâlükârda aşarız yaklaşımı var ve böyle bir kanun maddesi teklif olarak geliyor. Bu kanun maddesi teklif olarak geldiğinde burada verilen söz, ÇED henüz alınmadı ama alınacak. Ya, bu yaklaşım son derece sakat bir yaklaşım, bu kadar büyük bir projenin çevresel etkisinin olmaması mümkün değil. Akarsuysa akarsu üzerinde, bu kadar büyük bir işletme tesisinin, üretim tesisinin o akarsu üzerindeki yani akarsunun kimyasına, biyolojisine olumsuz etkileri olmaması mümkün değil. Yani su ürünlerinin, su ürünleri yetiştiriciliği konusunda iyi kötü geçmişten bazı deneyim ve bilgilerim olduğu için söylüyorum; asla karşı değilim ama çok hassas bir konudur. Nerede yapılması, nasıl yapılacağı, balıkların hangi hastalıklara karşı, hangi ilaçlamalarla karşı karşıya kalacağı ve onların -çok afedersiniz- pisliklerinin oksijen oranını düşürdüğü ve bununla ilgili suda ölümlere bile neden olabileceği, akarsuda bu olmayabilir ama suyun kimyasını bozacağı da kesinlikle söz konusu.

BAŞKAN YUNUS KILIÇ - Toparlayalım Hocam lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bitirdim.

Bu konuyu İzmir'de çöp atık bertaraf tesisiyle karşılaştırmak doğru değil Hocam. Yani, elma ile armudu birbirine karıştırmayalım.

BAŞKAN YUNUS KILIÇ - ÇED raporu açısından aynı.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Her ikisi için de aynı şeyi söylüyorum. ÇED raporu eğer bir yürütmeyi durdurma kararı ve Çevresel Etki Değerlendirme Kurulunun gerçek, bilimsel esaslara dayalı verdiği bir karar üzerine, olumlu kararı üzerine mahkeme buna itiraz etmiş, yürütmeyi durdurmuş veya esastan karar vermişse zaten şundan emin olabilirsiniz ki İzmir Büyükşehir Belediyesi "arkadan nasıl dolanırım da ben ÇED'i alırım" derdine de asla düşmez. Ama o tesis, kapalı sistem bir katı atık bertaraf tesisidir. Biyogaz üretimi ve getireceği çevresel artılar düşünülerek yapılmış bir tesistir. Kapalı bir sistemdir. Burada yeri yok ama siz bahsettiğiniz için özellikle söylüyorum, o konuda müsterih olunuz. Ayrıca İzmir Valiliği Çevre Kurulu da olumlu bir karar verdi bu konuda. İtiraza açıktır, tabii ki buna, bu konuda hukuki itirazlarınız varsa bunları yaparsınız ama ben bu konunun, o tartışma içerisinde güme gitmesinden endişe duyduğum için fazla üstünde durmuyorum. Bu konu çok ciddi ve tehditkâr bir konudur. Bunun önce ÇED'i olmalıdır, sağlıklı, bilimsel esaslara dayalı ÇED'i olmalıdır, önümüze gelmelidir ve ondan sonra bu kanun çıkarılmalıdır diyorum.

Teşekkür ederim.