| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Sayın Başkan, gerçek demokrasi organlarından olan, yargının kurucu unsuru bulunan, diz çöktüremediğiniz barolar kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. "Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet" diyerek iktidara gelen partiniz kutsal değerleri istismar ederek hazineyi boşalttı. Yolsuzluk ve yoksulluk batağına ülkeyi sürüklediniz, halka ve yargıya hesap vermemek için de devletin önemli kurumlarıyla oynamaya başladınız. 2010 yılında demokrasi ve hukukun üstünlüğünü sağlamak adına yaptığınız anayasal değişiklikten sonra FETÖ'nün yargıyı nasıl ele geçirdiğini çabuk unutmuşa benziyorsunuz. Anayasal değişiklikle, FETÖ terör örgütünü yargıya yerleştirdiniz; yargı yoluyla, ülkede vatansever askerleri Türk ordusundan tasfiye ettiniz; bu yetmedi, devletin gizli kasasını, sırlarını dış güçlere verdiniz. Sayenizde, 800'e yakın gizli görevlerde çalışan vatan evladının ölümüne sebep oldunuz. Bu dönemde ne kadar aydın, yurtsever insan varsa içeri attınız, toplumu nefes almaz hâle getirdiniz. Aynı hatayı FETÖ projesi olan bu yasayı çıkararak yeniden yapıyorsunuz. Çoklu baro sistemini getiriyorsunuz. Üniter bir devlet yapısında bu sistemin ne kadar yanlış olduğunu çok geçmeden yaşayarak anlayacaksınız ama bedelini halk ödeyecek, hukuk ödeyecek, adalet ödeyecek.
Ülkenin beka sorunuyla oynuyorsunuz. Birden fazla baroyla ülkede, etnik kökene dayalı, mezheplere dayalı ve hatta tarikatlara bağlı barolar olacak; illegal örgütlerin legal baroları kurulacak. Fetullahçılardan öğrendiğiniz metodunun aynısını uyguluyorsunuz; zehri insanlara altın kadehte sunuyorsunuz. Unutmayın, barolar, kimsesizlerin kimsesi, güçsüzlerin sığınağıdır. Siyasal iktidarın bu barolara karşı olmasının nedeni, baroların hukuk devleti, insan hakları ve demokrasiyi savunmalarıdır. Siyasal iktidar otoriter bir düzene doğru dolu dizgin giderken baroları önünde bir engel olarak görmektedir. Barolar, kadın cinayetleriyle, çocuk istismarcılarıyla, her türlü türden ayrımcılıkla, çevre katliamlarına karşı mücadeleleriyle hem yargısal hem de aktivistler olarak siyasal iktidarın tepkisini çekmektedir.
Son zamanlarda yargı, yürütmenin baskısıyla çevre davalarında baronun müdahil olmasına sıcak bakmamakta, rahatsız olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi yargı faaliyetinde iki taraf ve bir de karar veren makam olan üçüncü unsur vardır. Yargılama faaliyeti sav, savunma ve hüküm olmak üzere üç ana unsurdan oluşur. Yargılama -diyalektik, tez ve antitezin karıştığı- sonunda sentezle sonuçlanır; sentez, hükümdür. Her zaman bir iddia ve karar olacaktır, kararın hüküm hâline gelebilmesi savunmayla mümkündür. Bu sebeple savunma, yargının olmazsa olmaz koşulu ve asli unsurudur. Savunmanın örgütü de barolardır. Barolar, bir sivil toplum ya da herhangi bir meslek örgütü değildir, onun meslek örgütü olma özelliği ikincildir; aslolan yargının bir kurumu olmasıdır. Barolar bu özellikleri sebebiyle dernek olamazlar. Oysa, getirilen yasa teklifindeki çoklu baro anlayışı, baroları dernekleştirmekte ve yargısal görevinin yapmalarını önleyerek bölmekte ve parçalamakta; etkisizleştirmek amaçlanmaktadır.
Baroları da avukatlık mesleğini de düzenleyen 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 76,95/21 ve 110/17'nci maddeleri, baroları ve Türkiye Barolar Birliğini, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlevlik kazandırmakla yükümlü ve görevli kılmıştır. Yasa teklifiyle baroların yargıda savunmanın örgütü olan özellikleri yok edilmekte, kanunla verilen bu görevleri yapması engellenmektedir.
Çoklu baroyla barolar rekabete teşvik edilerek adalet yargı hizmetleri baltalanmaktadır. Barolar ticaretleştirilerek kamu kurumu nitelikleri ortadan kalkacak, baro rekabeti nedeniyle mesleki dayanışmaya darbe vurulacaktır. Yüzlerce yıllık birikimden oluşan meslek etik ve ahlakı ve disiplin darbe alacak, mesleki yozlaşma artacaktır. Adli yardım ve CMUK'taki müdafilik görevinde kaos yaşanacak, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde eşitsizlik ve ayrımcılık yaşanacaktır. Belki siyasal iktidara yakın barolardaki avukatların ücreti ödenecek, diğerleri ödenmeyecek, bu şekilde de baroların bağımsızlığı ortadan kaldırılmış olacaktır.
Çoklu baro sistemi dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur; Madrid, Roma, Paris, Stockholm, Atina, Sofia, Berlin ve diğerleri gibi. Bu Avrupa kentlerinin hiçbirinde birden fazla baro yoktur. Başta hukuk kurumları vardır biz de ki gibi. Türk Hukuk Kurumu gibi, Çağdaş Hukukçular gibi, hukuk araştırma dernekleri gibi. Resmî işlemi yapan sadece barodur ve tektir. Bunun demokrasi ve çok seslilikle de ilişkisi bulunmamaktadır. Ankara, İstanbul, İzmir ve yakın gelecekte Antalya, Bursa, Mersin, Adana barolarını etkisizleştirmek için getirilmiş ama sonuçta yargıya ve hukuk devletine de darbe vuracak bir yasa teklifidir.
Hazırladığınız bu taslak Anayasa'nın 2'nci maddesine açıkça aykırıdır. Sırf büyük, mevcutlu baroları etkisizleştirmeyi hedef alan, 5 bin avukata 1 delege formülü şöyle bir tablo ortaya çıkarmaktadır: Ardahan Barosunda 10 avukatı 1 delege temsil ederken, İstanbul Barosunda 3.542 avukatı 1 delege temsil edecektir. Bunun anlamı şu dur: İstanbul Barosu üyesi bir avukatın demokrasi iradesinin sonuca etkisi, diğerinden 354 kat daha düşük olacaktır. Oysaki, Anayasa'nın 2'nci maddesinde: "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk devletidir." Şimdi size soruyorum: Demokrasi bu anlayışın neresindedir, eşitlik neresindedir, temsilde adalet neresindedir? Amacın ne olduğu son derece açıktır. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü savunan büyük kentlerdeki kayıtlı avukat sayısı fazla olan baroları etkisizleştirmek, ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır.
Şu pandemi döneminde alelacele bu yasayı oy çokluğuna dayanarak bu Meclisten geçirdiniz, memleketin hangi sorununu çözmüş oluyorsunuz? İşsizlik gençler arasında yüzde 25'lerde, neredeyse ülkede borçsuz insan yok. Yani her boyayı boyadınız da bir kısmı yeşil mi kaldı? Unutmayın, kılıçla bir yeri alırsınız ama üstüne oturamazsınız. Oy çokluğuyla bir yasayı çıkarırsınız, eğer o yasa hukuka uygun değilse ülkeye büyük acılar yaşatırsınız.
Teşekkür ediyorum.