| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, şimdi bir baro yasası görüşüyoruz. Ama bunun siyasi bir hesaplaşma ve siyaseten bir tutum alma olduğunu sanıyorum ki bilmeyen yok. Burada mesele ne avukatların sorununu çözmek ne gerçekten bir mesleki yapılanma konusunda eksiklikleri gidermek ne de burada baroyu, baronun koşullarını daha iyi bir hâle getirmek değil. Bugün, hani şu teklifi gerçekten yapmak istiyoruz size: Bütün avukatların önüne sandık konsun ve baro yasasıyla ilgili yapılacak bu değişikliğe kim "evet" diyor, kim "hayır" diyor ve ondan sonra bu Komisyon çalışmalarına devam etsin. Şayet siz gerçekten söylediklerinizde, iddialarınızda haklı olduğunuzu düşünüyorsanız bu cesaretle mini bir referandum yapılsın bu konuda ama siz de adınız gibi biliyorsunuz ki bununla ilgili yaklaşık yüzde 70 oranında, belki daha fazla -tam bilemiyorum -bu yasaya avukatlar "hayır" diyecekler. Siz, bir insanın kendisini ilgilendiren bir konuda -zaten her zaman ne yazık ki komisyon faaliyetleri ve yasama faaliyetleri böyle gidiyor- ilgili kurumlarla, ilgili meslek odalarıyla, ilgili sendikalarla görüşme yapılmadan yol almayı bir gelenek hâline getirdiniz. Ben yaptım oldu, olunca da bitecek zannediyorsunuz ama -bu size çok hatırlatıldı, ben de bir kere daha hatırlatmak istiyorum- hukuk size de lazım olacak. AKP sürekli iktidarda kalmayacak, kalamaz da. Bu gerçekten doğanın kanununa aykırı. Bunu eminim ki bu sırada oturan herkes adı gibi biliyor ve yarın öbür gün hukukun, bu sizin çıkardığınız yasaların size döneceğini biliyor olmanız gerekiyor. Ben birçok milletvekilinin bunun farkında olduğunu, bu sebeple de baro yasası olsun, birçok yasaya da canıgönülden destek vermediğini de biliyorum, diğer arkadaşlarımın bildiği gibi. Ama gerçekten bu konuda elinizi vicdanınıza koyup bir kez olsun ezber bozmanızı isteriz. Bozacak mısınız? Hayır. Ama isteriz bozmanızı bu ezberi.
Bakın, savunma şiddete uğradı. Bir ülkede avukatlar konuşamayacaksa, avukatlar Anayasa'dan gelen haklarını kullanamayacaksa, Ankara'ya bir yürüyüşü gerçekleştirirken önlerine polis barikatı kurulacaksa bu ülkede kim konuşacak? Hiç kimsenin konuşmadığı bir yerde, sadece Cumhurbaşkanının ve onun emrinde olan, tek kelime, bir harf dahi ondan farklı söylemeyecek olan Hükûmet sözcüleri dışında kim konuşabilir ki? Ben, bugün AKP milletvekillerine seslenmek istiyorum: Siz kendi fikrinizi dahi farklıysa çıkıp şurada söyleyemezsiniz. İşte, avukatları da tornadan geçirmişçesine tek tip insan hâline getirerek tek tipleştirmek istiyorsunuz ama bu mümkün değil. Bugün avukatların Ankara'ya yaptığı yürüyüş, Türkiye'nin dört bir yanından demokratik haklarını kullanarak yaptıkları eylemlilikler, seslerini duyurmalar, gelip Mecliste yaptıkları görüşmeler... Şu an Çankaya Kapısı'nda oturan baro başkanları buna biat etmeyeceklerini, bununla uzlaşmayacaklarını, bu yasa çıksa da ne vicdanlarda ne yürürlükte asla ve asla ne meşru ne de sağlıklı bir iş olmayacağını bize göstermiş olmalı. Burada oturan hukukçu arkadaşlar var, ya sizin hiç vicdanınız sızlamadı mı avukatlar, meslektaşlarınız dışarıda dayak yerken? Bir polis kalkıp gaz sıkıyor, dayak atıyor ve siz buradan izliyorsunuz. Gerçekten hiç vicdanınız sızlamıyor mu bunu çok merak ediyorum. Az önce zaten AKP sıralarından bir vekil "Siz de baro kurun." diyerek aslında bir itirafı ortaya koymuştur, itiraf etmiştir. Yani "Biz kendi baromuzu kurmak için bu işleri yapıyoruz." demiş oluyorlar.
Evet, AKP'nin bugüne kadar uyguladığı bu politikalar, gerçekten, kelimenin özetiyle, faşizmi bu ülkede biraz daha yerleştirme ve derinleştirme... Cumhurbaşkanı kendi ağzından söyledi, dedi ki: "Biz kültürel iktidarımızı henüz kuramadık." İşte, kültürel iktidarlarını kurabilmek için, baronun seçim sistemine, meslek odalarının seçim sistemine, sosyal medyayı katletmeye devam ediyorlar. Medya zaten tekellerine alınmış durumda, alternatif medyanın sesini kısmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ben iki gün önce Sivas'taydım, dün de Çorum'daydım ve orada katledilen canlarımızı anmak için HDP heyetiyle beraber oradaydık. Bize o dönemin canlı tanıkları şunları anlattı: "Camiye bomba atıldı." dediler, "Kendilerine meşru zemin bulmak ve bir güruhu harekete geçirmek için bu tarz yalanlardan bize o kadar çok örnek aktardılar ki..." Şimdi aynısını AKP şu an gerçekleştirmeye çalışıyor yani her şeye bir meşru zemin bulduğunu zannederek geniş kitlelere kendini inandırmaya çalışsa da şunun farkında olmalıdır: AKP eskisi kadar kitlelere kendisini inandıramıyor, AKP eriyor.
Bakın, "Kadının adı yoktu, kadının adını biz koyduk." dedi AKP Grup Başkan Vekili. Duygu Asena'nın kitabını okumuş ve oradan esinlenerek söylemişse ben, o kitabı yanlış yorumladığını bir kere belirtmek isterim. Kadının bugüne kadar kazanılmış haklarının işte "İstanbul Sözleşmesi feshedilecek." diyerek bu AKP tarafından ortadan nasıl kaldırıldığını, bunu bütün kadınlar biliyor ve farkında.
AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin nasıl arttığını ve oluşturmak istenilen yeni toplumun kodlarının kadın bedeni üzerinden nasıl oluşturulduğunu sanırım bilmeyen yok. Ve işte, buradan hani şunu ifade etmek istiyorum: Kültürel iktidarınızı bir de kadın politikanızla yani kadın bedeni üzerinden yapmaya çalıştığınız yeni toplumsal kodlarla, oluşturmaya çalıştığınız yeni toplumsal kodlarla hayata geçirmek istiyorsunuz ama nafile.
Bakın, bugün Esra Albayrak'a sosyal medyadan yapılan hakaretler bahane edilerek sosyal medya yasakları gündeme geldi. Ben burada tek kelime söylemek isterim ki: Allah'tan korkun. Nevşin Mengü, Berna Laçin, Canan Kaftancıoğlu kadın değil miydi? Biz, HDP'li kadın milletvekilleri olarak her Allah'ın günü sosyal medyada sizin trol ordunuz tarafından tehdit ediliyoruz ve hakarete maruz kalıyoruz. Biz kadın değil miyiz? Sadece AKP'liyseniz ya da Cumhurbaşkanının kızı, birinin eşiyseniz mi kadın oluyorsunuz? Bu konuda elinizi vicdanınıza koyun ve artık gerçekten -yüzüm kızararak söylüyorum- bu kadar yalan, bu kadar kılıf aramaya çalışma... Ama bu kılıfların da artık hiçbir biçimde bir karşılığının olmadığını bilerek ve görerek hâlâ bu konuda ısrar etmenizin anlaşılabilir bir tek yanı vardır, o da zor kullanarak bu ülkenin siyasal yapısını biraz daha değiştirmek istiyorsunuz. Bugün bu ülkeyi bir kişi, ailesi ve yandaşlarıyla beraber yönetiyor. Bunun Osmanlı Dönemi'ndeki padişahlık sisteminden zerre kadar bir farkı kalmamıştır. İnsanlar dışarıda "Biz bu yasayı istemiyoruz." derken "Bu yasa zorla gelecek, beğenirseniz." diyorsunuz. Hani "Adalet mülkün temelidir." diyorduk ya, gerçekten, AKP iktidarı ve müttefikleri adaletsizliği; hukukun, etiğin, siyasetin ve vicdanlarının merkezine koymuş durumdadır.
Biz buradan bir kez daha söylemek isteriz ki yol yakınken geri dönülsün, bu baro yasa teklifi Genel Kurula gelmesin. Burada toplumun vicdanı, avukatların sesi dinlenmek zorundadır. Bakın, bu uygulamanın Floyd'un boğazını sıkan Amerikalı polisin yaptırımından bir farkı yoktur. Bu uygulamaların toplamıyla 83 milyon vatandaşın boğazı sıkılıyor, 83 milyon vatandaş nefessiz bırakılıyor.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Şunu ifade etmek isterim ki: Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur ve bu ülkeyi karanlık kuyuya atıyor, insanları nefessiz bırakıyorsunuz. Biz burada, bu iki senelik zaman zarfında, bu salonlarda, Genel Kurulda birçok hukuka aykırı yasanın çıkarıldığına tanıklık ettik. Baro yasa teklifinde -tekrar ediyoruz- bir ezber bozulabilir. Bizim hâlâ bu şansa sahip olduğumuzu ve -Türkiye Büyük Millet Meclisi dışarıda şu an bu konuşmaları dinleyen baro başkanlarının sesini duymalı- bu yasa teklifinin Genel Kurula gelmemesi için hepimizin bir ortak çabası olması gerektiğini düşünüyoruz.