KOMİSYON KONUŞMASI

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada bulunan bütün milletvekilleri arkadaşlarıma ve kıymetli bürokratlara en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Çok önemli bir konu konuşuyoruz bugün, özellikle yargının üç ayağından biri olan avukatların savunma mesleğiyle ilgili yapılmış olan bir teklifi konuşuyoruz. Tabii, bu kadar önemli bir konu varken burada bu mesleğin en önde gelen temsilcilerinin, seçilmiş temsilcilerinin olması gerektiğini düşünüyorum. Burada, bu anlamda, Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu'nun olması gerektiğini düşünüyorum ve aynı zamanda baro başkanlarının da bulunması gerektiğini düşünüyorum. Ama maalesef, Barolar Birliğine davet gitmesine rağmen Sayın Feyzioğlu buraya gelmemiş ve netice itibarıyla seçilmiş değil de iş akdiyle çalışan bir kıymetli meslektaşımızı buraya göndermişler. Yani, 130 binin üzerindeki avukatın sorunları konuşulacak burada ama seçilmiş, en üst düzeyde, bu avukatları temsil eden en üst düzeyde olan bir kişi buraya gelmeyecek; bunu kabul etmiyorum, bunu yanlış buluyorum. Burada Barolar Birliği Başkanının bulunması gerekirdi çünkü burası millet iradesinin en üst düzeyde temsil edildiği yerdir, Meclistir.

Şimdi, bakın, Mustafa Kemal Atatürk bile Kurtuluş Savaşı'nı yürütürken, cepheden geldiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine hep katılmış ve orada milletvekilleri kendisi dinlemişlerdir, yeri geldiğinde hesap sormuşlardır. Ama Barolar Birliği Başkanımızın, bundan önceki kanunlarda olduğu gibi, baroları ilgilendiren, avukatları ilgilendiren konularda olduğu gibi buraya gelmemesini kabul etmiyorum, bunu yanlış buluyorum. Umuyor ve diliyorum ki bu çağrımıza kulak verir ve gelir, burada baroların ve avukatların birinci elden sözcüsü olur ve bu kanunun neden çıkmaması gerektiğini gelir, kendisi anlatır.

Öbür problem, burada olmayan baro başkanlarımızla ilgili. Bakın, baro başkanlarımızın buraya davet edilmesi gerektiğini söyledik ama ne oldu? Baro başkanlarımızla ilgili bir davet gitmedi ve şu anda, baro başkanları, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine giremiyor, bunu engellediniz, bunu da kabul etmiyorum. Bakın, avukatların sorunları konuşuluyor, baro başkanları da yok burada. Peki, biz neyi çözeceğiz? Hani, yeni sistemde artık kanunları farklı bir şekilde yapacaktık?

Evet, değerli arkadaşlarım, "Yeni sistemde kanunlar farklı çıkacak." Öyle diyordunuz bize, öyle ifade etmiştiniz ama bakıyoruz, yeni sistemde hiçbir şey değişmemiş, eski sistemle gidiyoruz. Yine kanunlar milletvekili arkadaşlarımızla değil, sarayda hazırlanıyor. Bakanın ve Birlik Başkanının dâhi haberi olmadan kapalı kapılar ardında hazırlanıyor, burada imza ediliyor ve buradaki milletvekillerine ve tüm topluma dayatılıyor; bunu kabul etmemiz mümkün değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır, hayır, öyle değil. Biz çalıştık arkadaşlar, kanun teklifine biz çalıştık.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Kesinlikle sizin çalıştığınıza milim inanmıyorum Sayın Başkan, inanmıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İnanma, tamam, sen gözünü kapat.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sarayda kapalı kapılar ardında hazırlanıyor, imzayı attırıyorsunuz ve getiriyorsunuz buraya. Bütün kanunlar böyle hazırlanıyor. Eğer öyle olsaydı burada baro başkanları olurdu, eğer öyle olsaydı bizimle bu konuyu müzakere ederdiniz. Ve sarayın emirlerinin dışında hiçbir şekilde farklı bir görüş beyan edemiyorsunuz; bunu kabul etmiyoruz.

Bir başka konu: Değerli arkadaşlarım, burada, tabii ki, pandemi süreci var. Bizim meslektaşlarımız gerçekten çok zor durumda, mesleğin çok ağır sorunları var; ben de bir avukat olarak, geçmişte avukatlık yapmış ve onurla bu cübbeyi taşımış bir kişi olarak bu sorunları yakinen biliyorum ve takip ediyorum. Ve özellikle pandemi sürecinde bizim meslektaşlarımız çok zor durumda kaldı. Bu mesleğin birikmiş, ağır sorunlarını çözmeye çalışacağınıza "Ya, acaba biz baroları nasıl ele geçiririz? Acaba biz baroların bağımsızlığını elinden nasıl daha fazla alırız ve yargıyı nasıl tamamen kontrol ederiz?" düşüncesiyle bu kanunu getiriyorsunuz. Bakın, baro başkanlarımız geldiler, sizin Grup Başkan Vekillerinizle görüştüler, bizim Grup Başkan Vekillerimizle, arkadaşlarımızla ve bizlerle görüştüler, diğer partilerle görüştü; hiçbirisi bu kanunun bu süre içerisinde çıkmasını istemiyor. Bakın, elimde bir bildiri var; bu, size ulaşmıştır: 80 baro "Biz bu aşamada, avukatların bu sorunları devam ederken, pandemi sürecinde bu değişiklikleri istemiyoruz; bunları gündeme getirmeyin, bunları reddediyoruz." diye defalarca açıklamalarda bulundular ama siz ısrarla, her kanunda yaptığınız gibi, diretiyorsunuz ve dayatıyorsunuz bunu. Bakın, İstanbul seçimlerinde de aynı şeyi yaptınız; İstanbul seçimlerinde de "13-14 bin oyla seçim mi kazanılırmış?" dediniz ve ne yaptınız? Bir sürü ayak oyunuyla seçimi iptal ettirdiniz, halkla inatlaştınız ve halk size sandıkta gereken cevabı verdi, 800 bin fark yediniz. Şimdi de sanırım bu travmayı üzerinizden atamıyorsunuz; gündemi değiştirmek için, ortamı gerginleştirmek için bu kanunları, bu tür değişiklikleri sürekli Parlamentonun gündemine getiriyorsunuz. Bakın, bunları kabul etmemiz mümkün değil. Bu kanun bu şekliyle değişirse -buradan tarihe not düşmek için söylüyorum- aynı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, aynı 2010 seçimlerinde FETÖ'yle birlikte yan yana değişiklikleri referanduma götürdüğünüz gibi, onlar nasıl sizi bumerang gibi bulup size ve topluma büyük zararlar verdiyse, yine bu değişiklik dönecek dolaşacak, bumerang gibi sizi vuracak.

Değerli arkadaşlarım, 2014 yılında avukatlar -bakın, elimde bir taslak var- Barolar Birliği ve 80 baro bir taslak hazırlamış zaten mesleğin sorunlarıyla ilgili, 2014'ün Mayıs ayında kendileri hazırlamış. Siz bunu yasalaştıracağınıza kendi siyasi emellerinize uygun bir şekilde, kendi siyasi emellerinize alet edilecek bir kanun teklifiyle geliyorsunuz; bunu kabul etmemiz mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, tabii, mesleğimiz, avukatlık mesleği gerçekten zorlu ve güzel bir meslek; dünyada da bu meslek gerçekten çok onurlu bir meslek. Dünyadaki sistemlere bakıyoruz, dünyada "çoklu baro" diye bir sistem var mı? Aslında, buradan şunu da ifade etmek istiyorum: "Çoklu baro" diye bir şey yok. Bu, aslında sizin getirmek istediğiniz bir FETÖ projesi ve hepimizin bildiği kişilerce daha önce Türkiye'nin gündemine getirilen bir proje; bu, aslında paralel baro projesidir. Buna "çoklu baro" demeyi zül kabul ediyorum, "paralel baro" denilmesini daha uygun buluyorum.

Bakın, bu paralel barolar dünyada var mı? Bakın, Amerika Birleşik Devletleri'nde avukatların barolara bazı eyaletlerde üye olup olmaması serbest veya değil ama baroların tamamı her eyalette bir baro olacak şekilde düzenlenmiş. İngiltere'de iki tür avukatlık var; bir duruşma avukatlığı, bir de yardımcı avukatlık. İngiltere'de, yine, her ilde bir baro var. Fransa'da, yine aynı şekilde, avukatlık yapabilmek için baroya üye olmak zorunlu ve her ilde tek bir baro var. Almanya'da, yine aynı şekilde, avukatlık yapabilmek için baroya kayıtlı olmak zorunlu ve her bölgede tek bir baro var. Almanya'da sadece, ekstradan, buna ilave olarak, bütün barolara ilave olarak federal baro var; bu, barolar birliği işlevini götürmekte yani fazladan olarak o gözükmekte. Japonya'da, yine, baroya kayıtlı olmak zorunlu her bölge mahkemesinin yetki alanı içerisinde tek bir baro bulunmakta.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde ve bütün gelişmiş demokrasilerinde barolar sıradan bir meslek örgütü değillerdir. Barolar, mesleğin iç düzenini sağlayan, mesleğe giriş kurallarını koyan, meslek eğitimlerini veren ve adaletin sağlanmasında asli unsur olarak görev yapan kurumsal yapılardır. Bizde de bakın, ilk baro İstanbul Barosu Osmanlı Dönemi'nde kuruluyor, 5 Nisan 1878 tarihinde kurulmuş. Yüz kırk iki yıllık bir hukuk kurumu hâline gelmiş. Ankara Barosu, 14 Temmuz 1924 tarihinde kurulmuş, doksan altı yıllık bir hukuk kurumundan bahsediyoruz. İzmir Barosu 1908 yılında kurulmuş, yüz on iki yıllık bir hukuk kurumundan bahsediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hedefe koyduğunuz bu üç baro, Türkiye'nin yargı birikiminin, donanımının, savunma mesleğinin en üst düzeyde temsil edildiği ve bir şekilde tecrübelerin ve deneyimin olduğu barolardır. Bu üç baro, vermiş oldukları stajyer eğitimleriyle, dünya görüşü ne olursa olsun bütün avukatları bir hukukçu gibi, savunma mesleğinin asli unsuru gibi yetiştirmektedirler. Bakın, buralarda, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de staj yapan meslektaşlarımız, özellikle hukuk fakültesini bitirdikten sonra bu şekilde staj talebinde bulunan arkadaşlarımız...

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Ünal Bey, konuşmanızı toparlarsanız çünkü süreniz, on dakika doldu.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Daha yeni başlamıştık ya.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Yok, biz takip ediyoruz sizi.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - İki üç dakika daha rica etsem.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - İki üç dakika fazla ama cümlelerinizi toparlarsanız memnun oluruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bu kadar adaletsizlik, bu kadar kısa sürede anlatılamaz ya.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yani inanın üç gündür bekliyoruz gece demeden, gündüz demeden. Söyleyeceklerimiz var ve mesleğin içinden geliyoruz, o nedenle biraz pozitif ayrımcılık rica edeceğim sizden.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Valla biz de bekliyoruz. Mesajlarınız farklı oluyor Ünal Bey.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Siz dinlemek zorundasınız Sayın Başkan.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkan, tabii, bu baroların yani Ankara, İstanbul, İzmir gibi kurumsal yapıların bölünmeye çalışması Türkiye'deki yargı birliğini derinden sarsacak ve bozacak bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, bizim devletimiz üniter bir devlettir, ulusal devlettir. Bizim bütün yapılarımız, idari yapımız, tekli yapı üzerine kurgulanmıştır. Şimdi, siz, bunu, hani "Anayasa'yı bir kerecik delmekle bir şey olmaz." demişler ya, onun gibi bu yapıyı bölmeye çalışıyorsunuz, delmeye çalışıyorsunuz; bu olmaz. Bakın, üniter yapının bozulması, bu şekilde çoklu barolar yoluyla buna bir adım atılmış olması, ülkemizin menfaatine ve yararına olmayacaktır. Tabii, anlıyorum yani, biz yargıyı tamamen kontrol altına alalım diyorsunuz çünkü avukatlar şu anda yargının bağımsız kalan tek asli unsurlarıdır. Onları da tahakküm altına almak, vesayet altına almak istiyorsunuz, bunu anlıyorum. Ama bu şekilde bu memlekete yarar sağlayamazsınız değerli arkadaşlarım.

Bakın "FETÖ getirdi bunu." dedik. Evet, gerçekten bu paralel baro dediğimiz olayı Türkiye'nin gündemine getiren FETÖ'dür ve şu anda bunu güncellemiş durumdasınız; yeniden güncellenmiş ve bunu Türkiye'nin gündemine getirmiş durumdasınız. Bu olmaz değerli arkadaşlarım çünkü bakın, bu paralel baroyla baroların bölünüp parçalanması hiç kimsenin yararına olmayacaktır.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Ünal Bey, toparlayalım lütfen, iki buçuk dakikayı tamamladınız.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - FETÖ'nün hedefi buydu; bu şekilde FETÖ'ye hizmet ediyorsunuz. Bugün şunu görüyorum değerli arkadaşlar: Bu karşımdaki AK PARTİ sıralarında sanki FETÖ'nün ruhu dolaşıyor. Bunu kabul etmiyorum arkadaşlar, reddediyorum.

Buradan, bir iki cümle de Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna söylemek istiyorum.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Ünal Bey, lütfen...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bitireceğim, bitireceğim Sayın Başkan.

Bakın, değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan." diyorsunuz değil mi Sayın Grup Başkan Vekilimiz? Hep bunu söylüyorsunuz.

Evet, vali tek, kaymakam tek, belediye başkanı tek, Cumhurbaşkanı tek, ticaret odaları, meslek odaları tek; üniter devlette her şey tek değil mi? Peki barolar niye tek değil Sayın Başkan? Barolar niye paralel? Bunu kabul etmiyorum. Baroları bölmek, bölücülüktür. Bakın, en büyük yanlışı yapıyorsunuz şu anda.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Ünal Bey, diğer arkadaşlarımız söz bekliyor, teşekkür ederiz konuşmalarınız için.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bu teklifin kimseye yararı yoktur, dolayısıyla geri çekilmesini rica ediyorum.

Saygılarımla.