KOMİSYON KONUŞMASI

MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.

Memleketimizin yeni normal pandemi sonrasındaki en büyük meselesi elbette ki bölünmüş barolar, baroların yapısındaki değişiklik değil. Yurttaşların bizden beklentisi, ülkenin gittikçe kötüleşen ekonomik sorunlarına çare olmamız; esnafın, sanayicinin kayıplarını nasıl tolere edeceklerini, bununla ilgili temel altyapı düzenlemelerinin yapılmasını beklerken biz tek adamın, Barolar Birliği Başkanın bekasını savunacak, onun bekasına yönelik bir yasa yapıyoruz. Yurttaşlar açısından bu ciddi bir hayal kırıklığıdır.

Değerli arkadaşlar, ben uluslararası politik ekonomi uzmanıyım, dış ticaretle uğraşıyorum. Bir ülkenin yurt dışındaki görüntüsü, vitrini hukukudur, adaletidir, yargısıdır. Maalesef, devriiktidarınızda ülkenin ne vitrinini koydunuz ne camını ne çerçevesini koydunuz. Bugün sokaktaki bir çocuğa sorsanız "Türkiye'de yargı tarafsız ve bağımsız mıdır?" diye, alacağınız cevap "Hayır."dır çünkü özellikle 15 Temmuzdan sonra kendi teşkilatlarınızdaki avukatları savcı ve hâkim atayarak hukukun bağımsızlığını, adaletin bağımsızlığını söylemekten uzak hâle geldiniz. Dolayısıyla, Türkiye'de hukukun üstünlüğü değil, Adalet ve Kalkınma Partisi hukukunun üstünlüğünün geçerli olduğunu herkes bilmektedir.

12 Eylül dönemini aratmayacak bir hukuk garabetiyle karşı karşıyayız. Maalesef, yargı bağımsızlığı o dönemden bile geride. Döneminizde 2010 Anayasa değişikliği ve sonrasında 2017 Anayasa değişikliğiyle daha da geriye gidilerek yargı bağımsızlığı ve yargı organlarının cumhuriyet tarihindeki en kötü duruma sürüklenmesini gördük. Birçok defa stratejik yargı planları açıkladınız, 3'üncüsünü de 2019'da açıkladınız. Açıkladığınız bu yargı reformu sırasında Sayın Erdoğan "Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlandığında Avrupa Birliği kriterleri elbette gözetilmiş olmakla beraber, asıl, milletimizin demokrasi, insan hakları ve adalet talepleri göz önüne alınmıştır." diyor. Tabii, hangi demokrasinin, hangi insan haklarının, hangi adalet taleplerinin göz önüne alındığı büyük bir merak konusudur. Devamla, Erdoğan "Adaletin küçüldüğü yerde zulüm büyüyor demektir." diyor. Cumhurbaşkanının bu sözlerine karşı çıkmak ne mümkün. Adaletin küçüldüğü yerde zulüm büyür, doğru. Cumartesi Anneleri'ne yapılan zulüm büyüdü sevgili arkadaşlar. Kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilip de takipsizlik ve beraat alanlara karşı yürütülen zulüm de büyüdü. Adil yargılanma hakları için ölüm orucuna yatar oldu insanlar. Ölüm orucundaki insanlara yapılan zulüm de büyüdü. Bu vesileyle, Komisyonun büyük bir çoğunluğu hukukçulardan oluşuyor, ölüm orucunda olan avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal'ın yaşamasını ve onları hatırlamanızı dilerim. "Tweet" attığı için hapse atılanlar, düşünen, konuşan insana zulüm büyüdü. Dayak yiyen "Ölmek istemiyorum!" diyen kadınlara karşı zulüm büyüdü. Kız, erkek demeden çocuk bedenlerine karşı zulüm büyüdü. İşçiye, emekçiye, çiftçiye, emekliye karşı zulüm büyüdü. Ağaca, kuşa, dağa, taşa karşı devriiktidarınızda zulüm büyüdü. İktidarınızda "hukuk" "adalet" kavramları çok ama çok küçüldü. İstediğinde Anayasa maddelerini istediği zaman uygulayan istediği zaman uygulamayan, temel hak ve özgürlüklere, hukuka çifte standart bakan bir siyasal parti iktidarda. Aynı parti Anayasa'yla en çok oynayan parti olarak tarihte yerini aldı. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte HSYK'nin yapısı değiştirildi; hatırlarsınız, FETÖ'nün istediği işlerdi bunlar, hatta FETÖ elebaşının "Ölülere bile oy kullandırın." dediği referandum. 2017 referandumuyla tek adamlık, Cumhurbaşkanlığı sistemi kurumsallaştırıldı. Hatırlarsınız "fiilî durumun yasallaşması" diye yola çıkmıştınız. İşte bu iki durumu, bu iki değişikliği göz önüne alarak bu değişikliği okuduğumuzda, tek adamın, küçük adamını koruma amacı gütmek için, iktidarını devam ettirmek için onun kuklası bir Barolar Birliğine ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Yargının halk için en önemli, özgül ağırlığı en çok olan ayağı savunma ayağıydı. Türk yargı sistemine yeniden bir darbe vurulmasıyla burada güdülen amaç, yandaş barolar, siyasal kimliklerine göre ayrışmış barolar ve yanı sıra Barolar Birliği Başkanının hayatını devam ettirmesi.

Değerli arkadaşlar, insan bir kere ihanet edince hep ihanet eder, işte bu Barolar Birliği Başkanı da siz iktidardan gittikten sonra size karşı ilk ihaneti yapacak kişidir. Birçoğunuz hukukçunuz, her hukukçunun son durağı avukatlıktır derler. Yarın belki o cübbeleri siz giyeceksiniz, bu durumu içinize sindirebiliyor musunuz? Çok başlı yönetim olmaz anlayışıyla yola çıkıp tek adamlığı kurumsallaştırdınız. Çoklu baro sistemini nasıl içinize sindireceksiniz?

Değerli arkadaşlar, savunma yürüyor, baro başkanları Meclise girmek istiyor fakat halkın meclisinin bahçesine bile baro başkanlarını alırken maalesef onlara zulüm yaşatıyorsunuz. Onları içeri almaya çalışan milletvekili arkadaşlar sizin marifetinizle tartaklanıyor, itekleniyorlar bunları nasıl içinize sindirebiliyorsunuz değerli arkadaşlar. Çağlayan'da 10 bin avukat barışçıl bir protestoyla gelin konuşalım dedi, devletin Anadolu Ajansı bile görmedi. İzmir'de avukatlar basın açıklaması yapmak istediler, onlara zulüm ettiniz. 78 baro gazetelere ilan verdi, derdini anlatmak istedi, cumhuriyetten, hukuk devletinden ve birbirimizden başka hiç kimsemiz yok dedi, görmezden geldiniz. Düzenlenmek istenen savunma mitingi salgın sebebiyle valilikçe iptal edildi, AVM'lerde salgın yok, barolara, avukatlara salgın var, üstüne üstlük bir de gaz bombası var. Farklı görüşte olmalarına rağmen 80 baro başkanı bu teklifin kendilerine sorulmadığını ve teklifin hayata geçirilmesinin yanlış olduğunu söylüyor, direnebiliyor; siz bunu içinize sindirebiliyor musunuz değerli arkadaşlar? Günümüzde vatandaşın istediği avukatı seçme özgürlüğü varken bu teklifle birlikte insanlara bu özgürlüklerini kullandırtmayacaksınız çünkü çoklu baro siyasal görüşlere, etnik görüşlere ve inançlara göre ayrılacağından kim iktidardaysa onun barosundaki avukatları insanlar seçmek zorunda kalacaklar.

Değerli arkadaşlar, gelin bu garabet kanunu çekelim, halkın gerçek gündemine, ekonomik gündeme yoğunlaşalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.