| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir avukat kızıyım ve avukat kızı olmakla yaşamım boyunca hep övündüm. Şimdiyse mesleğinin 10'uncu yılında bir avukat annesiyim ve bir avukat annesi olmakla da övünüyorum. Bununla övünmemin nedeni sadece dünyanın en eski, en köklü, prestijli ve iyi eğitimli mesleklerinden birine sahip olması mıydı diye zaman zaman düşünmüşümdür. Kuşkusuz bunun etkisi vardır ama sadece bu olduğunu sanmıyorum. Babamı düşündüğümde, sanırım, övünmemim nedeni doğru bildiğini savunmaktan hiçbir zaman geri durmamasıydı. Oğlumu düşündüğümdeyse genç, pırıl pırıl bir avukat, dünyaya, her türlü gelişmeye açık, o da doğru bulmadığı bir şey olduğu zaman itirazını dile getirmekten hiçbir zaman çekinmemiştir. Avukatları, tabii, sadece ailemde olduğu için değil, onun dışında da yakından tanıyorum. Sadece kendi müvekkillerini savunmakla kalmıyorlar; çevre katliamlarında, kadın cinayetlerinde, istismar davalarında, çocuk cinayetlerinde, hakkın, hukukun arayışının olduğu her yerde hak, hukuk savunucularının yanındalar. Toplum yargı önünde adalet bulamazken, adalete güvenin azaldığı bir ülkede toplumun vicdanı olarak görüş bildiriyorlar. Adaleti bizim için, hepimiz için, tüm milletimiz adına arıyorlar. Bunu da sadece iyi eğitimli oldukları için, mesleklerinin kendilerine kazandırdığı iyi savunma yetisiyle yapmıyorlar, avukatlık mesleğini, Anayasa'nın 135'inci maddesi ve Avukatlık Kanunu'nun 76'ncı maddesi gereği baroların, hukuk kurumu olarak insan haklarını savunma, hukukun üstünlüğünü savunma ve demokratik ilkelere uygun davranma göreviyle yükümlendirildikleri için yapıyorlar. Ama onlar, tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi ve sarayın görmek istediği uslu çocuklar değiller, çok ama çok yaramaz çocuklar olabiliyorlar yeri geldiğinde. Son yıllarda, toplum olarak bunu çok iyi öğrendik. Herkes biliyor ki saray rejimi ve Adalet ve Kalkınma Partisi mensupları bundan hiç mi hiç hoşlanmıyor. Milletin hakkını, hukukunu savunmak iddiasıyla, ifade özgürlükleri söylemleriyle yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, hem de isminin içinde "adalet" geçen bir parti adaletsizce yargının en önemli parçalarından biri olan savunmayı etkisiz kılmak, milletin hakkını, hukukunu savunan avukatları susturmak için düğmeye bastı. "Avukatların ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü" diyerek getirdiğiniz bu yasa teklifinde bir ifade ve örgütlenme özgürlüğü var, haklısınız. Bahsettiğiniz özgürlük tek adam rejiminin tüm örgütlü kurumları yok etmesinin ifadesi ve bu zihniyetin kontrolünde olmayanların yer alamayacağı bir örgütlenme özgürlüğü. "Böl, parçala, yönet" zihniyetinin bir ürünü olan bu yeni projeyi bir de konuyla yakından ilgilenmeyen vatandaşlarımızı kandırmak için "Efendim, avukatların, baroların ifade özgürlüğü." diye anlatmaya kalkmıyor musunuz? "Hedef ne?" derseniz, örgütlü ve muhalif sesleri susturmak; her yeri, her şeyi ele geçirmek hazımsızlığıyla Türkiye Futbol Federasyonunu bile ele geçirmek isteyen bir yürütme için son derece doğal olabilir. AK PARTİ Tanıtım ve Medya Başkanı Ayvalı -gerçi istifa etti ama- ne demişti, durumu ne de güzel özetlemişti: "Bir tarafta darbeci, bir tarafta Kemalist gelenek, bir tarafta da FETÖ vardı; bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak zorunda kaldık." Her yeri ele geçirmek isteğinizle, getirdiğiniz kanun teklifinde baroların bölünme projesiyle, baroları barolara kırdırarak yargının ele geçiremediğiniz savunma ayağında şimdi sıra, değil mi? Bunu yine bir FETÖ projesiyle yapıyorsunuz. Aslında kırıp döktüğünüz, hukuk sistemimiz; aldınız örsü, çekici elinize, aslında hukuk sistemimizi kırıp döküyorsunuz. Bunu yaparken insancıl olun bari. Bakın, Fransız ahlakçı Yazar Vauvenargues ne diyor: "İnsancıl olmadıkça adil olamazsınız." Şimdi, sizce son günlerde olup bitenler insancıl mı? Michael Tigar'ın "Kapitalizmin Yükselişi ve Hukuk" adlı kitabında da söylediği gibi, hukuk eğitimi almış olanlar insan hakları hukuku açısından meşru olmayan hukuka ve uygulamalara bizzat karşı mücadele edebilirler ama siz yargının savunma ayağını savunmasız bıraktınız, yeri geldiğinde birer demokrasi neferi olabilen avukatların temsilcilerini savunmasız bıraktınız hem de hiç insancıl olmayan koşullarda.
Hani konuşmamın başında dedim ya hukukçu annesi ve kızı olmakla övünüyorum diye, ama bugün saray rejimi ve Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyeti yüzünden bir milletvekili olarak ne yazık ki utanıyorum. Millet ile Meclisi arasında engel olmasın diye Çankaya ve Dikmen Kapıları arasında duvarsız olarak tasarlanan milletin Meclisine alınmayıp ağaçların dibinde uykusuz, belediyenin getirdiği sandalyelerde oturan savunmanın temsilcilerini en doğal ihtiyaçları olan tuvalet ihtiyacını bile gidermekte zorluk yaşatıp tutuyorsunuz ya, insancıllık bunun neresinde?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Süllü, toparlayalım.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Duvarsız milletin Meclisinin Çankaya Kapısı'nda, etrafı polis barikatlarıyla çevrili direniyor baro başkanlarımız, tüm milletin savunması adına. Savunmayı orada tutmanın utancı yeter. İnsancıl da değilsiniz, adil de değilsiniz.
Teşekkür ederim.