KOMİSYON KONUŞMASI

SERKAN TOPAL (Hatay) - Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi her zaman mazlumdan yana olmuştur, mağdurdan yana olmuştur, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman hak, hukuk, adalet kavramlarını içselleştirenlerle birlikte, bunun için bu uğurda mücadele edenlerle birlikte mücadele etmeye de devam etmiştir. Tıpkı günlerdir bugün dışarıda ve Türkiye'nin birçok ilinde bu konuda haklı taleplerini dillendirmek üzere ve şu anda milletin Meclisinin kapısında haklarını arayan baro başkanları ve bütün avukat arkadaşlarımızın yanında olduğu gibi ve buradan da selamlarımızı, saygılarımızı iletiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletin Meclisine maalesef millet giremiyor. Neden alınamıyor? Öncelikle şu soruyu sormak lazım: Ellerinde cop yok, ellerinde silah yok, ellerinde taş, sopa yok; ellerinde sadece bir tek şey var, avukatlık cübbesi. Evet, belki haklı olabilirsiniz çünkü o avukatlık cübbesinde bir şey yok, düğme yok. Az önce, bütün milletvekili arkadaşlarımız sizlere birer cübbe verdi, ayrıca yanlarında bir düğme verdiler; muhtemelen bir dahaki sefere paralel barolarda görev yapacak olan baro başkanlarına o düğmeyi eklemek üzere onlara verebilirsiniz. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, o düğmeyi hiçbir zaman kabul etmeyen ve o düğmeyi iliklemeyen avukat arkadaşlarımızın yanında olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yasalar neden çıkarılır? Ya da toplumu ilgilendiren düzenlemelerin eğer toplumsal talep yoksa ya da güncellemeye ihtiyaç yoksa çıkarılmaması gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 10 Marttan sonra özellikle Türkiye'de bütün dünyayı saran ve sarsan bir pandemi olayı yaşanırken düşünebiliyor musunuz, esnaf kan ağlıyor, vergisini ödeyemiyor, memurlarımız keza yine aynı şekilde dışarı çıkamıyor, vatandaşımız maskesini alamıyor ama iktidar ne yapıyor? İktidar, bir kanun getiriyor, bekçi kanunu; ne alaka?

Değerli arkadaşlar, yine EYT'liler mağdur, çiftçiler ekemiyor, ektiyse biçemiyor, biçtiyse satamıyor.

AHMET AKIN (Balıkesir) - Para etmiyor.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Para da etmiyor. Dolayısıyla iktidara bakıyoruz; iktidar, ne alakaysa rekabet kanun teklifini getiriyor. Şimdi, yurt dışında vatandaşlarımız mağdur, mahsur; ülkemize getirilemiyor. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın cenazeleri bile on on beş gün gerçekten getirilemiyor.

Bir bakıyoruz, iktidar, torba kanun teklifi getiriyor. Şimdi, ülkede onca mağdur esnaf, mağdur vatandaş varken şimdi yine iktidar hiç talep olmadığı hâlde bir kanun teklifi getiriyor. Kanun teklifi ne? Baroları bölme.

Peki bu kanun teklifi geçerse ekonomi düzelecek mi arkadaşlar ya da dolar inecek mi? Türk lirası değer kazanacak mı? İşsizlik bitecek mi? Yani pandemi bitecek mi değerli arkadaşlar? Aslında, az önce de bizim Sayın Grup Başkan Vekilimizin dediği gibi, ülkede birçok sorun varken, toplumsal sorunların çözülmesi gerektiği yerde, o talepler değerlendirilerek yasalar çıkarmamız gerekirken, maalesef, üzülerek belirtmem gerekiyor ki Abdülhamit, o Meclis-i Mebusanı nasıl o dönemde dönüştürdüyse ve onu kapattıysa şu anda da Türkiye Büyük Millet Meclisinin monark bir yapı tarafından itibarsızlaştırılmaya ve gerçekten, tüm yetkilerinin sınırlandırılmaya çalışıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Şimdi -reddedebilirsiniz Sayın Turan- şunu şöyle ifade edeyim: Siz, zamanında, hatırlarsanız, torba kanun teklifi ya da getirdiğiniz herhangi bir teklifi çıkarırken sizin gözleriniz gerçekten köreliyor, geçici bir körlük yaşıyorsunuz. Siz, geçici bir körlüğü ne zaman yaşadınız biliyor musun? O "Fethullah." dediğiniz, o FETÖ ile şerik olduğunuz dönemlerde biz size -hatta rahmetli Tunceli Milletvekilimiz Sayın Kamer Genç defalarca bunu kürsüde dile getirdiğinde, milletvekili arkadaşlarımız dile getirdiğinde, o dönem siz körlük yaşıyordunuz- bunu anlatırken en son siz itiraf ettiniz, ne dediniz? "Millet bizi affetsin, Allah bizi affetsin." Devletimizin içine, kozmik odalara girdiler, ordumuza kumpas kurdular. En son, Allah'tan af dileyen sizlerdiniz. Bakın, şimdi de, gerçekten, bu kanun teklifiyle aynı şeyi yapıyorsunuz çünkü 2002 yılında "adalet ve kalkınma"yla çıktığınız yolda "Yasakları biz kaldıracağız." dediniz; ya, bugün bile milletin Meclisine baro başkanlarını alamıyorsunuz. En büyük yasağı siz getirmediniz mi değerli arkadaşlar, Sayın Turan? Reddediyorsunuz. Bunu reddediyor musunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok ayıp bunlar, reddediyoruz bunları.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Mesela "İleri demokrasi." dediniz, monark bir yapı oluşmadı mı? Bütün yetkileri tek bir elde toplamadık mı değerli arkadaşlar? "Avrupa Birliğine gireceğiz." dediniz 2002 yılında; evet, bir yere girdik, Orta Doğu bataklığına girdik, oradan bir türlü çıkamadık. "Yoksulluk bitecek." dediniz. Ya, şu anda, bütün vatandaşlarımızı sosyal yardımlara gerçekten muhtaç ettiniz. "İşsizlik yok edilecek." dediniz 2002 yılında; şu anda her 4 kişiden 2'si işsiz değerli arkadaşlar.

Şimdi, aslında çok şey var; bütün bunları konuşmamız gerekirken şimdi biz paralel bir yapı oluşturulması konusunda bir teklifle karşı karşıyayız.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Serkan Bey, toparlarsanız konuşmalarınızı...

SERKAN TOPAL (Hatay) - Toparlıyorum.

Değerli arkadaşlar, son olarak, ben, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Bizim iktidarımızda hiçbir yüksek mahkeme başkanı hiçbir siyasi parti başkanıyla çay toplamayacak, hiçbir yargıç, devlet otoritesinin önünde düğme iliklemeyecek, adaletin gözü bağlı, vicdanı açık olacak; toplum, Türk milleti adına karar veren, hüküm açıklayan yargıçlara güvenecek ve saygı duyacak.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Serkan Bey, son cümlelerinizi alalım.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Toparlıyorum.

Adaleti, ekmek kadar sıcak, su kadar kutsal olacak, Ankara'da yargıçlar olacak, adalet saraylarında sadece adalet dağıtılacak; her otorite adalet karşısında eşit olacak tıpkı Fatih Sultan Mehmet'in kadının karşısında durduğu gibi duracak.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Evet, teşekkür ediyoruz Serkan Bey.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Son cümlemi söylüyorum: Değerli Komisyon üyeleri, tarihî bir sorumluluk altındasınız; bunu baroları bölmek yerine toplumu birleştirme adına kullanın. Tarih sizi nasıl yazacak buna siz karar vereceksiniz.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum.