| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .07.2020 |
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, isminde "adalet" ve "kalkınma" olan Adalet ve Kalkınma Partisi, kalkınmayı dibe vurmuştur, adaleti yerle yeksan etmiştir. Adaletin aksaklıklarını görüp bunları düzeltmeye kalkan baroları da perişan etmek istemektedir. Niye mi? İntikam için, intikam duygusuyla. Bu intikam duygusuyla devlet yönetimini biz daha önceden gördük değerli arkadaşlar. Size örnek vereyim: II. Mahmut amcasını Yeniçeriler öldürdü diye Yeniçeri ordusunu ortadan kaldırmadan önce ordu düzeni getirmedi, berbat bir şekilde kaldırdıktan sonra ordusuz kaldı ülke ve ardından biliyorsunuz, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa'yı Osmanlının üzerine gönderdiği zaman Adana'ya kadar geldi. Adana'ya kadar gelince Osmanlı durduramayacağını anladı, bu sefer Rusya'dan yardım istemiştir. İlk defa Osmanlı tarihinde Rusya'dan bir yardım istendiği için o zamanın devlet adamları "Efendim, ne yapıyorsunuz, bugüne kadar sürekli düşmanımızdan bir yardım mı istiyorsunuz, olacak iş mi bu?" dedikleri zaman bugüne kadar gelen meşhur bir sözü söylemiştir II. Mahmut "Suya düşen yılana sarılır." Evet, suya düşen yılana sarılmıştı ama o yılan, onu kurtaramadı değerli arkadaşlar. Ardından II. Abdülhamit amcası Abdülaziz'i donanma öldürdü diye donanmamızı Haliç'e hapsetti otuz yıl. Otuz yıl sonra Girit, Yunan tarafından fethedildiği zaman donanmayı çıkardığında donanma Çanakkale'yi geçemedi. Niye? Çünkü donanma hiçbir bakım görmemişti.
Şimdi, aynı şekilde, hiçbir tedbir almadan ülkenin her kurumunu tarumar ettiniz, yerle yeksan ettiniz. Demin arkadaşımız bir şey söyledi, İYİ PARTİ'li arkadaşımız, Paul Henze'nin söylediğini; evet, aynen böyledir. Şimdi, bir tane adam buldular, Türkiye'de tek bir yetkili, istediklerini yaptırıyorlar. Yargıyı mahvettiler, orduyu mahvettiler, üniversiteyi mahvettiler; ticareti, çiftçiliği vesaireyi mahvettiler, devleti mahvettiler. Şimdi, onlara itiraz edebilecek bir kurum kalmıştı, baroları mahvetmek istiyorsunuz. Burada çiftçinin sorunları ne, umurunuzda değil. 175 milyar alacağı olan çiftçiye 175 kuruş para vermediniz. Bugün, Trakya'da ortalama 400-500 kilo olan buğdayı, 50 kilo dönümüne alan çiftçilerimiz var.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Baroya gel, baroya.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - 100 kilo buğday alan çiftçilerimiz var. Bu adaletsizliğinizin örneklerini söylüyorum, onun için, baro bu.
Aynı şekilde işçilerin sorunlarına eğiliyor musunuz hiç? EYT'yi ne yaptınız? Hiç konuşuyor musunuz? Adam bir "Emekli oldum." diyor, emeklilik çıkarıyorsunuz ama maaş yok ama özlük haklarından hiçbir yararlanma yok. Ne yapacak? Bir yere girmeye kalksa "Yaşın geçmiş." diyorlar.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Karıştırdı.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Siz bu durumda olsanız ne yaparsınız? İsyan etmez misiniz? Memurların durumlarını biliyorsunuz. Benim bölgemde, değerli arkadaşlar, on dört yıldır müdür vekilliği yapan birisini asaleten onamıyorsunuz ama üç aylık memuru getirip başına asaleten oraya müdür yapıyorsunuz. Adaletiniz bu. Yargının sorunlarına gelince yargının sorunlarını bilmem anlatmaya gerek var mı? Bir mahkemenin verdiği bir kararı bir başka mahkeme, aynı eşit düzeydeki bir mahkeme bozabiliyor. Bu mu oluyor yargı?
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - İstinaf niye var? Bozuyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Üniversiteleri neye çevirdiğinizi bütün dünya biliyor. Dünyada bilim yuvası diyebileceğimiz bir tek üniversite bırakmadınız. Üniversitelerin başına getirdiğiniz kişiler... Girmiş seçime seçimde birinci gelmiş, hiç seçime girmeyen insanı getirip de rektör yapıyorsunuz. Adaletiniz bu. Esnafın sorununu biliyor musunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biliyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Esnaf kan ağlıyor, esnaf borcunu ödeyemiyor, esnaf kepenk kapatıyor ve iflasını istiyor. Haberiniz var mı?
AHMET AKIN (Balıkesir) - Dünyadan haberleri yok.
(CHP sıralarından "Yok." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Yok tabii. Sizin haberiniz, sadece efendinizi dinlemekte... Aynı şekilde, odaları ne hâle getirdiğinizi biliyoruz. Mühendis ve Mimar Odalarının kazançlarını kestiniz. Bugün mahkeme açacak para bulamıyorlar. Niçin? Niye?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Onun için "İstanbul'u mahvettik." diyorsunuz, onun için "Ankara'yı parsel parsel satmışlar." diyorsunuz.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Çünkü bunları gündeme getirecek oda bırakmadınız.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet, tamamlayalım Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Medyaya ne yaptığınızı herkes biliyor, söylememe hacet yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Söyle söyle.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Deprem vergisini ne yaptınız?
(CHP sıralarından "Yediler." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Yediniz. İşsizlik vergisini ne yaptınız?
(CHP sıralarından "Yediler." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Şehitlere olan...
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Lütfen arkadaşlar.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Ne varsa yediler.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Ne varsa yediler, çok doğru söylüyorsunuz.
Evet, özelleştirmeden aldığınız parayı ne yaptınız?
(CHP sıralarından "Yediler." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - On sekiz senede 2 trilyon dolar para elinizden geçti. Allah'ınızı severseniz ne yaptınız?
(CHP sıralarından "Yediler." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Ankara ile İstanbul arasındaki otobanın değeri 1 milyar dolardır. 100 milyarlık özelleştirme yaptınız. Yüz kere Ankara-İstanbul otobanını yapardı.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Sayın Kayan sözlerinizi tamamlayalım.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Ne yaptınız?
(CHP sıralarından "Yediler." sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Değerli arkadaşlar en sonunda...
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet, son söz...
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Genelkurmay'ın kozmik odasına girdiniz, niçin? Kim istedi? Neye yaradı? Düşünüyor musunuz? Sendikaları ne hâle getirdiğinizi biliyoruz. Sendikalar işlevsiz hâle, hiçbir işe yaramaz hâle geldiler. Şimdi, sıra barolarda.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Sayın Başkan, bitiyor.
Dört günden bu yana biz, burada, Meclisin içinde gece gündüz; baroların bütün başkanları Meclisin dışında gece gündüz bu yasayı çıkarmamak için uğraşıyoruz. Sizler ne yapıyorsunuz?
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Peki. Sayın Başkan, son sözüm.
Baroların uçakları mı var? Baroların başkanlarının uçakları mı var? Meclisi mi bombalayacaklar?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Barolarla ilgili bir şey söylemediniz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Baro başkanlarının önlerinde tank mı var, tüfek mi var? Burayı bombalayacaklar mı? Veyahut da Madımak'ta yapılan gibi Meclisi yakmak için mi gelmek istiyorlar? Hiç utanmıyor musunuz?
GÜLAY SAMANCI (Konya) - Ne demek utanmıyorsunuz ya!
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Dört gün oldu, daha iki üç gün sürerse bütün dünyaya rezil olacağız.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Türabi Bey, bir saniye. Tabii, çok yüksek sesle... Mesafe de yok.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Allah'ınızı severseniz, bunu, geriye alın ve Türkiye'nin ve kendinizin onurunu kurtarın. Yarın öbür gün çoluğunuza çocuğunuza bakmaya yüzünüz olsun diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.