KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ülkemiz çok ciddi sorunlar yaşamakta: Bir taraftan corona salgınının ortasında halkımızın sağlığını koruma kaygımız; bir tarafta emekçimizin, emeklimizin, esnafımızın, çiftçimizin, sanayicimizin salgınla daha da kötüleşen ekonomik sıkıntıları; bir yanda 10 milyonu aşan işsizlik; öte yanda milyonlarca çocuğumuzun, gencimizin geleceğini şekillendirecek eğitim alanındaki eksiklerimiz; ülkede her geçen gün büyüyen demokrasi ve hukuk devletine olan ihtiyaç. Bizim, bugün bunları konuşmamız lazım ama siz ne yapıyorsunuz? Her şeyden önce Türkiye'de özgürce konuşma, tartışma zeminini yok ediyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Gazetecileri zindanlarda çürütüyorsunuz; işte Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Müyesser Yıldız ve onlarca meslektaşım bugün sadece düşündükleri, sadece yazdıkları için özgürlüklerinden mahrum, yüzlercesi mahkeme kapılarında haberlerini savunmak zorunda. Gerçekleri yazan gazetelere, Cumhuriyet'e, BirGün'e, Sözcü'ye, Korkusuz'a, Karar'a, Evrensel'e ilan ambargoları uyguluyorsunuz; gerçekleri söyleyen kanalların, HalkTV'nin, TELE 1'in, KRT'nin, Fox'un ekranlarını hukuksuzca karartıyorsunuz. Seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları ve daha yüzlerce siyasi tutuklu sadece düşündükleri için, düşüncelerini ifade ettikleri için zindanlardalar. Avukatlar cezaevinde, değerli arkadaşlarım, adil yargılanmadıkları için ölüm orucundalar; Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal yüz seksen beş gündür açlık grevinde, onların ölmemesi için buradan çağrı yapıyorum. Herkes diyalog için üzerine düşeni yapmalı, biz milletvekilleri için insanımızın ölümüne seyirci kalmak değil yaşatmak esas olmalıdır. İşte bakın bir yanda da bir düğmeye basılarak karşımıza getirdiğiniz, baroları ve yargıyı bölecek, kutuplaştıracak bir kanun metnini görüşüyoruz gecenin bir yarısı, hem de konunun doğrudan muhatabı olan baroları dinleyemeden, görüşlerini alamadan.

Değerli arkadaşlarım, herkesin aklında aynı soru var: Neden barolar hedefte? Neden mimar mühendis odaları hedefte? Neden tabip odaları hedefte? Çünkü bu ülkenin sorumluluk sahibi hukukçuları, sorumluluk sahibi mühendisleri, mimarları, sorumluluk sahibi hekimleri bu tek adam yönetiminin ülkeyi harap eden politikalarına çekinmeden, cesurca "Bu, yanlış." diyebiliyor, "Siz ne yapıyorsunuz?" diye sorabiliyor. Türkiye'de hukuk devletinden sapmaya, temel hak ve özgürlüklerin her geçen gün çiğnenmesine kim karşı çıkıyor? Avukatlarımız, barolarımız. Özgürlüklerimiz gasbedildiğinde, doğa talan edildiğinde, kadın cinayetlerinde, iş cinayetlerinde, yurttaşlarımızın hak, hukuk, adalet mücadelesinde hep o barolarımız var yanımızda. Şimdi, bu yasa bunun için geliyor; yurttaş hakkını arayamasın, haktan, hukuktan sapmanıza kimse ses çıkaramasın diye getiriyorsunuz. Devletin her yerinde yaptığınız gibi fetih mantığıyla ele geçiremediğiniz baroları şimdi parçalayarak ele geçirmeye, cübbelerine ilik açmaya çalışıyorsunuz. Yargının son ayağı da artık tek adam yönetimine bağlansın istiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa hayata geçtiğinde artık "iktidar barosu" "muhalefet barosu" "şu kimlikli baro" "şuncu baro" "buncu baro" "parti barosu" "tarikat barosu" gibi etiketler yapışacak barolara. Yargıda böylesine bir bölünme, tek kelimeyle hukuk devletinin temelini dinamitlemek demektir. Üstüne üstlük bu yanlışa "dur" demek, direnmek için başkente gelen baro başkanlarının saatlerce yağmur altında insanlık dışı muameleler görmesini tarih unutmayacaktır.

Yine, teklif burada görüşülürken baro başkanlarının dört gündür -hatta beşinci gün- yine insanlık dışı bir muameleyle Meclise alınmıyor olmasını, milletvekillerinin darbedilmesini, gazetecilerin gözaltına alınmasını tarih affetmeyecektir. Bakın, siz, baro başkanları buraya giremeyince dünya olanı biteni bilmeyecek sanıyorsunuz ama işte, daha iki gün önce, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi dahi bu görüşülen teklife ilişkin kaygılarını, endişelerini dünyaya duyurdu. Siz böyle davranmaya devam ettiğiniz sürece dünyada hukukun üstünlüğü alanındaki sıramız, basın özgürlüğü alanındaki sıramız maalesef daha da gerileyecek.

Değerli arkadaşlarım, Meclis önünde bekletilen baro başkanlarımız neden burada konuşamıyor, neden kendilerini doğrudan etkileyecek bu kanunun görüşmelerini izlemelerine fırsat verilmiyor? Daha geçen hafta Tarım Komisyonunda ele alınan kanunla ilgili Meclise Avcılık Derneği çağrıldı ama bakın, şu salonda bir baro başkanı dahi yok. Sadece bu bile, ülkede demokrasiden, hukuk devletinden, uzlaşıdan, çoğulculuktan ne kadar uzaklaştığımızı göstermekte.

Ne yapılmak isteniyor? Devletin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığıdır, bu erklerden biri olan yargının bağımsızlığıdır. Avukatlar yargının kurucu unsurudur, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini ve insan haklarını sağlamak ve korumak baroların en temel görevidir. Siz burada baroları bölüyorsunuz, bu yapılanla barolar siyasallaşacak ve güçsüzleşecektir. İktidara yakın baroya üye avukatlar zaman zaman Hükûmet korkusundan, zaman zaman da dava kazanmak için daha çok tercih edilecek. Bazı hâkimler, belki de avukatın hangi baroya kayıtlı olduğuna göre karar verecek ya da kürsüdeki hâkim baskıya boyun eğmese bile davası görülen vatandaş avukat seçerken barosuna, kimliğine, iktidarla, güç odaklarıyla ilişkisine bakarak karar verecek.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Utku Bey, toparlayabilir miyiz lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, son cümlelerim.

Değerli arkadaşlarım, tüm bunlar, savunmayı da yürütmeyi de hukuk güvenliğini de tehlikeye düşürecektir. Kimseye ama kimseye bu kötülüğü yapmaya hakkımız yok.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki avukatların çözüm bekleyen sorunları var ama bu metin, avukatların derdini çözme niyeti içermemekte. Avukatlar, bir yanda bağımsızlığını yitiren yargının içinde adalet arama mücadelesi verirken diğer yanda meslekle ilgili, ekonomiyle ilgili, mesleğin onuruyla ilgili dünya kadar problemle başa çıkmaya çalışmakta. Bakın, üç aylık pandemi döneminde en sıkıntı çeken kesimler arasında avukatlar geldi. Avukatlar şu anda hukuk bürolarında asgari ücretin altında çalıştırılmakta, ruhsat alırken sorun yaşamakta, uğradıkları hakaret ve şiddet ayrı mesele; sayıları sürekli artan hukuk fakültelerinde eğitim seviyesi düşmekte, niteliksiz hukuk fakülteleri ve çağdaş hukuk eğitimine olan ihtiyaç ortadayken bu tasarıyla birlikte barolar tarafından verilen eğitimin de kalitesi düşecektir. Bu yasayla avukatlar, nerede kolay ruhsat alınıyorsa oraya yönlendirilecek ve mesleki sorunlar daha da artacaktır.

OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Utku Bey...

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son cümlelerim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, bizler eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerçek bir hukuk devleti olmasını istiyorsak bu kanuna hep birlikte karşı çıkmalıyız. Bakın, gazeteciler, milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum örgütü temsilcileri haksız, hukuksuz zindanlarda tutuluyor, gazeteciler yapmadıkları haberler nedeniyle cezaevlerine konuluyor, halkın gerçekleri öğrenmesi için yayın yapan televizyon kanalları karartılıyor. Böylesi bir ortamda hepimizin ihtiyacı, hak ve özgürlüklerimizi, hukukumuzu, demokrasimizi koruyacak güçlü barolardır. Türkiye'nin hukuk devletine, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına ihtiyacı var. Tüm bunlar çözüm beklerken baroları işlevsiz kılacak, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin barolar tarafından korunmasını engelleyecek oldubittilere sonuna kadar direneceğiz. Vakit geç olmadan bu vahim hatadan dönülmelidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.