KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ona da verebilirsin bir şey olmaz da...

Şimdi, Sayın Adil Bey'e söylüyorsunuz ama Sayın Bakanım, şöyle kaldırayım, görebiliyorsanız... Şimdi, biz "Burada hile var." diyoruz bu sefer arkadaşlar kızıyor. Bu iki imzanın aynı olabileceği konusunda -arkadaşlara dağıtayım; Uğur, sen bir bak, sen hukukçusun- Kerim Özkul'un imzalarına bak...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hukukçu değil...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dur, anlar o.

Ya, şimdi, Sayın Bakanım, birinin kuyruğu yukarıda, biri aşağıda, biri kaşe. Bakan Bey'e ver bakalım, acaba bu ikisi de Kerim Özkul'un imzası diyecek mi?

Bakın, şimdi böyle yalapşap kanun yaparsak... Biz diyoruz ki bakın, burada komisyon başkanlarının imzasından bahsediyoruz. Bu, yeni gelen teklif Sayın Bakanım, yani şimdi ben Meclis Başkanlığına yazı yazıp bunun ıslak imzalarını yarın sabah isteyeceğim. Bakın, bu tekliflerinin hepsinin ıslak imzalı şeylerini isteyeceğim, gerekirse adli tıbba bu imzalar aynı adamların mı diye soracağım. Ya, böyle yalapşap saatin küsurunda getirip akşam koyarsan...

Bakın bakalım, şu yukarıdaki imzayla bu aynı mı? Allah rızası için bir bakın, birinin kuyruğu aşağıda, birinin "ü"sünde nokta var. Aynı adam bu iki imzayı üç gün içinde, 19'unda biri, 23'ünde birisi ya ve sonra da diyorsunuz ki "Bize böyle demeyin." Ya, nasıl demeyelim? Yani bari usulüne uydur. Bir hafta sonra olsun ya!

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kâğıdı ters tutmuştur!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Salı günü geliyor adam buraya, Salı günü attırın.

BAŞKAN - Ya, imza sahibi "İmza benim" dedikten sonra, ben onu nasıl tetkik edeyim Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evet, evet daha önce de olmuştu Genel Kurulda, kendisi yurt dışındaydı "İmza benim" dedi diye, ayıp olmasın diye geri çektik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şu ana kadar 50 defa imza sahtekârlığı oldu. Meclisin bir ciddiyeti var ya!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya arkadaşlar, burada imzasız sevk yapılmış kanun teklifi geldi aşağıda söyledim geri çekildi; tutanaklarda var ya. Ya, böyle kanun yapma olmaz Sayın Bakanım.

Ben size hakikaten teessüf ettim. Kusura bakmayın, ben size demin giderken söyledim, cevaplarda da bekledim ki hani esasa ilişkin bir şey söyleyin. Ne kamu özel ortaklığıyla ilgili söylüyorsunuz, sahibi sizsiniz hastaneleri söyledik "Orada bir kanun var." dedik. Sizin bir başkanlığı... Biz sizi savunuyoruz, biz kurumun organize etmesini savunuyoruz. Biz diyoruz ki "Kalkınma Bakanlığı bütün üniversite yapısını bilir." siz diyorsunuz ki "Yeni bir model getiriyoruz." Vallahi maşallah, yani çok iyi siyasi olmuşsunuz, biz sizi biraz daha teknik bakan olarak gördüğümüz için onu söyledik. Yani öyle bir diyorsunuz ki "Yeni bir model getiriyoruz." Helal olsun, yani yeni model evet ama bu nasıl bir model? Yani işin içerisinde kanunla, nizamla alakası olmayan... Ee, şimdi, yeni model getirirken böyle mi olmalı? Böyle mi olmalı? Yani şimdi bu imzalar, hepsi gelmiş arkadaşlarımızın alt alta, üst üste atmışlar. İyi, güzel de bunun birisinden birisi kesin yanlış, birisinden birisi yanlış. Buyurun bakın; yani ben hiçbir şey demiyorum, arkadaşlar diyorsa ki "Ya, bu kadar aceleyle olur." diyorsa hiçbir şey demem. Bizim de apar topar attığımız oluyor ama en azından aşağısı yukarısına gelmiyor, kuyruğunun biri nerede, biri nerede? Bakın ya, kuyruğundan biri burada, biri burada, birinde "ö" var, birinde yok yani böyle bir şey yok Sayın Bakanım. Yani aceleyle böyle olur mu? Bu, Meclise hakarettir, bu, bize hakarettir. Acele ediyoruz diye olmaz. O zaman da diyorsunuz ki "Usul tartışmayalım." Ee, nasıl tartışmayalım. Dursaydı, yani bir hafta sonra olsa, Salı günü arkadaşlar geliyordu dibi mi çıktı Cuma günü yetiştirmek için böyle gönderiyorsunuz. Herkes memleketine gidiyor belli işte. Salı günü yetiştir Çarşamba görüşseydik. Bitti mi yani şimdi? Bitmedi. Ya ben hiçbir arkadaşıma bunu söylemek istemiyorum ama şimdi kalkıp da "Ne var? Niye itiraz ediyorsunuz?" Olmaz yani Anayasa'ya aykırı diye bunun toptan görüşülmemesi lazım. Teklif eğer usule uygun tekemmül ettirilmemişse, altında öbürünün de... Hâlâ diyorum dünkünde de vardı, fotokopi makineleri bu kadar bozmuyor. Önce bir tane atılmış, sonra elle üzerinden gidilmiş, fotokopiden çekildiği belli orijinaline bakarsak göreceğiz yani. Hakikaten ben üzülüyorum böyle olduğu zaman ve söyleyecek bir şey bulamıyorum. Biz size diyoruz ki "Bu sistemi topyekûn değiştirelim Sayın Bakanım." "Vallahi, biz yeni bir model getiriyoruz." diyorsunuz. Ha, model bu. Yeni modelin getirilme şekli bu. Böyle olursa, eğer yaptığımız işe...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Usulle içeriğin ne alakası var?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yahu, aynı şey işte; usul koydun. Bunu yapan kişi yarın mütevelli heyetinde olursa, bu zihniyetteki kişi gider yine kendi arkadaşını getirir rektör yapar, kendi arkadaşını yapar.

Baktınız mı kaç tane kadro var? Baktınız mı kanunun ekinde gelen kadrolara, öğretim üyesi kadrosuna? 2.450'nin kaç tanesi yardımcı doçent? 70 tane, dün baktık siz yokken Sağlık Bakanıyla. Kaç tane şey yetiştiriyorlarmış sordunuz mu? Şu anda kaç tane eğitim alan, doktora uzmanlığını, ihtisasını yapan? 8.600 küsurdan bahsediyor. Dedik ki "Bunun 5 bini gelse." "O kadar gelmez." dedi. Bini gelse 70'ine verdiniz, hangi 70'ine vereceksiniz? Geri kalan 930'u kim belirleyecek? Böyle bir şey olur mu ya? Yani 8 bin küsur tane araştırma hastanesinde uzman doktor yetiştiriyorsunuz, yarın yardımcı doçent unvanı alacak, yardımcı doçent unvanı alabilecek kişi sayısı verdik 70. Yani ee, şimdi, peki, neye göre verecek bunu? Ee, şimdi burada imzada bile acele edip kaşesini basan adam yarın ne yapacak ben ne bileyim. Yani kusura bakmayın, bu işi hakikaten bir şeyden geçirmek lazım. Yani arkadaşlar alınmasın, bu kadar ciddiyetsiz yapmayalım lütfen. Yani bir süreçten geçirelim. O zaman getirin, tasarı yapın.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Burada bir problem yok diyor arkadaşlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, Sayın Bakanım, siz gelmeden söyledik. Bakın, diyoruz ki biz burada bir zihniyetten bahsediyoruz. Dedik ki "Bu, teklifle olmaz." Bu, aşağıda anlaşma yapıldı geri çekildi diye... Siz ilk gün geldiniz ama Sayın Atıcı da burada söyledi hepimiz oradaydık yani böyle bir şeyi getirdiğiniz zaman yine siz sahiplenin Hükûmet olarak hiç olmazsa. Ee, burada gelip arkasında durmak ayrı. Aceleyle arkadaşlara böyle imza tamamlatalım diye bakınca böyle oluyor yani illaki onun atması da gerekmiyor ki birileri atıyor nasılsa, atsın yani. Bu imza ihtiyacını niye böyle gideriyorlar ben anlamıyorum; birisi atınca geçerli oluyor zaten, 2 kişi atsın. Yok yani ben şey açısından söylüyorum. Burada bu kadarına yani gerek yok, bunu yapmaya gerek yok, bir kişi imza teklifi verdiği zaman o da oluyor.

BAŞKAN - Sayın Günal, teşekkür ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dolayısıyla biz burada.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sayılarda bir problem yok izah edebilir arkadaşlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Neyle ilgili?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sayılarda bir problem yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hâlâ sayı diyorsun Sayın Bakan, lütfen yani. Affedersiniz ama ben size diyorum ki "Bak, siyasi olmuşsunuz." Demin de sayıdan bahsediyordun. Ben diyorum ki Cevdet Yılmaz'ın, eski bir DPT mensubu olarak sosyal sektör...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ama siz söylediniz önce.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bakın, mikrofonunuz kapalı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Cevdet Yılmaz'ın...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bir problem yok, teknik olarak...

BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonunuz kapalı bunların hiçbir tanesi kayıtlara girmiyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, hayır ben teknik kısmını söylemiyorum, arkadaşlara sormayın. Ben size diyorum ki "Burada bir zihniyet var." Cevdet Yılmaz olarak, Bakanımız olarak değil, eski bir DPT mensubu olarak bütün sosyal sektörleri ve sağlık sektörünün önemini bilen, üniversiteyi bilen birisi olarak böyle bir hilkat garibesiyle bir yenilik getiriyoruz diyorsanız zaten bizim size diyeceğimiz bir şey yok ki. Yani artık, siyasetçi Cevdet Yılmaz olmuşsun kusura bakma yani ne diyelim.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Orada Cevdet Yılmaz olarak oturamaz ama!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Siz siyasetçi değil misiniz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz teknik söylüyoruz. Ben siyasetçi olduğum zaman konuşmam çok daha ağır oluyor.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Siyasetçi olmak kötü bir şey değil ki.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, hayır...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bir siyasetçi olarak siyaseti bu kadar aşağılamayın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, siyaseti... Bak, yine aynısını yapıyorsunuz; bu da siyaset. Siyaseti alet ediyorsunuz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Siyasetten kötü bir şey anlamayın.

BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonunuz kapalı olduğu için söyledikleriniz tutanaklara girmiyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben "Bu teknik bir konu, böyle bir üniversite olmaz." diyorum size.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Siyasete o kadar laf ettiniz.

BAŞKAN - Sayın Bakan...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Siyasetten kötü bir şey anlamayın.

BAŞKAN - Sayın Bakan...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kötülükle alakası yok, siz onu kötüye kullandığınız için söylüyorum. Siyasetçi olarak popülist davranıyorsunuz diyorum. Ben size "Uzman olarak baksanız bunu kabul etmemeniz lazım." diyorum. Yani siz o kurumu da biliyorsunuz, sektörü de biliyorsunuz. Bütün üniversiteler size geliyor. Yani ben gerçekten söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Hele buna bakınca, sadece Anayasa'ya aykırı değil, bunlar İç Tüzük'e de aykırı; dolayısıyla kabul edilmemesi gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Günal, çok teşekkür ediyorum.