KOMİSYON KONUŞMASI

GEÇİCİ BAŞKAN EROL KATIRCIOĞLU - Şimdi, arkadaşlar, doğrusunu isterseniz ben, bana verilen görev çerçevesinde bu toplantıyı yönetmeye çalışırım ama yönetmeden önce, bir süreliğine de olsa Başkan olmuş olmanın getirdiği bir imkânı kullanarak sizlere hitap etmek istiyorum. Yani ben, iki senedir aranızda bu Komisyon üyesi olarak çalıştım ve -doğrusunu isterseniz- zaman zaman duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaştım, ifade ettim ki gerçekten bazı şeyler olması gerektiği gibi gitmiyor.

Değerli arkadaşlar, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonu -benim anladığım kadarıyla- var olan komisyonlar içinde en önemli komisyon, en teknik komisyon. Fakat bu teknik komisyonun çalışma perspektifinde, mevcut İç Tüzük çerçevesinde sorun var gibi geliyor bana ve bu sorunun aşılması lazım; o da İç Tüzük'le ilgili bir mesele, bir tarafıyla bakarsanız. Çünkü gerçekten de kırk sekiz saat önce -ki benim anladığım kadarıyla cumartesi, pazara da işaret etmiyor, dolasıyla da cumartesi, pazara da denk gelebilir- bir yasa önerisi geliyor ve biz, burada onu tartışmak durumunda kalıyoruz.

Şimdi değerli arkadaşlar, ben hukukçu değilim ama şunu biliyorum: Özellikle torba kanun türü yaklaşımıyla gelen yasalar esasında çok sorunlu. Şundan dolayı sorunlu... Zaten sorunlu olduğunu, yasaların bir süre sonra tekrar buraya gelmesinden de anlıyoruz. Sorunlu olmasının temel sebebi, sanıyorum yeteri kadar süre tanınmış olmaması. Yani Plan ve Bütçe Komisyonunun gelen herhangi bir yasa teklifini yeterince inceleyecek bir zamana ihtiyacı var. Çünkü hepiniz de biliyorsunuz, bu, torba kanun çerçevesinde gelen yasalarda... Bir maddede, mesela "Bilmem kaç sayılı yasanın bilmem kaçıncı maddesinde 've' kelimesi kaldırılmıştır." -hani abartarak söylüyorum- dediğimizde, bunu okuduğunuzda "E, ne var bunda? 'Ve' kalkıyor, bir şey değil yani bu." Ama orada, o yasanın o maddesinde "ve"nin kalkmasıyla belki de birçok insanımızın aleyhine bir karar veriyoruz. Yani ben, zaten prensip olarak torba yasa gelmesine karşı bir insanım ama onun ötesinde de yeteri kadar sürenin tanınmadığından dolayı da şikâyetçiyim, öyle söyleyeyim. Zaman zaman da bu şikâyetimi dile getiriyorum. Umuyorum ki -bu dönem İç Tüzük'le ilgili bir çalışma var, zaten daha önce de yapılan çalışmalar var, bildiğim kadarıyla- bunu hızlandırıp bu konuda bir rahatlamanın temin edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani en azından üç dört gün bir süre... Kanunu tartışacak olan arkadaşların üç dört gün önceden kanun teklifini görebilmesi ve onun üzerinde çalışabilmesinin imkânının yaratılması lazım gelir diye düşünüyorum.

Bir de arkadaşlar, genel bir şey söyleyeceğim -uzatmak da istemiyorum, hoş da- hani dediğim gibi, kısa bir süre için de olsa, Başkanlık imkânını kullanarak hepinize hitap etmiş olacağım. Şimdi arkadaşlar, gerçekten Parlamentonun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle gelen çalışma tarzında ciddi sorunlar olduğu kanaatindeyim. Bu, bize de yansıyor sonuç olarak. Çünkü şöyle ifade edeyim: Parlamentolar farklı siyasi görüşlerin harmanlandığı yerler ve oralarda toplumun geneline hitap eden, genelini rahatlatacak olan veya rahatlatması gereken kanunlar çıkması lazım. Yani açık bir şekilde toplumun bir kesiminin aleyhine olan bir kanunun -çok açıkçası- çok istenir bir durum olmaması lazım.

Yani bir uzlaşma üretme kültürünü -görebildiğim kadarıyla- şu anda Mecliste yaşayamıyoruz diye düşünüyorum ben. Oysa "uzlaşma" dediğimiz şey, esasında taviz vermekle ilgili bir şeydir ama herkesin bir anlamda, taviz verebilmeyi içine sindirebilmesi lazım. Çünkü benim iddia ettiğim şey, benim inandığım bir şey belki. Ama bu söylediğim, inandığım şeyin hiç esnememesi diye bir şeyin söz konusu olması gerekmiyor, yani pekâlâ belli adımları olabilir ve belli esnemelerle herkesi bir ölçüde tatmin edecek olan sonuçları üretmesi lazım gelir diye düşünüyorum. Yani hani çok klasik bir deyimle ifade edecek olursam bir ortak akıl üretilmesi lazım, bu parlamentoların ortak akıl üreten yerler olması lazım. Ama maalesef benim iki senelik tecrübem Parlamentoda böyle bir yaklaşımın olmadığı biçiminde ya da yeteri kadar olmadığı biçimde ki biz bunu şöyle ifade ediyoruz çok sıklıkla: "Ya, bir virgülünü dahi değiştirmediniz." gibi bir cümle kullanıyoruz çokluk, hem Genel Kurulda hem burada. Yani iktidar partisinin, 1'inci partinin mensuplarının gerçekten biraz bu konularda düşünmelerinin lazım geldiğini düşünüyorum. Düşünmediğinizi söylemek istemiyorum ama biraz daha esnemek gerektiğini kabul etmeniz lazım geldiğini düşünüyorum.

Bu sebeple, bu seçim ve seçim sonucunda da tekrar göreve gelecek olan arkadaşlara ben şimdiden başarılar diliyorum ve gündeme devam etmek istiyorum.