KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN EREL (Aksaray) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle tekrar ben de görevinizde başarılar diliyorum, Allah'ım hayırlı, uğurlu eylesin.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.

AYHAN EREL (Aksaray) - Zeynel Bey'in dediği gibi, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi oldukça teknik bir konu dolayısıyla öyle kırk sekiz saat içerisinde bu kadar teknik bir konu üzerinde hazırlanmak gerçekten çok zor. Ben, sabrınıza sığınarak teknik konunun ötesinde daha çok hadisenin sosyal boyutuyla, psikolojik boyutuyla ilgili konuşmaya çalışacağım.

Çok kıymetli Grup Başkan Vekili Özlem Hanım, görüşülmekte olan kanun teklifinin "Hakiki bir ihtiyaç olduğunu, Türk milleti için çok önemli kanunlardan biri olduğunu" ifade etti. Ben, sokakta, çarşıda, pazarda çok gezen bir insanım, bulunduğum memlekette de yirmi yıl öğretmenlik yaptım, toplumun her katmanıyla iletişimim var ama bugüne kadar sosyal medyayla ilgili "Burada bir değişiklik yapılsın, burada bir düzenleme yapılsın." yönünde hiçbir talep gelmedi.

Tabii ki biz, insanların onuruna, haysiyetine, kişiliğine, ailesine bu yolla yapılan saldırılara verilebilecek en üst düzeyde cezanın verilmesinden yanayız yani hiç kimsenin onuruna, şahsiyetine, kişiliğine hiçbir kimse el uzatamaz, onu karalayamaz. Bir insanın özgürlüğü, bir başka insanın özgürlüğünün sınırına kadardır yani özgürlükler sınırsız değildir. Dolayısıyla ben buna katılıyorum ama görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde de bu konuyla ilgili bir düzenleme yok. Daha dün bizim çok kıymetli Sayın Genel Başkanımızın aleyhinde bir insanın bir insana sarf edemeyeceği şekilde, çok yakışıksız sözler söylenmiş. Tabii ki biz buna karşıyız, buna erişimin engellenmesi, kaldırılması veya ortadan kaldırılması şeklindeki düzenlemeler neye göre yapılacak, nasıl yapılacak, bilemiyoruz.

Hukukçular olarak hepimiz biliyoruz ki -üzülerek ifade ediyorum- bugün Türkiye'de yargıya güven, maalesef, yüzde 20'lerin altında. Millet yargıya güvenmiyor, adalete güvenmiyor. Adalete güven olmayan bir ülkede insanların huzurlu yaşaması, geleceğe güvenle bakması mümkün değil. Dolayısıyla düzenlenen bu kanun, adalete güven olmayan bir ülkede neler doğuracak bilemiyorum. Halil Öztürk aleyhine yapmış olduğum bir paylaşım sebebiyle beni sulh ceza mahkemesine şikâyet ettiğinde altı saat içerisinde gerekli işlem yapıldığı hâlde aynı şekilde benim tarafımdan yapılacak bir şikâyetin dikkate alınmayacağı günümüzde bir gerçek.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Tutanaklara öyle geçer, gerçek zannederler, onu düzeltelim.

AYHAN EREL (Aksaray) - Ya somutlaştırmak adına, yoksa...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Baştan öyle desene, gerçek zannedecekler, misal olarak diyelim.

AYHAN EREL (Aksaray) - Düzelteyim o zaman, misal olarak, ağabey karşımda olduğu için yoksa... Veya AK PARTİ'li bir milletvekili arkadaşımıza yönelik bir eleştiride eleştirinin boyutlarını beğenmeyen arkadaşımızın şikâyeti üzerine hemen işlem yapıldığı hâlde, AK PARTİ tarafından yapılan aynı mahiyette bir eleştiride aynı duyarlılığın olmadığı herkes tarafından biliniyor. Kaldı ki günümüzde sulh ceza mahkemesinde görevli hâkimlerin vermiş olduğu tutarsız, ilkesiz ve adaleti tartışmaya açan kararları da günümüzde tartışılır hâldedir. Yani baktığımızda Özlem Hanım'ın dediği gibi bu düzenleme hangi hakiki ihtiyaçtan kaynaklanıyor, açıkçası bilemiyorum.

Bakın, bugün ülkemizde Z, Y kuşağı diye adlandırılan 27 milyon vatandaşımız var. Bu 27 milyon vatandaştan yaklaşık yüzde 63'ü imkân olduğunda Türkiye'yi terk etmek istiyor, Türkiye'de yaşamak istemiyor. Geleceğini, hayallerini, düşlerini, hikâyelerini başka bir ülkede gerçekleştirmek istiyor. Gençliği olmayan bir ülkenin geleceğine nasıl bakabilirsiniz?

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Kim yapmış bu araştırmayı?

AYHAN EREL (Aksaray) - Senin baktığın araştırmaları yapan şirketlerden birisi yapmıştır.

Yine, bu ülkede yaşayan gençlerden yüzde 70'i eğer bilgisi, birikimi, kariyeri ne kadar güçlü olursa olsun bir destek olmadığı takdirde hakkını arayamayacağını, istediği, hak ettiği yerlere gelemeyeceği düşüncesinde. Böyle bir durum varken ve Özlem Hanım gene çok güzel söyledi, "Sosyal medya artık vatandaşların yaşam alanı." dedi, gerçekten öyle. Halil Bey mi veya Zeynel Bey mi, insanların ortalama 7 saat sosyal medyayla birlikte olduğunu söylüyor, yani neredeyse uykudan çok sosyal medyayla hayatını geçiriyor. Yani insanın yaşam hakkı kutsalsa, sosyal medya da bu alanın bir parçasıysa buraya müdahale etmemek lazım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - O yüzden hukuka ihtiyaç var.

AYHAN EREL (Aksaray) - Ya, hukuka ihtiyaç var da getirdiğiniz burada... Bakınız, sokağa çıkın, "Biz sosyal medyayla ilgili bir düzenleme yapıyoruz." deyin. Akla gelen ilk şey, özgürlüklerin, düşünce ve duyguların, ifadelerin kısıtlanacağı akla geliyor. Keşke bunu kamuoyuna daha net bir şekilde anlatabilseydik, anlaşılır hâle getirebilseydik.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Düzenleme toplumu bütünleştiriyor.

AYHAN EREL (Aksaray) - Halil Bey, lütfen...

Denilen, anlaşılan şu: Zaten gençlerin yüzde 60'a yakını da fikirlerini açıklarlarsa, düşüncelerini açıklarlarsa başlarına bir şey geleceklerini endişesiyle yaşıyorlar.

Diyorsunuz ya, hani "trol hesap" mı diyorsunuz, "sahte hesap" mı diyorsunuz, bunun yüzde 80'i de bana göre kendi duygu ve düşüncelerini açıklarlarsa herhangi bir belayla, tehlikeyle karşı karşıya gelebilirler, bu endişeyi ortadan kaldırmak adına bu şekliyle hareket etmiş olabilirler diye düşünüyorum. Gerçekten ülkemizde gençlerin arzu ettiği, hayal ettiği bir özgürlük atmosferi, bir hürriyet atmosferi olsa hiç kimse kimliğini saklamaz, gerçek kimliğiyle, kişiliğiyle duygu ve düşüncelerini ortaya koyabilir. Ama gerçek duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğunda başına gelebileceklerden dolayı kaygı taşıyor, endişe taşıyorsa kimliğini saklamasında da fayda var. Hatta köylerde, kasabalarda AK PARTİ dışında bir partiye oy veren vatandaş bize aynen şunu da söyleyebiliyor: "Ya, acaba o oy kullandığımız yerde bizi gözetleyen biri var mı?" Yani gerçekten bu duruma geldik.

Yine bakınız, az önce ben söyledim, ben 20 sene bulunduğum ilde öğretmenlik yaptım, tarih öğretmenliği yaptım. Millî hassasiyetleri paylaştığım sosyal medyada bunu beğenen kamu görevlisi öğrencimi AK PARTİ il yöneticileri arıyor, tehdit ediyor "Sen Ayhan Hoca'yı nasıl beğenirsin." diye. E ne yapacak? Beğenmesin, kalbindeki sevdasını, kalbindeki beğenisini ortadan kaldırabilir misiniz?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Beğenen kamu görevlisi mi?

AYHAN EREL (Aksaray) - Kamu görevlisi ama millî hassasiyeti... Ben tarih öğretmeniyim, Çanakkale Zaferi'ni paylaşmışım, Malazgirt'i paylaşmışım, geçen gün Ayasofya'nın ibadete açılmasını paylaşmışım. Bu gençliğimizin sevdasıydı, hülyasıydı, teşekkür ettim. Bir teşekkür de Andımız'ı getirin, ona edeyim dedim. Yani bunlar millî hassasiyetler, siyasi bir paylaşım yok. O genç de bunu biliyor ama buna rağmen bir AK PARTİ yöneticisi veya il başkanı arıyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Yapamaz, yapamaz.

AYHAN EREL (Aksaray) - Ya ama oluyor bu, maalesef, küçük yerlerde oluyor.

Yani şimdi böyle bir ortamda "Sosyal medyada bu düzenlemelerle vatandaşların özgürlüğünü kısıtlayacağız." endişesi, sansürün geleceği endişesi vatandaşı huzursuz ediyor. Bakın, Z, Y kuşağı dediğimiz kesimde 27 milyona yakın vatandaş var diyorum. Özellikle Y kuşağında bir dahaki seçimlerde 5 milyon 800 bin vatandaş oy kullanacak.

AK PARTİ, topuğunuza sıkıyorsunuz, açık söylüyorum, yani kendi topuğunuza sıkıyorsunuz. Gezin, okullara, lise son sınıflara gidin -yani şu anda yok da- bir öğrenci servisine binin kimliğinizi saklayarak veya bir işçi servisine, bir belediye otobüsüne, bir dolmuşa binin, 2-3 gençle bir sohbet edin. AK PARTİ artık bu konuda ne diyeyim, yani o sıfatı söylemek istemiyorum ama çok güzel görünmüyor, açık söylüyorum. Bunu bir araştırın, yaptığınız bu düzenlemeler de bu gençlerin size bakış açısının daha da karamsar olarak yansımasına sebep olacaklar.

Yine, "hakiki ihtiyaç" deniliyor, 2005 yılında asgari ücretle 10 çeyrek altın alınırken bugün maalesef 3,5 çeyrek altın alınıyor. Hakiki ihtiyaç vatandaşların ekonomisi, tenceresinin kaynamaması, ne bileyim, elektrik parasının ödenmemesi, doğal gaz parasının ödenmemesi, vatandaş bunlarla ilgileniyor. Sosyal medyanın kendisine sağladığı, bu düzenlemeyle kendisinin hayat şartlarında bir düzelme olacağı yönünde hiçbir beklentisi yok ve güzel şeyler yapacaksanız Özlem Hanım, hakiki ihtiyaçlar; bakınız, 360 bine yakın bakaya ve yoklama kaçağı olduğunu söyledi Savunma Bakanı, bu arkadaşların, bunların da bedelli askerlikten faydalanmasını, 35.054 lira olan bedelin 20-25 bin liraya indirilmesini, böylece zor günler geçiren Türkiye ekonomisinin de bu bağlamda bir nefes alabileceğini söylüyorlar. Yine hakiki ihtiyaçlara baktığımız zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti bu pandemi sürecinde gerçekten büyük krediler dağıttı, ben bulunduğum yerde takip ettim, bu kredilerin çoğu daha çok iş adamlarına gitti. İş adamlarıyla görüştüğümüzde paralarını dolara, dövize veya altına yatırdıklarını söylediler. Bunun yerine keşke bu paraları EYT'lilere dağıtabilseydik, EYT'yi gerçekleştirebilseydik onlar da bu parayı harcayarak piyasaya sürüp piyasanın canlanmasına sebep olabilselerdi diye düşünüyorum. Yine, hakiki ihtiyaç olan 3600'ü keşke getirebilseydiniz, hakiki ihtiyaç olan ve bugün kamuda 14 bin açık olan engelli memur kadrosunu doldurmak adına 5 bin kişilik bir kadroyu gündeme getirebilseydiniz. Gençlerimizin atanması, iş ve istihdam sahibi olması açısından gerçek ihtiyaç bunlar, bunlarla ilgili düzenlemeler yapabilseydik diye düşünüyorum ve hakikaten sizin dediğiniz gibi toplumun hakiki ihtiyacı bu değil. Mesela 1 milyondan fazla vatandaş ehliyet affı istiyor, "Çoluğumuza çocuğumuza bayramda ekmek parası götürelim." diyor.

Yine, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu olan öğrenciler, bu krizde, bu borç ötelendi ama ötelenen borç gerçeği bir gün karşısına çıkacak, bu konuda bir düzenleme bekliyorlar.

Yine, esnaf sicil affı bekliyor, kredilerini alamıyorlar, daha önce çeki, senedi yazıldığından dolayı sıkıntı yaşadıklarını söylüyorlar. Yani çarşıda, pazarda beklenilen, arzu edilen sosyal medya düzenlemesi değil, bu söylediklerimden bazıları. Siyasi iradeyi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Ve "Kanun düzenlemesine baktığımızda AK PARTİ geçmişini silmek istiyor." deniliyor.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Siz ne diyorsunuz?

AYHAN EREL (Aksaray) - Evet, öyle deniliyor. Ben denileni diyorum, bakın, ben demiyorum, denileni diyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Öyle değil, öyle değil.

AYHAN EREL (Aksaray) - AK PARTİ geçmişini silmek istiyor, bu gayet doğaldır, insan geçmişinden memnun olmayabilir, bu geçmişini silmek de doğal hakkıdır ama...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Siz ne diyorsunuz Ayhan Bey?

AYHAN EREL (Aksaray) - Ben denileni diyorum, ben halkın vekiliyim.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Evet Sayın Erel, toparlayalım.

AYHAN EREL (Aksaray) - Hayhay Başkanım.

Ben yine üzerine basa basa şunu söylemek istiyorum: Hangi yolla olursa olsun, hangi kişi olursa olsun, siyasi görüşü, dünya görüşü, felsefesi, ne bileyim inancı, meşrebi, mezhebi hiç önemli değil, hiç kimsenin kişilik haklarına dokunulmamalı. Bununla ilgili yapılacak her düzenlemede biz İYİ PARTİ olarak varız ve bu düzenlemenin uygulayıcıları da maalesef her türlü baskıdan uzak, gerçek, objektif kararlar vererek mağdur olanların siyasi kimliği, dünya görüşü, inancı neyse nitelik ve nicelikleri dikkate alınmadan yapılmalı diyorum.

Maddeler üzerinde daha sonra konuşma hakkımı saklı tutuyorum, teşekkür ediyorum.