KOMİSYON KONUŞMASI

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sizi tebrik ediyorum yeni görevinizle ilgili.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Şimdi, ben de biraz önce Zeynep Vekilimin tanımladığı kısıtların bir kısmını sağlıyorum; 29 yaşını bitirmeden de bu Meclise geldim, 2015 yılında. Eğer hayal kırıklığını soruyorsanız, en büyük hayal kırıklığım, muhalefetin hiçbir önerisine iktidar tarafından "evet" denmemesidir. Hatta bunu böyle örnekleyebilirim: Mesela atık yağların geri dönüşümü herhâlde hepimiz için çok önemlidir çünkü Türkiye'nin enerji dönüşümüne katkılıdır; biz bunun araştırılması için bir önerge veririz, AK PARTİ sıralarından alkış alırız ama oylamaya geldiği zaman oyunu alamayız. Ya da çocuk haklarının incelenmesiyle ilgili bir ihtisas komisyonu kurulacağı zaman bütün Grup Başkan Vekillerini ben bire bir ziyaret ettim, o zaman Naci Bostancı Hocam da Grup Başkan Vekili; Meclis Başkanımıza "Çok haklısınız, bu çok önemli bir teklif." dediler ama bir türlü kuramadık nedense.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Alt komisyon kuruldu İnsan Haklarında.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sonrasında tabii. Biz bir ihtisas komisyonu istemiştik Yılmaz Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Evet.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben de takip ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Burasını alkışlayabiliriz, güzeldi.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Tabii, bir genç kardeşimin özellikle de bir özgürlük alanının sınırlandırılmasını öncelemesi de çok şaşırttı beni çünkü Türkiye'de 4 gençten...

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Hocam...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Lütfen, ben açıklayayım.

4 gençten 1'inin işsiz olduğu Türkiye'de...

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Ama...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Siz konuşabilirsiniz, hiç sorun yok.

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Ama siz konuşuyorsunuz biz konuşurken.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Türkiye'de 4 gençten 1'inin işsiz olduğu bir ortamda biz sosyal medyayı nasıl kısıtlayacağımızı konuşuyorsak zaten şaşıyorum.

Bir de, sosyal medyayı ve internet dünyasını, hele de biraz önce -büyük bir laftır da- "Data is the new oil..." Evet, data yeni petrol ama bunun yönetimini saatlerce konuşabiliriz, bu data toplama tekniklerini de saatlerce konuşabiliriz. Kavram kargaşaları yaratmamak gerekiyor.

Ben, tabii, önce, Özlem Hanım'ın özellikle ilk gün sunumunu dinledim, yasa verilirken; şaşırdım, "Herhâlde Türkiye'de 5651 sayılı bir Kanun olduğunun hiç kimse farkında değil." diye düşündüm, yani "Türkiye'de internet özgürlüğü böyle güldür güldür yürüyor, önünde barajlar duramıyor; biz oraya bir baraj, set yapacağız, hani, onu arada açıp kapayacak bir musluk gibi kullanacağız." diye düşündüm bunu anlatırken ama Türkiye'deki örneklere bakmak lazım. Biz hiçbir şirketin savunucusu değiliz. Biz bu halkın haber alma özgürlüğünün savunucusuyuz, ifade özgürlüğünün savunucusuyuz, internete erişim özgürlüğünün savunucusuyuz, aynı zamanda kişisel hak ve hürriyetlerin de bununla birlikte dengelenmesinin savunucusuyuz, bunu söyleyeyim; bunlar da böyle tanımlanır. Tabii, nasıl oluştu bu yasa? Siz katılmışsınız bu yasanın oluşmasına, ne mutlu size.

Biz geçen hafta bir ihtisas komisyonu kurma kararı alınınca dedik ki: "A, ne güzel! Adalet ve Kalkınma Partisi bir ihtisas komisyonu kuruyor dijital mecralarla ilgili, bizi de dinleyecek. Aylarca çalışacağız biz, bir şeyler çıkaracağız, sonra bunu düzenleyeceğiz." Pazartesi günü, tabii, böyle, akşam saatlerinde bir temas oldu, salı gün önce, Meclis Başkanlığına gittiniz, ondan sonra muhalefete geldiniz. Biz ne dedik bu süreçte? Bütün muhalefet partileri olarak "Biz bu teklifi ilk defa görüyoruz." dedik salı günü, "Bu teklifi ilk defa görüyoruz, üzerinde çalışmamız gerekiyor." dedik. Tabii, siz pandemide de bir acelecilik yapmıştınız, "pandemiyle mücadele kanunları" çerçevesinde de bu yasaları getirmiştiniz, hatta şebeke üstü ürünleri de eklemiştiniz de bu sefer unutmuşsunuz herhâlde, ona da bir çare bulursunuz yeni bir torba yasa hikâyesinin içinde. Neyse, bununla birlikte, işte, şunu söyledik: "Ya, bir komisyon kuralım, iki ay çalışalım; biz de katkı sunalım, siz de katkı sunun." Sizin temsilcileriniz de vardı orada. Gerçi görüşmeye katılan arkadaşlar burada yok şu an da ne yazık ki kabul görmedi bu önerimiz. Ve biz bu işi hem teknik anlamda hem de hukuki anlamda uzmanlarımızla şöyle eleştiriyoruz, şöyle bir sorun var: Diyorum ya, ne Facebook'u ne Twitter'ı ne Instagram'ı ne başka bir kurumu koruma derdimiz yok bizim. Siz şunu diyorsunuz, diyorsunuz ki: "Almanya'da var, bizden iyi olmasın." İşinize geldi mi "Avrupa standartları", işinize gelmedi mi tu kaka. Hiçbir standardı tanımıyorsunuz; ne PISA değerlendirmelerini tanıyorsunuz ne Standard&Poor's'u tanıyorsunuz ne OECD'yi tanıyorsunuz ama işinize geldi mi "Almanya'da var." Bir kere, sakatlık orada başlıyor: "Almanya'da var, bizde niye olmasın?" Ya, Almanya her işi doğru mu yapıyor arkadaşlar, bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? Yani, Türkiye... Yeri geldi mi diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, hele de o demokrasi trenine bindiği zamanlar: "Kopenhag Kriteri olmazsa Ankara kriteri..." Niye? Bana ne Almanya'nın kriterinden? Gelin, oturun, yapalım birlikte bu kriterleri.

Tabii, bu, katılımcılıktan uzak, oldubittiye getirilmeye çalışılan teklifi hep birlikte bugün konuşuyoruz ve Almanya örnek veriliyor, Fransa örnek veriliyor ama kimse şunu söylemiyor: Bunun Almanya'da geri alınmış, başarılı bir çıktısı var mı? Yok. Ve tartışmalar iki sene sürmüş. Biraz önce siz anlamadınız soruyu. Sivil toplumun diğer...

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Geri alınmadı; genişletildi Almanya'da, 2020'de genişletildi.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Tabii ki, doğru söylüyorsunuz, genişletildi ama ben geleceğim oraya.

Dediğim gibi, iki yıl süren -ki Almanya'nın kendine göre özellikleri var, orada yaşanan tarihsel sorunlar var, bunları da göz ardı etmeyin- tartışmalar var, üniversitelerin katıldığı. Hatta siz de 5651 sayılı Kanun'u hazırlarken böyle bir çaba içindeydiniz; o zaman Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk dönemleriydi. Şöyle yaptılar: Üniversiteleri çağırdılar, 100'den fazla kuruluşu çağırdılar o zaman, dinlediler Adalet Bakanlığı olarak en azından ama sonra Ulaştırma Bakanlığının teklifini geçirdiler tabii, bunu da söylemeden geçemeyeceğim, sonra da Ulaştırma Bakanlığının teklifini geçirdiler. Neyse, Almanya'ya bakıyoruz; işte, 2015 yılında başlamış, çalışma grubu oluşmuş, sonra yasalaşmış iki senenin sonunda. İşte, Fransa'da bir Avia Raporu olmuş ama mesela Avia Raporu sonrasında Fransa'da özellikle ifade özgürlüğü ve platformlara getirmiş olduğu yükümlülükler bakımından yoğun bir şekilde eleştirilen düzenlemenin katı hükümleri Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından 18 Haziran 2020'de, Fransa Anayasası'na aykırılık gerekçesiyle iptal edilmiş. Yani, bu 2 ülkenin de -ki "200 ülkede nerede var?" desek bu 2'sini söylersiniz- başarılı bir çalışması yok, bir çıktısı yok bu çalışmaların sonunda elde etmiş olduğu.

Bir de Türkiye örneğine bakalım, şimdi bir Türkiye örneğine bakalım; şimdi, karşılaştırma yapıyorsak buradan yapacağız: Almanya'da ifade özgürlüğü gerekçesiyle kapatılmış bir tane internet haber sitesi var mıdır? Türkiye'de sendika.org 63 defa kapatılmış, Oda TV kapatılmış. Twitter gelince kimlerin internet sayfalarının kapatılabileceğini ben birazdan size anlatacağım. Burada kurumları savunmak değil, sizin çalışmalarınıza bakmak gerekiyor.

Daha iki gün önce Hürriyet gazetesinin yirmi altı yıllık yazarı ifade vermeye çağrıldı. Neden çağrıldı? "Hastayım, gelemem." dedi, "Yakalama kararı mı çıkaralım?" demişler. Gitti beş yıl önce Emel Armutçu bir "tweet" atmış bundan dolayı çağrıldı. Hemen ajansları şimdi tarayın, emin olun bu hafta içinde onlarca genç, yaşlı Twitter'da bir paylaşımından dolayı ifade vermeye çağrılmıştır. Emin olun, bunları inceleyin hatta bir iki örnek daha vermek isterim. Cumhuriyet Halk Partisinin İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bakın, en yenisi üç senelik, en eskisi de özellikle yedi sekiz yıllık "tweet"lerden dolayı dokuz yıl ceza aldı. Birini okumak istiyorum, "tweet"in birini okumak istiyorum: "Koskoca ABD'yi Ankara'daki bir büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun." demiş Cumhurbaşkanı. Bizim İl Başkanımız da "Koskoca Türkiye'yi ilkokul mezunu şizofren bir meczuba yönettirdin ama" demiş. Ne demiş, ne demiş...

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Bu, hakaretin daniskası; ayıp!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hakareti Fetullah Gülen'e ediyor, size değil.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar karşılıklı olmasın.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - O öyle anlaşılmıyor. Yazın ismini Fetullah Gülen diye.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ya bunu bile anlamıyorsunuz!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Savcı da Sayın Cumhurbaşkanına söyleniyor zannetti!

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Normal bir şey mi bu ya!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Fetullah Gülen'e hakaretse hakaret!

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Pardon, devam edebilir miyim arkadaşlar, devam edebilir miyim?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Buyurun devam edin.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Şimdi, ben yaptım oldu anlayışı öyle bir seviyeye gelmiş ki, böyle kötü örnekleri gözümüzün içine sokarak, katalog suçları gözümüzün içine sokarak sanki burada hiçbir sorun yokmuş gibi "Ha temsilcilik kuruyoruz ya, ne var?" bir haftadır dinliyoruz "Temsilcilik kuruyoruz ama ne var?". Twitter'ın Türkiye'de bir kamu politikaları temsilcisi vardı, -kardeşimiz belki hatırlamaz ama hatırlayanlar var ben kendisiyle de görüşürdüm ara ara, Adalet Kalkınma Partililer de görüşürdü. Facebook'un da hâlâ bir temsilcisi var- başına ne geldi biliyor musunuz? Ailesi bile tehdit edilir hâle geldi. Trolleriniz öyle azgınlaşmıştı ki Türkiye'ye giremez hâle geldi, Twitter da baktı ki bunla baş edemiyor geriye çekildi. Şu an Türk bir temsilcisinin olmamasını birinci sebebi bu.

OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Bizimle hiçbir alakası yok.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Araştırabilirsin, lütfen hafızalarımızı tazeleyelim, ben bu arkadaşımızın iletişim bilgilerini size iletebilirim.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Genç bir Milletvekilimiz konuşuyor, sabredelim lütfen.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Devam etmek isterim.

Tabii ki, temsilcilik açılmasında hiçbir beis yok ama temsilciliği açalım derken, bir temsilci olabilir ama niye yeri belirleniyor? Sizin Gençlik Kolları Genel Başkanınız 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Hürriyet'in kapılarını tekmeliyordu. Şimdi, yeri belirli, kişi belirli...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Genel başkanlarının yarısı da kapıda...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Özkaya müdahale etmeyelim, tamamlasın sözlerini.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Gençlik Kolları Başkanınız Abdurrahim Boynukalın -izleyin, videoları var- arkadaşın adını da söyleyeyim. Abdurrahim Boynukalın, gitti Hürriyet'in kapısında neler yaptı hatırlayın. Böyle hedef göstermelere sebep olma durumu her an karşı karşıya gelebileceğimiz bir sorun; biz bunları anlatıyoruz zaten. Açık söyleyeyim arkadaşlar, açık söyleyeyim aslında Facebook'ta, İnstagram'da falan bir sorun yok. Onların temsilcileri var, siz de bunu biliyorsunuz. Siz 7.400 trolünüzü kapatan ki, yeşil toplarla bu trolleri de siz ortaya çıkardınız. Allah razı olsun o Mahir Ünal'dan; bizim yapamadığımız yaptı, köklerini kazıdı. Hepsini işaretledi, köklerini kazıdı yeşil trollerin, bir de "etik" dedi, etik dediği yeşil troller, önce Başak Demirtaş'a, sonra Canan Kaftancıoğlu'na, sonra Sayın Meral Akşener'e hakaret eder oldu, Berna Laçin'e bu dediğiniz ürünleri oluşturur oldu ama ben bunu demiyorum, lütfen yanlış anlamayın, bunları yeşil benekleyen Mahir Ünal gidin hesabı ona sorun; zaten vazgeçti meseleden de.

Tekrar konumuza dönecek olursak, bu sosyal medyanın sınırlanması meselesine gelecek olursak. Ne kadar güzel anlattı kardeşimiz, diyor ki: "Ya, ne var bunda?" İşte, buna bir ceza kesilir." diyor. Tabii, diyorum ya, hedefte iki üç firma var ve bunlar milyarca lira kazanıyor ya.

Şimdi, Twitch desem belki Zeynep kardeşim bilir ama burada başka bir milletvekilimizin Twitch'in ne olduğunu bile bildiğini zannetmiyorum ama çocuklar saatlerce kullanıyor bu platformları ya da bir çok platformdan bahsedebiliriz burada. Tabii, bu düzenlemeleri yaparken bu platformları da düşünmek lazım sadece Twitter'a diz çöktürücem deyip de ondan sonra Türkiye'deki gençleri eğer bu platformlardan mahrum bırakırsak, "Etmeyin, tutmayın; bilişim çağındayız." diyoruz. Kardeşimiz söyledi "Bilgi, yeni petrol." dedi. Çok haklı, iyi eğitilmiş, donatılmış, ekosistemin ona göre oluşturulduğu, üniversitelerle iş birliğinin olduğu bir Türkiye yaratabilsek bu ülkede hepimiz katma değeri yüksek ürünler üretiriz ve bunun yararını da hepimiz görürüz. Emin olun, burada hiçbir şüphemiz yok. Biz bu çalışmanın hepsine de sonuna kadar destek oluruz ama bunların hepsini geride bırakıp, Türkiye'de 250 bin kardeşimiz yurt dışına göç ediyorsa ve orada milyar dolarlık şirketler kuruyorsa ben buna üzülürüm, beyin göçüne üzülürüm ve bunu tersine çevirmeyi düşünürüm ifade özgürlüğünü, bir sosyal medya platformunu kısıtlamaktansa. İşte, burada şu var "Şu kadar milyon ceza vereceğiz." Ya zannetmeyin ki bu -diyorum ya, ben bunların hiçbirinin avukatı değilim bu arada ve bunu altını çizerek söylüyorum; ben, Türkiye'deki milyonlarca sosyal medya kullanıcısının savunucuyum, bunu söylemek isterim- şirketler Twitter, milyarca lira kazanıyor. Bir para kazandığı da çok yok çünkü orada değil ama, Facebook'ta bir hikâye var, size anlatmak isterim. Bütün arkadaşlarımız neleri kaybedeceğimizi de bilsin bu yasaya imza atarken; maddi anlamda da kayıplarımız olacak.

Bütün bu uygulamaların Türkiye'de bir faydası da var. Facebook'ta 2018 yılı içinde 1,7 milyon KOBİ ticaret yapmış. Bu, Türkiye'deki KOBİ'lerin yüzde 55'ine tekabül ediyor ve yaratmış oldukları katma değer 15,3 milyarlık bir ticaret. Bu KOBİ'ler Facebook üzerinden reklam vererek dünyanın 135 ülkesine ticaret yapmışlar yani dünyanın 135 ülkesinden farklı şirketler, kişiler, gençler Türkiye'deki bir KOBİ'yi izliyor ve buradan ticaret yapıyor; bunun katkısını düşünün. Peki, istihdama katkısı ne bunun? 209 bin kişi. Şimdi ne yapıyoruz? Facebook'la restleşiyoruz ,Twiter'la restleşiyoruz. İki ay burada çalışmadı bunlar. Pandemi var, zaten ticaret yok. E-ticaret, bugün pandemi sürecinin en önemli konusu hâline gelmiş; benim 65 yaşına gelmiş babam da artık internetten sipariş eder olmuş, sen diyorsun ki "Bu alanı daraltayım ben ama Türkiye'deki KOBİ ticaret yapamasın, reklam veremesin." Niye? Niye?

ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Böyle bir şey olur mu ya! Ne alakası var?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben anlatıyorum, durun anlatayım.

Dinleyin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Reklam yasağı var burada, reklam yasağı!

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Reklam yasağı olduğu anda ne oldu? "Gelmiyorum" dedi, "gelmiyorum" dedi.

ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Gelsin o zaman.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ya da operasyon o kadar...

ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Çarpıtmayalım lütfen!

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Dinleyin lütfen, operasyon uzun sürdü, uzun sürdü. Bu şartları sağlayamadı, ne olacak? Ticaret yapamayacak; geçtik.

Ya, bu bant genişliğini daraltmayı nasıl bu kadar basitleştiriyorsunuz? İstanbul trafiğini düşünün; dört şeritli otobanda gidiyoruz, şeridi tek şeridi düşürdüler vallahi iki gün sonra o yoldan kimse geçmiyor. Siz, benden iyi biliyorsunuz, iki gün sonra o yoldan kimse geçmiyor. Sizin bu zulmünüz varken daha Türkiye çok yerlere düşer, o kadar firma Türkiye'den çekilir ki nasıl itibarımız yerlere düşer hep birlikte görürüz.

Bakın, bir Wikipedia'yı iki buçuk yıl açamadık; neden? Orada URL engellemesi yapılamaz mıydı? Yapılırdı. İki buçuk yıl Wikipedia açılmadı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Teknoloji içine gömdü.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - YouTube, iki buçuk yıl bu ülkede hizmet veremedi arkadaşlar. Bugün hepimizin YouTube de videoları var, bunları yaşadık. Niye bunları görmezden geliyorsunuz? Beş yıl sürüyor Anayasa Mahkemesine, gittim döndüm dediği; o arada olan vatandaşa oluyor, olan Türkiye'deki milyonlarca insana oluyor. Onun için bunları böyle sıradanlaştırmayın. Siz bant genişliğini çok daralttınız bu arada, bilmiyoruz zannetmeyin. İdlib'de 33 şehit verdiğimizde -kimse bugün konuşmuyor ama- o gün ne oldu; bir anda Twitter'a, WhatsApp'a, Facebook'a giremez olduk. Niye öyle oldu biliyor musunuz?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Twitter'da dönen yalanları görmediniz mi? 120 askerden bahsediyorlardı.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Tamam, onu boş verin. Beşiktaş'taki terör saldırısında niye böyle oldu? Bir anlatmanızı isterim.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Bu vatan hainliği değil de nedir?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - En ufak bir depremde Türkiye'nin alt yapısının -Ankara Garı, Selahattin Demirtaş'ın gözaltına alınması süreci; bunların hepsini, hepsini yaşadık seçim geceleri...- ne kadar zayıf olduğunu gördük. Önce, Türkiye'nin teknik alt yapısını geliştirelim. Bakana soruyorum, diyorum ki "Sayın Bakanım, Türkiye'nin fiber optik alt yapısı nasıl?" Artık fiber optik yedi kıldan oluşur, yedi kılı ayrı sayıyor Bakan ama Gana'nın 600 bin kilometre fiberi var, bizim 300 milyon kilometre fiberimiz var; hâlimiz bu. Yani Gana'yla yarışamaz hâldeyiz İstanbul dâhil. Ben şu Meclis binasında, şu Meclis binasında internete girerken zorlanıyorum, siz zorlanmıyor musunuz? Ben zorlanıyorum. Bir canlı yayın yapamıyorum arkadaşlar, gerçekçi olun; bunun sebebi, Türkiye'nin alt yapısı

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Meclis Başkanlığı o konuda bir açıklama yaptı

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Türkiye'nin alt yapısı bu Başkanım. Eve gidiyoruz, evde çocuk eğer Zoom'da ders yapıyorsa, ben Skyp'de bir etkinlik yapıyorsam, eşim işini yapıyorsa; bitti, orada internet yok. Bu, gerçeği Türkiye'nin. Bu olmadan, Türkiye'de bir alt yapı olmadan bunun üstüne üst yapı olmaz, şebeke üstü ürünler üretilmez; bunların hepsini saatlerce konuşuruz. Onun için engellemeden değil, caydırmadan değil, yani 10 milyon cezayı bin kat artır, 30 milyon, yürü, daha arkanda kimse durmaz ama dönüp baktığınızda bunlar teşvik edici değil yani bilgi, iletişim çağını yakalamamızı sağlayıcı değil; bunlar caydırıcı yani "Ticaret yapmayın, gelmeyin." Neden? "Beni eleştirenleri bana vermiyorsunuz, bunun için de bu uygulamalarınızı sürdürüyorsunuz."

Devam etmek istiyorum. Özellikle Binali Bey'in de şunu itiraf ettiğini söyleyeyim bant daraltmayla ilgili, kendisi 2016'da Başbakanımızdı, zaten Ulaştırma Bakanı da çok iyi bilir, dedi ki: "Yahu, dönem dönem biz daraltırız, açarız, takılmayın bunlara." Tabii, pandemi sürecini uzun uzun anlattım, ticaretin yürümesi gerekirken neler olduğunu ama bir de şöyle önemli bir nokta var, özellikle AKP'nin kendi siyasi istikbali için üretime zarar vermesi durumu var; şimdi ben bunu anlatıyorum, bu çok değerli onun için. Yani Türkiye'nin geleceğine, milyonlarca çocuğun geleceğine zarar veriyoruz burada, hepimizin refah seviyesinin düşmesine sebep oluyoruz.

Bir de yine şöyle bir durum var: Siz istiyorsunuz ki böyle dirsek mesafesinde bir temsilcilik kurulsun, ilk fırsatta hemen oraya polisleri gönderin "Gel buraya." deyin. İlk fırsatta dirsek mesafesinde bir yer olsun "Bana veriyi ver, vermezsen seni kapatırım, kaybın büyük olur." Neden? Öyle bir muhalefet istiyorsunuz ki "Bizi hiç eleştirmesin, öyle yumuşak yumuşak konuşsun, hiç eleştirmesin, bu da sosyal medyada olsun." diyorsunuz. Yani "Ya benim fişlememe yardım et ya da Türkiye'den çık git." diyorsunuz siz bu sosyal medya platformlarına.

Kardeşimiz biraz önce anlattı, şaşarak dinledim; dünyada da aslında birçok toplantıya katılmış, ben de katılıyorum, zaten çok zor da değil. Şimdi, bu büyük platformlar dataları öyle ayrı ayrı depolamazlar değerli arkadaşlar. Bakın anlatayım, herkes doğru bilgi sahibi olsun: Türkiye'de "coğrafi yedekleme" diye bir şey var, dünyada "coğrafi yedekleme" diye bir şey var; coğrafi yedeklemeyle bütün veriler -mesela Facebook adına örnek vereyim- 5 lokasyonda tutulur ama o 5 lokasyonun da verileri aynıdır yani Türkiye'nin verisi şurada, Amerika'nın verisi burada tutulmaz, hepsi aynı verilerdir. Coğrafi yedeklemeyle...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Başkanım, bir dakika, müsaade edin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir saniye...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Coğrafi yedeklemeyle bu...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir saniye, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Niye susuyoruz, devam et kardeşim.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi, değerli arkadaşlar...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Bu coğrafi yedeklemeyle...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben bu üslubu anlamıyorum!

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Buyurun efendim, buyurun efendim, buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bu nasıl usul?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Coğrafi yedeklemeyle 5 lokasyonda önce...

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bir dakika arkadaşlar. Bir saniye... Bir saniye...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, konuşmacıya böyle müdahale...

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Niye bağırıyorsun!

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Önce enerji maliyetlerine dikkat ederek, sonra...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel... Sayın Adıgüzel...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, ben cevap vermek istiyorum.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben konuşayım, cevap verin...

Değerli arkadaşlar, ben konuşayım, cevap versinler.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, konuşmacıyı kesmeyin, bırakın bitirsin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Müsaade eder misiniz?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben konuşayım, siz cevap verin Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ama devam ediyorsunuz...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Hayır Başkanım...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel, ben müdahale ediyorum ya.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben bitireyim, ben bitireyim önce, müsaade et.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Hayır, bir saniye...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi, Sayın Zengin... Sayın Zengin, bir saniye...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben coğrafi yedekleme anlatıyorum Başkanım, siz de...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel... Sayın Adıgüzel...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Buyurun Başkanım. Ben sözümü vermiyorum Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sözü siz vermiyorsunuz, sözü ben veriyorum.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Tamam, ben kendi sözümü vermiyorum.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Hayır, şöyle...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Kesmesini istemiyorum, kesmesini.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel, bakın...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Konuşmamı bölmesine izin vermeyin Sayın Başkanım.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel, bakın...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sizden ricam, Sayın Grup Başkan Vekili söz hakkıma saygı duysun, lütfen.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel, ama dinleyin. Bir saniye...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben burada coğrafi yedekleme anlatıyorum.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir söz istiyorum ya!

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Adıgüzel... Sayın Adıgüzel...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teknik bilgisi olan varsa gelsin konuşuruz burada.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Böyle olmaz, karşılıklı konuşmaktan bahsediyoruz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Dinler misiniz, Sayın Adıgüzel...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Birisi konuşurken söz hakkı alamaz.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Burada konuşurken...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bakın, Sayın Adıgüzel, ama dinlemiyorsunuz ki.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Buyurun Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bakın, bu toplantıyı ben idare ediyorum, siz değil. Ben kime söz vereceğimi...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - O zaman susturun arkadaşları.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Özlem Zengin'in Grup Başkan Vekili olması ona söz kesme hakkı vermez.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Aydoğan, bakın, siz oturun, siz oturun; siz oturun, çözeceğiz.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi...

Sayın Adıgüzel, niye dinlemiyorsunuz?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Dinlemiyor, beni dinlemiyor ama.

Buyurun Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bakın, teklif sahibi istediği zaman söz alır, tamam mı?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Tamam, ben bitireyim alsın.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - İç Tüzük'e bakalım. Teklif sahibi...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Konuşurken söz hakkı alamaz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bitirecek.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi, mesele o değil, mesele o değil.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sözün ortasında olmaz Başkanım, bitirsin.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar... Arkadaşlar... Bir saniye... Olmaz ki böyle. Arkadaşlar, Sayın Zengin'e daha söz vermedim. Sayın Adıgüzel'den rica ediyorum, diyorum ki: Bakın, Zeynep Hanım'a sorular sordunuz, sözünü kestiniz, Zeynep Hanım sorulara cevap verdi. Şimdi Sayın Adıgüzel'in konuşması sırasında teklif sahibi milletvekilimiz soru sormak istiyor "Soramazsınız." diyorsunuz, olur mu?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben bunu bitireyim, sonra söz verirsiniz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İşinize gelince...

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Otur yerine!

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Zengin, buyurun.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan...

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben bir konuşayım.