KOMİSYON KONUŞMASI

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Uzun süren görüşmelerde en çok dinlediğimiz herhâlde "Almanya'da var, bizde neden olmasın." Güzellemesi, başka da bütün tartışmalar boyunca akılda kalan bir şey de yok. Akademisyen hocalarımız da Almanya örneğini anlattılar nedense, bilemedim, dünyada sanki 200 ülkeden sadece Almanya varmış gibi, Fransa varmış gibi. Fransa'ya da çok girmiyorsunuz çünkü Fransa'da Anayasa Mahkemesi iptal ettiği için onu da görmezden geliyorsunuz. Bunu fark etmedik zannetmeyin. Yani orada fark etmediğimizi de düşünmeyin bunu. Tabii, baktığımız zaman gönül isterdi ki burada, Türkiye'deki teknolojik altyapının nasıl geliştirileceğini konuşalım. Biliyor musunuz bilmiyorum, 2000 yılına kadar dünya tarihinde üretilmiş bilgi iki bin yılda, bir yılda üretildi. Ondan sonra da her yıl bu katlanarak artıyor.

Biz işi gücü bırakmışız, 3-4 sosyal medya platformunu nasıl düzenleriz diye konuşuyoruz. Şimdi, sorsak -ki bu açıklamayı bir türlü alamadık, Sayın Bakan Yardımcısı da burada, merak ederim- Türkiye'de 1 milyonun üzerinde trafiği olan kaç sosyal medya kanalı var? Bunu lütfen paylaşın çünkü hiçbir gerekçede bunu paylaşmadınız. Bizim bildiğimiz, işte, Twitter'a yönelik bir tartışma. Tabii, Twitter'a niye yönelik bir tartışma? Onu da burada söylemek isterim. Aslında bu kanun biraz da kişiye yönelik çıkarılıyor. Şimdi, Mahir Ünal Twitter'la kavga ediyor, cevabı Twitter'dan veriyor; Bahçeli Twitter'a küsüyor, oradan yazıyor. Böyle bir süreç içindeyiz. İşte, yine, birçok siyasetçiyi buraya örnek verebiliriz. Aslında görüyoruz ki yine sosyal medya mecralarından, sosyal medya mecralarına cevap veriyoruz yani bir alternatif üretmiyoruz Türkiye olarak. Bugün burada konuşurken tabii hepimizin gurur duyduğu bir "unicorn" şirketi çıktı Türkiye'de, bir oyun şirketi. Gönül isterdi ki bunların sayısı artabilsin. Bununla hepimiz gurur duyduk. Ama bu altyapıyı geliştirecek bir çalışma var mı? Ne yazık ki yok. Şimdi, sorumlu kuruluşlar kim? BTK. Evet, BTK, çok ismi büyük bir kuruluş, Bilgi Teknolojileri Kurumu. Çağın gereğine de uyuyor, çok güzel binaları var Eskişehir yolunda görüyorsunuz, konferans merkezleri var. Ama Türkiye'nin altyapısına bakın, Türkiye'nin telekomünikasyon şirketlerine bakın, ne yazık ki vasatın altında durumdayız, bunu kabul etmek zorundayız.

İstanbul depremini hep birlikte yaşadık. Ne oldu İstanbul depreminde? Değerli arkadaşlar, ne oldu biliyor musunuz İstanbul depreminde? İstanbul depreminde herkes tabii ki eşini akrabasını merak etti, ulaşmak istedi, telefonlara sarıldı ve bütün altyapı kilitlendi. Sonra Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı çıktı dedi ki: "Telekomünikasyon şirketlerine emir verdim, daha çok yatırım yapacaklar." Bu tam da şu demek aslında: Bir fırın var mahallenizde, fırına diyorsunuz ki yarın deprem olabilir 2 katı ekmek üretin. Tam da böyle bir anlayışla şekillendiriyorsunuz. Bilgi teknolojilerine, özellikle de iletişim teknolojilerine bakış açısı bu kadar sığ. Türkiye'nin altyapısı gelişse, gençlerin hızlı internete ulaşabilme fırsatları olsa, ucuz internete ulaşabilme fırsatları olsa... Bir yandan da bunları konuşalım. Dünyanın en pahalı internetine sahip ülkelerinden biriyiz. Bunları konuşmuyoruz, sadece Twitter'ı mı zapturapt altına alacağız... Artık bu firmaların isimlerini söylemekten yorulduk. Ben ne Twitter'ı savunmak zorundayım ne Facebook'u savunmak zorundayım, Ne Instagram'ı ne başka birini ama 5 firma dışında konuşulan bir şey yok. Türkiye, pahalı internet kullanıyor -kimse bunun sebebini sormuyor- dünyayla karşılaştırdığımız zaman.

Peki, Türkiye'deki onlarca şirket neden uluslararası data merkezlerini kullanıyor acaba? Bunu sorgulamak lazım. Sayın Cumhurbaşkanı çıktı -hatta yasa da çıktı yanlış hatırlamıyorsam- dedi ki: "Türkiye dışında bir' 'serverı' yani 'data centerı' kullanan programı kabul etmiyoruz." Sonra da belediye başkanlarına talimat verdi "Bir WhatsApp grubu kurun, buradan iletişim kuracağız." dedi, büyükşehir belediye başkanlarıyla WhAtsApp grubu kurdu, kendisi de var bu WhatsApp grubunda. Böyle bir gerçekliği var Türkiye'nin ama bunların hepsini yok sayıyoruz. İşte hocam biraz önce bir şey söyledi, bir yandan da üzüldüm. Şöyle: Tabii, bu WhatsApp'ın falan bir mekanizması var kendi içinde. Bu mekanizması nasıl şekilleniyor? WhatsApp verileri bulutta tutmuyor, herkesin kendi cihazında tutuyor ama "data management" o kadar gelişmiş durumda ki yani bilgi yönetim sistemleri o kadar gelişmiş durumda ki boş verin Facebook'u, Instagram'ı, siz bir web sitesinde gezerken yani şu an Abdullah Bey'in elinde bir telefon var, Abdullah Bey belki bir web sitesinde haber okuyor, o arada Abdullah Bey'in 270 noktadan özellikleri o sistem tarafından çekiliyor. Tabii, dünyada GDPR düzenlemeleri var. Bu GDPR düzenlemeleri doğrultusunda bunun ismi, soy ismi çok önemli değil yani -Kişisel Verilerin Korunması Kanunu- Abdullah Bey'in ismi, Onursal'ın ismi önemli değil ama sonuçta bu kişi profilleniyor, dünyada böyle bir hikâye var. Bu profillenme sonucunda da ne oluyor? Sonra ben eve gidiyorum, bir modem kullanıyorum, bu modemi benim eşim de kullanıyor, kızımın tabletinde de var, bu bizi eşliyor ve bizi aile olarak da profilliyor. Böyle bir gerçeklik var ve böyle bir bilim var artık. Bu data öyle hızlı işleniyor ki bu bilimin doğrultusunda da aslında yeni gelişmelere gebeyiz. Onun için de bana satamadığı tatil ürününü eşime satmaya çalışıyor çünkü ben orada bakmışım ona ama biz diyoruz ki bu sistem bizi dinliyor mu, ne oluyor? Aslında sistem bizi dinlemiyor, sistem datayı çok iyi yönetiyor. Bizim buralara kafa yormamız gerekiyor. Yani Türkiye'de biz nasıl data yönetimini geliştirebiliriz, burada nasıl gelişimler sağlayabiliriz ve buralarda hiçbir düzenleme var mı bu kanunda? Yok. Nedir hedefimiz? Twitter. Twitter'e küsmüş biri, geri nasıl döndüreceğiz onu! Yetmedi yani dediler ki: "Bir ihtisas komisyonu kuralım." Olmadı. Tam da ben biraz da af yasasına benzetiyorum bu meseleyi. Kişiye özel, özel istekle, siparişe binaen... Emin olun, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin geçmişini yok saymasıdır. Yani geçmişten gelip "Biz yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz. Biz kişiye değil, tüm Türkiye toplumunu kapsayan işler yapacağız." söylemini tamamen yok sayan bir anlayıştır. Lütfen bu yasaya "evet" demeden önce bunu bir düşünün. Geçen hafta bir ihtisas komisyonu kurulmasına burada hep birlikte karar verdik ama yetmedi birilerine. Niye yetmedi acaba? Hâlbuki aylarca çalışabilirdik, biz ön görüşmelerde de bahsettik, biz aylarca çalışabiliriz ve düzgün bir yasa teklifi ortaya çıkarabiliriz dedik.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Başkanım, arkadaş Komisyon üyesi değil, hâlâ konuşuyor.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Rahatsız oluyorsanız evinize gidebilirsiniz.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Bu maddede biz konuşmuyoruz, böyle de görüştük.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - O şekilde görüştük Sayın Öztürk.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Dediğim gibi, kişiye özel bir yasa teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün geçmişini yok etmesi, "Ben milletin içinden geliyorum." değil, "Ben artık kişilerin özel isteklerine cevap veriyorum." demesidir.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay dedi ki: "Türkiye'de yargıya güven yüzde 30." Türkiye'de Yargıya Güven Endeksi'nin yüzde 30'a düştüğü bir ortamda biz şunu konuşuyoruz: İşte bir çerçeve çizelim, hâkimler karar versin, bu hâkimlerin verdiği kararları da uygulama yapalım. Buna, emin olun, kimse samimi yaklaşmaz çünkü geçmişte yaptığınız bütün çalışmalar samimiyet içermiyor. Toparlayıp baktığımız zaman işin sonunda muhalifleri susturmaya çabalayan, kendinden olmayanları susturan bir anlayışa dönüşüyor.

Şimdi "Bunlar bir Türkiye ofisi kursun." diyoruz. Türkiye ofisi kuramayacak firmalar var. Hatta şunu söyleyeyim: Tabii, diyorum ya, o dünya öyle enteresan bir dünya ki şimdi Google var Türkiye'de, YouTube var. Google, mesela, bildiğim kadarıyla Twitter'ı fonluyor. Niye fonluyor? Uzmanlar bilir, arama motorunda bir arama yapıldığı zaman ilk öne çıkan arama sonuçlarından Google para kazanıyor bir anlamda da biliyorsunuz. E, Twitter da iyi arama sonucu ortaya çıkarıyor aslında bir yandan da. Baktığınız zaman bunlar birbiriyle de etkileşim altında. Yani Twitter Türkiye'den öyle milyarlarca lira kazanmıyor görünen ve ilk fırsatta Türkiye'yi gözden çıkaracak.

Peki, biz neyle anılacağız? İşte, dünyaca ünlü bir platformu... Hiç unutmuyorum, üniversitede 2006-2007 yıllarında öğrenciydim, Yahoo da Twitter'la bir ilişki içindeydi o zaman ve böyle bir ürün çıkacak diye bir toplantıya gitmiştim Yıldız Teknik Üniversitesinde, çok heyecanlanmıştım, sonra tüm dünya kullanır oldu yani sadece bunu Twitter için söylemiyorum, bütün platformlar için söylüyorum. Gelmiş olduğumuz noktada bunu Türkiye'den kaçıran bir Meclisin parçası olmak da beni üzüyor olacak. Bunu da size söylemek isterim özellikle. Ya da herhangi bir platform, işte bu üç aylık teknik alt yapıyı sağlayamayan bir şirket belki hızlı bir şekilde geri çekilmek zorunda kalacak. Belki, Google, Türkiye ofisi olmasına rağmen gelecekle ilgili bu tartışmayı yapacak. Neden bunlardan bahsettim? Şimdi, bizim de telekomünikasyon şirketlerimiz var. TÜRK TELEKOM var, tabii satıldı, alındı, bankaların eline düştü. Kimse bu hesabı sormuyor. Emin olun, hepimizin millî varlığı Osmanlı'dan gelen bakır kablolar var TÜRK TELEKOM'un tarihinde ama hesabı hiçbirimiz sormuyoruz ve daha da üzücü olan şunu da sormuyoruz: 80 milyonluk büyük bir ülkeye hizmet eden işte Turkcell gibi, TÜRK TELEKOM gibi firmalar neden dünyadaki AT&T gibi data yönetimi firmalarla rekabet edebilecek, onlarla boy ölçüşebilecek bir üretim içine girmiyorlar da bugün biz diğer firmaları engellemenin derdine düşmüşüz? Bunu da özellikle merak ediyorum. İşte Twitter Türkiye ofisini açacak mesela, açtığında işte BirGün, Sözcü ve soL Haber gibi haber sitelerinin Twitter hesaplarıyla ilgili 2015 yılından beri Twitter'ın uygulamadığı kararlar var yani Sözcü'nün Twitter hesabı kapatılmak zorunda. Hangi kararla? İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/08/2015 tarihli kararıyla Sözcü gazetesinin bir Twitter hesabı var Sulh Ceza Hakimliği böyle bir karar almış, diyor ki: "Kapatın bunu." Şimdi, bu ofis kurulunca bunu kapattıracağız yani Sözcü gazetesinin Twitter hesabı kapatılınca her şey çözülmüş olacak ya da biraz baktık tabii, içerik kaldırmayla ilgili neler var diye. Hani, siz, hafızayı unutturmaya çalışıyorsunuz, geçmişinizi aklamaya çalışıyorsunuz, gençlerin, özellikle de Y ve Z kuşağının hafızasının tazelenmesine, bu bilgilerle dolmasına izin vermek istemiyorsunuz ama engellenen ve silinen haber ve URL sayılar var mesela 2019 yılında. Hürriyet'te 336 haber engellenmiş, 318 haber silinmiş. Yine Habertürk'te 173 haber engellenmiş, 166 haber silinmiş. Böyle ciddi veriler var. Bunlar Türkiye'de hiç olmuyor değil. Amerika'yı da siz keşfetmediniz, Almanya'dan da kopyalayınca hiçbir şey de bitmeyecek. İnternet dünyası tam da böyle bir dünya. Yarın belki hiçbirimizin... TikTok, dünyanın en hızlı gelişen platformu, burada hiç kimse konuşmadı bunu ve çok daha başka bir dünya var orada bir de oraya bakmak lazım ve Z kuşağı gerçekten orada çok başka bir dünya içinde. İşte biraz önceki konuşmamızda söyledik, Twitch gibi bir sürü platform var ve Türkiye'de belki onlarca, binlerce, yüzlerce, milyonlarca çocuk saatlerce buralarda çeşitli videolar izliyorlar. Şimdi bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman, tek derdiniz "Acaba bu platformları yasaklar mıyız, zapturapt altına alabilir miyiz?"

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım Sayın Adıgüzel

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.

Baktığınız zaman, bant daralması çok kolay bir yöntem. Yine, ekonomik anlamda cezalar yazmak çok kolay bir yöntem, çok kolay; 10 milyon, 30 milyon... "Bütün reklam gelirini keserim, bant genişliğini de daraltırım..." Bant genişliğini de daraltmak İngilizcede "throttling" diye algılanıyor yani boğmak, "Seni boğarım." diyorsun. Boğarsın, evet, güçlü bir ülkesin. Ama bunun bizim ülkemize katkısı ne arkadaşlar? Bunun bu ülkeye katkısı ne olacak? Yani kamuya mal olmuş bizler, tüzel kişilikler, siyasetçiler eleştirilebilirler, bazen birileri haddini aşabilir. Evet, eğer haddini aşıyorsa bunun kuralları vardır ama biraz da toleranslı olmak zorundayız, hepimiz toleranslı olmak zorundayız. Hele de bizler siyasetin içindeysek, Türkiye'nin sorunları için çözümler üretiyorsak daha toleranslı olmak zorundayız ama siz bu tolerans aralıklarını daraltarak toplumu iyice kutuplaştırıyorsunuz, karşı karşıya getiriyorsunuz ve bu teklif ülkemize hiçbir fayda getirmeyecek. Ben özellikle bunu anlatmak istedim.

Gençlerin özellikle internet dünyasıyla ilgili daha duyarlı olduğunu biliyorum. Ben de bunu tarihe not olarak düşürmek istiyorum. Yarın Türkiye'den bir iki sosyal medya platformu -adı ne olursa olsun- çekilirse bu bizim itibarımızı zedeler. Bugün görüyoruz ki dünyayla, diğer ülkelerle olan ilişkilerimizdeki sorunlar ekonomimizi çok ciddi bir şekilde etkiliyor. Milyonlarca gencimiz işsiz, kadına şiddet ülkemizde en üst seviyeye gelmiş durumda, çocuklara taciz ülkemizde konuşuluyor. Bunların olduğu bir ortamda itibarımız zaten gittikçe geriye gidiyor. Sonra bu ülke nasıl yatırımcı çekecek? Sonra bu ülke nasıl turist çekecek? Sonra bu ülke nasıl dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girecek?