KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım.

Tabii ben bu yeni dönemde Plan ve Bütçe Komisyonunun yeni üyesiyim. Daha önceden de 26'ncı Dönemde bir miktar Komisyon üyeliği yapmıştık. Bu yeni yasama yılının da hayırlı ve uğurlu olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim.

Şimdi, tabii, bizde, ülkede bir hastalık var; bir yerde, bir şey çalışmadığı zaman hemen sistem değiştiriyoruz. 1973 yılında program bütçe sistemine geçilmiş fakat uygulama hiçbir şekilde değiştirilmemiş, adı "Program Bütçe Sistemi" olmuş ama eski alışkanlıklarla birtakım şeylere devam edilmiş. Zaman geçti, 2000 yılının başından itibaren bizzat o çalışmalar içerisinde uzman, daire başkanı, genel müdür ve müsteşar yardımcısı olarak bulundum ve bir ihtiyaç hasıl oldu, işte, 5018 sayılı Yasa yapıldı. Hatta onunla aynı anda, program bazlı -buradaki gibi değil, birazdan nasıl olması gerektiğini kendime göre açıklayacağım- bir sisteme de geçilmesi gerektiği o zaman da ifade edildi. 2003 yılında 5018 sayılı Yasa çıktı, işte, bazı maddeleri gecikmeli uygulanmış olmakla birlikte analitik bütçe sistemi 2004'te başladı, 2006'dan itibaren de aslında sistem kâğıt üzerinde, kanuni yürürlük maddeleri açısından baktığımızda tam olarak yürürlüğe girdi. Şimdi, tabii, burada 2006'yı alırsak on dört yıllık bir emek var. Ondan sonra şimdi "Bu analitik bütçe sisteminde de bir kısım sıkıntılar var, bunları tekrar değiştirelim." diye bir teklifle arkadaşlarımız geldi.

Şimdi, burada ihtiyaç nedir? Öteden beri söylediğimiz ihtiyaç... Hükûmet politika dokümanlarında... Nedir politika dokümanı? Kalkınma planı, orta vadeli program, yıllık program... Ha, burada bir şey soralım hemen: Burada bir Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı var, bir de Cumhurbaşkanlığı Programı var. Bu bir yanlışlık mı yoksa yeni bir dokümandan mı... Üst politika dokümanı olarak takdim ediliyor 1'inci maddede. Eğer yanlışsa çok özensiz hazırlanmış, doğruysa da ne olduğunu bilmek isteriz yani Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı var, bir de Cumhurbaşkanlığı Programı var; onu da antrparantez söylüyorum, maddeye gelince yine konuşuruz onu. Orada ya bilmediğimiz, bugüne kadar bilgi verilmeyen yeni bir doküman var ya da yanlışlıkla yazılmış.

Şimdi, bu politika dokümanlarında Hükûmet birtakım şeyler söylüyor, diyor ki mesela: "Ekonomide verimliliği artıracağım." Fakat bunu bütçeleştirmesi gündeme gelince, hakikaten ekonomide verimliliği artırmaya yönelik olarak bir kaynak tahsisi yapılıyor mu yapılmıyor mu, bunu biz aslında şu andaki sistemde göremiyoruz. Bunu önceden de göremiyorduk, şimdiki sistemde de görünmüyor. İhtiyaç bu yani Hükûmetin ortaya politika olarak koyduğu -bunlar tabii sistem uygulamaya girince programlaştırılacak- şeylerle bunu bütçede parasallaştırdığımız zaman bir örtüşme var mı yok mu, bunu biz göremiyoruz. Şimdi, böyle bir ihtiyaç realite. Özellikle tabii Sayın Aksu "Bu Onuncu Plan'da var." deyince bu açıklamayı yapmak durumunda kaldım.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - On birinci.

ERHAN USTA (Samsun) - Onuncu Plan'da da var, On Birinci Plan'da da var. Onuncu Plan'da da biz yazdık bunları, ben teknik koordinasyonunu yaptım Onuncu Plan'ın. Şimdi fakat tabii orada murat ettiğimiz şey böyle bir şey değildi, onu da izah etmek gerekir yani o program bazlı bir sistemin olması demek, fonksiyonel sınıflandırmanın kaldırılması demek değil.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada şunu söyleyeyim: Bir cinayet işleniyor yani 5018 sayılı Yasa'dan da önce var olan, uluslararası bir standart olan, GFS standardı olan fonksiyonel sınıflandırmayı kaldırdığımız zaman, program bazlı sistem hiçbir zaman bunu ikame edecek bir şey değil. Bakın, bunlar ayrı ayrı şeyler. Ayrı ayrı şeyleri yaparken fonksiyonel sınıflandırmayı kaldırıyoruz. Arkadaşlarım -hani herkes aynı şekilde aşina olmayabilir, gerçi burası Plan ve Bütçe Komisyonu olduğu için bileceklerdir- kaldırdığımız şey şu: Mesela, birinci düzeyde fonksiyonel sınıflandırmada ne var? Bir, genel kamu hizmetleri. Bunun altında ikinci, üçüncü, dördüncü alt düzeyler var; savunma hizmetleri, kamu düzeni ve güvenlik hizmetleri, ekonomik işlev ve hizmetler, çevre koruma hizmetleri, iskân ve toplum refah hizmetleri, sağlık hizmetleri, dinlenme, kültür ve din hizmetleri, eğitim hizmetleri, sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetleri. Şimdi, bu açıdan baktığımızda bundan sonra bütçeyi göremeyeceğiz; ne bütçeyi göreceğiz ne harcamalarını göreceğiz. Şimdi, uluslararası standart deniliyor, uluslararası uygulama deniliyor; uluslararası standart bu, bu GFS standardıdır. Yani bugüne kadar yoğrula yoğrula gelmiş bir uluslararası standardı biz sistemin dışına atıyoruz, bu bir cinayettir, lütfen bu cinayeti işlemeyin. Bakın, 5018 sayılı Yasa bir reformdur, önemli bir yasadır. Şimdi şunu söylüyorum, yanlış anlaşılmasın: Evet, program bazlı, program yönüyle bir program "set" edip onun da bütçeleştirilip bütçeleştirilmediğini yapmamız gereken bir şeye ihtiyacımız var ama bunun karşılığında yapmamız gereken şey fonksiyonel sınıflandırmayı kaldırmak değil.

Şimdi, burada gerekçelere bakıyorsunuz. Bence, bir defa -değerli arkadaşlarım tabii alınmasınlar ki zaten alınmayacaklardır üzerlerine, yeni sistemin getirdiği şey bu- eskiden kanun tasarısı olarak gelirdi, şimdi yine Hükûmet kuruluşları hazırlıyor, milletvekili arkadaşlarımız da kanun tekliflerini veriyorlar. Bir defa şurada gerekçe olarak söylenilen şeylerin hepsi orada "program esaslı" ifadesini çıkarın, 5018 için de söylediğimiz gerekçeler yani niye böyle bir sistem... Gerekçe çok yetersiz de, burada söylediğimiz, kurduğumuz bütün cümleler 5018'in gerekçelerine bakın, orada da var. Dolayısıyla, bu gerekçelerle böyle bir şey yapılmaz. Bu gerekçelerle yapılması gereken ihtiyacı söylüyorum: İhtiyaç, politika ile kaynak tahsisi arasında ilişki kurulması ihtiyacı ama bunun için şimdi gelip de bu değişiklikleri yaparak fonksiyonel sınıflandırmadan vazgeçersek çok büyük bir kötülük yapmış oluruz. 5018 öncesine de 5018'e de çok büyük bir kötülük yapmış oluruz.

Tabii şimdi çağdaş birtakım kavramlarla konuşuyoruz; hesap verme, efendim, işte, şeffaflık, şu, bu yani yolsuzluk algı endeksinde bir yılda 13 basamak kötüleşmiş bir Türkiye'de biz birtakım çağdaş kavramlarla konuşmaya çalışıyoruz. Veya "bütçe hakkı" diyoruz "Meclisin bütçe hakkı" diyoruz. Yani Meclisin verdiği ödeneklerin yüzde 10, yüzde 20 aşıldığı, 100 milyar lira üzerinde harcama yapıldığı ve bunun için de Meclise gelinmeyen, Meclise uğramadan bu harcamaların yapıldığı bir ülkede, bunun hesabının sorulamadığı, bunu konuştuğunuz zaman gereksiz şeyleri konuşuyorsunuz algısının yaratıldığı bir ülkede bu kavramların hepsi bize çok lüks maalesef. Bir defa önce bütçeye saygıyı öğrenmek durumunda devleti yönetenler.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Cümle doğru değil Başkanım.

ERHAN USTA (Samsun) - Cümlede bir şey yok, sizin düşünceniz farklıysa söylersiniz.

Şimdi, fonksiyonel sınıflandırma kaldırılıyor dedik. Arkadaşlar, bir defa bundan sonra uluslararası mukayese yapma imkânımız kalmayacak, bakın ve program sınıflandırması bunu ikame edecek bir şey de değil, o yüzden tamamen bundan farklı bir şeyden bahsediyoruz. Şimdi, program sınıflandırması harcamayı daha çok önceden planlamak için yapılır. Yani, işte, az önceki verdiğim örnek veya "Ekonomi rekabet gücü artırılacaktır." diye bir politika ortaya koyuyorsa Hükûmet, efendim, bunun bütçeleştirilmesini görebilmek için... Hakikaten buna para verilmiş mi, verilmemiş mi yoksa o, orada bir laf olarak kalıyor. Yani plandaki ifade ile bütçeler tamamen birbirinden kopuk olabiliyor. Yani bu ihtiyacın giderilmesi lazım. O yüzden, program sınıflandırılması daha çok harcamayı önceden yapmak için ancak fonksiyonel sınıflandırma da aslında gerçekleşmeleri görmek için. Yani en sonunda da yaptığımız -az önceki saydığım- fonksiyonel sınıflandırma bazında nelerin yapıldığını oradan görmek için yapılmıştır.

Şimdi, yani, tabii, burada, bir defa, fonksiyonel sınıflandırmanın kaldırılması meselesiyle bütçenin bütün kodlama sistemi de baştan aşağıya bozulacak. Yani geçmişteki bağlantımız kopacak, efendim, ileriyle bağlantımız olmayacak ve uluslararası standartların tamamen dışına çıkacak bir şey yapacağız.

Şimdi, peki, yapılması gereken şey nedir? Benim düşünceme göre -ben bunu epeyce bir arkadaşla tartıştım, zaten, hakikaten üzerinde uzun yıllar çalıştığımız bir konu- bir defa bu fonksiyonel sınıflandırmaya hiç dokunmamamız lazım, bunu aynen devam ettirmemiz lazım. Fakat ihtiyaç hâlâ ortada durduğu için o zaman yapmamız gereken şey, belki performans programları içerisinde Hükûmetin "set" ettiği programlar... Bunlar "program" "alt program" şeklinde kurumlara göre de dağıtılabilir ama bir program tabii birden fazla kurumu ilgilendirecek. Mesela "rekabet gücü" dediğiniz zaman bu, Ticaret Bakanlığını da ilgilendirecek, Sanayi Bakanlığını da ilgilendirecek. Alt programlar bazında biraz daha kurumsala yaklaştırabiliriz. Programları "set" edelim ve diğer analitik bütçe sistemi içerisinde verdiğimiz kaynakların ne kadarının bu program kapsamında olduğunu orada hesap edelim. Ama buradaki kritik şey şu yani bulmamız gereken şey en sonunda... Şimdi, fonksiyonel sınıflandırmada nasıldı? Üçlü sınıflandırma var: Kurumsal sınıflandırma, ekonomik sınıflandırma ve -finansman tipini saymıyorum- fonksiyonel sınıflandırma. Şimdi, bu 3'ünün her birinde hem kurumsal bazında hem de bütçenin toplamı bazında 100'ü buluyoruz. Yani, işte, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına 100 birim bütçe verildiyse bunları dağıttığımızda, bunların toplamının 100 olması gerekiyor. Bunların şeyi bu çünkü farklı şekillerde bütçeyi dağıtıyoruz. Dünyadaki birçok uygulamada da bu şekilde. En iyi uygulamayı yapan ülkelerden bir tanesi Hollanda'dır, Amerika'daki uygulamalar da bu şekilde. Orada yapmamız gereken şey: Yani biz orada verdiğimiz 100'ün tamamını bulmaya çalışmayalım. Yani Sanayi Bakanlığına 100 verdiysek bu 100'ün tamamının mutlaka bir programla ilişkilendirmek durumunda kalmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Ek süre veriyorum Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, çok gereksiz, aynı zamanda aşırı bir iş yükü doğuracak bir şey ve işin odağını kaybettirecek bize. Yani bir zaman gelecek ki bütün paraların yine, rekabet programı, verimlilik programı, işte, şu programı, bu programı diye -önceki şeyde olduğu gibi- dağıtıldığı bir şeyle karşılaşacağız. Hâlbuki, bizim odağımızın "Hükûmet bu yıl dedi ki: '2023 yılına kadar ekonomide verimliliği şuradan şuraya çıkartacağım. 2021 yılında bu iş için şu kadar kaynak, 2022'de kaynağı biraz daha artıracağım, şu kadar kaynak, 2023'te biraz daha artıracağım, şu kadar tahsis edeceğim.'i, bunları görmemize imkân verecek şekilde ve -orada dediğim gibi- yine, kurum bütçesinde 100'ü bulmadan, tamamını mutlaka oraya dağıtma zorunluluğu hissetmeden böyle bir şey yapmamızın ben çok anlamlı olacağını düşünüyorum. Özetle, performans programı içerisinde bu işi yapabiliriz, yapılması gereken şeyin de bu olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, burada, tabii, biz ne dersek diyelim, bu, kafaya koyulduysa zaten buradan -oylamada da herhangi bir sıkıntı yok, çoğunluk da olduğu için- belki geçirilecek ama en azından şunları söyleyelim: Bir defa, fonksiyonel sınıflandırmanın kaldırılmasının hayati bir hata olduğu buradan bugün geçse de zaman içerisinde anlaşılacak, bizden sonra gelen birileri de bunları tekrar getirmek için burada müzakere edecekler. Ama yine şu eksikleri görüyorum: Bir; bir defa, bu kadar kapsamlı bir değişiklik yapıyorsak bunun bir pilot uygulamasının olması lazım. Bakın, 1973'te sistem değiştirdik, 2003'e geldik, aradan geçmiş otuz yıl, altyapı olmadığı için, uygulama düzgün yapılamadığı için otuz yıl o sistem uygulanamamış, sistemden vazgeçilmiş, başka bir sistem gelmiş. Şimdi, aslında, on altı yıldır, şu anda kullandığımız sistem hakkıyla uygulanıyor mu? Hayır, uygulanmıyor. Zaten burada ciddi sorunlar varken tekrar burada bir değişiklik yapıp başka bir şeye gitmek olmaz. Dolayısıyla bir pilot uygulama yaparak bunları görelim, ihtiyacı görelim, nelerin nasıl yapılabileceğini görelim, kendi kurumsal kapasitelerimizi görelim, bu arada onları geliştirelim.

Şimdi, arkadaşlar, bir defa, bunun temeli veriye ve analize dayanıyor. Kurumlarımızın kapasitesi ortada. Devlette yirmi altı buçuk yıl çalıştım, hepiniz çalıştınız, devleti görüyoruz. Yani kurumsal kapasitemiz son derece zayıf, kurumlarımız veri üretmiyor, dün ürettiğinden daha az veri üreten bir kamu sistemi var bugün. Yani biz Devlet Planlama Teşkilatında yayınladığımız birçok belge bugün kaldırıldı. İşte, burada Strateji ve Bütçe Başkanlığımızdan arkadaşlar var. Yani verinin üretilmediği bir şeyde veriye dayalı bir sistem getireceksiniz, uzmanların kalmadığı, uzmanların şuraya, buraya dağıtıldığı -DPT için örnek verebilirim- 115 uzmanın havuza gönderildiği bir ülkede "Analiz yapacağız." diyeceksiniz, bu işi nasıl yapacaksınız? O yüzden, bir pilot uygulamayla başlanılması bu işin eksiğini giderme açısından son derece güzel olur. Şimdi, bir defa, program bütçenin mevcut takvimiyle bu işi yapmak mümkün değil, burada, takvimde bir değişiklik yapmak gerekecektir.

Sayın Başkanım, maddelerde az konuşurum -isterseniz- yani insicamım bozulmadan hemen şu şeyi bitireyim, en azından önerilerimi sıralama imkânım olsun.

Şimdi, takvimde, baktığımızda "Eylül ayı içerisinde orta vadeli program yayımlanır." deniliyor. Sayın Bakan "orta vadeli program" ismini, hukuki ismini kullanmayı tercih etmiyor ama neyse. Bu, eylül ayında yayımlanması gerekiyor ve ekimi buluyor, yıllardır da böyle maalesef. Ekimi bulan bir orta vadeli programın çıktığı bir ortamda bütçe... Bakın, orta vadeli programın tanımı şudur: Bütçe sürecini başlatan dokümandır. Bütçe sürecini 1 Ekimde başlatıyorsunuz, 17 Ekimde bütçeyi teslim edeceksiniz, bu programlar ne zaman yapılacak, nasıl yapılacak? Sayın Başkan, dolayısıyla -5018'in orijinal hâlinde olduğu gibi- bir defa, bütçe sürecini mutlaka en azından mayıs ayına tekrar geri çevirmemiz lazım, orta vadeli programın çıkarılış tarihi mayıs ayı olması lazım. Vaktim olmadığı için şimdi bunun detaylarına girmek istemiyorum. Yani gerekçeleri, gecikme gerekçeleri farklıydı ama o gerekçelerin de artık ortadan kalmış olması lazım. Ve bir şey daha yapılması lazım: Orta vadeli program ile orta vadeli mali plan, kurumların ayrılığından kaynaklanan suni bir bölünmeydi, artık bu bölünmenin de giderilmesi lazım, tek bir dokuman hâline getirilmesi lazım.

Şimdi, program hedeflerine -madem program yapılacak diyelim ki- ulaşılıp ulaşılmadığını idarenin dışında merkezî olarak kontrol eden, denetleyen bir izleme, değerlendirme ve raporlama biriminin kurulması lazım. Bunun için de uygun yerin ben Cumhurbaşkanlığı olduğunu düşünüyorum, hatta bunu Strateji ve Bütçe Başkanlığının yapması gerekir.

Şimdi, burada Sayıştayın hiçbir bağlantısı yok. Yani biz sistem değiştiriyoruz, Sayıştayla bağlantısı kurulmamış. Hâlbuki, nihayetinde, Sayıştay, kamu harcamalarını denetleyen birim. Bakın, bugün, Sayıştay, 5018'e tam uyum gösteremedi. Eğer biz bunları yapmazsak bu uyum tamamen kopacaktır. Veriye dayalı olması gerekir dedik. Dolayısıyla o zaman daha iyi veri üretmemiz lazım, analiz kapasitemizi mutlaka geliştirmemiz lazım.

Şimdi, benim önerdiğim şekilde böyle bir risk yok ama fonksiyoneli kaldırıp eğer -bu şekilde olduğu gibi- yerine program bazlı yaparsak bu sefer kamu idarelerinde de buna göre bir yapılanma ihtiyacı olacak. Yani, artık, eskiden olduğu gibi Tarım Bakanlığına Tarım Bakanlığı diyemeyiz. Çünkü bunun söylediği şey, bundan sonra "verimlilik bakanlığı" dememiz lazım, "rekabet bakanlığı" filan gibi bir noktaya doğru bu iş gidecektir. Çünkü 1973'te her ne kadar program bütçe sistemine geçemesek bile bakanlık isimlerinde çok olmadı ama bakanlık genel müdürlüklerinin tamamı oradaki alt program olarak ismi konulup uygulamaya geçirilemeyen şeylere dönüştürülmüştü. Eğer, o zaman burada da bu yapılacaksa idari yapılanmayı da bununla birlikte düşünmek lazım. Tabii, ben hiçbir şekilde bunun yapılmasını önermiyorum.

Performans bilgi sistemi, şu anda kaynak tahsis sürecine rehberlik edemiyor, şu andaki sistemde de edemiyor, yeni sistemde de performans bilgilerinin üretimi kadar sürece nasıl dâhil edileceği konusunda da ciddi belirsizlikler var, bunların da gözden geçirilmesi lazım.

Son olarak da bir defa, bakın, strateji birimleri kurduk, strateji birimlerinin iş yükü olağanüstü fazla. Ben eminim ki birçok kurum ne yaptığını bilmeden on altı yıldır bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bir defa, bunların, kurumların içselleştirilmesini de sağlamamız lazım, kurumların ne yaptığını bilmesi lazım. Maliyet analizinin yanı sıra, verinin yanı sıra, maliyet hesaplarını yapacak. O zaman, işte, bir program koyduysa bir programın maliyetinin ortaya çıkartılması lazım, oradan gelen talebe göre tahsisatın yapılması lazım. O zaman maliyet hesaplarını yapacak da altyapının oluşturulması lazım.

Netice itibarıyla, önerim, özetle tekrar söylüyorum: Bu bir ihtiyaçtır ama ihtiyacın bu şekilde karşılanması son derece yanlıştır ve hani, diyoruz ya "Kanunun ruhu ve bunu yapanlar ne düşündü?" diye, eğer Onuncu Plan'a, On Birinci Plan'a atıfta bulunuyorsa, Onuncu Plan'ı yazanların veya 2003'teki, daha önceki çalışmaları yapanların muradı, fonksiyonel sınıflandırmayı kaldırıp bunun yerine onu hiçbir şekilde ikame etmeyecek yeni bir sınıflandırmanın getirilmesi değildir, bunun yapılması gereken yer performans programlarıdır.

Sabrınız için hepinize çok teşekkür ederim.