KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, açıkçası, yapılan açıklamadan ben gerçekten rahatsız oldum. Çünkü mahkemeler karar veriyor, bilim insanları mahkemelerde raporlar sunuyor ve bazı baz istasyonlarının orada faaliyetini sürdürmesi sakıncalı görülüyor ve bundan rahatsız olan operatörler "bunu nasıl aşarız"ın kanun değişikliğini getiriyorlar. Bu gerçekten çok acı verici bir konu.

Değerli arkadaşlar, bakın, şu anda bir coronavirüs salgınıyla karşı karşıyayız. Bir virüs, daha önce MERS ve SARS diye bilinen bir virüs, mutasyona uğramış; bu, insan eliyle yapılmış veya yapılmamış ama bir virüs. Şimdi, virüste bir RNA molekülü var yani ribonükleik asit ve bunun RNA'sı ve DNA'lar... Aslında insan hücreleri -bütün canlı hücreleri de dâhil olmak üzere- bazı mutajenlerle yani onun DNA'sını, RNA'sını değişime uğratacak ajanlarla, etkenlerle mutasyona uğrayabiliyorlar. Yani corona virüsünün de mutasyona uğramış olmasının ihtimali veya bundan sonra uğrama ihtimalinin en önemli mutajenlerinden bir tanesi, kimyasal ve fiziksel mutajenlerden bir tanesi elektromanyetik ışınımlardır, elektromanyetik alan ve elektromanyetik radyasyondur. Dolayısıyla, bu etkiyi yani doğrudan DNA üzerinde etki yaratan bu konuyu görmezlikten gelip, vurdumduymaz davranıp "Operatörler diledikleri gibi para kazansınlar, diledikleri yerde baz istasyonları yapsınlar; hiçbir kanun bunu engellemesin." yaklaşımı son derece sakıncalı, sakat bir yaklaşım. Bakın, değerli arkadaşlar, bir hocamız -ismini de vereyim, Selim Şeker Hocamız- 5G için, hücre büyümesine ve organlara etki ederek kanserlerin artmasına neden olacağını, bağışıklık sisteminde, biyolojik işlevlerde kaçınılmaz etkiler yaratacağını ve ısısal etkisinin de gözlerde hasar oluşturacağını; insan sağlığına ve çevreye, sadece insanlarda değil bütün canlı organizmalarda nasıl etki yaratabileceğini söylüyor. Şimdi, baz istasyonları böyle bir tartışma konusuyken ve 5G'nin bugünkü 4,5 G'den binlerce, on binlerce kat, çok daha fazla elektromanyetik alan ve radyasyon etkisi yarattığı da göz önüne alındığında...

Ve ayrıca, mesela, Anayasa Mahkemesinin bir kararı var, bu karara göre, haberleşme istasyonlarının imar mevzuatına göre yapı niteliğinde olduğuna dair. Ben belediye başkanlığı yaptım, bu mahkeme kararı çıktıktan hemen sonra, binaların çatısında yapılmış, yapı nitelikli bütün şeylere mühür vurdum. Tabii ki ruhsat almamış, imara aykırı, dolayısıyla imara aykırı bu uygulamaların ortadan kaldırılması belediyenin asli görevi. Danıştayın bir kararı var, Temmuz 2019'da yani bir yıl önce alınmış bir Danıştay kararı diyor ki: "Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nin 62'nci maddesinin (1)'inci, (2)'nci ve (3)'üncü fıkralarının yürütmesini durduruyorum." Yani "Yapı ruhsatı alınmalı, imar planı kararı alınmalı." diyor Danıştay ve Danıştay, Anayasa'ya ve İmar Kanunu'na açık bir şekilde aykırılık olduğunu gerekçe göstererek Temmuz 2019'da böyle bir karar alıyor. Bütün bu hukuki düzenlemeler, Anayasa'nın insan ve çevre sağlığı konusundaki temel hakları koruyan, kollayan düzenlemeleri bir yana; bunları yok sayan, bunları bir kenara ittirip atan bir kanun değişikliği, düzenleme geliyor karşımıza.

Bakın, ne kadar sakat şeyler var: Mesela "15 metreden yüksek kule ve direkler 1/1.000 ölçekli uygulama imar planlarında alan fonksiyonu tahdidi olmaksızın ve herhangi bir bedel, ücret, harç alınmaksızın gösterilir." Ne demek ya, alan tahdidi... Ya, arkeolojik sit alanıdır, tarım alanıdır yani kanunla korunan alanlar var, toprak koruma kurullarının kararlarını gerektiren alanlar var. Yani bu tahdidi reddediyor, alan fonksiyonu tahdidini kaldırıyor. "Dilediğim her yere yaparım, bunu da 1/1.000 ölçekli imar planına koyacaksın." diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Biz nasıl bir hukuk devletiyiz? Anayasa'nın çok temel şeylerini nasıl böyle kanunla aşmaya çalışırız? Yine diyor ki: "1/1.000 ölçekli uygulama imar planlarında gösterilen bu kule ve direkler ve bunlara ait zorunlu altyapı unsurları için ruhsat alınır ama herhangi bir proje veya belge istenmez." Peki, buna ruhsat verilirken bu elektromanyetik şiddetin, alanın, radyasyonun insan ve çevre sağlığına etkileriyle ilgili bir belge isteyemeyecek miyiz? Diyor ki mesela: "1/1.000 ölçekli uygulama imar planlarında gösterilmeyen ve yüksekliği 15 metreden fazla olmayan, statik bakımdan sakınca olmadığına dair inşaat mühendislerince hazırlanacak raporun sunulması..." Yani "Statik bakımdan sakınca yoktur." diyecek bir inşaat mühendisi, iş bitecek. "Fennî mesuliyetin üstlenilmesi..."

Yine, 10'uncu maddenin (4)'üncü fıkrasında diyor ki: "Yapı ve binalarda kule ve direkler ile bunlara ait zorunlu altyapı unsurları; yüksekliği 10 metreden az olmak, statik ve elektrik bakımından sakınca olmadığına dair inşaat ve elektrik/elektronik mühendislerince hazırlanacak rapor ile bu meslek mensuplarınca fenni mesuliyetin üstlenildiğine dair taahhütname..." Yani bu raporda "Fennî mesuliyeti biz üstleniyoruz." diye taahhütname verecekler; yaşamın riske atılması hususunda nasıl bir taahhütname olacak? Oradaki insanların hayatını riske atmanın taahhütnamesi mi olur değerli arkadaşlar? Burada da yine, bütün bu konularla ilgili, belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları da Belediye Kanunu'ndan gelen yetkileri de baypas ediliyor. Bakın, tüylerim diken diken oluyor "

Her tür elektronik haberleşme cihazları ile bu cihazların teknik donanım ve bileşenleri izin veya ruhsata tabi değildir." diyor arkadaşlar. Yahu, nasıl olur? Dibimize, kafamızın, kulağımızın dibine, yaşam alanımızın dibine gelecek birisi, bir elektronik haberleşme cihazı koyacak, bir teknik donanım koyacak, bunun bileşenleri izin ve ruhsata tabi olmayacak.

Son olarak şunu da söylemek istiyorum, bakın, diyor ki: "Elektronik haberleşme cihazları ile teknik donanımlarında..." Bir donanım kuracaklar, onun güvenliğiyle ve etkileri konusunda bir ölçüm yapılacak, sonra da ona ilave yapılacak ama diyor ki: "...teknoloji değişikliği, ilavesi veya revizyon yapılması durumunda bu hususlar için ayrıca proje veya rapor düzenlenmez." Yani 1 etki yaratan bir şey konulacak, onu 100 etki yaratana dönüştürecek ama o 100 etki farkının raporunu istemeyeceksin! Böyle sakıncalı bir şey olabilir mi?

Bir de ayrıca "Büyükşehir belediyelerinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının yer seçim belgesi için belirlediği ücretin dört katını, diğer yerlerde iki katını geçemez." diyor, buna da bir sınır getirilmiş. Neden sınır getiriliyor? Şirket daha çok kâr etsin diye herhâlde. Yani bu kanun maddeleri tamamen "Operatörlerin, şirketlerin önündeki Danıştay kararlarını, mahkeme kararlarını nasıl aşarız?"ı "Bu şirketlere nasıl daha çok kâr ettiririz?"i ve 5G teknolojisi gündeme yakında gelecek, bununla ilgili birçok engeli ortadan kaldırmayı amaçlayan bir düzenleme. İmar mevzuatı her şekilde baypas edilmeye çalışılıyor. "2/7/2004 ile 1/10/2009 tarihleri arasında kurulmuş olan elektronik haberleşme istasyonlarının kurulumuna mahsus yapılmış kule ve direkler için izin veya ruhsat aranmaz." deniliyor. Nedir bu ayrıcalıklar değerli arkadaşlar ya? Ve "Başkaca herhangi bir belge aranmaz." diyor. En sonunda da "

Ek 8 inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan elektronik haberleşme istasyonlarının kurulumuna mahsus kule ve direkler için 32 nci ve 42 nci maddeler uyarınca alınmış tüm idari yaptırım kararları -yani hem yıkım hem para cezası- iptal edilmiş sayılır ve yıkım kararları uygulanmaz." İptal ediyor ve geriye dönük bütün alınmış kararları da ortadan kaldırıyor.

Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Devletimize nasıl güveneceğiz? Devletimiz böyle kanunlar çıkarırsa halkımız, vatandaşımız, yurttaşımız kendini nasıl güvende hissedecek? Güven duyacağı bir devlet olsun diyorum. Bu teklifin bu maddelerini kesinlikle reddediyorum ve çıkarılmalarını özellikle talep ediyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.