| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/3133) esas numaralı Türkiye Çevre Ajansının Kurulmasıyla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .10.2020 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Merhabalar arkadaşlar.
Şimdi, ben de bu Komisyonun üyesiyim, iki yıldır 3 defa toplandık; ilki bir tanışma toplantısıydı ve maalesef kısa bitti, önümüze hedefler koyacaktık. Bu arada ne oldu? Bu arada, sağ olsun, iktidarın aslında üstün çabalarıyla Türkiye'de çok ciddi bir ekoloji hareketi başladı ve bir sürü ilimizde, bir sürü bölgede muhtelif platformlar kuruldu, ekoloji birlikleri kuruldu ve halk, artık gerçekten -yaşam alanları o kadar talan edilmiş durumdaki- her yerde buna müdahil olmaya çalışıyor. Biz bugün burada gerçekten çok önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz, bunun geldiğimiz aşama itibarıyla birazdan kendi açımdan önemli gördüğüm yerlerine değineceğim. Böyle bir teklifi, bundan sonra ülkenin geleceğini belirleyecek bir teklifi biz bu bileşenle görüşüyoruz. Şimdi, hani zarf mazruf mevzusu; kimle görüşüyorsanız onun içeriğini belirler, bu şekil değildir. Burada sermaye örgütlerinin hepsi var ama yaşamını ortaya koyarak ekoloji mücadelesi veren örgütlerimiz yok. Mühendis örgütlerimiz yok, TMMOB yok, şehir plancılarımız yok, çevre örgütlerimiz, Çevre Mühendisleri Odamız yok ve bunlar dile getirildiğinde maalesef dendi ki: "Evet, bunlardan da görüş aldık." E, siz görüş almış olabilirsiniz -ne kadar aldığınızı bilmiyorum- "Güvenin bize." deyip de onay mı verelim yoksa biz de onlarla birlikte, bu ülkenin geleceğini belirleyecek bir teklif üzerine birlikte mi tartışalım; öncelikle bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Onun dışında, valla birkaç madde var bence, onun dışında hepsine muhalifiz. Özellikle de başlık zaten içeriği belirlemiş: "Çevre Ajansının Kurulmasına Dair Kanun Teklifi"
Şimdi, bakıyoruz, niye bu dönemde böyle bir ajans öneriliyor? Aynı anda Meclise gelen diğer tekliflere bakalım: Elektrik enerjisi vesaire diye gelen, tamamen maden alanlarına dair düzenleme yapan teklif var, bütçenin içeriğini belirleyecek, şeklini belirleyecek bir yasa teklifi şu an Genel Kurulda tartışılıyor ve burada da biz bunu tartışıyoruz. Bunların hepsinin bir bütünün parçaları olduğunu en azından ben kendi adıma samimiyetle söylemek istiyorum burada. Bu, muhalefet etmek adına söylediğim bir şey değil. Bunların hepsinin tek bir çıkar çevresinin çıkarlarını koruyacak teklifler olduğunu görüyoruz.
Şimdi "Çevre siyaset üstü." deniyor ama hayır, çevre siyasetin tam da kendisi. Bakın, yıllardır karşı çıktığımız HES'lerin sonucunda her yıl mutlaka bir selle karşılaşıyoruz ve insanların yaşamını kaybettiği, mal varlıklarını kaybettiği sellerle karşılaşıyoruz Karadeniz'de. HES'ler oldu, RES'ler oldu, kıyı doldurmaları oldu; doğal zenginlikleriyle övündüğümüz bir ülkeyi ne hâle getirdiğinizi gelin birlikte gezerek görelim, bütün alanlarını. Şimdi gelinen noktada artık yer üstü bitti, iktidarın yer altına dönük talan projeleri var. Bu yasa da bunun önünü açmaya ve bunun şeklini, içeriğini belirlemeye dönük bir teklif bence.
Burada "Çevre Ajansı" deniyor. Çevre ajansıyla özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yani halk adına kamu kurumlarının bir yetki devri söz konusu. Kime devrediliyor -bizim onayımız isteniyor burada- kime devrediliyor? Bakıyorsunuz, burada 7 kişilik bir yönetim kurulundan bahsediliyor, 11 kişilik bir danışma kurulundan bahsediliyor. 11 kişilik danışma kuruluna kimlerin katılacağı sayılmış ama yönetim kurulunda kimlerin olacağı sayılmamış. Ben şöyle görüyorum bunu: Sermayeyle birlikte artık bir yönetim oluşturuluyor yani iktidar, yönetimini sermayeyle birlikte paylaşıyor. Burada bu kadar yıldır yağma ve talan projelerine imza atmış ve hani halkın anasına küfrederek herkes tarafından görülen bir tepki almış Cengiz'in, Kolin'in, Limak'ın bu yönetim kurulunda olmayacağının garantisi var mı mesela?
Onun dışında, hem yetki devri var -zaten hocam açıkladı, Anayasa'ya aykırılık konusunda söylediği her şeye katılıyoruz- hem de bu ajansın faaliyetlerinin -ki bu ajansın gelirlerine baktığınızda şartlı ve şartsız bağış alma yetkisi de veriliyor kendisine- nasıl denetleneceğine dair bir düzenleme ben kendi adıma göremedim burada. Yani Kızılay gibi bir vakayla karşılaşacak mıyız bu ajansın çalışmaları sırasında. Yani o şartlı-şartsız bağışlarla muhtelif tarikatlara, cemaatlere bu bağışların gitmeyeceğinin garantisi var mı ya da bu paraya bu ajans niye ihtiyaç duyar?
Onun dışında, halkın demokratik katılımını sağlama adına konulmuş, yıllardır da bu konuda savunulmuş ÇED toplantılarının tamamen kaldırılması söz konusu bu tasarıyla.
Onun dışında, otoparklar, belediyeler... Defalarca söylendi, tekrar etmeyeceğim ama gördüğüm şey, iktidarın kaybettiği belediyelerin gelirlerine el koyma adına yaptığı birtakım düzenlemeler var burada. Onun dışındakinin hepsinin konusunda anlaşabiliriz. Otururuz, konuşuruz bu yasa teklifinin bu hâliyle bu Komisyondan geçmesi hem Anayasa'ya aykırı hem de halkın ve doğanın çıkarlarına aykırı olur ve bu yanlıştan dönmek bu Komisyonun iradesindedir. Hocam çok güzel söyledi, yurtsever olmaktan bahsetti. Evet, bu ülkede yurtsever olmak ülkenin doğasına, ülkenin halkına sahip çıkmak demektir. Tarihî ve doğal güzelliklerine, varlıklarına, zenginliklerine sahip çıkmak demektir. Ben, burada herkesi bu göreve hep birlikte sahip çıkmaya ve altına girmeye çağırıyorum.