KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım ve Sayın Bakan Yardımcım, ilgili bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Kadim Bey, kendini de bir tanıt, bir tanıyalım seni.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet, Sayın Başkan tanıttı. Ben de aranıza hoş geldim.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - İsmen tanıttık biz sizi, Tokat Milletvekili olduğunuzu söyledik. Sayın Tarhan'ın teklifine katılıyoruz oy birliğiyle.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Peki.

Aslen eğitimci, ticaretle uğraşmış, 12 Eylülde birçok insan gibi mesleğine veda etmiş bir arkadaşınızım. Birinci dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda katkı sundum, şimdi de idari görevimizden sonra tekrar Komisyona girdim.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - İdare amirliğimizi yaptı Sayın Durmaz, biliyorsunuz.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Tabii, yeni komisyona gelince Plan ve Bütçeden de farklı bir şeylerin burada olmadığını gördüm. Burada da böyle mini torbaların olduğunu gördüm. Bugün de yine Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 3065, 3213, 4646, 4734, 5346, 5686, 6360, 6446 sayılı Kanunları içeren, 46 maddeden oluşan bir komisyon torbasıyla huzurunuzdayız.

Sayın Başkanım ve değerli milletvekili arkadaşlar, tabii, sunan arkadaşlarımızın tekliflerine şöyle bir bakar bakmaz ilk gözümüze çarpan ilk cümleler şöyle başlıyor: "Bu tasarı, enerji alanında dışa bağımlılığın azalması, bölgesel ve küresel etkinliğin artırılması için millî enerji ve millî maden stratejimiz göz önünde bulundurularak enerjinin tüketiciye sürekli, sürdürülebilir, çevreyle uyumlu, kaliteli, güvenli ve en düşük maliyetlerde enerji üretimini ve enerji israfını da önleyecek, doğaya dost, enerji üretimi yapılacak." Bu niyet ve muratla sunulmuş. Ne yazık ki gerekçeyle uyumlu değişiklikleri birinci sayfadan sonra ilerleyince de göremiyoruz. Ne doğaya ne halka yarar sağlayacak, tüketiciye ucuz enerji sağlayacak düzenleme olmadığını da görüyoruz. Burada o kadar arkadaşımızın keşke zamanları olsaydı, bu yasa da bir ay sonra gelseydi, tek tek değerli görüşlerini de katarak, çalışıp bir yasa sunmuş olsalardı, yüce Meclisin saygınlığına saygınlık... O alanda da gerçekten ülkemiz insanının hayrına olan birçok değişiklikler yapılacaktı ve bakın, bu şeyle ilgili Sayın Başkanımız açarken bir arkadaşımız, ne güzel "Destek bulduk." diyor.

Sayın Başkanım, ben size söyleyeyim: Buradaki maddelerden 6'ncı maddeye Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aynen katılıyor. 8'e, 14'e, 15'e, 16'ya, 17'ye, 18'e, 20'e, 21'e, 23'e, 24'e, 25'e, 28'den 34'e kadar, 36'ya, 37'ye, 38'e, 39'a, 41'e, 42'e, 43'e katılıyoruz ama bunun dışında gerek bu ülkenin geleceği gerekse kamu yararı açısından bazı önergelerle sizin bu çalışmanızın eksiklerini gücümüz ölçüsünde toparlayıp katkı sunacağımız kıymetli önerilerimiz var.

Biliyorsunuz, siz iktidar olabilirsiniz ama ülke sizin değil, ülke 83 milyonun ve borçlu olduğumuz bizden sonraki nesillerin. Norveç'te bir bakan, Varlık Fonunun Norveç'te çıkarılışını açıklarken şöyle bir sunum yapmıştı, benim de dikkatimi çekti: "Dünyaya petrol lazım, bizim Kuzey Denizi'mizde de petrol zenginliğimiz var. Hırsımıza kapıldık, biraz daha euro, biraz daha dolar deyip buradan fazla petrol çıkardık, sattık, para kazandık ama akşam evimize gidip, elimizi vicdanımıza koyup düşündüğümüz zaman çıkardığımız bu petrolün, bu yer altı zenginliğinin sade bizim değil bizden sonraki nesillerin de hakkının olduğunu düşündük ve ne yaptık? Varlık Fonumuzu kurduk, yarın onlar dara düştüklerinde ellerinin altında bir servet, bir birikim, bir para olsun dedik." Tabii, bunu ülkemize getiriyorum, biz olmayan paralarla Varlık Fonunu kurduk, bu ülkenin de köklü kurum ve kuruluşlarını da oraya verip dünyadaki farklı finans kurum ve kuruluşlarından ülkemizde kullanmak üzere paralar aldık. Şimdi, bu yasa, bu dünyadaki yaşanmışlığı, ülkemizde de enerjide dışa bağımlılığı göz önüne aldığınızda, bir değil, aynen terzi gibi 40 kere düşünmemizi, ortak aklı da yakalamamız gerektiğini bize öğütlüyor. Bu anlamda, bu yasa teklifinde bazı maddeleri çekip, bazılarında da muhalefeti dinleyerek bu değişiklikleri yaparsanız evinize gittiğiniz zaman çocuğunuzdan ve torunlarınızdan mutlaka övgü dolu sözler alacağınıza ben yürekten inanıyorum.

"Yenilenebilir enerji" adı altında doğamızı talan eden birçok projeleri ülkemizde yaşıyoruz. Benim de seçim bölgem Tokat. Tokat'ta da Çekerek Irmağı'nda, Kelkit Vadisi'nde, Tozanlı'da, o yemyeşil Niksar'ın Çanakçı Deresi'nde, birçok yerde doğayı talan eden onlarca projelere ÇED konusunda yeteri kadar hassas olmadan onay verdiğimizi bu ülkede bilmeyen yok, ben Tokat'ı söyledim, arkadaşların gözlerine bakıyorum, herkes "Benim ilimde de, benim ilimde de." diyor ve bunlar devam ediyor. ÇED olumsuz raporuna rağmen projeleri yürütmeye engel olacak hiçbir yaptırım ve duruş da yasalara rağmen sergilemediniz. Şimdi, çıkmış "Doğaya dost enerji stratejisi" diyor ve değerli milletvekillerimize çok güzel sunumlar yapıyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım, benim bölgemden size şöyle biraz resimler göstereyim. Burası Kelkit Vadisi değerli arkadaşlar, buradan girildi bu projelerle. Bakın arkadaşlar, buradaki HES'lerin yarattığı doğa tahribatı.

Sayın Bakan Yardımcım, uzak değil değil mi, görebiliyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Görüyoruz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - HES'ler neden yaratıyor böyle bir şey?

KADİM DURMAZ (Tokat) - Hayır, hayır, üzeri gökyüzü, altı dağın yüzündeki ormanlar alınmış, HES yapılan bir bölge.

Sayın Bakan Yardımcım, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri; bir başka bölgede ve bu işi yapanlar o kadar güzel planlıyor ki arkadaşlar, okullara gidiyorlar, masum öğrenciler ve Millî Eğitimle konuşup diyorlar ki: "Biz size yardımcı olalım, o bölgeye bir hatıra ormanı yapalım." O çocuklarımıza, o güzel duygularla bunların tahrip ettiği doğayı önden kapatacak şekilde tabelaları diktirip okullara da hatıra ormanları yaptırılıyor. Yine bir hatıra ormanı daha... İşte, vadilerin ne hâle geldiği burada. Yine az önceki gördüğünüz, dünyada endemik bitki yapısıyla sayılı ve korunması gereken vadilerden olan Kelkit Vadisi arkadaşlar burası.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Şurası doğal kaya ama Kadim Bey.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Efendim...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Doğal bir kaya burası.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Altına bakın, altına.

Buyurun -Sayın Başkanım, Sayın Bakan Yardımcımız da görüyor- bu da "O doğal gibi." dediğiniz bölgelerin önceki hâli arkadaşlar. Bazen, örnekleri verirken "Nereden nereye." diyoruz ya, işte nereden nereye getirmişiz gördüğünüz gibi ve bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

AK PARTİ iktidarıyla âdeta rutin hâle gelen torba yasa uygulamasının sorunlarını defalarca dile getirdik. Bu yöntemlerle kanun yapmada AK PARTİ Grubunun önemli zaaflarının olduğu ortada. Kuşkusuz değişen dünyada kanun ve yasaların da çağın gereklerine göre uygun olması beklenir. Gelişen dünyada doğa ve çevreye, gelecek nesillere karşı, dünyamıza karşı sorumluluk hızla artarken kötü kullandığınız ülke kaynakları sonucu, tıkanmadan kaynaklı, bu ülkenin yerinin altında, üstünde neyi varsa kısa sürede böyle tutunabilme adına kullanmayı hedefliyorsunuz ama bu sonuç, kurtuluş sonucu değil.

Mesela, Elektrik Piyasası Kanunu son yedi yılda tam 9 kez -Sayın Bakan Yardımcım, eksiğim varsa tamamlayın- Yenilenebilir Enerji Kanunu ise son on beş yılda 5 kez değiştirilmiş. Her değişiklik yeterince tartışılıyor mu? Hayır. Komisyonlardan Genel Kurula kadar siyasi ve toplumsal bir uzlaşı arayışımız var mı? Yok. Sivil toplum örgütlerinin, konuya hâkim derneklerin, kurum ve kuruluşların görüşleri dikkate alınıyor mu? Maalesef... Yapılan her bir değişikliğin Karadeniz'de artan sel felaketlerine ya da kentlerde artan hava kirliliğine etkilerini konuşuyor muyuz buralarda? Hiç konuşmuyoruz. İşte, belki bu yüzden neredeyse her yıl değişiklik yapma ihtiyacını da buradan duyuyoruz. Siyasi ve toplumsal bir uzlaşma zemininde doğmayan her kanun, işin başında sakat doğmuş demektir değerli arkadaşlar.

Elimizdeki torba kanunun bütününü ele alırsak tek bir cümleyle şunu söyleyebiliriz: Bu teklif, bütünüyle enerji ve maden şirketlerine daha fazla imtiyaz, halka daha yüklü fatura anlamında bir teklif diyebiliriz. Bu teklifin, bir yandan AK PARTİ iktidarının halkın beklenti ve isteklerini görmezden geldiğini, diğer yandan ise tabii varlıklarımızın sınırsız talanı anlamına geldiğini üzülerek ifade etmek zorundayız. Bu yaklaşım her şeyden önce iktidarın kime ve nasıl hizmet ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Teklifin gerekçesi de açıkça söylüyor zaten, "Buradaki düzenlemeler özel sektörün yatırımlarını sağlıklı ve hızlı yaparak para kazanmasını önceliyor." diyor. Bu anlamda önümüzdeki teklif, iktidarın salt sermaye sınıfını gözeten sınıflar tercihinin dışa vurumundan başka bir şey de değildir.

Bakınız, madenle ilgili belli şirketlere adrese teslim vergi ve ruhsat izni avantajları, belli madenler için kira, irtifa hakkı, kullanma izinlerinde indirim hakkı tanınırken maden şirketleri açıkça kollanmaktadır. Manisa Soma'da sekiz yıldır tazminatları ödenmeyen Uyar Madencilik işçilerinin haklarını almaları için hiçbir hareketi yok yüce Meclisin. Ermenek'te Cenne ve Seba maden ocağında on üç aydır maaşlarını alamayan işçilerin feryadını bu yüce Meclisin duyduğu yok, yok ama "Madencinin fıtratında kan da var, ölüm de var." diyebilecek kadar da olayın vahametini görmüyoruz. Soma'da on bir yıl önce kömür madeninde dinamit patlaması sırasında meydana gelen kazada Ali Kandemir 2 gözünü, İdris Sarıkaya da 2 ayağını kaybetti. 2 işçinin, madenin sahibi olan Uyar ailesine ait firmaya açtıkları davada İdris Sarıkaya 125 bin Türk lirası, Ali Kandemir ise 1 milyon 76 bin Türk lirası tazminat almaya hak kazandı ancak 2 madenci de şirketin sürekli isim değiştirmesi nedeniyle bugüne kadar tazminatlarını alamadı ama yüce Meclis bu konuda da bir hamle yaptı ve bunların önünü tıkayan, işte o kana ve gözyaşına mahkûm edilen insanların acılarını görmezden gelmektedir. Teklifte bu haksızlığı değiştirmek için bir madde var mı? Yok. Maden şirketleri her hukuksuzluktan kolayca sıyrılıyor mu ülkemizde? Evet. Çünkü defalarca değişen kanunlarımızla biz bunları bir nevi koruma altına da o emeklerimizle, imzalarımızla, onayımızla alıyoruz. Bugün bu teklifte maden şirketleri bu kadar korunacaksa hakları gasbedilen maden işçileri için de bir şeyler yapmak boynumuzun da borcudur diye düşünüyoruz değerli arkadaşlar. Şirketlere cennet, madenciye cehennem yaratan hiçbir düzenlemeyi, onun içerisindeki cımbızlanmış maddeleri de kabul etmiyoruz.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepimiz vatandaşın, sanayicinin, sulama yapan çiftçinin en ciddi fatura kalemlerinden birinin enerji olduğunu biliyoruz ama bu noktada da enerji maliyetlerini ucuza getirebilme adına verdiğimiz kamu teşviklerinin -bu ülkenin pandemi sürecinde de görüldü ki- üretim noktasında, tarımsal üretim noktasında hiçbir kaynağının bunları ucuzlatıcı, üretimi teşvik edici enerji ucuzluğunu da göremiyoruz. Diğer yandan, devlet bütçesinden bazı firmalara sağlanan destek, muafiyet, süre uzatımı kararları ise zengini biraz daha zengin, yoksulu ise sefalete mahkûm eden anlayışta ısrarın bir tezahürüdür.

Bu teklifte, bir yandan elektrik abonelerine işkence gibi uygulanan kayıp kaçak bedeli 2025'e kadar uzatılıyor, yetmezmiş gibi de Sayın Cumhurbaşkanına 2030'a kadar ek süre uzatma hakkı veriyor. Yıllardır kronik bir haksızlık hâlini alan kayıp kaçak bedelinin vatandaşa yansıtılması uygulaması yasal hâle büründürülmeye devam ediliyor. Hatırlatmakta yarar var, her kanun hakkı gözetmeyebilir. İşte tam da bu noktada Parlamentonun çıkardığı yasalar ülkesine saygınlık kazandıracakken çabuklaştırma gerekçesiyle kamu yaranının tespitine dair tüm mekanizmaları ortadan elimizle kaldırıyoruz. Evet, bir yanda yandaşlar, kısa sürede para kazanmak isteyen holdingler; diğer yanda da yoksulluğa mahkûm edilen bu ülkenin yurttaşları var. Hani "3Y'yi bitireceğiz." diyorduk ya; yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluklar. Arkadaşlar, 3 Kasım 2002'de bu ülkeyi devraldığınızda yoksul olup o fondan evinin geçimine katkı alan yurttaş sayısı 2 milyon 850 bin idi; bugün geldiğimiz noktada yaklaşık 12 milyon 800 bine çıkmış. Demek ki buradan şu çıkıyor: Bu insanları üretimden, doğduğu topraklardan koparıp, metropol kentlere depo edip, yoksulluğu yaşatıp buradaki yoksulluktan oy devşirip iktidarı sürdürmeyi hedeflemişiz. Eğer ortak aklı dinlemiş olsa idik, eğer bu ülkede kalkınmışlığı ve üretimi Anadolu'nun her yöresine planlı bir şekilde cumhuriyetin kurulduğu gibi yaymış olsa idik sanıyorum bunların birçoğunu da bugün konuşmazdık. Ve bakın, iktidarı devraldığınız gün bu ülkenin nüfusu 65 milyondu, yaklaşık üçte 1'i, 21 milyon 500 bini köyde yaşıyor, üretiyor, yaşamını sürdürüyordu.

Arkadaşlar, üretim çok önemli ve çok özel bir şey. Bir aileyi, pancar eken bir aileyi, tütün eken bir aileyi küstürdüğünüz anda bir tek kişiyi değil, 5 kişilik, 6 kişilik, 7 kişilik bir aileyi yerinden yurdundun ediyorsunuz, metropol kentlerdeki bu insanların ülkemize maliyeti de daha fazla oluyor. O açıdan, biz bu yasaları gözetirken evet, sermaye sahiplerini de gözeteceğiz, tıpkı sosyal demokrasinin emek ile sermayeyi uzlaştırdığı gibi biz de burada uzlaşarak, ortak akılla, maddelere geçildiğinde de vereceğimiz önergelerin Sayın Başkanımızın, sayın bakan yardımcılarımızın, iktidar ve ortağı milletvekillerinin de ortak anlayışıyla bazı düzeltmeleri yaparak ülkemiz yurttaşlarının, 83 milyonun hayrına dönüştüreceğimize olan umudumu da işin başında peşin söyleyeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; bakınız, sadece 2019 yılında faturasını ödeyemeyen 4 milyon yurttaşın elektriği kesildi. On dokuz yıllık iktidarınızda milyonlarca teşvik verdiniz ama ne acı ki elektrikte bırakınız ucuzlamayı, hiç değilse bir yıl rakamları korumayı bir türlü başaramadınız. Demek ki izlediğiniz yol ve yöntem yanlış. Hani atalarımızın da bir sözü vardır "Yanlıştan dönmek de erdemdir." diyor, gelin bu yanlışlardan dönelim, birazcık muhalefetin sesine de kulak verelim. 2019 yılında 3 kez zamlanan elektrik bedelleri bir önceki yıla göre neredeyse yüzde 50'den fazla zamlanmış oldu. Ülkede adı konulmayan derin bir ekonomik krizin yaşandığını hepimiz biliyoruz. Kurumlar zapturapt altına alınsa da yılların kurumlarının veri güvenliği zedelense de evine ekmek dahi götüremeyen binlerce yurttaşın olduğu gerçeği de ortadadır. Zam üstüne zam yapılarak gönderilen faturalar ve doğal olarak ödenemeyen, icraya giden dosyalar. Hâl böyleyken kaçak bedelleriyle yoksul halkın sırtına daha çok yük olan bindirmelerin vicdani hiçbir açıklaması da olamaz.

Çiftçilerimizin mesken kullanıcılarından daha yüksek oranlarda elektriği kullandığını hepimiz biliyoruz. Mesken aboneleri fon, pay ve vergi dâhil 69,5; çiftçilerimiz ise 80,88 kuruş ödeyerek mesken abonelerine göre yüzde 14 daha pahalı elektrik kullanmaktadır. Ayrıca yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV ödeyen çiftçiler elektrik borçları nedeniyle icralık ve o güzelim topraklarından göçmek durumundadır. Şimdi bu teklifle, elektrik şirketlerine, maden şirketlerine yeni imtiyazlar tanınırken halk için neden bir tek adım dahi atmadığınızı sormak ve bunun da açıklamasını beklemek en doğal hakkımızdır diyorum. Devletin görevi, kayıp kaçaklarla etkin mücadeleyi yürütmek, gelişen teknolojinin anında bu anlamda da ülkemize naklinin sağlanmasını denetlemektir. Oysa Sayıştay raporlarında da gördük ki EPDK'nin kestiği cezaların tahsilini bile yapamamış ya da bilerek yapmamış bir anlayış on dokuz yıldır iktidardadır. Geçmişten beri 3 milyar 850 milyon TL'ye yakın ceza kesilmiş, tahsilat oranı ise Sayın Bakan Yardımcım, sadece yüzde 4'tür. Faturasını birkaç gün geciktiren vatandaşın elektriği, suyu anında kesilirken devletin milyarlarca liralık ceza tahsilatının gerçekleştirilmemiş olması akıl alır gibi bir davranış değildir. Sayıştay, kurum ve yaptırımlarının sonuca ulaşmadığını bu raporlarında da söylemektedir. Yani EPDK göstermelik ceza kesiyor, nasılsa cezalar halkın faturalarından kesiliyor, almadığınız cezaları halktan tahsil etmeyi alışkanlık hâline getiriyorsunuz.

Yine, Sayıştay raporlarında elektrik dağıtım şirketlerinin talebi doğrultusunda TEİAŞ tarafından tesis edilen trafo merkezlerinin atıl kaldığı, gereksiz yere yatırım yapıldığı raporlanmış, yeni trafo merkezlerinden dağıtım şirketlerinin sınırlı düzeyde yük aldıkları da tespit edilmiştir. Dağıtım şirketleri yeni trafo merkezleri yatırımlarına koordine olmadıkları için kamu zararı artmaya devam ediyor. Görüyorsunuz, nereden baksan kamuya zarar, nereden baksak halka da zarar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 37'nci maddesiyle, EPDK ve TEDAŞ, elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin talebiyle kamulaştırma, irtifak hakkı tesisi, devir, kullanma izni, kiralama gibi kritik yeni yetkilere kavuşacak. EPDK, diğer kamu kurumlarının kamu yararı bakımından izin ve onay sürecini aramaksızın, kamu yararının ne olduğuna da kendi karar verebilecek duruma gelecek. Bu denetimsizlikle yine mağdur olan Anadolu'nun gariban halkı olacaktır. Şirket yararına köylünün mülküne el koyulsa köylü ne yapacak, hakkını nerede arayacak, derdini kime anlatacaktır? Arkadaşlar, ülkemizde hukuk yerlerde sürünürken bu düzenlemeyle yeni hukuksuzlukların kapısını açtığımızın lütfen farkına varalım.

AK PARTİ, eskimiş dağıtım hatları yani teknik kayıp kaçağın artması konusunda dağıtım şirketlerine hiçbir zaman baskı kurmuyor, aksine adeta onlara bağlıymışçasına önlerini açıp yeni yeni yetkiler veriyor. Gerçekten enerji sektöründe halkın yararına bir düzenleme yapılmak isteniyorsa kamusal kaynaklarımızın, yaşam alanlarımızın, doğal ve kültürel miraslarımızın özel şirketlerin sınırsız ve kontrolsüz talanına açılmasının önüne geçecek yasal adımları derhâl atmamız gerektiğini hatırlatıyorum. Eğer gerçekten samimiysek ve samimiyseniz, kamu yararını gözetiyorsanız, bu düzenlemedeki bazı maddelerin derhâl geri çekilmesi gerekmektedir.

Bu kanun düzenlemesiyle, ruhsat alanı dışına yapılan her türlü madencilik faaliyeti yasal olarak meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Sayıştayın Orman Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Denetim Raporu'na göre ülkemizde 687 maden izin sahasından 497'sinde sınır aşımı olduğu, bunlardan 49'unda Orman Genel Müdürlüğü'nün izni olmayan yapıların da yapıldığı tespit edilmiştir. Yine, 31 sahada izin amacının dışında kullanımlar olduğu tespit edilmiştir. Devamında, 78 sahada izin amacı dışında ve idare izni olmayan yapılar yapıldığı, 20 sahanın ise koordinatlarının sorunlu olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, mevcut cezai müeyyideye rağmen madenlerin %72'sinde sınır aşımı ve benzeri ciddi problemler ortadayken böyle bir düzenlemenin hâlihazırda devam eden suistimalleri artıracağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok, bu ülkede hepimiz yaşamaktayız.

Mevcut kanunlarımıza rağmen suç teşkil eden eylemler konusunda devletin gerekli önlem ve yaptırımları harekete geçirmesi ve takipçisi olması gerekirken... Âdeta bunların önünü açmak ve talana davetiye çıkarmaktır. Bu değişikliğin kabul edilmesi durumunda ruhsatlı maden sahası dışında yürütülen tüm yasa dışı faaliyetler meşruluk kazanacaktır, cezai müeyyide olmasına karşın yapılan sınır aşımları teşvik edilmiş olacak ve bu ihlaller katbekat artacaktır yani ipin ucu iyice kaçacaktır.

Değerli milletvekilleri, tüm bunlar yetmezmiş gibi bu teklifin 9'uncu maddesiyle Cumhurbaşkanlığına bağlı 12 şirket kurulması da öngörülmektedir. Peki, bu şirketler hangileridir? Kimler yönetecektir? Yine her şeyin uzmanı olarak Cumhurbaşkanının yönetimine mi terk edilecektir? Bu hâliyle, Cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulacak petrol, doğal gaz, madencilik şirketlerinin her türlü denetim mekanizmasından ve yükümlülüklerden uzak bir şekilde Türkiye'de faaliyette bulunmaları sağlanmış olacaktır. İktidarın, bu türlü kamusal denetim dışına çıkarılan bu şirketleri hangi amaçlar için kurmak istediği de açığa çıkarılarak bu ülkenin yurttaşlarına bir an önce açıklanmalıdır.

2021 bütçesinde Cumhurbaşkanının kullanacağı örtülü ödenek yaklaşık 6,7 milyar TL'dir. Bence Sayın Cumhurbaşkanı örtülü ödeneği doğru ve verimli kullanmaya odaklanıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkaracağı yasalara fazla müdahil olmamalıdır. İnanıyorum, bu müdahil olma noktasında hassasiyeti Sayın Cumhurbaşkanı gösterdiğinde, iktidar partisi milletvekillerinin de ortak akılla sivil toplum örgütlerini dinleyip bu ülkede birlikte yaşadığımız, Hak ömür verirse de yaşamaya devam edeceğimiz sorumluluğuyla iyi yasa, kaliteli yasa ve ülkenin hayrına olan yasaları çıkaracağına olan umudumu tekrar ifade ediyorum.

Özellikle bu teklifte, pandemiyle birlikte sayıları kat kat artan işsizlerin, üretim maliyetini yükselten, borcu her geçen gün artan çiftçilerin, siftah yapamayan esnafın, düşük ücretlerle geçinmeye çalışan işçinin, emekçinin, madencinin, emeklinin sorunları yok sayılmış. Lütfen, önümüz kış; doğal gaza, elektriğe, suya, internete ödeyecek parası olmayan yurttaşları da düşünelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.