KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepiniz tekrar Komisyona hoş geldiniz.

Ben, KİT Komisyonu üyesi bir milletvekiliyim. Yani KİT nedir? Kamu iktisadi teşebbüsleri. Yani devlete ait şirketleri denetleyen Komisyonun bir üyesiyim. Denetimi ağırlıklı olarak Sayıştay raporları üzerinden yani belgeye, bilgiyi dayanarak yapıyoruz. O yüzden de ben de konuşmamı yine belgelere, bilgilere dayanarak yapacağım. O nedenle de önümdeki bu evrak ve belge kalabalığı da bundan.

Daha önce konuşma yapan milletvekillerini tekrar etmemek bakımından tamamlayıcı bir konuşma yapmak istiyorum. Öncelikle, zihnimizdeki yurt dışı şirketi dediğimiz şirketlerin nasıl şirketler olduğunu, özellikle AK PARTİ döneminde bu şirketlerin nasıl yönetildiğini, ne kadar şeffaf olduğunu ortaya koymaya çalışacağım. Defalarca kez gerek EÜAŞ gerek BOTAŞ gerek Eti Maden... Yani bunlar, yurt dışında şirketleri olan, şirketlerinin yüzde 100'ünün sermayesine sahip olduğumuz hâlde tam olarak faaliyetlerinin ne olduğu, harcamaların doğru yapılıp yapılmadığını bir türlü denetleyemediğimiz yurt dışı şirketleri. Altını çizerek söylüyorum, toplam ne harcadığını söylemiyorum, yaptığı harcamaları doğru yapıp yapmadığını denetleyen bir mekanizma olmadığını söylüyorum.

Şimdi, çok basit bir konu gibi gelecek. Ben, Bakan Yardımcısına sormak istiyorum, şu anda yanıt verebileceğini düşünüyorum Bakanlıktaki işleyişe hâkim olduğunu varsayarak. Eti Maden İşletmeleri 2017 yılı Sayıştay Raporu'na göre, yurt dışı şirketlerini işaret ediyor ve diyor ki: "Şirkette 2017 yılı itibarıyla şu kadar kişi çalışmaktadır." 2 alt şirketi var, biri Finlandiya, biri Lüksemburg'ta kurulmuş, onların da alt şirketleri var yine, Asya Pasifik, Amerika'da faaliyet gösteren şirketi gibi. "Bunların tümünde şirketlerin genel müdürlerine ise ortalama 13.500 avro tutarında aylık maaş ödemesi yapılmaktadır." diyor. Burada, isterseniz raporu da gönderebilirim size, elden ele; 13.500 avro. Yani 126 bin TL. Yani 10 tane genel müdürün maaşına denk. Şu anda bu konuyu doğrudan genel müdürlere sormuyorum çünkü aslında, onlara bağlı olması gereken bu alt şirketlerin, yurt dışı şirketlerinin genel müdürlerinin onlardan bağımsız hareket ettiği çok açık.

Şimdi, Bakan Yardımcısı bizi de burada "Eti Maden İşletmelerinin yurt dışı şirketlerindeki genel müdür maaşlarının 2019 yılı ortalaması şu tutardadır." diye aydınlatırsa çok memnun olurum.

Bunun haricinde BOTAŞ International aynı şekilde, EUAS International ICC aynı şekilde. Bu konuyla ilgili sorduğumuz yazılı soru önergelerine, verdiğimiz bilgi istem dilekçelerine, komisyonlarda sorduğumuzda hep "Yazılı olarak cevaplarız." dedikleri sorulara gelen yanıtlardan bir iki tanesini de okumak istiyorum. Yani devletin yüzde 100 sermayesine sahip olduğu yurt dışı şirketinin genel müdürünün maaşını hiç kimse bilmiyor, hatta iddia ediyorum, genel müdürler bile bilmiyor olabilir. Bakalım, Bakanlığı temsilen buraya gelen Bakan Yardımcısı biliyor mu? Veya bu, kozmik oda sırrı değilse Meclisin milletvekillerine bu bilgiyi verecek mi? 126 bin TL 2017 yılında aldığı maaş. Yaklaşık 55 asgari ücretin toplamı, Cumhurbaşkanı maaşından fazla, 10 genel müdürün maaşına denk. Aynı zamanda da bu genel müdürlerin ve bu şirketlerin çalışanlarının yurt dışında mı olduğu, orada mı yaşadığı, orada mı çalıştığı, Türkiye'de mi oldukları da belli değil. Şirketlerin merkezi ağırlıklı olarak Jersey Adası. Yani sayın milletvekillerinden Jersey Adası'nın dünya haritasında yerini bilen var mı? Ben söyleyeyim, İngiltere'yle Fransa arasında bir yerde bir ada. Evet, gelen yanıt, Eti Maden İşletmelerinin verdiği yanıttan hareket ederek söylüyorum: "Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı yurt dışındaki şirketler bulundukları ülke mevzuatına göre kurulmuş olup şirketlerin genel müdür maaş ve sosyal hakları faaliyette bulunulan ülkenin şartları dikkate alınarak bu şirketlerin yönetim kurulları tarafından belirlenmektedir."

Şimdi, bu, bir yanıt mı? Bu nasıl bir yanıt? Şimdi, bu yanıtı alınca doğal olarak daha açık bir şekilde soruyu sordum. Sorduğum soru şu: EUAS International ICC şirketi Genel Müdürüne ödenen 2019 yılındaki ortalama aylık maaş tutarı -büyük harflerle- rakamsal olarak kaç TL, dolar veya avrodur? Sorunun yanıtını -büyük harflerle- rakam olarak talep ediyorum. Bu kadar basit. Gelen yanıt, tabii, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının üzerinden geçerek gelen yanıt, diyor ki: "Kişinin izin verdiği hâller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında açıklanması hâlinde kişinin sağlık bilgileriyle özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır." Ya, bir milletvekiline verilen yanıt bu. Bir maaş tutarının kişinin haysiyeti, şahsiyeti, özel hayatının gizliliğiyle ne ilgisi var? Dolayısıyla diğer bir konu bu.

Şimdi, diğer taraftan yurt dışı şirketleri diyoruz. Bu yurt dışı şirketlerinde kaç kişi çalışıyor? Yani Jersey Adası'nda mı yaşıyorlar, Türkiye'de mi artık? Bir kısmı mutlaka daha farklı alanlarda, belki Karadeniz'de, Doğu Akdeniz'de, onları tenzih ederek söylüyorum ama EUAS International şirketinde 66 personel, BOTAŞ International şirketinde 520 personel, Eti Maden'in yurt dışı şirketlerinde 84 personel. Bu bilgiye ulaşmak için çok ciddi bir mücadele verdim.

Şimdi, diğer taraftan, bir kanun teklifinde "yurt dışı şirketi" kavramını geçirdiğinizde neden rahatsız olduğumuzu aslında anlatmak için bu örnekleri verdim. Konu şu: Yurt dışında kurumlarımızın şirketi olabilir mi? Evet, olabilir. Uluslararası alanda mücadele eden kurumlarımızın karar alma sürecini hızlandırmak, daha güçlü olmak, daha etkin sonuçlar almak için yapılabilir mi? Evet, yapılabilir ama denetlenmeleri de gerekir. Bunlar devlete ait kurumlar. Yüzde 100'ü devlete ait. Ne demek? Vatandaşın vergisiyle bütçesi oluşturulan, kullanılması gereken ve aynı zamanda da denetlenmesi gereken kurumlar. Bakın, örnek vereyim denetlenmediğinde ne olduğuyla ilgili: Sayıştay raporundaki verileri bir araya getirdim, birleştirdim. Buna göre 2018 yılında yeni atanan bugünkü genel müdür göreve gelene kadar yönetim kurulunun bir iskonto yetkisi var yurt dışı şirketlerine yapacağı satışlarda yani kendi yurt dışı şirketlerimize yapacağı satışlarda. Bu oran da yaklaşık 2015'te 1,49; 2016'da 1,93; 2017'de 1,52. Şimdi, diyebilirsiniz ki iskonto oranı çok düşük ama Eti Maden'in yurt dışı satışı 700 milyon dolar. Buna vurduğunuz zaman yüzde 1'lik, yüzde 2'lik iskonto bile müthiş fark ediyor. Dolayısıyla son gelen genel müdür geldiğinden itibaren her ne hikmetse 1,52 olan iskonto oranı 5,26'ya çıkmış, 2019'daysa 5,25'e çıkmış. Yani ne demek? Yani şu demek: Önceki iskonto oranlarını uygulaması ile uygulamaması arasındaki yıllarda yurt dışı şirketinin kasasında biriktirilen, tutulan para 325 milyon TL olmuş ve Eti Maden neredeyse dünyada bu konuda tekeldir. Parayı yurt dışında bırakmak yerine Türkiye'de tutarsanız yurt dışında ödeyeceğiniz vergi de daha az olacağı için para Türkiye'de daha da kıymetlenir. Paranın yani iskonto oranının fazla yapılması bu anlamda gerçekten üzerinde soru işareti olan bir konu.

Şimdi, gelelim diğer tarafa, karanlık tarafa devam ederek söylüyorum. Eti Maden'in Amerika'daki şirketi. Şimdi, para yurt dışına çıktı, yurt dışındaki Asya Pasifik firmasının Eti Maden'e bağlı firmanın kasasında kaldı. Sonrası nasıl gelişiyor? Artık para uluslararası alanda hareket edebilir hâle geldi. Kızılay'a şartlı bağış yapılarak Ensar Vakfı üzerinden Amerika'daki TÜRKEN Vakfına aktarılıp da Manhattan'da gökdelen yapılan bir faaliyet var. Bu faaliyetin parasının nereden finanse edildiği sürekli olarak bir tartışma konusu, aydınlatılmış bir konu değil. Bakın, ne şanstır ki Eti Maden'in Amerika'daki yurt dışı firmasının Genel Müdürü ile TÜRKEN Vakfı'nın Genel Sekreteri aynı kişi. Dolayısıyla bu yurt dışı firmalarıyla ilgili olarak çok daha denetlenebilen, çok daha şeffaf mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu yapılmadığı sürece cansiparane de çalışsa kurumlar, genel müdürler, yönetim kurulları ve bu kurumlarda çalışan personel maalesef bu soru işaretlerinin altında kalmaktadır. Bunu sizin Bakanlık olarak yapmaya hakkınız yok. Hiçbir bürokratı yıpratmak gibi bir gayemiz yok ama bu, baştan aşağı çok yanlış bir uygulama.

Evet, diğer bir konu TEDAŞ ve EPDK'yle ilgili konu. Şimdi, TEDAŞ'la ilgili sıkıntılar var. Benim bakış açıma göre, TEDAŞ ve EPDK arasında da bir problem var ve yaşanması çok haklı problemler var. Bunlardan bir tanesi şudur: TEDAŞ'ın dağıtım şirketlerine kiraladığı mülklerinde dağıtım şirketleri 2014 yılından itibaren çeşitli reklamlar almış ve oradan da reklam ve kira geliri elde etmiş, TEDAŞ da doğal olarak Sayıştay raporlarına da girdiği ölçüde diyor ki: "Eğer benim mülkümde kirayla sana vermiş olsam bile sana verdiğim, seninle imzaladığım kira sözleşmesinde buradan herhangi bir reklam veya kira geliri alabilirsin hükmünü koymadığıma göre bu gelirlerde "Benim hakkım var." diyor. Sen "Yüzde 25'ini kiralayan bu reklam geliri elde etmek noktasında kendine alabilirsin, buna ben müsaade ediyorum. Yüzde 50'sini TEDAŞ'a bırakman gerekir, yüzde 25'ini de vatandaşın faturasına yansıtabilirsin. Hatta bir noktada da yüzde 75'ini vatandaşın faturasında indirim olarak yansıtabilirsin." diyor. Bu bahsettiğimiz tutarın toplamı 103 milyon TL, 103 milyon TL ve netice şu: EPDK bir karar veriyor, kendisi bir karar alıyor ve karara göre EPDK diyor ki: "Gelirin, reklam gelirlerinin yüzde 75'i dağıtım şirketlerine yüzde 25'i de faturalara indirim olarak yansıyabilir." Yani vatandaşın yanında durmak yerine, TEDAŞ'ın yanında durmak yerine dağıtım şirketlerinin lehine bir düzenleme yapıyor ve dağıtım şirketlerinin böyle bir hakkı yok, bir tartışma konusu bile değil, sözleşmesinde yok ve bu rakam da 103 milyon TL ve bu, en son TEDAŞ'ın Sayıştay raporunda var, EPDK'nin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 2019 yılı Sayıştay denetim raporunda da var yani bu EPDK'yi kim durduracak? Gerçekten bunu anlamak istiyoruz. Burada vatandaşın 103 milyon TL'si maalesef üzerine yatılmış, dağıtım şirketlerine verilmiş. Hangi dağıtım şirketleri, dağıtım şirketleri derken hangilerinden bahsediyoruz? Bir tane örnek vereyim size: Evet, Sayıştay 2018 yılı raporuna giren bir hüküm; 2 tane dağıtım şirketi, özelleştirme, devir esnasında kasasındaki TEDAŞ'a ait olan parayı repoya yatırmış ve para kazanmış. Bakın, böyle yönetilen dağıtım şirketleri. Raporda konuyla ilgili olarak devire esas bilanço tarihinde şirketin banka hesaplarında mevcut tutarın blokeli veya serbest bakiye durumları ve bir, iki günlük cari harcama tutarlarını aşan kasa ve banka hesap bakiyelerinin tamamının enerji KİT'lerine olan borçların ödenmesinde kullanılması gerektiği hususu ile devire esas bilanço tarihinde banka hesaplarındaki mevcut tutarın bir kısmının repoya bağlandığı tespit edilmiştir. Yeşilırmak ve Fırat Edaş 8 milyon 750 bin 620,47 TL anapara borcu ve yasal faizleri ödememiştir. Evet, bu.

Bir örnek daha verelim. Diğer örnek de Meram Elektrik Anonim Şirketi.

Meram Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin devir işlemlerinin yürütüldüğü 2009 Eylül ayında okunan endeks sayısının Ağustos ve Ekim 2009 aylarına göre düşük olması, ayrıca bu aylarda tahakkuk iptal tutarlarının önceki aylardan fazla olmasına ilişkin olarak TEDAŞ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca inceleme raporu düzenlenmiş. Ne kadar? 39 milyon 620 bin 250 TL tutarında. Yani nedir bu? Devralacak, devralırken TEDAŞ'ın yerine ölçüm yapıyor, düşük gösteriyor; devraldığı tarihte düşük gösterdiği ile gerçek tutar arasındaki tutar ve yeni kullanılanı üst üste topluyor, onu fatura ediyor. Bu da var. Dolayısıyla burada aslında kurumların hafızası ile kurumların kültürü ile Enerji Bakanlığının ve EPDK'nın bir çatışması var aslında. Bu çatışma devam ediyor. Böyle büyük bir problem var.

Bir diğer konu; bunu Sayın Bakan Yardımcısına özellikle söylemek istiyorum. Geçtiğimiz yıl Sanayi Komisyonunda termik santrallere, özelleştirilen termik santrallere takılması gereken baca gazı kükürt arıtma tesisiyle ilgili sizinle neredeyse yirmi dakikaya varan karşılıklı bir konuşmamız oldu. Bu konuşma itibarıyla ısrarla direndiniz, direndiniz ve neticesinde Meclisten geçtiği hâlde Cumhurbaşkanı bu geçen kanun maddesini veto etti. Dolayısıyla bunu da tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum. Benim açımdan doğrululuğu, yanlışlığı normu Cumhurbaşkanı değil ama sizin açınızdan öyle olduğundan hareketle "kim haklıymış?" diye Sayın Bakan Yardımcısına soruyorum.

Şimdi, diğer taraftan da şöyle bir sıkıntı var. Çevre ve Şehircilik Bakanı 10 üniteye takılan baca gazı kükürt arıtma tesisleriyle ilgili bir açıklama yaptı, dedi ki: "Biz 10 üniteye toplam 142 milyon TL tutarında bir yatırım yaptık." Ancak Sayıştay raporları diyor ki: "18 Mart Çan Termik Santrali'nde 2x160 megavatlık tesisin 2 ünitesine takılması gereken baca gazı kükürt arıtma tesisinin bedeli bütçesinde 289 milyon 444 bin TL." 2 üniteye ayrılan bütçe 289 milyon, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 10 üniteye -ki eş değer bir güçte üniteler- taktığının toplamı ise 142 milyon TL. Dolayısıyla, Sayıştay raporuna göre olan 18 Mart Çan Termik Santrali 289 milyon TL bütçe ayırmış ama 173 milyon TL'ye mal edilmiş, yine de arada büyük bir uçurum var. Büyük bir ya standart sapması var veya eğer ki tercih edilen uygulama kuru veya ıslak tip olarak baca gazı kükürt arıtma tesislerinde maliyetin düşük olması esasıysa Çan Termik Santrali'nde de bu kullanılabilirdi ancak maalesef bu da yapılmadı.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Sayın Yavuzyılmaz, toparlayabilir misiniz, yirmi dakikadan fazla oldu.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Toparlıyorum.

Yani bunun gibi maalesef enerjiyle ilgili olan devlet kurumlarının işleyişinde pek çok soru işareti var, pek çok yanlış var. Yani "yanlış" derken şunu söylemeye çalışıyorum: 2013 yılında bu santrallerin özelleştirildikten sonra baca gazı kükürt arıtma tesisi takması gerektiği biliniyor.

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun yine bu yıllarda yaptığı bir çalışma var. Bu çalışmaya göre de baca gazı kükürt arıtma tesisi yerlileştirme ve millîleştirmeyle ilgili bir proje başlatıyor. Daha sonra bu proje nasıl akamete uğratıldı, bu doğrultuda yüz milyonlarca lira veya dolar nasıl Türkiye'nin dışına çıkmış oldu, ithalat yapılmış oldu. Bizim güzide bir kurumumuz var "TEMSAN" diye, Türkiye Elektromekanik AŞ, neden TEMSAN'a bu, bunca yıl içinde yaptırılmadı? Gerçekten bunu anlamak mümkün değil. Denetlediğimiz bir kurum olduğu için biliyorum, TEMSAN özellikle 2017-2018 yılında Kamu İhale Kanunu'ndaki bir istisna nedeniyle aldığı 19 tane ihaleyi sol eliyle almış, sağ eliyle hiçbir şey yapmadan başka firmalara ihale etmiş. 2018 yılında yine aynı şekilde, bu sefer de 17 adet işin 4'ünü kendisi yapmış 13'ünü vermiş. İmkânlar var, personel var, geliştirmeye açık, bu baca gazı kükürt arıtma tesislerini yapabilir ama yaptırılmasına izin verilmiyor ve kurum da büyük bir sıkıntının içine doğru itiliyor.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Son cümlelerinizi alayım lütfen.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Son bir not, onu da söyleyerek, ümit ediyorum bu konuşmalar belirli bir ölçüde aydınlatıcı olmuştur. Özellikle ihale noktasında, Kamu İhale Kanunu'ndaki istisnalar maddesinde veya bu Kamu İhale Kanunu'nun tamamen devre dışı bırakılmasıyla ilgili. Kurumların maalesef geçmişlerindeki ihaleler bu konunun daha çok istismar edildiği maddelere dönüştüğü için kendileri iş yapmayıp kendi aralarında, özellikle Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunda kendisi alıyor, iştirakine hiçbir ihale kanununa uymadan -yani istisnadan faydalanarak- işi ihalesiz, sözleşmeli veriyor. Bunu alan iştiraki bir başka şirkete yine -artık özel şirket statüsünde olduğu için- ihalesiz olarak işi veriyor; o işi alan yine kendisi yapmıyor, bir başkasına işi veriyor. Benim hesaplamalarıma göre yaklaşık her yıl en az 200 milyon TL'lik gelir kaybına bağlı bir kamu zararı var. Eğer detay isterseniz bunu ayrıca konuşabiliriz.

Burada TEİAŞ'ın verdiği teşvikler var. Bu teşviklerden birkaç tanesini okuyorum ve konuşmamı tamamlıyorum. Teşvikleri ben yorumlamayacağım, siz lütfen duyduklarınızla kendi yorumunuzu geliştirirsiniz. Yani santralin belirli üniteleri kullanılmasa da emre amade olsun, ihtiyaç olur da kullanırsak diye verilen teşvik, 2020 yılı kapasite mekanizmasından yararlanacak santrallerin listesi: Cengiz Enerji Sanayi ve Ticaret AŞ, Bilgin Güç Santralleri, Yeni Elektrik, İç Anadolu,

Acwa, Enerjisa, Enerjisa, Hamitabat, AKSA, RWE ve TURCAS, AK Enerji, Çelikler, Çelikler, Çelikler, Çan, Hidro-Gen, Polat Elektrik, Yeniköy Kemerköy -bunlar CİNER Grubu- Yeniköy Kemerköy, Soma Termik, Silopi Elektrik, Kangal Termik, Enerjisa, ÇATES, Yatağan, AKSA.

Evet, toplam bedelini de TEİAŞ'ın Genel Müdürü var ve Bakan Yardımcısı burada zaten kendileri söylerler. Mutlaka ihtiyaç olan kısmı vardır ama bu teşviki, bu ölçüde, bu kadar tartışmalı bir noktaya getirmek aynı zamanda kötü yönetimin bir sonucudur.

Sayın Bakan Yardımcım, hiç el hareketi yapmanıza gerek yok.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Söyleyeceğim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şu anda yapacağınız en iyi şey bu yurt dışındaki şirket genel müdürlerine ödediğiniz tutarı açıklamaktır. Altını çizerek söylüyorum, yurt dışındaki çalışan personele oranın normlarına göre bazen maaş ödemeleri yapılabilir, araç tahsisi de yapılıyor bu arada, prim veriliyor, limitsiz kredi kartı.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Efendim, o konuyu anlattınız zaten, teşekkür ediyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Son, tamamlıyorum, sadece şu: Size bu kadar -sayısını verdiğim- personelin ağırlıklı olarak Jersey Adası'nda yaşamadığını biliyoruz. Dolayısıyla verdiğiniz bu tutarlar da kendi genel müdürlerinizin maaşlarının da 10 katı.

Teşekkür ediyorum.