| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .10.2020 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve aramızda bulunan değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, ben usul hakkındaki konuşmamda kısmen değindim, tekrar o detaya girmeyeceğim ancak şu konuyu özellikle altını çizerek bir kez daha vurgulamak istiyorum: Bakın, bu kanun teklifinin bazı maddeleri -örneğin, bu elektronik haberleşmeyle ilgili 2 madde, Cumhurbaşkanlığı raportörlüğüyle ilgili 2 madde- Genel Kurulda görüşüldü, bu maddelerin içinde bulunduğu bölüm üzerine görüşme yapıldı, maddelere geçildi ve maddeler hakkında önerge verilerek aynen şu ifadeyle, ibareyle maddeler metinden çıkarıldı, şöyle diyor verilen önerge: Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin şu şu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Teklif metninden çıkarıldı, Genel Kurulun yetkisinde; olabilir. Gerekçede "Söz konusu düzenlemenin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını teminen teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır." diyor. Ancak Komisyondan geçmiş, görüşmeye açılmış, maddeler üzerinde görüşme de yapılır iken "metinden çıkarma" diye bir İç Tüzük maddesi yok, Komisyona iadesi var; değiştirilerek veya değişiklik önergesiyle Komisyona iadesi veya yeniden görüşülmesi söz konusu. İç Tüzük'ün ilgili maddeleri; 75, 76, 87'nci maddelere bakarsanız... Şimdi ona vaktim olmadı, size tekrar okuyacaktım.
Değerli arkadaşlar, Komisyona iade olabilir, kabul ediyorum ama elimize gelen bu kanun teklifinde Komisyona iade edilmiş bir madde görüşmesi yok. O maddeler başka bir teklif olarak başka milletvekilleri tarafından Meclise sunulan bir kanun teklifinin içeriğinde yer alan maddeler. Aslında biz, Meclis Genel Kurulunda o maddeleri görüşürken "metinden çıkarma" diye bir İç Tüzük maddesi de olmadığına göre, aslında o maddeleri bir şekilde, bir anlamda reddetmiş oluyoruz ve reddedilen maddeler en az bir yıl geçmek şartıyla ve aynı yasama dönemi içinde olmamak şartıyla yeniden Meclis gündemine gelebilir. Oysaki biz 15 Ekim tarihinde metinden çıkardığımız o maddeleri 16 Ekim tarihindeki kanun teklifinde görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada usulsüzlük var; burada bence yasama kalitesi açısından ve tabii ki o teklif maddelerinin söz konusu içerikleri açısından da son derece sakıncalı, sıkıntılı bir durum var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu kanun teklifi, ön sayfada imzası olan 3 milletvekilimizin ve artı 45 milletvekilimizin imzasıyla gündeme gelen bir teklif. 19 ayrı kanunda değişiklik getiriyor ve içinde haberleşmeyle ilgili meseleler var, içinde Cumhurbaşkanlığı raportörlüğüyle ilgili idari meseleler var ve yine bir torba, niteliği olmayan... Bakın, torba kanun da bütünlük arz etmesi gereken bir kanun özelliği itibarıyla. Tamam "torba kanun" dediniz, oysaki temel kanun olarak bütünlük arz etmesi gerekirken o torba kanunu bir temel kanun niteliğinde görüştük. Şimdi bir başka torba kanun yine temel kanun niteliğinde, o zamanki bütünlükte yer alan bir teklifi şimdi temel kanun niteliğindeki bir yere koyuyoruz. Yani aslında dilim varmıyor ama biraz saçma sapan bir iş yapıyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakın, aslında bu kanun teklifiyle şu yapılıyor: Hazine ve Maliye Bakanımızın bahsettiği bu Yeni Ekonomik Program'da adı geçen, dünyada da tartışma konusu olan bir yeni normalden bahsediliyor. Dünyada birçok ülkede, şu anda özellikle Batı ülkelerinde toplumsal bir muhalefet, hareketler var, eylemler var, bu konuda mitingler yapılıyor, bu yeni normali reddeden bir çaba içerisinde herkes "Böyle bir normali tanımıyoruz." diyorlar çünkü bu yeni normal esas itibarıyla en başta işsizliği körüklüyor. Nasıl körüklüyor? İşte bu kanun teklifinde getirilen değişiklikler, bundan önce yapılan düzenlemelerle. Bakın, ben tahmin ediyorum ki Hükûmetin de en büyük korkusu bu, önümüzdeki günlerde çok yüksek bir işsizlik oranına ve bunun sıkıntılarının da özellikle seçim sürecinde yaşanacağı endişesi, Aslında bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımız itibarıyla bıçağın kemiğe dayanması nedeniyle birtakım pansuman gibi düzenlemeleri uzatan bir teklif bu. Dolayısıyla, burada görülen o ki Hükûmetin üretimi teşvik etmek ve buna yönelik düzenlemeler getirmek yerine, yaşanan bu ekonomik sıkıntıları -pandemiden de değil aslında- zaten yaşanan bu sıkıntıları pandemiyi de bir şekilde bir neden, bir mazeret olarak öne sürüp öteleyen düzenlemeler. Bakın, işsizlik oranını görünürde aşağı çekerken, milyonlarca emekçinin kısmi çalışma ödeneği veya ücretsiz izin uygulamasıyla geçim koşullarını açlık sınırının çok altına çekiyorsunuz bu düzenlemeyle. Bakın, bir asgari ücrete 2, hatta 3 kişinin çalıştırılması gibi bir anlayış egemen bu teklifte ve bundan önceki düzenlemelerde. Aslında bu düzenleme çalışanlara değil, işverene destek; prim, stopaj, damga vergisi adı altında. Dolayısıyla, çalışanı yoksulluk değil, açlık sınırının altına çekip 1'den fazla kişiyi çalışıyormuş gibi ve alın terinin hakkını da sanki alıyormuş gibi gösterip, işsizlik oranını düşük tutup bunun üzerinden işverene prim, stopaj, damga vergisi adı altında verilen destek. Aslında baktığınızda buradaki verilen desteklerin kaynağı da bütçe dışı kaynak yani İşsizlik Sigorta Fonu. Ben onu "işverene destek fonu" olarak tanımlıyorum. Dolayısıyla kimin parasını kime veriyoruz? Maddelere bakarsanız hepsi "Fondan karşılanacak, fondan karşılanacak." Kimin parasını kime veriyorsunuz? Kimin parasını kime vermenin yetkisini kime veriyoruz? Dolayısıyla, bunun üzerinde özellikle durmamız gerekiyor.
Yine, ekonominin ihtiyaç duyduğu parayı üretim yoluyla değil, varlık barışı altında temin etmek... Belki de birkaç kişinin ihtiyacını yani özelin ihtiyacını karşılayacak, genelin değil, özelin ihtiyacını karşılayacak bir düzenleme adı altında yeniden gündeme getiriyoruz.
Bu kanun teklifinin de dokusuyla yine hiç uyuşmayan bazı maddelere de dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan nedir? Dâhilde işleme rejimi, dışarıdan ham madde ithal edersiniz, işlersiniz, onu yurt dışına ihraç edersiniz, dolayısıyla buradan bir ihracat geliri elde edersiniz. Dolayısıyla, burada yapılan, ithalata yapılan vergi indirimini yurt içindeki aynı ham maddeyi üretene de uygulamak mantıken doğru bir mantık gibi geliyor ama gene üretimi değil, gene ithalatı teşkil eden uygulamayı sürdürme gayreti ve çabası olarak bunu değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, elektronik haberleşme hakkındaki düzenlemeler... Bunun kesinlikle bu teklif içerisinde yer almasının hiçbir yasal dayanağı olmadığını yeniden söyleyerek yani usulen bir dayanağının olmadığını yeniden ifade ederek şunu söylemek istiyorum: Daha önce de söyledim, biz bu maddeyi görüştük aslında, yeniden geliyor, yeniden görüşüyoruz. Aslında burada yapılmak istenen herhâlde öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde suskun kalmamız "Artık çok konuştuk, dilimizde tüy bitti, gene geçirecekler. Boş ver sen de." dememiz mi bekleniyor? Hayır, asla bunu yapmayacağız çünkü bu teklifin içerisindeki halkın sağlığı için ve hatta pandemi olarak öne sürdüğümüz, bu salgının ekonomik sonuçlarının Hükûmetin, salgın nedeniyle yaşandığını ifade ettiği bu bu pandeminin aslında en temel nedenlerinden bir tanesinin bu 5G teknolojisi olduğuna dair birçok bilimsel makale var. Bakın, virüsler mutasyona uğrar, virüsler değişik "mutajen" denen, virüsü mutasyona uğratan etkenlerle karşı karşıya kalıp değişebilirler, dönüşebilirler. Bu "mutajen" dediğimiz etkenlerin en başında gelenlerin elektromanyetik radyasyon ve elektromanyetik alan olduğunu da bilim insanları, bilim camiası her yerde, her şekilde söylüyor. Kimyasal, fiziksel, daha başka mutajenler de sayılabilir. Bu elektromanyetik alan ve elektronik radyasyonun DNA'yı etkilediğine ve özellikle 5G teknolojisi üzerinden açığa çıkan elektromanyetik radyasyon ve elektromanyetik alan etkisinin hücre büyümesi ve organlara etki ettiğine, kanserlerin artmasına neden olacağına, bağışıklık sisteminde biyolojik işlevlerde kaçınılmaz, olumsuz etkiler yaratacağına, ısısal etkisinin de gözlerde hasar oluşturacağına dair bilim insanlarının görüşleri var, benim daha önce de ismini verdiğim bir bilim insanının bu konuda vurgulaması var. Oysaki biz ne imar mevzuatı uygulanabilir ne herhangi bir engel konulabilir ne ceza kesilebilir ve mevcut düzenlemeleri de istisna olarak açmalarını sağlayan İmar Kanunu'nun 32 ve 42'nci maddelerinin nasıl aşılacağına dair düzenlemeleri içeren...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - ...1/1.000 ölçekli uygulama imar planlarında alan fonksiyonu tahdidini de kaldıran yani bir arkeolojik sit alanıymış, halkın daha çok ihtiyaç duyacağı bir özel alanmış, kamusal ihtiyaç duyulacak bir alanmış, oymuş filan bu alan tahdidini ortadan kaldıran ve hiçbir bedel, ücret ve harç alınmaksızın yüksek kule ve direklere, bunlara ait altyapılara, 15 metreden yüksek kulelere kesinlikle izin verilmesi, ruhsat verilmesi söz konusu.
Tabii, burada bir başka konu, teknoloji değişikliği ilavesi veya revizyon yapılması durumunda da hiçbir proje veya rapor düzenlenmez. Yani siz teknolojiyi ileri bir seviyeye getirdiğiniz, taşıdığınız anda o ileri teknolojinin etkilerini vesaire bunun için yeni bir ruhsata, yeni bir düzenlemeye, rapora ihtiyaç duyulmaz deniyor. Yani belediyelerin görev yetki ve sorumlulukları baypas ediliyor. Yaşamı riske atan hususlarda bir taahhütnameyle yani statik ve elektrik bakımından sakınca olmadığına dair inşaat ve elektrik elektronik mühendislerince hazırlanacak rapor ile bu meslek mensuplarınca fenni mesuliyetin üstlenildiğine dair taahhütname verilmek suretiyle her türlü izne fırsat veren, açıkça ortaya koyan bir düzenleme. Son derece sakıncalı, bu ayrıcalıklı yapılan uygulamayı da kesinlikle kabul etmediğimizi bir kez daha vurguluyorum.
Maddeler üzerinde yine sözlerim olacaktır.
Şimdilik teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.