| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .10.2020 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyonun saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekilleri ve kamu kurum ve kuruluşlarının kıymetli bürokratları ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ya, ağır bir krizin içerisindeyiz. Krizin sorumlusu da kurulmuş olan düzen, düzenin sorumlusu da iktidar. Dolayısıyla, karşı karşıya olduğumuz krizin bir sorumlusu var, o da iktidar ama öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki iktidar, düzenin bozukluğunun üzerini örtmek ve onun algısını yönetmekten başka hiçbir şeyle meşgul değil. Bu yasa teklifi de aynı sıkıntıyı barındırıyor. Yine meselenin kenarından dolanıyor, gerçek işe hiç odaklanmıyor, bir kriz olduğunu dahi çok yandan yandan kabul ediyor. Şimdi burada inatla devam eden düzen nedir diye baktığımızda, emeğiyle geçinen yok sayılıyor, sürekli bir avuç yandaş sermaye destekleniyor ve kamunun kaynakları yani halkın olan, üreticinin, üreten güçlerin, girişimcinin, emekçinin alın teriyle ödediği vergiler durmadan bu insanların yaşıyor olduğu sıkıntıları gidermek yerine bir avuç yandaş sermayedara aktarılıyor. Bir kere krizi doğuruyor olan temel sebep buysa bunu çözmeyen hiçbir teklif de krize çare üretemez. Dolayısıyla bu teklif de maalesef krize çare üretmekten çok uzak.
Bir de şunun da altını çizmek gerekiyor: Eğer bir iktidar, ülkeyi yönetenler, sürekli yıllardır yaşıyor olan ekonomik sıkıntıların sebebinin dış güçler olduğunu, dışarıdan saldırılar olduğunu söylüyorsa bu da bir açıdan derin bir itirafı barındırıyordur. Yani, kurulmuş olan düzenin ne derece zayıf olduğu, kurulmuş olan düzenin ne derece kırılgan olduğu, kurulmuş olan düzenin iktidarın da yönetemediğini itiraf eden bir yaklaşımdır bu. Oysaki iktidarlara düşen, devlet sorumluluğunu üstlenmek ve yaşanıyor olan krizi doğuruyor olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Eğer saldırıların dışarıdan geldiği düşünülüyorsa o zaman dış saldırılara açık olmayan bir düzen kurmak ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı halkı korumakla yükümlü olan da iktidarın ta kendisidir. Bunun arkasına sığınarak yasa teklifleri getirmek de çare üretmez.
Şimdi, iddia ediliyor ki burada bir yük paylaşılacakmış. Deniyor ki bu maddelerin gerekçelerinde: "İşçi ve işveren üzerinde bir yük var, bu yükü sosyal devlet ilkesi gereğince paylaştıracağız." Bir yük paylaşımı var ama yükü üstlenen yine halk oluyor. Kim rahatlatılıyor? Bir avuç sermayedar rahatlatılıyor. Şimdi, açıkça o zaman şunu ortaya koyalım: Kime ne getiriyor? İşverene destek getiriyor, işverene işsizlik sigortasından işçinin de verdiği katkılarla ciddi bir para aktarımı getiriliyor. İşverenin kurumlar vergisi 5 puan indiriliyor, işverenin maliyetlerini azaltmak için binbir takla atılıyor. Peki, başka ne yapılıyor? İşçiye ayrımcılık getiriliyor, işçiye hak gasbı getiriliyor, işçiye kendi ödediği İşsizlik Sigorta Fonu'ndan yararlanamaması için birçok yeni engel de getiriliyor. Aynı zamanda işçini gelir vergisine de hiç dokunulmuyor. O, vergisini ödeyecek ama kurumlar vergisinden 5 puan indireceğiz. Yani, kime ne getirdiği, yükü nasıl paylaştığı çok açık esasında ve biraz önce tarif ettiğimiz düzenin de devamı.
Şimdi, meselenin, işverenin maliyeti olmadığı meselesi açık. Öyle olsaydı eğer bundan önce de işverenin maliyetini azaltmak ve istihdam yaratmak iddiasıyla verilmiş olan paketler istihdam yaratırdı, yaratmamış. Çünkü Türkiye'de işverenin önündeki en temel engel maliyeti değil, işverenin önündeki en temel engel hukuksuzluk, işverenin önündeki en temel engel can ve mal güvenliğinin ortadan kaldırılmış olması. Ve bunlar "Parayı veririm, teşviki bastırırım, satın alırım." diyerek telafi edilebilecek yıkımlar değil Türkiye'de.
Şimdi, gerçeği ortaya koyalım; örneğin, son üç yılda bütçeden 5 puan işveren sigorta prim desteği olarak 114 milyar lira kaynak aktarılmış, İşsizlik Sigorta Fonu'nun işverene 43 milyar lira doğrudan destek ve teşvik verilmiş. Sonuç ne olmuş? Sonuca bakıyoruz, 2017'de 28 milyon istihdam varken 2020'nin Temmuz ayı itibarıyla 27 milyona gerilemiş. Meselenin destek ve teşvik eksiği olmadığı açık ve bu destek ve teşviklerin de iddia edildiği gibi istihdam yaratmayacağı da açık.E, dönüp aynı işi yapıyor olmayı da bu koşullarda açıklamak da hakikaten çok zor o zaman. İşverenin temel sorunu bu değil, istihdam yaratılacaksa atılması gereken adımlar da bunlar değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
İkinci mesele de ya, sosyal bir devlet iddiası konmuş, sosyal devlet iddiası ancak şöyle ortaya konabilir: Bir devlet yükümlülüğüyle zor durumdaki halka, yurttaşına dayanışmayla el uzatan ve "Ben buradayım." diyen bir devlettir sosyal devlet. Yani, bugün ağır bir gelir kaybı yaşıyor olan milyonlarca emekçiye, işsiz kalmış olan milyonlara doğrudan gelir desteği verilirse bu sosyal devlettir, gerçekten istihdamın önü açılırsa bu sosyal devlettir. Ama işverene, halkın alın teriyle kazandığını aktarıp buna da sosyal devlet demek, üstelik de istihdam yaratmadığı bilinen araçlarla tekrar tekrar bunu yapmak, bırakın, sosyal olmayı, devlet yükümlülüğünü dahi yerine getirmemek anlamına gelir. Dolayısıyla, burada iki temel iddia var: "Yük paylaşacağız." deniliyor, paylaşılmıyor "İstihdam yaratacağız." deniliyor, yaratılmıyor. Özetiyle, sosyal devlet falan yok burada. Oysaki Türkiye'nin gerçekten bir sosyal devlete ihtiyacı var. Ya, milyonlarca insan işsiz, milyonlarca insan istihdam kaybı yaşayarak esasında ağır koşullara hapsedilmiş. Yine, rakamları söyleyeyim, ondan sonra genele dair sözümü bitireyim. İstihdamda bir artış yok; kısa süreli çalışmalar vesaire de dâhil edildiğinde, en geniş tanımıyla, umudunu yitirenler, iş arayanlar, bulamayanlar, kısa süreli çalışmaya mahkûm edilenleri eklediğinizde Türkiye'de 10 milyon 371 bin kişi işsiz. Ve bu paketler şimdiye kadar denenmiş olan, işverene "İşsizlik Sigorta Fonu'ndan kaynak aktarırız." diyerek atılmış olan adımlar, bırakın işsizliği bitirmeyi, var olan işleri ortadan kaldıran bir çerçeveyi çıkarmış karşımıza. Oysa bu 10 milyon insana doğrudan gelir desteği yapmaya ihtiyacımız var, 10 milyon insana umut yaratmaya ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, tamamlayabilir miyiz.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Bütün bunlar da bu teklifte yok. Dolayısıyla, biraz devlet ciddiyetine ve gerçek bir sosyal devlete ihtiyacımız var, bu düzeni de değiştirmeye ihtiyacımız var. Bunu iktidarın yapmayacağı açık ama biz yapacağız. Ben bunu bir kez daha buradan öz güvenle söylüyorum, biz yapacağız; Türkiye'nin çok ihtiyacı var.
Çok teşekkür ederim.