| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .10.2020 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcısı, değerli bürokratlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, torbanın üzerindeki görüşlerimi ifade etmeden önce, mesleğim, gazetecilerin özlük haklarını düzenleyen maddeye ilişkin değerlendirmemle başlamak isterim. Basın alanında çalışmak çok yıpratıcıdır, gecesi yoktur, gündüzü yoktur. Savaşlardan tutun da depreme, afete, kazalara kadar her türlü riskli ortamda en ön cephededirler. Gazetecilerin yaşadığı zorluklar ve yıpranma, teknolojinin getirdiği ilerlemeler sonrasında azalmamakta; tam tersine, artmaktadır. 1977 yılında gazetecilerin fiilî hizmet zammından yararlanması imkânı kanunla getirilmişti ancak Anayasa Mahkemesinin şubat ayında gerekçeli kararını açıklamasıyla yürürlüğe giren kararıyla yıpranma hakkı iptal edilmiş ve yeni düzenleme için dokuz aylık süre verilmişti Meclisimize. Bu süre dolmadan, basın çalışanlarının hak kaybı olmadan yeni bir düzenleme sahibi olması yönünde bu teklif kapsamında bir adım atılması olumludur ama yeterli değildir, çok eksikleri vardır. Bu hâliyle bu düzenleme son derece kısıtlıdır. Yıpranma hakkını, sadece basın kartı sahibi olmak koşuluna bağlamaktadır. Önümüzde bir fırsat varken bu düzenlemeyi, basın kartı sahibi olsun, olmasın tüm basın çalışanlarını ve basınla ilgili faaliyetlerde çalışan emekçileri kapsayacak şekilde genişletmemizde fayda var. Burada 14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilî çalışanlara biz yıpranma hakkı tanıyacağız. Ancak 14 sayılı Kararname'de "İletişim Başkanlığının basın kartı vermesi" yazıyor, bunun koşullarının ne olduğuna baktığınızda yine yönetmeliğe gitmek durumundayız. Zaten Anayasa Mahkemesi -az önce Mustafa Bey de ifade etti- "Yönetmelikle sosyal güvenlik hakkını yok edemezsiniz, kanun gerekir." diyor. Eğer bu hâliyle çıkarırsak yine iptalinin önünü açacağız demektir. Eğer gazetecilerin yıpranma hakkını gerçek anlamda iade etmek istiyorsak basın kartı koşulu kaldırılmalıdır. Çünkü, bir yandan, basın kartı almaları İletişim Başkanlığı tarafından uygun görülmeyen gazetecilerin bu haktan yararlanamaması gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Öte yandan, sadece 5953 sayılı Basın İş Yasası'yla çalışan gazeteciler için bu hakkın verilmesi de yine bir başka kısıtlamadır. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan ve bilfiil gazetecilik mesleğini yerine getiren belki binlerce gazeteci meslektaşımız var. Özellikle, internet sitelerinde çalışan basın emekçileri de mutlaka kapsam altına alınmalıdır. Ayrıca, basın faaliyetinden yani bir gazetenin çıkmasından doğrudan etkilenen matbaa emekçileri vardır, onlar da mutlaka bu kapsama alınmalıdır. Çünkü matbaa çalışmasını hatırlatacak olursak gerçekten her türlü zehirli maddeyle yüz yüze çalışan kişilerdir matbaa işçileri.
Değerli arkadaşlarım, eğer basın kartı şartına bağlamakta ısrar edilecekse de Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtildiği gibi, basın kartı verilmesinin şartlarının kanunla belirlenmesi gerekir. Burada da benim düşüncem ve inanıyorum ki birçok meslek örgütünün düşüncesi, kimin gazeteci olup olmadığına, kimin basın kartı alıp almayacağına bence gazeteciler ve meslek örgütleri kendileri karar vermelidirler diyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine, gazetecilerden söz açılmışken, bu pakette 30'uncu maddeye değinmek istiyorum. Salgın nedeniyle kapalı cezaevlerinden açık cezaevine geçmek hakkı verilen hükümlüler ile denetimli serbestlik hakkından yararlanan hükümlüler için izin süresinin 2021 yılına kadar uzatılması gündemde. Hatırlarsanız hem Komisyonda -bu Komisyonda değil tabii ki Adalet Komisyonunda- hem de Genel Kurulda şunları söylemiştik: Covid nedeniyle yani salgın nedeniyle yaklaşık 100 bine yakın hükümlünün cezaevlerinden çıkmalarının yolu açılırken -ki biz bunu dediğim gibi desteklemiştik, kapsamının genişletilmesini istemiştik- cezaevlerindeki "düşünce suçluları" dediğimiz gazeteciler, siyasetçiler, belediye başkanları, avukatlar, aklınıza gelen tüm fikir suçlularının ise maalesef önü açılmamıştı. İşte Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız Covid koşulları altında beş aydır Sincan Cezaevinde. Benzer şekilde Osman Kavala dört yıldır cezaevinde, geçtiğimiz günlerde eşi açıklama yapmak zorunda kaldı "Osman'a, bana ve onun 90 yaşındaki annesine yapılan işkenceden başka bir şey değildir." diye. Burada buna itiraz edecek birisi çıkar mı bilmiyorum. Gerçekten 1 beraat, 2 tahliye kararına rağmen Osman Kavala'nın hâlâ cezaevinde durması ve hele hele de bizler 100 bin kişiyi cezaevinden çıkarırken, tutuklu olmasına rağmen, hükümlü olmamasına rağmen cezaevinde kalması aslında sadece yargının değil hepimizin ayıbıdır. Benzer şekilde Ahmet Altan dört yıldır, Selahattin Demirtaş beş yıldır... Yine -son yapılan operasyonlarda- seçilmiş Belediye Başkanı Ayhan Bilgen geçmişte yedi ay yattıktan sonra Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararıyla bu devletten tazminat kazanmış olmasına rağmen aynı dosyada bakın altı yıl sonra yeniden tutuklanmaktadır ve ortada da kayda değer bir delil bulunmamasına rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - O yüzden salgında biz onların da sağlığını, onların da can güvencesini düşünmek zorundayız. Belki bu kapsama girmez ama bu Meclisin kapsamına girdiği kesindir.
Buradan bir kez daha haberi, yazısı, "tweet"i, düşüncesi nedeniyle haksız hukuksuz nedenle, adaletsiz bir biçimde cezaevinde tutulan tüm düşünce suçlularına bir an önce özgürlük talebini dile getirmek isterim.
Meclise getirilen paket işvereni korumak için hazırlanmış. Tabii ki işvereni koruyalım ama bunu emekçinin haklarını sınırlandırarak yapmayalım, emekçinin kara gün parası olan İşsizlik Sigortası Fonu'nu yok ederek yapmayalım; maalesef burada böyle yapılmakta. Bakın, 50 yaş üstüne ve 25 yaş altına bir nevi kölelik sisteminin yolu açılıyor. Kıdem, ihbar gibi hakların olmayacağı belirli süreli iş sözleşmesi 50 yaş üstü için yasal hâle getiriliyor. Deniyor ki: "Bir iş yerinde bir işçi bu şekilde çalıştırılmayacak."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım efendim.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sağ olun Sayın Başkan.
Peki, nasıl denetlenecek bunun suistimal edilmeyeceği? İnsanların normal primlerinin ödenmesini bile temin edemeyen bir sistemden bahsediyoruz. Özellikle örgütsüz olan küçük iş yerinde 50 yaş üstünün hiçbir hakkı hukuku korunmadan çalışmasına neden olacak bir madde. Bunun sonu belli, yeni bir emeklilikte yaşa takılanlar gibi ciddi bir mağdur kitlesi oluşturulacak.
Yine, bu teklifte kayıt dışı işçi çalıştıranlar ödüllendirilmekte. Kayıt dışı işçi çalıştırdığını kabul eden işveren affedilmekte, bununla da yetinilmeden üstüne günde 44,15 lira destek verilmektedir. Nereden? Yine, İşsizlik Fonu'ndan. Yani sadece prim desteği almayacak, idari para cezası uygulanmayacak, sigorta primi tahakkuk ettirilmeyecek. Kayıt dışı çalışmaya zorlanarak sosyal güvenlik hakkından yoksun bırakılan işçiler ise kayıt dışı çalıştırıldıkları döneme ilişkin haklarından feragate zorlanmakta. Benzer biçimde, kanun teklifi sosyal güvenliğin öznesini ayrımsız herkes olmaktan çıkarmakta, 32'nci maddede işe girdiği tarihte 25 yaşından küçük olanların on günden az çalıştırılması durumunda işveren tarafından yaşlılık primi, yaşlılık aylığı ödenmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayınız efendim, son sözlerinizi alalım.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, Sayın Başkan.
Yani gençlerin kısa çalışmaları emekliliklerine yansımayacak. Bu, çok büyük bir hak mağduriyetidir. "Esnek çalışma" adı altında güvencesizliğin yaygınlaşması anlamına gelmektedir. Bunun yerine, tüm gençlerimize iş olanağı yaratacak politikalara ihtiyaç vardır.
Teklifin bütününe bakıldığında işverenlere vergi ve prim teşvikleri artırılırken işçilerin kıdem tazminatlarının, emeklilik haklarının adım adım kaldırılmasını içeren maddelerden ibarettir. Bu pakette maalesef, esnafın derdine, KOBİ'nin derdine çare yoktur. Kredi geri ödemeleri geldi, vergilerin geri ödemeleri geldi ama bu pakette hiçbir şekilde onlara bir can suyu verecek öneri bulunmamaktadır.
Teşekkür ediyorum.