KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon katılımcıları; öncelikle bu sene 17 Ekim gecesine kadar sunulması gereken bütçe gerekçesi ve yıllık ekonomik raporun, bütçe görüşmelerinin başladığı gün ve yalnızca Komisyon üyelerine dağıtılmasının sadece bir zamanlama sorunu olmadığını ifade etmek isterim. Bizler yurttaşlar adına yasama görevini üstleniyoruz ve bütçe yapma hakkı bu görevin en önemli sorumluluklarından biri. Bize düşen, bütçenin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yapılmasını sağlamak ancak açıkçası izlediğiniz usulle kaynakların adil olarak dağıtılmasını ve Meclisin denetleyici rolünü engelliyorsunuz bu şekilde.

2021 Bütçe Kanun Teklifi'nin ruhunu yansıtan kelimelerden biri maalesef borçlandırma. Üstelik yalnızca kamu bütçesinin değil, hane halkı bütçesinin de borçlandırmayla ayakta durabileceği varsayılıyor. Özellikle son yıllarda, iç borcun ciddi biçimde büyüdüğünü görüyoruz. Yurttaşların emekleriyle ödediği verginin beşte 1'i yalnızca devletin borçlarının faizine gidiyor. 2021 yılı merkezî yönetim bütçesi için 1 trilyon 346 milyarlık bir bütçe öngörülmüş, gelir ise 1 trilyon 100 milyar yani bütçe açığı 246 milyar; bu çok ciddi bir rakam. Bireysel borçlar deseniz o da korkutucu durumda. 2020 yılı içinde hane halkının toplam borcu -yine korkunç bir rakam- 800 milyar liraya ulaştı. Geldiğinizde yani 2002'de ne kadardı bu borç, hane halkı borcu? Biliyorsunuz 6 milyar lira ve şu anda 800 milyar.

Son beş yılda 5 milyondan fazla yurttaş hakkında borçları sebebiyle icra takibi başlatıldı. Milyonlarca insanın güvencesiz bırakıldığı, geleceksiz bırakıldığı bir tabloyla yüz yüzeyiz. Örneğin, görüyoruz ki milyonlarca tarımsal üreticiye 2021 bütçesinden sadece 31 milyar lira ödenek ayrılmış. Devletin bir grup sermayedara ödediği faiz ise 179,5 milyar. Hazine iç borçlanmasının nedeni, örneğin emekliye, sağlığa, eğitime yapılan yatırımlar, istihdam yaratacak girişimler, ekonomik, pandemik krizlerle hızla yoksullaşan kesimlere gelir transferleri olsaydı; bu bütçe kadınlara yönelik şiddeti önlemeye harcansaydı belki bu borçlanma daha az tehlikeli olarak yorumlanabilirdi. O vakit, bütçe imkânları toplumsal refah için biraz zorlanmış denebilirdi ama durum böyle değil. Bir bakıyoruz, üstüne bir de indirimler, muafiyetler, istisnalar, vergi ertelemeleri yoluyla zenginden az, fakirden çok vergi alınıyor. Yani siz aslında açıkça bir tercih yapıyorsunuz. Bu tercihiniz açık, sadece yandaş sermayeden yana bir tercih yapıyorsunuz; bu tercihte halk yok. Özellikle son yirmi yılda rant gelirleriyle palazlananlara baktığınız zaman gelirlerine göre ne kadar vergi ödediklerini göreceksiniz.

Sayıştay denetim raporları da kamu bütçesinin tarafgir kullanımını gözler önüne seriyor. Akraba atamaları, pazarlık usulüyle yandaşlara verilen ihaleler görüyoruz yalnızca. Hazine garantisi verilen Kamu Ortaklığı İdaresi projeleriyle büyük holdingler koruma altına alınırken işçilerin fazla mesaiyle çalıştırılması kural hâline getiriliyor, kıdem tazminatları için bütçede ayrılması gereken ihtiyati pay dahi ayrılmıyor. Örneğin, Avrasya Tüneli için yapılan anlaşmaya göre, kaçak geçen araçların cezası tahsil edilemezse devlet tarafından şirkete araç başı para ödeniyor ve dört yılda 1,2 milyon aracın cezası tahsil edilmediği için yüklenici şirkete 24 milyon lira ödeme yapılmış. Gerçekten sormak istiyoruz, bu 24 milyon lirayı hangi hakla, hayatında bu tüneli dahi görmemiş yurttaşların cebinden alabiliyorsunuz. Yine bakıyoruz, ülkenin başkentinde o şehir hastanesi vurgunlarından biri daha; Bilkent Şehir Hastanesini işleten şirket 22 milyon lira değerindeki Da Vinci robot ile lazer cihazını Sağlık Bakanlığına teslim etmiyor. Bu da yetmiyor, radyoloji servisinde duvarlar kurşun kaplama olmalıyken alçı kaplama yapılmış. Hesabını sordunuz mu bilmiyoruz. Biz bunları bilemiyoruz çünkü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Ek süre veriyorum Sayın Vekilim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bir bakıyoruz, Merkez Bankası personel ve yakınlarının sağlık harcamaları için özel bir sigorta şirketiyle yaklaşık 30 milyon liraya anlaşıyor. Millî Eğitim Bakanlığının bir bankayla yaptığı protokolden elde edilen 16 milyon liranın 1 milyon 779 bin lirası hediyelik eşyalara harcanıyor. Bu arada çocuklar internete ulaşamıyorlar ve bilgisayarları olmadığı için eğitim göremiyorlar ülkede.

Evet, belediyelere baktığımızda yine oranın da ayrı bir rant dağıtımı ve yandaşı ihya aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Zaten seçilmiş eş başkanlarımız da bu yolsuzlukları özellikle gözler önüne serdikleri için tutuklanmadılar mı? Bunlara yeni kayyumlar, yeni yolsuzluk dosyaları da eklendi. Mesela en son geçtiğimiz hafta, kayyum yönetimindeki Mardin Büyükşehir Belediyesinden aldığı milyonluk ihalelerle usulsüzlük yaptığı ortaya çıkan Batur Enerji firmasının sahibi Adnan Yüksel zimmet ve yolsuzluk suçlamalarından tutuklandı ama biz Mardin halkı adına da sormak istiyoruz, bu ihaleleri veren Mardin kayyumu ne yapıyor? Onunla ilgili bir soruşturma var mı? Onun herhangi bir sorumluluğu var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Son cümlelerimi söyleyeceğim.

Evet, siyasi denetim dengesi tümüyle bozulmuş, yozlaşma ve baskı siyasetin tüm kurumlarına sirayet etmiş bu ülkede ve bu bütçe teklifinde halkın aleyhine olan her bir kuruşun hesabını sormak bizim görevimiz. Dolar 2015'te 2,68'di, bugün 8,5 ve asgari ücret de 2.324 lira. Vallahi, ne diyeyim, eğer bu durumda bir keyif çayı içebiliyorsanız gerçekten buyurun, için diyebiliyorum.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum.