| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .10.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben 2015 yılında milletvekili oldum ve 6'ncı bütçe görüşmesine katılıyorum Plan ve Bütçe Komisyonunda.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bir de geçici vardı, geçiciyi ekleyin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tabii, 7'nci sayılır. Doğru, haklısınız.
Şu, benim milletvekili olduğum dönemde dahi arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin öneminde, bu bütçenin, bu Plan ve Bütçe Komisyonunun Türkiye'nin kalbi olmasında yani bu tartışmalar sürecinde kalbi olması meselesinde ciddi irtifa kaybettiğimizi üzülerek söylemek isterim.
Değerli arkadaşlar, geçmiş bütçeleri de bizler televizyonlarda izliyorduk. Bakın, Uğur Bey, siz de söylediniz. İnanın Türkiye'nin kalbi Mecliste atardı. İşçiler, memurlar, çiftçiler, işsizler, kadınlar, gençler Meclisi izlerlerdi; Meclisten bize ne düşecek diye, her bir milletvekili ne diyecek, ağızından ne çıkacak, bana dair neyi savunacak diye burayı izlerlerdi. Türkiye'nin kalbi burada atardı. Ama şunu söyleyeyim, sabahtan beri bakalım duruma, basının şu anda takibine bakalım: Yalnızca 2 arkadaşımızı görüyorum, kameralar burada yok. Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı sunum yaparken...
SALİH CORA (Trabzon) - İçeride kameralar var, görmediniz mi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, her şeyin farkındayım, biliyorum.
SALİH CORA (Trabzon) - Var ama, ekranda görünüyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şu anda buraya dönük ilgi, alaka Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki en düşük düzeyinde. Yani Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı bütçelerin tarihine baktığımızda en düşük düzeyine düşmüş durumda. Bakın, hepimiz bu Meclisin üyeleri olarak şapkayı önümüze koyup bunun üzerine düşünmeliyiz, ne yaptık ki Meclis bu kadar önemsiz bir hâle geldi.
Bütçe hakkı vatandaşın hakkıdır. Arkadaşlar, bütçe hakkı demokrasilerde olmazsa olmaz olandır ve parlamentolar bütçe hakkı üzerine büyük oranda kurulmuştur. Neden? Çünkü geçmişin kralları, padişahları vatandaşlara ağır vergiler yüklemişlerdir ve ağır vergileri de saraylar inşa etmek, efendim yandaş derebeylerine bir şekilde aktarmak için veya komşu ülkelerle savaşlar çıkarmak için kullanmışlardır. Halkı felakete sürüklemişlerdir, yoksulluğa sürüklemişlerdir. Bunun sonucunda yapılan büyük mücadelelerle, yüzyıllık mücadelelerle bütçe hakkını Meclis kazanmıştır. Millet adına meclisler, milletin vekilleri bu hakkı kullanmıştır. Ama şimdi baktığımızda arkadaşlar, bizler bu hakkı kullanabiliyoruz diyen varsa içinizde ben gerçekten bu konuşmayı şu anda bitirmeye razıyım. Hepinizin yerellerinde sorunlar var öyle değil mi? Trabzon'un, Diyarbakır'ın, İzmir'in, Van'ın, Sinop'un, Ordu'nun, Giresun'un hepsinin sorunları var. Siz diyorsanız ki benim ilimin sorunları bu bütçeye yansımıştır. Ben şu anda bu bütçe konuşmasını bitirmeye razıyım. Diyorsanız ki kadınların, gençlerin, işsizlerin, memurların, emeklilerin talepleri bu bütçeye yansımıştır gerçekten şu anda ben bu konuşmamı bitirmeye razıyım. Ama maalesef bu talepler bu bütçeye yansımamıştır. Burada adaletsiz bir bütçe önümüze gelmiştir ve bu bütçe halktan kaçırılmaktadır. Bu bütçe tartışmalarının halka yansıması istenmemektedir. Çünkü şöyle bir durum var arkadaşlar, ekonomimiz uçuyor diye a Haber yayıncılığı yapılıyor, biliyorsunuz. Her gün ekonomimiz uçuyor diye haberler yapılıyor. Eve ekmek götüremeyen, işsiz, yoksul, faturasını, kredi taksitlerini ödeyemeyen vatandaşımızda diyor ki: Ya arkadaş ekonomi uçuyormuş, ben niye bu durumdayım diye soruyor. Ama zannediyor ki ekonomi uçuyor ama bende sorun var zannediyor vatandaşımız. Oysa vatandaşımız da bir sorun yok. Sorun bu vicdansız ve adaletsiz bütçelerde arkadaşlar, bu adaletsiz bütçelerde. Vatandaşlarımızın nasıl bir hayat süreceği bu bütçeler belirliyor. Atanamayan, atanmayan öğretmenlerin atanıp, atanmayacağını bu bütçeler belirliyor arkadaşlar. Yüzbinlerce öğretmenimiz atanmayı bekliyor değil mi? Hepinize talepler gelmiyor mu? AK Partili arkadaşlarıma soruyorum. Binlerce öğretmen arkadaşımız sizin yerellerinizde ben üniversite okudum edebiyat öğretmeni oldum, İngilizce öğretmeni oldum, matematik öğretmeni oldum, beden eğitimi öğretmeni oldum atanamıyorum, demiyor mu size? Diyor değil mi? Çok az sayıda sınavlara giriyorlar 100 alıyorlar diyelim ama mülakatta ne oluyor? Yalnızca birisinin dayısıysa, birisinin amcasıysa belli puanlarla ataması yapılıyor ve son derece sınırlı sayıda öğretmen ataması yapılıyor ama yüzbinlerce öğretmenin ataması yapılmıyor. Onların talepleri bu bütçeye yansımış durumda değil, hiçbir talep bu bütçeye yansımış durumda değil arkadaşlar.
Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımız ya da milyonlarca vatandaş iş bulamıyor. Ne yapacak bu vatandaşlarımız? Taş mı yiyecekler? Ya diyoruz ki gelin şu bütçe tercihlerini değiştirelim, emeklilikte yaşa takılanların sorunu çözelim çünkü bir devletin görevi, bir Meclisin görevi ya vatandaşlarına iş bulacak şartları yaratmaktır ya da Anayasamızda olan sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde onlara sosyal güvence sağlamaktır. Biz emeklilikte yaşa takılanlara ne diyoruz? Kaynak yok diyoruz değil mi? Oysa kaynak var. Sorun bütçe tercihlerinde bu iktidarın yaptığı bütçe tercihleri yüzünden vatandaşlarımızın talepleri bu bütçeye yansımıyor arkadaşlar.
Bakın niye bu bütçeyle ilgili bir de yeterli kaynaklar yaratılamıyor? Arkadaşlar, çünkü kurumsal bir çöküş yaşıyoruz, tek adam rejimi var, tek adam düzeni geri kalan bütün kurumlarsa maalesef hizaya çekilmeye çalışılıyor. Oysa demokrasi denge ve denetleme rejimidir. Şu Meclis olarak biz bu yürütmeyi dengeleyip, denetleyebiliyoruz diyen arkadaş varsa ben bugün şu anda şu konuşmamı bitirmeye razıyım. Saraydan gelen fermanlara yalnızca bu Meclis mühür basıyor, başka bir şey yapmıyor. Bakın, saraydan gelen bütçeyi de iddia ediyorum hadi buyurun değiştirin, bir virgülü değiştiremiyoruz burada. Saray yanlış tercihler yapmış olabilir, adaletsiz tercihler yapmış olabilir ama bizlerin görevi milletin temsilcilerinin görevi bu adaletsiz tercihleri değiştirmektir. "Bu konuda irademiz var." diyorsak hadi gelin, hep beraber çalışalım arkadaşlar.
Başka güç ne? Eğer bu yürütme adaletsizse kim dengeleyip denetleyebilir? Yargı, yargı değil mi? Bağımsız yargı. Hukuk devleti olmamız gerekir değil mi? Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmadığı şu anda bir ülkenin vatandaşlarıyız arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmıyor ya. Bu ülkede siz bereket bekleyebilir misiniz? "Hukukun üstünlüğü var." diyebilir misiniz? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmıyor arkadaşlar. Yargı sarayın bir sopası hâline getirilmiş.
Başka dengeleyici, denetleyici güç nerede? Basın. Bakın, orada oturuyor. Gücü var mı? Yok. Hadi, basın mensubu arkadaşlarımız buradan haberler yazsınlar, göndersinler editörlerine bakalım, basacaklar mı? O arkadaşlarımız canla başla görev yapmaya çalışıyorlar ama şunu biliyorlar: "Buradan hükûmeti eleştiren bir haberi ben editörüme gönderirsem o editör onu basmaz. Ne yapar? Yalnızca Cumhurbaşkanı Yardımcısının söylediği 'Ekonomimiz uçuyor.' haberlerini yapar, bunun dışında bir haber yapamaz." Basının da dengeleme, denetleme görevini maalesef berhava etmiş durumdayız.
Sivil toplum, sivil toplumun dengeleme, denetleme görevini berhava etmiş durumdayız. Osman Kavala hapiste, Anayasa Mahkemesi kararına, AİHM kararlarına rağmen hapiste tutuluyor. Sivil toplum maalesef... Bakın, burada dedik ki. "Sınırlı sayıda sivil toplum temsilcileri gelsin, işçinin, memurun, emeklinin, emeklilikte yaşa takılanın haklarını savunsun." dedik maalesef bunlara cevaz vermediniz arkadaşlar.
Bir arkadaşımız "Buradaki sözlerimiz halka ulaşırsa halkın kafası karışır." diyor ya. Ya, bu, bize hakarettir arkadaşlar. bakın, Hepimiz bu ülkenin...
SALİH CORA (Trabzon) - Öyle bir şey yok, saptırma.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, tutanaklara bakalım Sayın Cora, aynen böyle söyledi, gerçekten bakalım, birlikte bakalım.
Yani bu anlamda biz kendimize haksızlık etmemeliyiz, bizler milletin vekilleriyiz ve bizlerin sözlerinin halka ulaşması, halkın taleplerinin buraya yansıması bu bütçeyi güçlendirir, halkın bütçesi yapar.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe yerel mi? Yerellikle ilgisi var mı? Yerelin talepleri bu bütçeye yansımış durumda mı? Giresun'un talepleri var mı bu bütçede? Trabzon'un var mı? Van'ın, Diyarbakır'ın, İzmir'in, Manisa'nın talepleri var mı? Zeytin üreticisinin talepleri var mı bu bütçede Allah'ınızı severseniz? Yok arkadaşlar, yok.
SALİH CORA (Trabzon) - Var, var.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Var hepsi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Katılımcılık yok. Halka sorulmadan bütçe yaptılar. Neden? Çünkü yalnızca kendi bekalarını düşünüyorlar, kendi iktidarlarını düşünüyorlar, kendi yandaşlarını düşünüyorlar. Oysa yapmamız gereken halktan yana bütçeler yapmak.
Bakın, yalnızca pandemi dönemi bu bütçenin bir testiydi. Ne dedik? "Ya, gelin, şu pandemi döneminde..." Bakın, bütün dünya yaptı. Ne yaptı pandemi döneminde dünya ülkeleri Strateji ve Bütçe Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli arkadaşlar? Dediler ki vatandaşlarına: "Evinde otur, temel ihtiyaçların elektrik, suyun, doğal gazın, kiran, gıda harcaman benim güvencemde. Maaşının yüzde 90'ını ben sana veriyorum." Dedi değil mi? Demokratik ülkeler bunu diyebildi. Biz yapmadık.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hangisi dedi?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hangisi dedi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne diyeceksiniz? "Kaynak yok." diyeceksiniz değil mi? Ne dedik bu durumda?
Ya, bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Sabır istedi değil mi vatandaşlarımızdan. Ya, sabır isteyen bir Cumhurbaşkanı ne yapar arkadaşlar? Önce halka örnek olur değil mi? 14 tane uçan sarayı var, değil mi Sayın Cumhurbaşkanının? Bu 14 tane uçan sarayını satsaydı; yürüyen yüzlerce sarayı var, Marmaris'te yüzen sarayı var, yazlık saray inşaatı devam ediyor, (AK PARTİ sıralarından gürültüler) "Bütün bunlardan ben vazgeçiyorum, halkıma da sabır öneriyorum." deseydi olmaz mıydı, bu sarayın harcamalarını düşürseydi?
Ya, şu bütçe gelmiş Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Sayın Cumhurbaşkanına kaç para maaş öngörüyor? 88 bin lira. Cumhurbaşkanının buna ihtiyacı mı var? Yok. Ama ne yapması lazımdı Sayın Cumhurbaşkanın? "Ben, bu yıl 10 bin lira alıyorum." demesi lazımdı. Halka sabır öneren bir cumhurbaşkanı "Ben, bu yıl 10 bin lira alıyorum." diyecekti.
SALİH CORA (Trabzon) - Sen ne kadar alıyorsun?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Milletvekilleri olarak biz de "Benim maaşımı yarı yarıya düşür. 10 bin liradan fazla para almayalım, halkımız yoksulken, açken yapamayız bunu." demeliydik. Cumhurbaşkanı bir de 35 bin lira emekli maaşı alıyor; 123 bin lira alıyor. Olabilir mi böyle bir şey arkadaşlar? Halka sabır önerirken önce siz de adım atacaksınız, sarayın harcamalarını düşüreceksiniz. Yüzde 1'e değil, yüzde 100'ü güvenceye alan bir bütçe yapacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Pandemi döneminde bakın, ya, vatandaşlarımız "Temel ihtiyaçlar güvence altına alınsın." dedi değil mi? Ya, vatandaşlara ödeme yapmadığınız gibi, onlara nakit desteği sağlamadığınız gibi ne yaptınız? Ne yaptı Cumhurbaşkanı? Bir de IBAN gönderdi. Ya, dünyada vatandaşına IBAN gönderen bir cumhurbaşkanı oldu mu acaba para yatırın diye?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hizmet götürüyorlar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bakın, burada, bu halkın talepleri bu bütçeye yansımış değil.
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hizmet götürdüler, vatandaşlara hizmet ettiler.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bakın, "Bu bütçede eğitime şu kadar para harcıyoruz." diye açıklamalarda bulunuyorsunuz, öyle değil mi? Ya, eğitimin bütçesi düşük arkadaşlar, OECD içinde eğitime en az kaynak ayıran ülkelerden biriyiz. Ayrıca, eğitimde toplumsal barışı önceleyen bir eğitim anlayışı yok. Eğitimde ayrımcılıktan arındırılmış bir bütçe yok. Ana dilinde bir bütçe yok. Bütün bunları tartışabilmeliydik ama maalesef tekçi anlayış, tekçi bir eğitim politikasıyla karşımıza çıkmış durumda.
Sağlık bütçesi... Ya, bu kadar övünüyorsunuz sağlık konusunda arkadaşlar...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ee, övünmeyelim mi ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, hâlâ bakın... Bakın, bir rakam söyleyeceğim Nilgün Hanım. OECD içinde sağlığa -dolar bazında- kişi başına en az kaynak ayıran ülkeyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, gördüklerini söylesen...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, değerli arkadaşlar, Diyanet bütçesi...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye canlı yayın istediğiniz belli oldu, niye canlı yayın istediğiniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, böyle mi konuşacağım?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, buyurun Sayın Paylan, devam edin.
Arkadaşlar, dinleyelim...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani tamamen siyahı beyaz, beyazı siyah gibi gösteriyorlar tamamen; birbirlerine girdiriyorlar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Diyanet bütçesi... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, bu nedir ya?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, arkadaşlar...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Diyanet bütçesi...
Ya, Uğur Bey, siz de basın, size de söz verecek.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
Buyurun, devam edin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Diyanet bütçesi... Ya bütün vatandaşlarımız vergi veriyor, öyle değil mi arkadaşlar, hepimiz vergi veriyoruz. Ya, ben Hristiyan'ım, ben de vergi veriyorum. Defalarca... Böyle yaşadık, Museviler de veriyor, Aleviler de veriyor, hepimiz vergi veriyoruz, Sünniler de veriyor; 83 milyon vatandaşımız vergi veriyor. Yine bütçeyi getirmişsiniz, yine yalnızca Diyanet bütçesi en büyük bütçelerden biri. Olabilir. Ama bu bütçede -mademki hepimiz vergi veriyoruz- hepimize hizmet edecek bir Diyanet anlayışına ihtiyaç yok mu? Bunları tartışmayacak mıyız? Hepimiz vatandaşsak, hepimiz vergi veriyorsak her inanca hizmet veren bir Diyanet anlayışına ihtiyacımız yok mu arkadaşlar?
Bakın, değerli arkadaşlar, bu anlamda bu bütçenin de... Söyleyeyim, sarayın bütçesidir bu, bunda hiçbir şüphe yok. Saraylara giden kaynaklar var. Ben size söyleyeyim, bakın, keyif çayı önerdi Sayın Cumhurbaşkanı. Dağıtıyor keyif çayını -burada fotoğrafı- biliyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bu keyif çayını kim içiyor bugünlerde biliyor musunuz, kimler içiyor?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İyi hazırlanmamışsın bütçeye, tatil yapmışsın. Hiç hazırlanmamışsın yani.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kimler içiyor biliyor musunuz? 5 yandaş müteahhit içiyor, keyif çayını. Niye biliyor musunuz arkadaşlar?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Önceden hazırlanırdın ama.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Anlatayım. Bugün dolar kaç para arkadaşlar? 8,20. Euro kaç para? 9,70. Yandaş müteahhitler keyif çaylarını koymuşlar -5'i bir arada- birini içiyorlar, birini dolduruyorlar. Niye? Ya, bütün ödemeler, köprü, otoyol, şehir hastaneleri, tünel... Bütün ödemeler euroyla? Öyle değil mi Naci Bey? Euroyla ödüyorsunuz. Bunlar garanti ödemeleri. Bir de ne yapmışlar? Bir şey de yapamazsınız, Londra'dan anlaşmayı garantiye bağlamışlar, vatandaşlarımız vergisini tıkır tıkır veriyor, siz o vergileri alıp euroyla... Bakın, 9,70. Euroyla çarpıp yandaş müteahhitlere aktarıyorsunuz. Onlar da keyif çaylarını afiyetle içiyorlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yollar, köprüler Londra'ya mı gitti?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, bu bütçe arkadaşlar, güvenlikçi anlayışlara ayrılan rakamlarla dolu. Ya, 2015 yılı bütçesinde de -burada tartışıldı arkadaşlar- bütün güvenlikçi harcamaların toplamı 50 milyar TL'ydi. Niye? Daha barışçı, daha demokratik yoldan bakıyorduk, sorunlarımızı barışçı yollarla çözme yolunda ilerliyorduk ama bu yoldan çıktık. 2020 yılı bütçesinde yan fonlar dâhil 200 milyar TL'nin üzerinde güvenlikçi kalemlere para aktarılıyor arkadaşlar, 200 milyar TL'nin üzerinde. Güvenliğimiz var mı? Huzurumuz var mı? Özgürlüğümüzü maalesef berhava etmedik mi? Bütün bunları tartışmamız gerekmiyor mu?
Yani, Kaddafi -Allah'ınızı severseniz- bütçesinin yarısını güvenlik politikalarına harcadı; silaha harcadı, tanklara, toplara harcadı. Libya abat mı oldu? Saddam Irak'ta bütçesinin yarısından çoğunu tanklara, toplara, füzelere ayırdı, Irak abat mı oldu?
Yapmamız gereken, güvenlik-özgürlük dengesini sağlamak. Bunu sağlamayan bir bütçe var burada. Hükûmet maalesef eline çekici almış her şeye çivi olarak bakıyor, her şeye güvenlikçi parantezler içinde bakıyor. Oysa yapmamız gereken, güvenlik-özgürlük dengesini sağlamak arkadaşlar.
Bu bütçe, bakın, gelirleri sağlarken de adaletsiz bir yoldan yürüyor arkadaşlar; vicdansız ve adaletsiz yoldan yürüyor. Naci Bey'le yıllarca bunu konuştuk, Cumhurbaşkanı Yardımcısına da aynı şeyi söylüyorum: Ya, bütçelerin büyük çoğunluğunu yoksullardan topluyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, büyük çoğunluğunu. Gelir vergisi kaleminin bile yüzde 90'ını ücretliler veriyor, emekçiler ödüyor. Kurumlar vergisi ise son derece düşük bir rakam ve siz daha da düşürecek bir maddeyi getirdiniz. Servete ve gelire duyarlı bir bütçeleme anlayışı yok. Servetin yüzde 50'si nüfusun yüzde 1'inin elinde, geri kalanlarsa borç içinde. Pandemi döneminde vatandaşa gelir transferi yapmadınız, borç transferi yaptınız. Onlara "Gidin, düşük faiz var, krediyle borçlanın." dediniz, vatandaşlarımız daha da borçlandı, şimdiyse bir borç kriziyle karşı karşıya arkadaşlar. Yani bu anlamda, bütün vergileme politikalarını yeniden gözden geçirmemiz gerekmiyor mu? KDV'yi, ÖTV'yi daha da düşürecek, temel ihtiyaçları güvence altına alacak bir bütçelemeyi konuşmamız gerekmiyor mu arkadaşlar? Ya, elektriği, suyu, doğal gazı, interneti -ben iddia ediyorum- ücretsiz sağlayabiliriz vatandaşlarımıza, iddiayla söylüyorum. Bakın, yalnızca, güvenlikçi politikaları düşürelim, barışçı politikalara yürüyelim, saraylara, yandaşlara akan kaynakları durduralım; elektriği, suyu, doğal gazı, interneti ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz sağlayabiliriz, asgari ücreti 4 bin lira yapabiliriz, en düşük emekli maaşını 2.500 lira yapabiliriz, atanamayan öğretmenleri, yüz binlerce öğretmeni atayabiliriz, emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın emeklilik sorunlarını çözebiliriz. Bütün bu adımları atmamız için bütçe tercihlerini değiştirmemiz gerekiyor arkadaşlar.
Allah'ınızı severseniz, Naci Bey, siz defalarca OVP sundunuz, Cumhurbaşkanı Yardımcımız da sundu, Sayın Maliye Bakanı da defalarca YEP sundu, Yeni Ekonomik Program -bu kaçıncı yeni ben bilmiyorum artık- vallahi "Maşallah." dediğiniz kırk gün yaşamıyor. Yani bir programı ortaya koyuyorsunuz, bir bakıyorsunuz, kırk gün sonra o program devre dışı kalmış. Bu da sizin inandırıcılığınızı yok ediyor. Sayın Maliye Bakanı daha üç hafta önce yeniden, yeni bir ekonomi programı sundu, size şunu söyleyeyim: 2023 yılı dolar hedefi ne bu programın biliyor musunuz arkadaşlar? 8 lira 2 kuruş, 2023 yılı hedefi. Yani düşünün ki 2023 yılıyla ilgili zaten hiçbir hedefiniz tutmayacak ama üç yıl sonrasının dolar hedefini üç haftada tutturan bir Maliye Bakanı var. Bu anlamda, bir güvenilirlik sağlamanız mümkün mü? Güveni sağlamak için güven veren politikalara dönmeniz lazım, kurumların işlemesi lazım. Merkez Bankası kimsenin beklemediği anda faiz yükseltiyor. Değil mi? Beklenti yönetimidir bunlar. Niye? Çünkü cevaz vermiş belli ki Maliye Bakanı bir şekilde. Herkesin beklediği, herkesin yükselmesi gerektiğini düşündüğü anda -ben yükselmesine sevinmiyorum ama gerekiyorsa yangına su dökmek gerekir, yangına benzin dökülmez- Merkez Bankası nasıl olduysa faizleri yükseltmiyor, dolar 8 lira 20 kuruşa çıkıyor. Niye? Çünkü arkadaşlar, müdahale edildiğini herkes görüyor, sonuç olarak Sayın Cumhurbaşkanının iki dudağının arasında olduğunu herkes görüyor. Kurumlar araç bağımsızlığına sahip değilse, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyorsa, Merkez Bankası bağımsız bir şekilde, araç bağımsızlığıyla kararlarını alamıyorsa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, normal süreniz bitti, tamamlamanız için size ek süre veriyorum.
Lütfen tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bu anlamda, yeni ekonomik programlarla, şunlarla bunlarla dikiş tutmuyor. Şunu görmemiz lazım, benim önerim şudur arkadaşlar: Bakın, burada hepimiz milletin vekilleriyiz, mademki bu iktidar yanlış yolda, bizler inisiyatif alabilmeliyiz. Yani milletin vekilleri olarak bu bütçeyi daha halktan yana, daha yoksullardan yana bir bütçe hâline getirebiliriz. Bunun için de bütçe tercihlerini değiştirmemiz gerekir. Bunun yanında, siyasi reformlar yapmalıyız. Yani tek adam rejiminin sonuç olarak güçleri konsolide ettiği anlayıştan, yeniden Meclisimizin itibarlı olduğu, yargının bağımsız olduğu, basının özgürce yazabildiği, sivil toplumun özgürce mücadele edebildiği siyasi reformları tekrar sağlayabilmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, şu andaki durumla ilgili size söyleyeyim: Selahattin Demirtaş'ın hapiste olması da şu andaki durumumuzla ilgilidir, Osman Kavala'nın da, Ahmet Altan'ın da. Hukukun işlemediği bir ülkede ekonominin işlemesini bekleyemezsiniz. Ha dersiniz ki "Çin bunu böyle işletiyor." Çin ne yapıyor? Emek sömürüsü yapıyor, doğanın sömürüsünü yapıyor ama orada bile bir kurumsal yapı var. "Arabistan'da işliyor." diyebilirsiniz "Rusya'da işliyor." diyebilirsiniz ama arkadaşlar, oranın petrolü var, o petrol gelirleri de şu an düşüyor ama bir şekilde sistemini götürebiliyor. Ama yapılması gereken, siyasi reformlardır, ekonomik reformlardır ve Meclisin bu noktada irade göstermesidir. Sarayın, yandaşın ve güvenlikçi anlayışların ve faizin bütçesini bir kenara koyup mutlaka halkın bütçesine dönmeliyiz. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 128 ülke içinde 110'uncu ülke olan bir ülkede ekonominin işlemesini bekleyemezsiniz.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Demokrasi Endeksi'nde 110 'uncu olan bir ülkeden ekonominin işlemesini bekleyemezsiniz. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içinde 154'üncü olan bir ülkede ekonominin işlemesini bekleyemezsiniz. Bütün bunların işlemesi için bir an önce Meclisimizin inisiyatif alması gerekiyor.
Ben bu anlamda bütçe görüşmelerimizin tekrar hayırlara vesile olmasını diliyorum.