KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşımın bıraktığı yerden başlayayım: Devlet kutsal filan değil arkadaşlar, kutsal olan insandır. İnsan rahat etsin diye, mutlu olsun diye, kendisini gerçekleştirebilsin diye kendi aklıyla keşfettiği bir organizasyondur devlet; çok önemlidir, vazgeçilmezdir, hepsi bu kadar.

Peki, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesini konuşuyoruz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleriyle ilintili olan Sayıştay ile Kamu Denetçiliğinin bütçeleri üzerinde konuşuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Anayasa madde 87'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri sayılmış: "...kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak, bütçe, kesin hesap..." gibi gidiyor bu şekilde ve denetleme görevlerinden söz ediliyor. Şimdi, buna bakalım, gerçekten biz bunu yapabiliyor muyuz? Bunun önünde ne gibi engeller var, var mı yok mu? Mevcut Anayasa'dan ve yasalardan kaynaklanan engeller, sorunlar nelerdir; uygulamadan kaynaklanan sorunlar nelerdir? Bunları konuşmak, tartışmak gerekir. Yoksa ben daha fazla bağırdım, siz daha fazla bağırdınız... Buradan bir şey çıkmaz. Orada 3 arkadaşımız, buradan bir şey söylendi mi sürekli bağırıyorlar, gürültücü dedim ben onlara. Yapmayın arkadaşlar ya, sizin de aynı dakika konuşma hakkınız var; kalkın, konuşun, ne düşünüyorsanız söyleyin bunu. Biz böyle yapmazsak buradan aşağıya doğru gittiği zaman bu tartışma, bu kutuplaştırılmış toplumda nerelere kadar gidecek? Etmeyin.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Aynı şeyi siz de yapıyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hâlâ aynı şeyi yapıyor arkadaş, hâlâ gürültü; işi gürültü çünkü onun.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama aynı şeyi siz de yapıyorsunuz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, devam edin Sayın Bekaroğlu, lütfen devam edin.

Sayın Ök...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama itham ediyor Sayın Başkanım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir takım şeyler saydınız, bizim rahat etmemiz için yaptıklarınızı saydınız, teşekkür ediyoruz. İşte, lokantalar açtınız, misafirhaneleri iyileştiriyorsunuz, bütün şeyleri yapıyorsunuz; sağ olun, eksik olmayın ama değerli arkadaşlarım, temel problem bu, demokrasiyle ilgili. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi paylaşılamaz yani demokrasinin en temel şeyi budur.

Şimdi, arkadaşımız dedi ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi, Hükûmetin yürütme yetkisi ve yargının yetkisi son yapılan değişikliklerle bütün bütün kesinlikle ayrılmıştır." Öyle değil. Bu Anayasa değişikliğiyle, yapılan Anayasa değişikliğiyle başkanlık sistemiyle -ya da ne diyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle- gelen düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin aleyhine, Cumhurbaşkanının yani yürütmenin yetkileri artmıştır. Yürütmenin yetkileri tek başına kullanması bir tarafa, yetmemiş, yasamaya uzanıyor.

Arkadaşlar, sadece Anayasa'daki bu garabetler, eksiklikler değil, siz kanun çıkarırken kendi yetkilerinizi Cumhurbaşkanına devrediyorsunuz. Bir kanun çıkarıyorsunuz, kanunla bir hüküm ihdas ediyorsunuz, koyuyorsunuz hükmü. Ondan sonra son maddede diyorsunuz ki: "Biz böyle bir şeyi ihdas ettik ama bu konuyu değiştirme yetkisi Cumhurbaşkanındadır." Allah Allah, kanunu siz koydunuz, nasıl yetkiyi Cumhurbaşkanına verirsiniz? "Yasama ve yürütme ayrıdır." dediğiniz zaman en basit, ilkokul çocuğunun bile anlayacağı şey şu değil mi: Türkiye Büyük Millet Meclisi yasaları yapacak, yasayla ilgili hiçbir ortağı olmayacak; yürütme de, Hükûmet de -milletin seçtiği Başkan da Hükûmet de neyse- bu yasalar çerçevesinde ülkeyi yönetecek. Bu yasalar çerçevesinde ülkeyi yönetip yönetmediğini de yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bağımsız, tarafsız yargı denetleyecek. Bu kadar basit yani. Peki, böyle mi? "Böyle" diyecek Sayın Başkan, "Ben anayasacıyım, bilirim filan:" diyecek.

TBMM BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP - Hayır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle değil Sayın Başkanım, ben doktorum ama ben de bu kadar biliyorum.

TBMM BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP - İç Tüzük...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle değil, bakın, fiiliyatta böyle değil. Bir defa Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme hakkını geniş ölçüde elinden almıştır. Yani işte, gensoru yoktur, soruşturma hemen hemen imkânsız hâle getirilmiştir, sözlü soru önergeleri ortadan kalkmıştır vesaire. Yazılı soru önergeleriyle ilgili... Sayın Başkanım, Kamu Başdenetçisi de bunu dinlesin: En temel görevimiz bütçe hakkıdır, millet adına yaptığımız bütçe hakkıdır. Bütçeyle ilgili görevlerimiz, Hükûmetin yapmış olduğu diğer icraatları denetlemeyle ilgili görevlerimiz yapılmıyor ve bu konuda siz hiçbir şey yapmıyorsunuz. Size şikâyet ettim Bakanları. Bakın, biraz evvel Sayın Şener ifade etti, dedi ki: "Eskiden on beş günlük yasal sürede cevap verilmediğinde Meclis Başkanlığı hemen o bakanlığa yazı yazardı." Şimdi ben size soruyorum: Kaç tane yazılı soru önergesiyle ilgili bakanlıkları uyardınız, o bakanı uyardınız ve ne yapacaksınız? Şimdi ben gitsem Kamu Denetçisine, "Şu bakanlar var ya, şu bakanlar, atanmış sekterler, bakanlar, bunlar benim anayasal hakkımı engelliyorlar..." Anayasal hak, Anayasa diyor ki: "Milletvekili soru sorma, yazılı soru sorma hakkına sahiptir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakanlar da on beş gün içinde cevap verirler." Başka bir şey yok, "verebilirler" diye bir şey de yok, "cevap verirler" diyor Sayın Başkanım, vermiyor. Ne yapacağız peki? Bu konuyla ilgili ne yapacağız, siz ne yapıyorsunuz? Biz ne yapacağız? Size soruyoruz, bize diyorsunuz ki: "İçeriye ben giremem." Ama ben size soru önergesiyle başka bir şey soruyorum; 5 tane sorumdan 4 tanesini atıyorsunuz, bal gibi içeriye giriyorsunuz. Ha, ben kanunları anlarım filan. Öyle değil, haksızlık yapıyorsunuz, kendi bilgilerinizi de, mesleklerinizi de, uzmanlarınızı da bizim aleyhimize kullanıyorsunuz.

Bir de Mecliste müthiş bir asimetri var değerli arkadaşlarım. Hükûmetin işleyişinde bu yasama ve yürütmeyle ilişkisinde kanunlar çıkarken müthiş bir asimetri var. Sizin arkanızda onlarca uzman oturuyor Sayın Başkan, bakanların arkasında da öyle, bizim danışmanlarımız bile şu kapıdan içeri giremiyor. Bir milletvekili diyor ki: "Teklifi ben verdim." Oturuyor oraya kanun teklifini görüşüyoruz, arkasında onlarca bürokrat var. Ya, sadece sen verdiysen onlarca bürokratla savunuyorsun, benim öyle bir şeyim yok. Böyle demokrasi olmaz, bu demokrasi filan değil, kimseyi kandırmayın arkadaşlar.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Kanun tekliflerinde böyle bir sınırlamamız söz konusu değil. Sayın Bekaroğlu, biliyorsunuz, bu konuyu da size aktardım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Oraya da geleyim o zaman Sayın Başkanım, tamam, haklısınız. Kimi kandırıyoruz? Başkanlık sistemi bir an evvel kalkmalı, kalkacak da ama kimi kandırıyoruz yani? Efendim, kanun tekliflerini milletvekilleri verir; milletvekilleri getiriyor, son derece uzmanlık isteyen, bir süre önce bakanın yapmış olduğu açıklamalarla ilgili bir teklifle geliyor buraya, savunuyor -kimse alınmasın üzerine- savunamıyor, savunamaz, cevap veremiyor, arkasında da devletten gelen bürokratlar var. Hayır, besbelli ki açıkça Hükûmet vermiş bu teklifi, o zaman Cumhurbaşkanı da versin. Genel Kurulda komisyon başkanı oturuyor orada. Sayın Komisyon Başkanı, bir kanun teklifi görüşülürken siz benim sorduğum soruya Genel Kurulda nasıl cevap vereceksiniz? Teklif sizin değil ki, hadi oradaki milletvekili... Teklif sizin bile değil, siz nasıl cevap vereceksiniz? Gidip orada oturuyorsunuz. Böyle iş olmaz, bu garabettir değerli arkadaşlarım, bu ayıptır. Yani yıllar geçtiği zaman Türkiye'de, bugünlerde olup bitenleri yazacaklar, gülecekler size ya. Gerçekten gülecekler, hiç kimse inanmayacak size, bunu bilin yani. Tarihin yargılaması ağır bir yargılamadır ve bu şekilde bir yargılamayla karşı karşıya kalacaksınız, bundan hiç şüpheniz olmasın.

Değerli arkadaşlarım, tabii süre çok kısıtlı, üç tane kurumla ilgili konuşacağız. Sayıştayla ilgili ben birkaç şey söyleyeyim: Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, vermiş olduğumuz bütçeler nasıl kullanılıyor, kullanılmıyor, doğru kullanılıyor mu, yerinde kullanılıyor mu, düzgün dürüstçe kullanılıyor mu; bunun denetimini yapıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor, yapması gerekiyor, geçmişte zaman zaman yaptı ama şimdi yapmıyor, yapamıyor. Sizinle ilgili değil, yani Sayıştay Başkanıyla ilgili bir şey değil, işleyişe bakın. Şimdi, gelmiş, Sağlık Bakanlığıyla ilgili denetim görüşünün dayanakları, denetim görüşünü etkilemeyen tespit ve değerlendirmeler; bunu Sayıştay denetçisi değil, denetçi yerine sanıyorum, rapor okuma komisyonu tarafından bu ayrım yapılıyor. Öyle mi yapılıyor? Ben bilmiyorum, teknik olarak söyleyin. Denetimi yapan mı yapıyor bu ayrımı, yoksa siz mi, kim yapıyor bilmiyorum.

Ondan sonra, beş tane şehir hastanesinin muhasebe işlemlerinde karşılaşılan sorunlar... Bunlar denetimi etkilemiş ama ondan sonra öyle vahim tespitler var ki Sayıştay denetçisinin yaptığı tespitler. Mesela "Şehir hastanesine ait sözleşmelerde mahiyeti belirsiz hükümler var." diyor, milyar dolarlar değerli arkadaşlar, milyar dolarlar, 90-100 milyar dolar... Eğer devam edecekse karayollarıyla falan beraber 153 milyar dolara kadar gidiyor, yani torunlarımızın ödeyeceği para. Torunlarımız para ödeyecek, daha doğmamış çocuklar para ödeyecek, tüyü bitmemiş yetim dediğimiz var ya, burada... Burada "mahiyeti belirsiz hükümlerin bulunması" diye bir tespit yapmış denetçi, değerli arkadaşlarım ama bu Sayıştay bize gönderdiği şeyde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye efendim, lütfen tamamlayalım.

Buyurun Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...bu tespit denetim görüşünü etkilememiş, böyle bir denetim falan olmaz.

Değerli arkadaşlarım, şunu denetleyebilmesi lazım: Dünyada on tane en yüksek, en çok ihale alan on tane firma şey yapılmış, beş tanesi Türk firması. Birinci sırada Limak, üçüncü sırada Cengiz, dördüncü sırada Kolin, altıncı sırada Kalyon, yedinci sırada MNG. Ya "İsim anma." Filan; anıyorum, versinler mahkemeye. Bunlar var, bu kadar büyük şirketler. 5 tane şirket, nasıl oluyor da -Türkiye'nin bütçesi belli- bütçenin, ihalelerin, büyük şeyin hepsini götürüyor. Bunu sorması gerekiyordu Sayıştayın, sadece bunu sorması gerekiyor. Nasıl oluyor da bunların hepsi istisnalı, Kamu İhale Kanunu maddeleriyle alıyor, nasıl oluyor da hepsini adaletle alıyorlar ve hepsini bu 5 tane firma alıyor? Niye bütün karayollarını şey alıyor?

Bir şey daha söyleyeyim: Karayollarını öyle bir zamanda açtınız ki onu ulaştırmada konuşacağız, aynen Adnan Kahveci gibi trafik kazası geçirecektim, Kuzey Marmara Karayolunun bitmeden açılmasından dolayı.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, son sözlerinizi alalım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim, Kamu Denetçisi sevgili arkadaşım Sayın Şeref Malkoç burada, onunla ilgili de birkaç bir şey söyleyeyim; bakın, iki şey: Sayın Malkoç, çok üzülmüşsünüz, ben de üzüldüm, coronadan dolayı sadece on vilayete gidebilmişsiniz, on yerde konferans. Ya, nedir ya, 2019'da 50, 60 yere? Siz burada nasıl denetim yapacaksınız ya? Leyleği havada görmek gibi bir durumla karşı karşıyasınız. Bir de dünyayı geziyorsunuz, 2019'da gitmediğiniz ülke yok ha, Çin'den Mançurya'ya, dünya kadar yer gezmişsiniz. Maşallah, gezin, güzel şeyler alıyorsunuz ama size bir şey söyleyeyim Sayın Malkoç: Bu kadar gezdiniz, anlattınız, gidin bir kamuoyu araştırması yapın. "İnsan hakları ihlalleriyle ilgili aklınıza ilk gelen kurum, nereye gidersiniz?" diye soru sorulsun, eğer biri "Kamu Denetçiliğine giderim." derse ben bu işi bırakıyorum, milletvekilliğini filan, köye çekileceğim, bir kişi derse.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum efendim, lütfen.

Niye böyle oldu? Çünkü görevinizi tam olarak yapmadınız. Gittiniz, çok haklı olarak Amerika'da George Floyd'un öldürülmesiyle ilgili açıklama yaptınız; çok güzel, doğru ama Türkiye'de bir sürü olay oluyor, hiç sizi ilgilendirmiyor. Uzağa gitmeyelim, milletvekili dövüldü, Bakanın hedef göstermesiyle bu ülkede milletvekili dövüldü, Kadıköy'de. Bir tek kelime söylemediniz, bir tek kelime. Milletvekilleri, milletvekilliklerinden düşürüldü haksız olarak; tartışılıyor, Sayın Başkan da "O konuda ne yaptım? Yaptım filan diyor?" Hiçbir şey de yapmadı, yanlış da yaptı, geçmiş uygulamalara da ters şekilde davrandı. Bir tane açıklama yapmadınız. Biraz evvel arkadaşımız ifade etti: "Helikopterden insanlar atıldı." diye iddia var. Bir kere gitmediniz. Türkiye'nin canını yakan insan hakları ihlalleriyle ilgili kamunun, devletin, o kutsal devletin, yapmış olduğu problemlerle ilgili, insan haklarıyla ilgili bir şey yapmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) -Yapsaydın, ilk defa insanların aklına kamu denetçiliği gelirdi, "İnsan hakları ihlallerinde nereye gidiyorsunuz?" diye sorulduğu zaman.