KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, Sayıştay Başkanımız, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımız ve değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, cumhuriyetimizin 97'nci yıl dönümünü bir kez daha kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Meclis Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak görev yapıyoruz. Özellikle son yapılan referandumdan sonra, başkanlık sistemine, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte ve özellikle referandumda kabul edilen bazı hükümlerle birlikte yasama kalitesinde esasen bir eksilme -eksilme diyelim, biraz nezaketli olalım- olduğunu hissediyorum. Şimdi, bu referandum sürecinde, işte "Yasamanın gücü artırılacak." "Bundan sonra idarenin kanun tasarısı getirme hakkı elinde olmayacak, bütün yetki milletvekillerinde olacak." gibi birtakım süslü laflarla o süreç etkilenmeye çalışıldı ancak gelin görün ki burada Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarında işin mutfağının yine de idare tarafında olduğunu, tekliflerin çoğunlukla idare tarafından hazırlandığını ama değerli milletvekili arkadaşlarımızın da o teklifleri sunarken ellerinden geldiğince hazırlık yaparak sunum yaptıklarını görüyoruz. Dolayısıyla, burada aslında işin pratiği açısından baktığımızda çok fazla bir şeyin değişmediğini de görebilmekteyiz. Dolayısıyla, bu referandumla getirilen düzenlemenin, aslında yasama kalitesine hiçbir etkisi olmadığını, tam tersine eksiklikler getirdiğini görüyoruz. Çünkü teklifi sunan milletvekili arkadaşlarımız, onlar da hazırlanabildikleri kadar konuya hâkimler, arkalarında bürokrat arkadaşlarımız var ama işin sahibi milletvekili arkadaşlarımız. Önceki sistem, hiç olmazsa burada o yasayı talep eden, o yasaya ihtiyacı olduğunu ifade eden bakanın orada olmasına, en azından konunun sahibini orada bizim görmüş olmamıza yol açmaktaydı. Sonuç itibarıyla, burada başkanlık sistemine geçilmesiyle beraber bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında maalesef çok ileriye gittiğimizi söylememiz çok da mümkün gözükmemekte.

Bununla bağlı olarak, birçok değerli arkadaşımız izah etti, işte, yazılı soru önergelerine cevap verilip verilmeme konusu; zamanında cevap verilip verilmeme konusu. Bunlar gerçekten uygulamada hepimizin karşılaştığı konular. Bakın, yazılı soru önergelerine süresi içerisinde cevap verilen sadece 4.299 yani 34 bin sorudan sadece süresinde cevap verilenler; süresinden sonra verilen cevap ise 18.161. Gerçekten bu cevapların da yine kalitesine dikkat etmekte fayda var çünkü sorulan soruyla hiç alakası olmayan cevapların geldiğini görmekteyiz çokça.

Ben, Sayın Meclis Başkanımıza, şu açıklaması konusunda burada da bir açıklamada bulunursa memnun olacağımı ifade etmek istiyorum. Sayın Meclis Başkanımız bir programda "Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdi, bu ihlal kararı da bağlayıcıdır. İlgili mahkeme bu karara uymalıdır. Anayasa Mahkemesinin kararının yorumlanması, değerlendirilmesi, bozulması gibi bir müessese yok bizim hukuk sistemimizde." diyerek devam eden bir açıklaması bulunmakta. Tabii, bununla ilgili, 14. ve 15. İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinin kararlarını da gördük hep birlikte. Yalnız, Sayın Meclis Başkanımızın "Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı bağlayıcıdır." ibaresinden sonra Sayın Enis Berberoğlu konusunda bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğine dair bir görüşü oluştu mu? Bunu da kendisinden burada duymakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Geçen sene de yine Sayıştayımızı esasen kutlamıştım; şöyle: Yani şartlarının çok rahat olmadığını tahmin edebiliyorum demiştim. Çünkü kolay değil bu kadar her şeye hâkim bir iktidarın bulunduğu bir yerde, özellikle merkezî yönetimle ilgili birtakım denetimlerin yapılması ve yine iktidara ait belediyelerde, diğer kurumlarda denetimlerin yapılması çok kolay değil. Ben bu anlamda, burada sayısız bulgu tespit eden Sayıştay raportörlerini de bu anlamda kutluyorum. Şimdi, Sayıştayımızın tespit etmiş olduğu farklı konular var. Bu konularla ilgili de bu konuların üzerine gidilmesi gerektiğini bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Geçen yıl da yine dikkat çeken bir konu vardı: İdare tarafından ödenmiş olan idari para cezalarının rücusu konusunda geçen yılki Sayıştay raporunda da bu konu dile getirilmişti, ben bu konuyu da incelemiştim. Yine dikkatimi çekti, benzer nitelikteki idari para cezalarının yine rücu edilmesi konusunun burada, raporunda yazılı olduğunu görmekteyiz.

Yine kredi kartlarıyla ilgili, bu Müze Kart hâline getirilen kredi kartlarının ödenmesi gereken paylarının ödenmediği tespit edilmiş, bu da önemli bir konu gerçekten.

Dün taşımalı eğitimle ilgili bir konuyu dile getirmiştim, ayrılan bütçeyle ilgili. Bu yılki bütçede, taşımalı eğitimle alakalı, 11 milyar dolayında bir bütçe ayrıldığını dün ifade etmiştik. Şimdi, Sayıştay raporunda da yine benzer konuyla ilgili, taşımalı eğitim maliyeti ve planlamanın düzgün yapılmadığı dile getirilmiş. Yani dünkü açıklamamızla birlikte değerlendirdiğimizde aslında bu taşımalı eğitimden artık kademeli bir şekilde vazgeçilmesi gerektiği ortada, çünkü çok ciddi bir yük getirdiğini görebiliyoruz taşımalı eğitimin.

Yine FATİH Projesi'yle ilgili önemli bir tespitte bulunulduğunu görüyoruz. Öyle ki, bakın, değerli arkadaşlar, rapordan okuyorum: Etkileşimli tahtası olup ağ altyapısı olmayan okul sayısı 6.059, ağ altyapısı olan fakat tahtası olmayan -yani bir yere tahtayı denk getirmişler anladığım kadarıyla, bir yere ağ altyapısını yani iki yeri birbirine denk getirememiş bu işi yapan arkadaşlar- ağ tahtası olmayan okul sayısı da 1.498 olarak ifade edilmekte. Bir diğer ifadeyle, ağ altyapısı kurulan okulların yüzde 9,9'unda etkileşimli tahta bulunmamakta, etkileşimli tahta bulunan okulların yüzde 30,6'sında da ağ altyapısı bulunmamaktadır diyerek raporuna aktarmış Sayıştay raportörleri. Bu şu açıdan önemli: Bunu özellikle söylüyorum, günümüzde gerçekten çok büyük sıkıntı yaşanan uzaktan eğitim konusu meselesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Arı, lütfen tamamlayalım.

CAVİT ARI (Antalya) - Şimdi, iki konuyu birlikte incelediğimizde... Bu

FATİH Projesi'nin aslında, esasında çöken bir proje olduğunu biliyoruz, uygulamada çok kullanılabilen bir proje olmadığını biliyoruz ve milyarların çöpe gittiğini biliyoruz. Gelinen aşamada, uzaktan eğitim zarureti olan bugünlerde bu kaynakların bugün ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha görebiliyoruz diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum.