| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e) Vakıflar Genel Müdürlüğü f) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h) Atatürk Araştırma Merkezi ı) Atatürk Kültür Merkezi i) Türk Dil Kurumu j) Türk Tarih Kurumu k) Kapadokya Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 02 .11.2020 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün İzmir'de yaşanan depremde kaybettiklerimize rahmet diliyorum. Depremle ilgili çok erken ama bir cümle söylemek zorundayım Plan ve Bütçe Komisyonunda. 2 defa Plan ve Bütçe Komisyonuna imar barışı geldi, ikisinde de arkadaşlara ciddi bir şekilde uyarılarda bulunduk; "Bu binaların sağlamlığı konusunda bir araştırma yapılmadan böyle bir şeyin çıkarılması cinayettir, cinayete ortak olmaktır, yapmayın." dedik. Çıkardınız ilk seçimde. Boğaziçi filan istisnaiydi, daha sonra onu da çıkarıp Sayın Binali Yıldırım'ın cebine koyup İstanbul'a yolladınız ve kanunda da bu işin sorumluluğunu, yani depremin sağlamlığıyla ilgili sorumluluğu mal sahibine, binanın sahibine yıktınız. Bu suçlamak filan değil arkadaşlar, yani çok ciddi bir konuyla karşı karşıyaydık, defalarca uyardık ama ısrarla sadece ve sadece üç-beş tane oy için bunu yaptınız ve bunun sonucu devam edecek bunu bilin. Reklamlar filan yaptırdınız, duyurdunuz, bunu bilin isterim.
Değerli arkadaşlarım, ben, özellikle kültürel iktidar kavramı üzerinde konuşmak istiyorum ama birkaç tane konu var zaman kalmayabilir o konulara değineceğim. Değerli arkadaşlarım, aslında kültürle ilgili de kültürle ya da geliştirmeye çalıştığınız kültürle ilgili de bu konular... Ya bir bakan yardımcınız ne olursa olsun bir yabancı ülkenin temsilcisi için böyle bir şey atar mı? Serdar Çam... Okuyayım mı şimdi cümleyi değerli arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? "Siz piçsiniz, bilmem ne çocuğusunuz." Bir bakan yardımcısı böyle bir şey yapar mı? Bakan yardımcısı bunu yapan bir ülkenin hükûmetiyle, bizimle ilgili ne düşünülür değerli arkadaşlarım? Karşı taraftan daha kötü pozisyona düşmüyor muyuz? Sayın Bakan, o bakan yardımcısı hâlâ yardımcınız olmaya devam ediyor.
Bugün de bir milletvekilinin Türkan Şoray'la ilgili bir paylaşımı var. Türkan Şoray işçileri filan desteklemiş, milletvekili paylaşıyor: "Çamuriyetçi, HDP-PKK'cı Amerikancı, İsrailci, emperyalist iş birlikçisi, tantanacı -Tantanacı deyince bu milletvekilinin kim olduğunu anladınız- medya sahnesinin son artisti Türkan Şoray." Bu ne arkadaşlar? Bu nasıl bir seviye, nasıl bir düzey, nasıl bir anlayış değerli arkadaşlarım ya? Bu nedir ya! Böyle bir şey yoktu bu ülkede.
RTÜK'le ilgili bir kelime söyleyeyim. RTÜK, sopa olarak kullanılıyor. Hepimizin vergileriyle oluşturulan kurum, vergilerimizle maaş alan üyeler, işte çoğunluk, RTÜK'ü muhalefeti susturmanın aracı olarak kullanıyor. Muhalif hiçbir söze tahammülü yok, kapatıyor, para cezası veriyor Halk TV'ye, Tele 1'e... En son TV5'e, millî görüşün sesi TV5'e -hiçbir şey de söylenmemiş, konuşmayı baştan sona dinledim- para cezası bastırmış. TV5, hani rahmetli Erbakan'ın son mirası TV5'e... Yapmayın ya! Bu geçecek değerli arkadaşlarım, bu iktidarlar geçecek, bu dönemler geçecek; bunlar hep önünüze çıkacak, bunların hesabını tek tek verecekler. Gelmemiş RTÜK Başkanı, selam söyleyin ona, bunların hesabını gerçekten bağımsız yargıda verecek. Bunu söylediğim zaman kızıyor arkadaşlar "Tehdit mi ediyorsun?" Bu tehdit değil. Bağımsız yargı diyorum, yargı; bu hiçbir şekilde tehdit değil.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kültürle ilgili üç beş seneden beri, özellikle 2017'de Sayın Cumhurbaşkanının "Kültürel iktidar olamadık." sözünden bu tarafa, kültürel iktidar kavramı üzerinde çok konuşuluyor, tartışılıyor. Bunun üzerinde yapılan tartışmalar bana göre Adalet ve Kalkınma Partisinin ne olduğu; nereye geldi, nereye gidiyor ve ülke nereye gidiyor bütün bunları göstermesi açısından da son derece öğreticidir.
Önce şunun altını çizelim Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım, bunu sözlüklerden aldım: "Kültür, bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tamamıdır. Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerler ile bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan insanın doğal ve toplumsal çevresini, egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tamamıdır kültürel araçlar. Bir toplumun, tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplum yaşayış ve düşünüş tarzıdır." Bunu bir şekliyle bilelim. Buradan çıkacak en önemli sonuç, iktidarların bu "kültür" dediğimiz şeyle çok fazla ilgileri yok, kültür yapmaya falan kalkmamaları gerekir iktidarların ama kültür yapılması için araçları oluşturmak iktidarların görevidir. Kültürün oluşması için araçları oluşturmak, imkânları sağlamak, ortamı sağlamak, iklimi oluşturmak hükûmetin görevidir.
Peki, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, on sekiz seneden beri Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında nasıl bir kültür oluşturuluyor? Şu paylaşımlardan çok belli ama ben biraz açacağım değerli arkadaşlarım. Bakın, siz fikri iktidardan filan söz ediyorsunuz değerli arkadaşlarım, dindar nesilden falan. Bu nasıl olacak? Yani kullandığınız araçları filan hiç gözden geçirmeden, mevcut olandan farklı bir kültür oluşturmak bir defa hayal kurmanın ötesinde bir şey; gerçeği değerlendirme yeteneğini kaybetmektir. Her şeyi kullanacaksınız, karşı olduğunuz, eleştirdiğiniz Batı kültürü neyse, modernitenin oluşturmuş olduğu bütün imkânları kullanacaksınız. Parasını-pulunu, bankasını, Merkez Bankasını, sinemasını, tiyatrosunu, topunu, tüfeğini, her şeyini kullanacaksınız, ondan sonra farklı bir kültür oluşturacaksınız. Böyle bir şey mümkün değil değerli arkadaşlar. Medeniyet falan oluşmaz, öyle bir şey yok. Tüm maddi ve manevi varlıklar kültürü kapsıyor. Onun için büyük bir yanılsama içindesiniz, evet, şey yapıyorsunuz ama yanılsama içindesiniz.
Bakın, dindar nesil yetiştirmek ya da işte neyse, ne yetiştirmek istiyorsa bu iş hiçbir şekilde hükûmetlerin görevi olmaz değerli arkadaşlarım. Hükûmetlerin görevi, bir ülkeyi yönetenlerin görevi, insanların kendilerini geliştirebileceği, kendilerinin gerçekleştirebilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, mutlu olacakları imkânları hazırlamaktır ve devlet olduğunuz için, cumhuriyetle de yönetilen bir ülkede bütün yurttaşların bu imkânlardan eşit bir şekilde istifade etmeleri gerekir. Bunlar asgari şartlar, bunların olmadığı bir yerde fikri şeyden söz etmek...
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının yakındığı iki konuşması var, başka konuşmaları da var ama iki konuşması var, birini yeni yaptı 18 Ekimde, diğerini de 2017 diye hatırlıyorum. Bu iki konuşmada da diyor ki: "Bu kültür araçları gereçleri, sanat falan bunlar hep millete yabancı, hain, kötülerin elinde -iki üç senedir böyle- Bunları buralarda hâlâ görüyor olmak beni derinden yaralıyor. Kültürel iktidarımızı oluşturamadık."
Değerli arkadaşlarım, bu ülke 83 milyon. Burada, şu anda yaşayan insanların dünyayla, araçla, mevcudatla, varlıklarla ilişkileri ve kendileri ve diğer insanlarla ilişkilerinden ortaya çıkacak maddi ve manevi varlıkların yani kültürün olabilmesi için bütün insanların dâhil edilmesi gerekiyor bu işin içine. Daha işin başında, "Bismillah." diye çıkarken insanların yarısını dışladığınız zaman, onları yok saydığınız zaman nasıl ölçeceğiz? Şöyle mi bakıyorsunuz: Yüzde 50'si bizim, diğerleri de yanılmış garibanlar, zavallılar; onları da bir şekilde kültürel araçları gereçleri kullanarak düzeltiriz, bizim gibi yaparız. Böyle mi şey yapıyorsunuz? Böyle bile bakmıyorsunuz, böyle baksanız bu milletvekilinizin söylediği bu cümle çıkmaz, bütün hareketlerinizde bu cümle çıkıyor değerli arkadaşlarım. Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı açık bir şekilde söylüyor "Bunlar yabancı, millete düşman. Ötekilerin elinde bu kültürel varlıklar, fikri iktidar onların elinde. Olamadık fikri iktidar, bu beni çok rahatsız ediyor." diyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, sizin yolunuz ne peki? Yani bir yol oluşturup o yolu eğitim ve devletin araçlarıyla insanlara dayatmakla da kültür oluşturulmaz. Hadi oluşturuldu diyelim, sizin yani sizden öncekilerin yaptığı gibi yaparak bir yere gidemezsiniz ama farz edelim ki böyle bir şey oldu, oluşturuluyor kültür. Sizin yolunuz ne? Temel kabulleriniz ne? Kaç tane şeye girdiniz, çıktınız? Bu sadece şeyde değil değerli arkadaşlarım, kültür alanında değil yani toplumsal alanda, siyasal alanda, dış politikada her alanda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu süreniz bitti.
Tamamlamanız için ek süre veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok ters şeyler mi söylüyorum da kısalttın süremi? Pardon...
Bakın, siz çeşit çeşit şeylere girdiniz, çıktınız. Önce, muhafazakâr demokrat oldunuz, tamam mı, ondan sonra olmadı falan, sadece muhafazakâr, dindar filan oldunuz. Muhafazakâr demokrat olduğunuz zaman Batı'ya yöneldiniz, yönelişiniz eksen, sonra muhafazakâr, dindar, Orta Doğu'ya; işte Arap Baharı vardı falan, orada düzen verecektiniz, oraya gittiniz; olmadı, daha sonra dindar muhafazakâr filan derken millî, yerli oldunuz şimdi, Avrasya'ya falan doğru yönelmeye başladınız.
Arkadaşlar, bir defa, önce bir yönelim tespit etmek lazım. Sizin bir yöneliminiz yok, gerçekten bir yöneliminiz yok. Adalet ve Kalkınma Partisi 2001'de mi kuruldu, o günden bugüne hâlâ amorf bir yapı olmaya devam ediyor, yani yönü belli değil; mağduriyeti istismar ediyor, önüne gelen şeylere giriyor. Dava partisi falan diyor, bir davanız falan yok sizin arkadaşlar, öyle bir şey yok. O iktidarı da yani kültürel iktidarı da aslında mevcut ekonomik ve siyasal iktidarı kurmak için istiyorsunuz. Bu iktidar da bütünüyle gidiyor bir şekilde maddi iktidara geliyor; müteahhitlere geliyor, para toplamaya geliyor. Değerli arkadaşlar...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, son bir cümle söyleyeyim.
Bir ülkede işte, şu kadar yüz milyar TL yatırım var, ihale yapılıyor bunun 60 milyarı 5 insana veriliyorsa ve bunlar kime nasıl veriliyor, hangi yöntemle veriliyor, ihale kanunları falan delinerek istisnalarla veriliyorsa o ülkede gerçekten bir kültürden, bir ölçüden, bir değerden söz edilemez.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ederim. Sayın Bekaroğlu...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu siyasi ekibin de bir yere gittiği söylenemez, değerli arkadaşlarım. Yani bunları tartışmadan bütçe görüşmesi yapıyoruz, bilemiyorum. Yani diyeceksiniz ki 10 dakika, süre bu kadar yapacak da bir şey yok. Hiçbir şey de söyletmeden kapatıyoruz. 5 dakika mı, hızlı mı çalıştırdı; ne yaptı bilemiyorum!