| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e) Vakıflar Genel Müdürlüğü f) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h) Atatürk Araştırma Merkezi ı) Atatürk Kültür Merkezi i) Türk Dil Kurumu j) Türk Tarih Kurumu k) Kapadokya Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 02 .11.2020 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar; ben de öncelikle tabii, İzmir'de meydana gelen depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına, milletimize başsağlığı diliyorum, yaralı olanlara da acil şifalar temenni ediyorum.
Sayın Başkan, daha önce Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüşürken bu programları, 2021'den itibaren başlıyor malum... Arkadaşlar "2020 bütçesini de bu programlara göre yaptık." demişlerdi. Keşke onlar da hazırlanıp bize verilseydi -daha doğrusu o zaman talep ettik- şimdi mukayese ederdik. Hakikaten, şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı 3 tane program, 6 tane alt programla karşımıza geliyor. Ancak burada, 2020 yılına göre bu programlar için mukayese ettiğimizde 2021 yılı için ciddi bir ödenek ayrılmış mı, yeteri kadar bir vurgu var mı, onu biz bilemiyoruz. Dolayısıyla, bu anlamda aslında ilk tartışmalar, ilk müzakereler çok verimli geçmiyor program bağlamında baktığımız zaman çünkü temelde söylediğimiz şey de hep şuydu: Teferruat meseleleri -Komisyon üyeleri bilmez, bütün dünyada böyledir- işte, programlar üzerinden olursa çok daha sağlıklı bir tartışma olur şeklindeydi. En azından bundan sonraki bütçelerde bize bu sağlanabilirse... Şunu söylemeye çalışıyorum: 2020 bütçe ödeneklerinde de bu programlar formatında bir liste var; kanun teklifinde 51'inci sayfadaki listeye bir sütun daha eklenmesi, oraya 2020 yılının konulması, temelde söylemek istediğim şey bu.
Şimdi, tabii, Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi çok yüksek bir bütçe değil diğer bakanlıklarımızla mukayese edildiğinde; 3 program, 6 tane alt program var, burada, 2 tanesi kültürle ilgili, 1 tanesi turizmle ilgili. Turizmle ilgili olarak, tabii, turizmde malum şöyle bir yapısal sorunumuz var: Ziyaretçi başına ortalama harcamamız çok düşük, bunu nereden... Düşük ve bu giderek de düşüyor, örnek olsun diye söyleyeyim, 2014 yılında 828 dolarken, 2018'de 647'ye düşüyor, 2019'da 666 olarak gerçekleşiyor. Yani giderek kişi başına düşen bir turizm harcamamız var. En çok turist çeken ülkeler sıralamasında 6'ncı sırada olmamıza rağmen turizm gelirleri sıralamasında 13'üncü sıradayız, bu da zaten bunu gösteriyor. Dolayısıyla, bu yapısal sorunun bir defa aşılması lazım. Elbette onunla ilgili neler yaptıklarınızı da bize anlatırsınız çünkü böyle bir yukarıya doğru çıkış trendini görmüş olsak "Tamam, hakikaten bir şeyler yapılıyor." diyeceğiz ama aşağı doğru bir düşüş var ziyaretçi başına harcamada, tabii, bunun daha yükseltilmesi gerekiyor. Ben, programları da inceledim, işin doğrusu, bu anlamda programlarda çok da bir şey göremedim. Mesela, şu üzücü: Kültürle ilgili programa geleyim yani 2 tane programımız var. Alt programlarda başka anahtar göstergeler var ama üst programda mesela millî kültürle ilgili 2 tane anahtar gösterge var, ikisi de etkinlik sayısı; biri yurt içinde, biri yurt dışında yapılacak kültürel etkinlik sayısı. Yani bundan daha farklı, daha programın özünü yansıtan performans kriterleri, ölçütler koymamız gerekir diye düşünüyorum. Turizmde de aynı şekilde. Buradaki ölçüt de işte az önceki sıralamanın yükseltilmesi ancak onun dışında da, o zaten bir vakıa yani o biraz totoloji gibi oluyor yani kendisiyle açıklar gibi oluyoruz. Dolayısıyla, bu anlamda, belki bu zaman içerisinde yerleşecek ancak burada kaynaklarımızı programlarda öngörülen amaçlar çerçevesine daha fazla tahsis etmemiz lazım. O zaman, belki daha fazla kaynak alma ihtimali de artacaktır. Tabii, maalesef, Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakereler, diyelim ki işte, önemsenen kurumlara buradaki bakanlıklar bunu dağıttı Strateji Bütçe Başkanlığı bir programı atlamış olabilir, çok önemsememiş olabilir ama burada hakikaten onun önemi ortaya çıktığında... Tabii, maalesef şöyle bir kültür yok bizde: Yani burada tutup da bütün Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri bile hemfikir olsa "Şu programdan keselim, bu programa biraz daha fazla kaynak ayıralım." diye bir anlayış, siyasi anlayış, öyle bir siyasi kültür olmadığı için konuşmanın da çok fazla aslında belki bu anlamda bir faydası yok. Şimdi, programla ilgili kısım bu şekilde.
Diğer bir husus, tabii, Bakanlığın ismi Kültür ve Turizm Bakanlığı. Tabii, her şeyin mutlaka belli ölçüde birbiriyle bir ilişkisi vardır ancak kültür ve turizm... Yani kültür çok yatay bir konu, çok kesit bir konu yani bunun daha farklı bir şekilde yani Kültür ve Turizm Bakanlığıyla değil de aslında müstakil bir bakanlık, belki de Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bütün kurumları kesen çünkü bunun yerel yönetim boyutu var, merkezî yönetim boyutu, merkezî yönetimde Şehircilik Bakanlığından Millî Eğitim Bakanlığına kadar, Diyanet İşleri Başkanlığından Tarım ve Orman Bakanlığına kadar bir çok konuyu ilgilendiren bir boyutu var hakikaten kültür meselesini içselleştiriyorsak. Ancak biz hep görüyoruz ki yani sizin beyanatlarınızda da görüyoruz, daha önceki bakanlarda da bu vardı; Kültür konusu tamamen bu Bakanlık bünyesinde turizmin gölgesinde kalmış bir konudur, bunu bundan çıkarmak lazım çünkü kültür bir milletin olmazsa olmazıdır yani ekmek, su bir insanın yaşamı için ne ise kültür konusu da milleti ayakta tutması açısından aynı şekilde önemli bir konudur, buraya daha fazla önem vermek gerekir diye düşünüyorum. Belki önümüzdeki günlerde -bir kısım söylentiler var- bakanlıkların yeniden yapılandırılması, hem ona bir katkı olabilir anlamında bunu ifade ettim.
Şimdi, diğer bir konu, bu pandemiden etkilenen önemli bir kesim; sanatla ilgili olanlar, sanat insanları, yazarından tiyatro, sinema oyuncusuna, müzisyeninden ressamına kadar sanatıyla yaşamaya çalışanlar çok zor durumdalar. Bu kesimin neredeyse tamamı günlük kazanıp günlük yiyen kesimdir. Sanatçıların yanında sektörün diğer çalışanları da aynı zorluğu yaşıyor. Bir film setinde yüzlerce kişi çalışıyor, bir tiyatroda yine arka planda onlarca kişi var, sanatçılarla birlikte bu çalışanlar çok zor durumdalar. Kısa çalışma ödeneği ve benzeri yardımlardan bu kişiler faydalanmıyor, buna bir çözüm gerekiyor.
Diğer bir konu, Bakanlık özel tiyatrolar ve sinema filmleri, belgeseller için çeşitli yardımlarda bulunuyor. Bu güzel bir destek ancak sinema filmlerinde senaryo incelemesi konusunda ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir kültürel getirisi ve kalıcılığı olmayacak filmlere destek veriliyor, bunun daha ciddi bir şekilde daha ciddi komisyonlarda değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Diğer bir husus belgeseller, Bakanlık belgeselleri alıp arşivlerde tutuyor. Oysa TRT Belgesel ve TRT 2 kanalıyla Bakanlığın yapacağı iş birliğiyle bu arşivlerin topluma ulaşması sağlanabilir. TRT'nin de aslında diğer bir yerde başka firmalardan satın aldığı belgeseller için ödediği paranın Kültür Bakanlığına ödenmesi de sağlanmalıdır diye düşünüyorum.
Sayın Bakan, Kültür Bakanlığının yardımları sinema ve tiyatroyla sınırlı bir de bunun dışında kitabın yayımlanma desteği var. Edebiyat dünyasından yazarların, ressamların, dijital üretimlerin, farklı alanlardaki sanatçıların da desteklenmesi gerekiyor. Verilecek destekler için kırk dereden su getirmek gibi zorlu şartlar ve süreçler olmamalı, bu destekler yayınevleri üzerinden, resim, galeri ve yerel yönetimler üzerinden verilebilir. Verilen desteklerin de daha objektif kriterler esas alınarak verilmesi kültürümüzün yaşatılması açısından son derece iyi olacaktır.
Diğer bir husus, kitap dağıtımında görünmez bir monopol var. Dağıtım firmaları ve büyük kitabevleri monopol piyasa koşullarını dayatıyorlar. Sinema salonlarında da yeni düzenlemeye rağmen aynı durumun olduğunu, bunun da kültür üretiminin önündeki en büyük engellerden bir tanesi olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Ören yerleri ve müzelerin giriş fiyatları çok pahalı Sayın Bakan, otopark ücreti ayrıca alınıyor. Örnek olsun diye söylüyorum: 4 kişilik bir ailenin herhangi bir ören yerine veya müzeye gitmesi 150-200 TL tutuyor, bu kültürel ceza gibi bir durum diye ifade edebiliriz.
Şimdi, önümde MAK araştırma şirketinin bir araştırması var, Türkiye Geneli Gençlik Araştırması. Aslında çok güzel bir araştırma, bunun daha detaylarını Gençlik ve Spor Bakanlığında konuşacağız, belki sizinle ilgili olan başka hususlar da var ama bir tanesi çok dikkatimi çekti benim: Bu 18-29 yaş gençler arasında yapılan bir anket, 8 bin kişiyle yapılıyor, ciddi bir anket. "En sevdiğiniz müzik türü hangisidir?" diye soruluyor. "Pop müzik" diyenlerin oranı 1'inci sırada çıkıyor, oranı yüzde 26,5. "Hip hop, rap müzik" diyenler yüzde 23,9; "rock müzik" diyenler yüzde 18,4; "arabesk" diyenler yüzde 11,5; "klasik" diyenler yüzde 7,6; "diğer" diyenler yüzde 12,1. Yani klasikten tabii kasıt klasik Türk müziği mi, onu da bilmiyoruz, klasik Türk müziği de olması gerekmiyor, başka klasik müzikler var. Arabeski ne kadar Türk müziği olarak sayarız, onu bilmiyoruz yani bu sıralamada Türk müziği yok. Bu herhâlde bir sorun, "diğer"in içerisinde veya ne kadar olduğunu da bilmiyoruz, belki de Hint müziği bizim Türk müziğinden, Türk halk müziğinden daha fazla tutuluyor da olabilir. Yani bu konular önemli konulardır, kendi müziğimizi sevdirmek, gençlerimize kültürümüzü tanıtmak önemli hususlar. Ben bunlarla ilgili yeteri kadar ilgilenildiğini işin doğrusu düşünmüyorum. Bu araştırma zaten bunu ortaya koyuyor, objektif bir şey yani Türk müziği dinlemeyen bir genç neslimiz var, bunda kabahat bizde olsa gerek çünkü çocuklar zaten müzik dinliyor, hani müzik de hiç dinlemiyor olsalar belki onu da dinlemiyor, işte öbürünü de dinlemiyor diyebiliriz.
Diğer bir husus, bu RTÜK'le ilgili olarak, Sayın Başkan Vekili de konuşmasında ifade etti, millî kültür veya aile değerleriyle ilgili en fazla şikâyet alınan ikinci konu olarak söylendi. Hakikaten, burada, Sayın Başkanım, biraz daha dikkat edilmesi lazım. Yani bakın, işte, burada birçok insan yurt dışında yaşadı, bazı ülkeler, tamam, bizden daha da serbest olabilir ancak birçok ülke yani Müslüman olmayan birçok ülke dahi kendi ailesini, kendi kültürünü korumak açısından bu dizilerde, filmlerde çok daha hassas davranıyor. Yani Amerika'da bizdeki filmlerdeki bir kısım o karelerin yarısını bile göremezsiniz. Buralarda, özellikle bunlar, böyle işte çocukların, herkesin de ayakta olduğu saatlerde gösterilen filmler konusunda biraz daha dikkatli olunması gerektiği... Yani bir kısım değerlerimizi yaşatmamız, yaşatabilmemiz lazım. Bunu ben herhangi bir şekilde oralarda baskı uygulansın anlamında falan söylemiyorum. Yani RTÜK bu siyasi konularda gösterdiği hassasiyeti, Hükûmete yapılan eleştiriler konusunda gösterdiği hassasiyetin yüzde 1'ini Türk ahlakına, Türk töresine göstermiyor bana göre bu konularda. Bunun üzerinde biraz daha durmak gerekir diye düşünüyorum.
Çok doğru bir şey olacak mı bilmiyorum ama toplum olarak geç yatıyoruz, geç kalkıyoruz. Bunun bir nedeni de herhâlde gece on ikiden sonra çok cazip tartışma programlarının televizyonlarda olması; yani bu tamamen kişisel fikrim, partimi falan bağlamaz. Yani birde, bir buçukta ikide bitiyor, birçok insan da bunları izliyor. Belki bunları da on ikiden sonraya sarkıtmamak lazım. Hakikaten, toplum olarak erken yatıp erken kalkıp işimizde gücümüzle ilgilenmemiz gerekiyor. Ya, seyrediyoruz, erken kalkmak zorunda kalıyor, yorgun oluyor veya işini aksatıyor. Bunların da önemli hususlar olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Usta, tamamlayabilir miyiz lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Keşke söylemeseydiniz Sayın Başkanım, tamamlıyordum zaten.
Çok teşekkür ediyorum.
Bütçenizin Bakanlığınıza ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sağ olun.