| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kurulu (Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (Özel Bütçe),(Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kalite Kurulu(Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Üniversiteler (Özel Bütçe), (127 Bütçe + 127 Kesin Hesap + 95 Sayıştay Raporu) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .11.2020 |
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığın değerli bürokratları, Bakanlığın ve ilgili kuruluşların değerli başkanları, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Ayrıca, size "Hoş geldiniz." diyorum.
Aslında, ülkemizin belki de en önemli Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Görüştüğümüz bütçe, 16 milyonun üzerinde ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisini, 7 milyonu aşkın üniversite öğrencisini, 946 bini eğitim öğretim hizmetleri sınıfında olmak üzere 1 milyonu aşkın Millî Eğitim Bakanlığı personelini, 148 bini aşkın akademisyeni; esasen, öğrencisi, öğretmeni, velisi, ailesiyle beraber 83 milyonu ilgilendiren bir konu.
Eğitim, bu ülkenin yalnız bugününü değil, geleceğini de ilgilendiriyor. Dolayısıyla, eğitime dair her parametrenin kılı kırk yararcasına ve özenle tartışılması, üzerinde düşünülmesi, her görüşten ve her deneyimden yararlanılması gerekiyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini az buluyoruz, yetersiz buluyoruz, artırılması gerektiğini savunuyoruz. Eğitime ayrılacak her kuruşun ülkemizin geleceğine katkı sunacağına yürekten inanıyoruz fakat Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının eğitim politikalarının başarısız olduğuna bütün kalbimle inanıyorum, buna inananlardanım. Keşke söylediğim yanlış olsa ve gerçeği yansıtmasa ama emin olun, gerçek bu. Hangi ulusal veya uluslararası veriyi esas alırsanız alın, bu söylediğimin doğru olduğunu göreceksiniz. Lise sınavları, üniversite sınavları, PISA testleri, en iyi üniversite sıralamaları, üretilmiş uluslararası ölçekte makaleler, Nobel Bilim Ödülleri, bilimsel araştırmalar, teknolojik gelişmelere katkı vesaire, hiç fark etmez, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu alanların tamamında başarısız olduğunu düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın, biz bunu söyleyince "Hiçbir şey yapmadık mı?" diyorlar. Ben, öyle demiyorum, öyle demiyorum. Her yıl on binlerce öğretmenin atamasını gerçekleştirdiniz, her yıl ülkemize yüzlerce yeni okul kazandırdınız, binlerce yeni derslik kazandırdınız, her yıl yeni birkaç tane üniversite açtınız, hatta bundan çok daha fazlasını yaptınız ama size sadece şunu söyleyeyim: Türkiye'de yüzde 1 oy almış bir siyasi parti on sekiz yıl boyunca iktidarda olsa üç aşağı beş yukarı bunları yapardı; yeni okullar açardı, yeni derslikler açardı, her yıl binlerce öğretmenin atamasını yapardı, her yıl milyonlarca öğrenci de mezun olurdu. Dolayısıyla asıl sorun şu: Şimdi tek başına ölçüt -başka zamanlarda da söyledim- sizin ne yaptığınız değil, sizinle yaklaşık olarak aynı seviyede olan ülkelerle bir karşılaştırma yaparak geldiğiniz noktayı daha iyi anlayabilirsiniz. Hani ekonomik olarak da geçmiş eğitimi açısından, hangi açıdan bakarsanız bakın, Estonya deneyimine bakın, Finlandiya deneyimine bakın, Güney Kore deneyimine bakın. Bunların hiçbiri bizden çok daha zengin değillerdi, çok daha köklü eğitim politikaları yoktu ama bu süre içerisinde Türkiye'den kat kat ileri seviyeye geldiklerini Bakanlıktaki her bürokrat biliyor.
Şimdi, kamusal eğitimden her geçen gün Adalet ve Kalkınma Partisinin uzaklaştığını düşünüyorum. Tam rakamını not almamışım ama yüzde 20'lerde olduğunu tahmin ediyorum, özel eğitim kurumlarındaki öğrenci sayısının genele oranı. Eğitim kurumları, her geçen gün sınava hazırlayan kurslara döndü, sadece bu özel okullara gidin bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Hiçbir tanesinin bahçesi yok, hiçbir tanesinin neredeyse... Kuşkusuz çok iyi özel eğitim kurumları var istisnai olarak ama çok büyük bir bölümü sokak aralarındaki binalardan oluşuyor. Dediğim gibi ne bilimsel bir laboratuvarları var ne bir müzik sınıfları var ne spor salonları var ne de o öğrencilerin çıkıp oynayabilecekleri bir bahçeleri var. Biraz abartarak söyleyeyim: Uzun yıllar eğitimin niteliğiyle ilgili hiçbir şey yapmadığınızı düşünüyorum, eğitimin niteliğiyle ilgili.
Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi başka sorunlarla ilgilendi, hani bunlar doğru sorunlardı, bu sorunların çözülmesi gerekiyordu bir kısmının, bunlara itirazım yok. Örneğin, kangrenleşmiş sorunlardan biriydi başörtüsü sorunu, başörtüsüyle öğrencilerin alınamaması, okula gelmemesi sorunu. Ama bu, bir toplumsal mutabakatla çözüldü fakat Millî Eğitim Bakanlığı bununla çok uzun süre -YÖK de dâhil olmak üzere- uğraşmak zorunda kaldı. Bununla uğraştınız ama eğitimin niteliğiyle uğraşmadınız, başka şeylerle ilgilendiniz. Bakın, göreve gelir gelmez Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk Millî Eğitim Bakanları bir genelgeyle Türkiye'deki bütün il, ilçe Millî Eğitim müdürlerini görevden aldılar. Bini aşkın il ve ilçe Millî Eğitim müdürünü, bir genelgeyle ve bir tane yazıyla "Hepinizi görevden aldık." dedi. Şimdi, herkes sanıyor ki bu olağanüstü hâl ilan edilince OHAL kararnameleriyle on binlerce öğretmenin veya kamu görevlisinin görevine son verildi, böyle bir şey yok. Adalet ve Kalkınma Partisi göreve geldiği yıldan itibaren kitlesel kadrolaşmalar ve kitlesel görevden almalar gerçekleştirdi yani bu, geçici bir dönem, darbeye karşı mücadele falan değildi.
İmam-hatiplerle ilgilendiniz, bu da anlaşılır bir şey, sonuçta imam-hatip liselerinin artmasını isteyebilirsiniz, imam-hatip okullarının artmasını isteyebilirsiniz. Bu okullara destek verdiniz; hiçbir fen lisesine, hiçbir Anadolu lisesine, hiçbir meslek lisesine vermediğiniz kadar destek verdiniz bu imam-hatip liselerine. Bunu da yapabilirsiniz, bunda da bir sorun yok, bu da bir tercih. Peki, imam-hatip lisesine giden çocuklarımızın niteliğine bir katkısı oldu mu? Onlara çok iyi yabancı dil mi öğrettiniz? Onların üniversite başarılarını çok çok mu yükselttiniz? Ne yaptınız, biliyor musunuz? Oraya giden çocuklar sadece imam-hatipli oldukları için kamu kurumlarında işe girebileceklerini düşündüğü için gidiyorlar, yoksa başarıları arttığı için falan değil, çok iyi yabancı dil öğrendikleri için değil, dünyanın herhangi bir yerinde iyi üniversitelere gidebilecekleri için değil. Bununla uğraştınız ama eğitimin niteliğini artırmakla uğraşmadınız.
"4+4+4" olarak adlandırılan sistemle kesintisiz eğitime son verdiniz. "Lise eğitimi zorunlu olacak." dediniz, buradaki yetkiyi o zaman Bakanlar Kuruluna bıraktınız. Ne oldu? "Kesintisiz eğitimle zorunlu eğitim artacak." dediniz, şu anda 198 bin -sanırım rakam bu, Bakanlığın verileri öyle gösteriyor- ortaokul öğrencisi var uzaktan eğitim alan. "Uzaktan eğitim" derken pandemi sonrası uzaktan eğitimden bahsetmiyorum. Açık lisede okuyan öğrenci sayısı 1,5 milyona yaklaştı, açık öğretim üniversitelerinde okuyan öğrenci sayısı da 3,5 milyon. Artık bu ülkede yüz yüze eğitim pandemi öncesinde de neredeyse yok.
Velhasıl eğitimi bir ideolojk mücadele alanı olarak gördünüz ve böyle görmeye devam ediyorsunuz. Bu ülkede doğan, yaşayan her çocuğun nitelikli ve eşit düzeyde eğitim alma hakkı var ama gelin görün ki Bakanlık ne nitelikli bir eğitim veriyor ne de eğitimde bölgesel eşitsizlikleri gideriyor. Geçen yıl illerin başarı sıralamasını, lise ve üniversiteye giriş başarı sıralamasını paylaşmıştım, son sıralardaki 10 şehrin neredeyse tamamının Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentlerden oluştuğunu söylemiştim. Ülkenin doğu yakasında gelişen, değişen hiçbir şey yok, üstelik bu yıl yüz yüze eğitim de olmayınca uzaktan eğiteme bilgisayar, televizyon gibi olanaklar sınırlı olduğundan ulaşamıyorlar. Ben size birazdan bir örnek vereceğim.
Çocuklarımızın kitlesel sınav başarıları düşük dedim, size yalnız bu yılın bir tane örneğini vereceğim. 2020 yılı YKS ortalaması: TYT'de Türkçe soru sayısı 40, ortalaması 14,288; sosyal bilimler soru sayısı 20, başarı ortalaması 7,78; temel matematik soru sayısı 40, başarı ortalaması 5,5; fen bilimlerinde soru sayısı 20, başarı ortalaması 2,2. AYT'de matematik, fizik, kimya, biyolojide durum çok daha dramatik; 40 soruda 7,584; matematikte, fizikte 14 soruda 1,082; kimyada 13 soruda 1,416; biyolojide 13 soruda 2,298. Öğrencilerimizin kitlesel başarısının durumu budur.
Dicle Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünde Kürtçe tez yazılması yasaklandı; bunu mutlaka okumuşsunuzdur. Bunun üzerine uluslararası imza kampanyaları başlatıldı ve gerçekten, eğitim bilimiyle uğraşan insanların yakından tanıdığı insanların başlattığı bir imza kampanyası. Millî Eğitim Bakanlığı veya Hükûmet bunu ciddiye alır mı, göreceğiz. Şimdi, bu yasak ne anlama geliyor? Eğitim biliminin temel ilkelerinin ve akademik özgürlüğün yok sayılması anlamına geliyor, bir dile karşı tutumun siyasal tercihlere göre ve zamanla değişebileceğini gösteriyor. Bir dil ve o dile ait edebiyat hem kabul ediliyor hem de yok sayılıyor, hem akademik düzeyde eğitim serbest hem de yasak. Hiç kuşku yok ki diller üzerindeki yasaklar insanlığın ortak değerlerine zarar veriyor, bu ülkede yaşayan insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Kürt dili ve edebiyatı bölümünde Kürtçe tezi yasaklayan kuruma "üniversite" denebilir mi? Türk dili ve edebiyatı bölümü olsun, Türkçe tez yazılması yasaklansın; böyle bir tutum akılla, izanla açıklanabilir mi? Bakın, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümü, yaşayan diller enstitüsü var ve bu kurumlarda Kürtçe, Zazaca eğitim verecek öğretmenler yetiştiriliyor. Eylül ayında 20 bin öğretmen atandı, Kürtçeye yalnız 1 kontenjan ayrıldı, mezun olan yüzlerce öğretmen var, okullarda talep de var ama öğretmen atanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tiryaki, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, süre on dakika.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - On dakika süre verdim, on dakika süre tamamlandı, şimdi ek süre veriyorum tamamlaması için.
Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bu okullar 2012, 2013'te açıldı, 2016, 2017'de ilk mezunlarını verdi, şu ana kadar 1.500 mezun verildi, atanan öğretmen sayısı bunun yüzde 10'u bile değil.
Şimdi, Sayın Bakan, öğretmen maaşlarıyla ilgili bir şey söylediniz, belki söyleyeceklerimin hepsini anlatamam ama bununla ilgili bir şeyi söylemezsem gerçekten çok üzülürüm. Dediniz ki "Bir öğretmen maaşı 4.369 TL, ek ders ücreti de 18,22 TL. Şimdi 4.369 TL, Temmuz 2003'te, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk Hükûmet döneminde bir öğretmen maaşı 767 milyon 800 bin yani 767 TL'ymiş, bir çeyrek altın 29 milyon 416 binmiş, 26 tane çeyrek altın alabiliyormuş bir öğretmen. Kasım 2010'da...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dolarla da söyle.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Dolarla da söyleriz, hiç sorun yok; dolarla da söyleriz, ekmekle de söyleriz, neyle istiyorsanız... Etle söyleyelim, buğdayla söyleyelim. Evet, zaten üretici umurunuzda olmadığı için ekmekle, buğdayla söyleyelim; doğru, doğru!
Kasım 2010'da öğretmen maaşı 1.793 TL'ymiş, çeyrek altın 101 TL'ymiş yani 26 çeyrek altından 18 altına düşmüş.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, lütfen, sesi biraz kısar mısınız?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sesini duyurmaya çalışıyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, sesimi yükseltmemin nedeni, saygısızlık değil ama gerçekten, durumu bastırmaya çalışanlar için söylüyorum.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, bir dakika müsaade eder misiniz.
Komisyonda böyle bağırarak konuşma usulümüz yok bizim. Lütfen, ses tonumuzu...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sanırım susturmaya çalışanlara söylemelisiniz Başkan.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Susturmaya çalışmıyoruz sizi, konuşturmaya çalışıyoruz.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ben isim vermeden söylüyorum, herkese söylüyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bugün öğretmen maaşı 4.369 TL, çeyrek altın 842 TL; 5 çeyrek altın alınabiliyor, durum bu.
Şimdi, ek ders ücretlerine 18,22 TL dediniz. Okul öncesi ve sınıf öğretmenleri aylığını hak etmek için haftada on sekiz saat derse girmek zorunda yani ayda yetmiş iki saat derse girmek zorunda okul öncesi ve sınıf öğretmenleri; genel bilgi ve meslek dersleri öğretmenleri haftada on beş, atölye ve laboratuvar öğretmenleri haftada yirmi saat derse girmek zorunda. Şimdi, siz 18,22 TL ek ders ücreti verdiğiniz zaman ne oluyor biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bir aylık çalışma süresini hesap ettiğinde bir okul öncesi ve sınıf öğretmenini 1.311 TL'ye çalıştırmış oluyorsunuz, bir genel bilgi ve meslek dersi öğretmenini 1.093 TL'ye çalıştırmış oluyorsunuz, bir atölye ve laboratuvar öğretmenini haftada yirmi saat, ayda seksen saat derse girdiğinde 1.475 TL'ye çalıştırmış oluyorsunuz. Dolayısıyla, çok da aman aman bir ücret verilmiyor.
Üniversiteyle ilgili bir şeyi paylaşmak istiyorum. Her yıl üniversitelerle ilgili yeni bir şey öğreniyoruz. Geçen yıl neyi öğrenmiştik? Rektörlerimizin akademik başarılarını, uluslararası atıfları öğrenmiştik; bu yıl yeni bir şey daha öğrendik: Vakıf üniversitelerinin reklam ve tanıtıma harcadığı paranın, kütüphaneye harcadığı paranın 4 katı olduğunu öğrendik. 8 tane üniversite projelere hiç bütçe ayırmamış, 65 tane vakıf üniversitesinde öğrenci başına düşen kitap sayısı 10'un altında.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tiryaki, lütfen tamamlar mısınız.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Piri Reis Üniversitesinde öğrenci başına düşen kitap sayısı 3, İstinye Üniversitesinde 3, Gelişim Üniversitesinde 3, Biruni Üniversitesinde 3, Üsküdar Üniversitesinde 2, Ayvansaray Üniversitesinde 2, Aydın Üniversitesinde 2, Esenyurt Üniversitesinde 2, Nişantaşı Üniversitesinde 2, Akev ve Yeni Yüzyıl Üniversitelerinde kütüphanede öğrenci başına düşen kitap sayısı 1'miş ve bu üniversitelerin reklama ayırdıkları harcama 1 milyon 218 bin TL'den 12 milyon 949 bine kadar değişiyormuş. Yani üniversitelerimiz kitap almak yerine, kütüphanelerini zenginleştirmek yerine, reklam vererek cafcaflı reklamlarla üniversitelerinin niteliğini artırabileceklerini düşünüyorlar. Bunun büyük bir yanılgı olduğu çok açık.
Pandemiyle ilgili birkaç şey söyleyip bitireceğim Sayın Başkan, Sayın Bakan.
Evet, coronavirüs, bütün dünya gibi, ülkemizi de etkiledi. UNESCO'ya göre, dünya çapında eğitime devam eden öğrencilerin yüzde 90'ından fazlası coronavirüs salgınından etkilenmiş doğrudan. Salgının görüldüğü hemen hemen her ülkede buna karşı hızlıca reaksiyonlar gösterildi. Ülkemizde de dünyanın geri kalanında olduğu gibi okullar kapatıldı, yüz yüze eğitime ara verildi ve biz bunu destekledik. Bakanlık olarak TRT EBA TV ve dijital eğitim platformu EBA üzerinden uzaktan eğitime başladınız. Altı ay aradan sonra, 21 Eylül tarihinden itibaren kademeli olarak yüz yüze eğitime başladınız. Biz bunu da destekliyoruz, sadece gerekli koşulların sağlandığı konusunda kuşkularımız var. Ben bir veli olarak geçen hafta bir okul aile birliği toplantısına katıldım. Orada konuşulanları anlatsam aslında okullarımızın hiç de hazırlıklı olmadığını herkes anlayabilir.
Aslında ülkemizde uzaktan eğitim hiç de yabancısı olduğumuz bir alan değil. Pandemi öncesinde -az evvel de söyledim- 198 bini ortaokul; 1,5 milyonu lise; 3,5 milyonu da üniversite olmak üzere yaklaşık 5 milyon öğrencimiz zaten uzaktan eğitim alıyordu, dolayısıyla Bakanlık çok da hazırlıksız değildi.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tiryaki, teşekkür ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlelerim, uzatmayacağım.
Ama asıl sorun şu ki: Her öğrenci uzaktan eğitime geçince bazı sorunlar daha da görünür oldu. Bunların başında da fırsat eşitsizliği geliyor. 13 Eylül 2020'de kamuoyuyla paylaşılan OECD'nin Covid-19 salgınında eğitimin durumunu konu alan rapora göre, Türkiye'de ödevler için bilgisayara erişim oranı yüzde 70'in altında -tırnak içerisinde- avantajlı okullarda bu oran yüzde 90'a yaklaşmış. Yine, 77 ülkenin kıyaslandığı rapora göre, Türkiye, internete erişimi olan öğrenciler listesinde 77 ülke arasında 70'inci sırada. Bakın, Hakkâri, Şırnak'ta değil; Ankara'da Büyükşehir Belediyesi 928 köye -ki bunlar mahalle oldu- internet ulaştırılması için çaba yürüttü. Uzaktan eğitimde öğrenme kayıpları yaşandı, bunu Bakanlık da biliyor. Uzaktan eğitimde içerik yetersizdi, bence bunu da Bakanlık biliyor. Uzun uzun anlatmayacağım ama size yalnız 2 tane resim göstereceğim. Kafa kesmeler, idam görüntüleri paylaşıldı Sayın Bakan, ceza olarak. Bakın, burada kafa kesme görüntüleri var, burada da rahmetli Sayın Menderes'in idam görüntüleri var ve bunu EBA üzerinden çocuklarımıza ilettiniz.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tiryaki, teşekkür ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Son cümlelerim Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ama son cümle diyorsunuz, her son cümleniz bir buçuk dakika.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Şimdi, bakın usul tartışması üzerinden söylemek istemiyorum ama son bir örnek vereceğim. İnançlı olduğunuzu söylüyorsunuz ya, çok değer verdiğinizi söylüyorsunuz ya. Aliya İzzetbegoviç'in 1997 yılında Tahran'da yapılan İslam Konferansı'nda yaptığı bir konuşma var, onu söyleyeceğim, onunla bitireceğim.
Bir Batı karşıtlığı ve bir batı hayranlığı tartışması yürüyor ya. İnanılmaz bir Batı karşıtlığı başladı sizde.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bizi itham ediyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Uzunca bir süre Avrupa Birliği ilk politikalarınız arasındaydı. Bugün Avrupa karşıtlığı temel politikanız olmuş durumda. Bakın Aliya İzzetbegoviç...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Son cümle Başkan.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ama hep son cümle diyorsunuz, bitmiyor Sayın Tiryaki.
Buyurun, son cümlenizi alalım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Tamam Sayın Başkan.
Evet, Aliya İzzetbegoviç İslam Konferansı'nda yaptığı konuşmada "Batı çürümüş değil, güçlü, örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. Batı'da insan haklarının düzeyi yüksek ve fakirler ile özürlülere toplumsal yardım iyi örgütlenmiş durumda. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler. Onların ilerlemesinin karanlık yönlerini de biliyorum ve bunun gözümden kaçmasına izin vermiyorum. İslam en iyisi ama biz en iyi değiliz. Bunlar 2 farklı şey ve her zaman onları karıştırıyoruz. Batı'dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kur'an bize bunu emretmiyor mu? 'Hayırlı işlerde yarışın.'" diyor. Ve dünyaya böyle bakın diyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.