| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kurulu (Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (Özel Bütçe),(Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kalite Kurulu(Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Üniversiteler (Özel Bütçe), (127 Bütçe + 127 Kesin Hesap + 95 Sayıştay Raporu) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .11.2020 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Sayın YÖK Başkanım ve çok değerli bürokratlarımız, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim Bakanlığının 2021-2022 ve 2023 yılı bütçeleri üzerinde ve tabii ki 2019 yılı kesin hesabı üzerine görüşmelerimizi yapıyoruz. Tabii, değerli milletvekili arkadaşlarım çok değerli görüşlerini ortaya koydular, ben de belki de eksik kalan, kendi açımdan, kendi penceremden gördüğüm bazı konulara değinmek istiyorum.
Tabii, Bakanlığımızın adı Millî Eğitim Bakanlığı, millî öğretim bakanlığı değil. Bir değerli milletvekili arkadaşım eğitim ve öğretim arasındaki çok temel farktan bahsetti. Doğrudur, eğitim başka şey, öğretim başka şey. Aslında "öğretim" diye bir kavram da yoktur. "Öğretim" olmaz, "öğrenim" olur. Sürecin kendisi öğrenim sürecidir, "öğretmek" filli bile yanlış bir fiildir. Bir kişi öğrenmeye açık olmadığı sürece, kendisini öğrenme konusunda açmadığı sürece o kişiye bizim sağlıklı ve doğru bilgiyi verebilmemiz, bu anlamda onun yetişmesini sağlamamız mümkün değil. Tabii, öğretim ve eğitim arasındaki farkı da burada bu hazıruna anlatmama da gerek olmadığını düşünüyorum ama özellikle bu EBA'yla yapılan öğrenim amaçlı yayınların millî eğitimde çok büyük bir eğitim eksikliğine neden olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, şunu da belirtmek isterim: Millî Eğitim Bakanlığımızın bütçesinde öğretmenlerden bahsediliyor. Öğretmenlerimizin maaşlarına baktım, 9'un 1'i öğretmen maaşı 4.369 lira 2020 Temmuz ayı itibarıyla, 1'in 4'ü öğretmen maaşı 5.634 lira. Aynı derece ve kademedeki bir mühendis 7.452 lira alıyor yani neredeyse bir mühendis maaşının üçte 2'si. Bir polisin aldığı maaşın yine üçte 2'si civarında bir öğretmenin aldığı maaş. 1'in 4'ü bir vaizin aldığı maaştan daha düşük bir rakamda bir öğretmen maaşı. Tabii, 9'un 1'i öğretmen maaşı ise 4.369 lira, neredeyse asgari ücrete gelen bir düzey. Şöyle bir bakayım dedim "Avrupa'da, OECD ülkelerinde nasıl?" Mesela, Lüksemburg'da aylık 8.552 dolar, en yükseği bu OECD üyesi ülkeler arasında. OECD üyesi ülkeler arasında Türkiye hariç en düşüğü ise Macaristan'da, 1.740 dolar. Bugünkü döviz kurundan yani 8,5 liradan bugünkü öğretmen maaşını dolara çevirdiğimde aylık 662 dolar ediyor. OECD'nin en düşük maaşı Macaristan'da 1.740 dolar, bizde 662 dolar aylık. Üçte 1'i Sayın Bakanım. Yani "Bütçemiz bu. Ne yapalım? Bu kadar." Sizin o konudaki açıklamanızı da bilerek onun üstünde bir eleştiri getirmeyeceğim, öğretmen maaşları yük meselesi. Tamamen iyi niyetinize dayalı olarak düşünüyorum. 1.500 lira da ek ders ücreti alsa aylık 839 dolar yapar ki OECD üyesi ülkelerden en düşük olanının yarısı kadar maaş alıyor değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla bir öğretmen, bütün bunların yanı sıra kendi ekonomik sorunları, aile içindeki sorunları, yaşadığı bütün sıkıntılar, sorunlar bir yana -bir de öğretmenleri ben iyi biliyorum, benim eşim de öğretmendi, emekli oldu, sınıf öğretmeniydi- öğrencisinin bir ihtiyacı olur, hiç kimseye hissettirmeden ona yardımcı olur; kalemi, defteri yoktur, kendi cebinden alır kalemini, defterini verir; öğrencisine "Diğer öğrenciler arasında eşitlik olsun." diye o eşitliği sağlayacak maddi katkılar, destekler verir tamamen kendi cebinden. Böylesi vefakâr, cefakâr öğretmenlerimizin bu düzeyde bir maaşı hak etmediğini düşünüyorum. Aslında, örnek verdiğim diğer maaşların da yeterli düzeyde olmadığını da parantez içerisinde belirtmek isterim. Yani öğretmenlerin üzerinde maaş alan gerek polislerimizin gerek mühendislerimizin, vaizlerimizin "Ülkemizin koşulları bu." diyerek bunlar şey yapılabilir.
Bir de öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi sözü vardı. Gerek AK PARTİ seçim çalışmalarında gerek Milliyetçi Hareket Partisi her yerde, her fırsatta bu söz verildi ama yerine gelmedi, yine polisler için, yine diğer çalışanlar için.
2020 yılı ÖSYM verilerine göre atanmayı bekleyen 460 bin civarında öğretmen olduğu belirtiliyor, tespit edilemeyenlerle birlikte bu sayının 550 bine yakın olduğu tahmin ediliyor. Tabii ki burada, eğitim fakültelerindeki kontenjan belirlemelerinde bunlara mutlaka dikkat edilmesi lazım. Bu kadar insana, gittikçe biriken, önümüzdeki 2023'e kadar 1 milyonu bulacak olan ve öğretmenlik yapma hevesiyle okulundan mezun olmuş gençlerimize bu umutsuzluğu, bu hayal kırıklığını aşılamamamız gerekiyor ve bu kontenjanların buna göre belirlenmesinde fayda görüyorum.
Bölgelere göre öğretmen doluluk oranlarını vermişsiniz Sayın Bakanım, yüzde 93-97 arasında rakamlar; Marmara'da biraz düşük, yüzde 84, dikkatimi çekti. Tabii, ben, Sayıştay raporuna baktım, Aralık 2019 itibarıyla ülke genelinde 86.879 sözleşmeli öğretmen var, boş kadrosu 93.235 ve öğretmen ihtiyacı da 138.393 olarak belirtilmiş. Bu ihtiyaç ortadayken bu öğretmenlerin atanmıyor olması gerçekten büyük bir eksiklik diye düşünüyorum.
Tabii "eğitim" derken de kültür, sanat, spor, müzik, resim, güzel sanatlar, el becerileri, zihinsel gelişim, bireysel gelişim gibi bireyin kendisini bu ülkenin geleceğine ve milletine, devletine, cumhuriyetine bağlı bir birey olarak ama çağdaş, sorgulayan, sentezleyen, analiz eden ve yeni bilgiler üreten birey olabilmesi adına, EBA üzerinden bir başarı bulma şansımız olmadığını düşünüyorum. Onu da özellikle belirteyim.
Bakın, AR-GE harcamalarının yüzde 29,2'sini sadece üniversiteler harcıyor, yüzde 64,2'sini özel sektör, yüzde 6,6'sını da diğer kamu idareleri. Gayrisafi yurt içi hasıladaki payı 2019 yılında yüzde 1,6; 2020 yılı için yüzde 1,14 öngörülmüş -bunu da ben Cumhurbaşkanlığının yıllık programından çıkardım, sizin sunuşunuzda görmedim; belki dikkatimden kaçtı, belki söylediniz Sayın Bakanım, bilemiyorum, belki YÖK Başkanım söylemiştir, Yekta Hocam ama- yüzde 1,14. Bununla ilgili, dünyada nasıl diye baktım: İsrail'de AR-GE harcamasının gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 4,9; Kore'de yüzde 4,5; İsveç'te yüzde 3,3; Japonya'da yüzde 3,2; Singapur'da örneğin yüzde 1,8; Avrupa Birliği ortalaması yüzde 2,25; Türkiye yüzde 1,14 hedefliyor 2020 yılı içerisinde. Tabii, bu oran tek başına doğru değil aslında. Siz, özellikle yüksek teknolojik ürünler, katma değeri yüksek ürün üretiminde AR-GE'nizi diğer ülkelerle rekabet ederek daha ileri düzeye taşımak istiyorsanız bunun oransal değil, rakamsal, parasal değerine bakmak lazım o ülkelerle rekabet edecekseniz; yoksa oransal değerle rekabet etme şansınız yok, mümkün değil. Bakın, İsrail 16,35 milyar dolar, Kore 95,5 milyar dolar, İsveç 17 milyar dolar, Japonya 173 milyar dolar -dolardan bahsediyorum- Almanya 129 milyar dolar, ABD 551,5 milyar dolar, Singapur 9,89 milyar dolar... Eğer ki 6,9 TL üzerinden -ki Cumhurbaşkanlığı yıllık programında 6,9 TL'den hesaplanmış- 8 milyar doları düşünürseniz, ki bugün itibarıyla 8,5 liradan bu 6,5 milyar dolara denk gelir ki... Hepsini bırakayım, Kore'yle karşılaştırayım: 95,5 milyar doların yanında 6,5 milyar dolar AR-GE harcamasıyla bizim Kore'nin önüne geçebilme şansımız sıfır diye düşünüyorum. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum Sayın Bakanım.
Tabii, bu süreçte şunu da özellikle belirtmek isterim: Üniversitelerimizde Cumhurbaşkanımız tarafından atanan, kriterleri belli olmayan ve belki de alınan referanslar üzerinden veya belki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım efendim.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tamamlıyorum, son cümlem.
...siyasi nitelikli çok sayıda rektörümüz olduğunu, daha önce bir siyasi partide, özellikle iktidar partisinde siyaset yapmış, sonradan rektörlüğe atanmış... Şunu da söylemiyorum: Tabii, çok kıymetli, değerli hocalarımız var siyaset yapmış ama bırakmış ve aktif siyasetten ayrılmış, bu görevi hak eden insanlar da olabilir, değerli akademisyenler de olabilir ama en azından üniversite rektörlük çalışmalarında siyaset yapmamalarının, hele hele ülkenin genel siyasetinden etkilenerek kendilerinin aidiyet duygusu hissettiği partinin dışındaki partilere ve onun milletvekillerine karşı saygısızca ve hadsizce hareket etmemelerinin, söz söylememelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Millî Eğitim Bakanlığımızın hem millî niteliğinin hem de öğrenim süreci dışında, öğrenme süreci dışında eğitim faaliyetlerinin niteliğinin de geliştirilmesi -gittikçe düşen eğitime ayrılan bu bütçeyle- ve ülkenin üretime dayalı ekonomiyi hedeflemesi gerekirken ve o üretimin ihtiyacı olan yetişmiş elemanları ve üretim yapabilmek için AR-GE'ye dayalı teknoloji üretimini sağlayacak bütçeyi ortaya koyması gerekirken eksik kalan ve düşük düzeyde olan bu oranların ülkenin geleceğine çok fayda sağlamayacağını düşünüyorum.
Sayın Bakanım, her hâlükârda bütçemiz hayırlı olsun. Türk millî eğitim sistemine iyilikler ve yararlar getirmesini diliyorum.
Teşekkür ederim.