KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, bürokrasimizin değerli temsilcileri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben kısa bir konuşma yapmaya çalışacağım çünkü süremin bir kısmını Ankara Milletvekilimiz Şenol Sunat Hanımefendi'ye, Eğitim Politikaları Başkanımıza devrettim.

Şimdi, Sayın Bakan, siz de çok iyi biliyorsunuz ki OECD'de ülkeler arasında yapılan bir kısım çalışmalarda eğitimin niteliği ile büyüme arasında ilişki bulunuyor fakat nicelik ile büyüme arasında herhangi bir ilişki bulunmuyor, ilişki kopuk. Tabii, hükûmetlerinize karşı şu temel eleştiriyi yapmak durumundayız: Yani bugüne kadar, on sekiz yıl boyunca, aslında eğitimin hakikaten niceliği konusunda ciddi işler yapıldı. Ülkede temel iktisat anlayışı, beton ve inşaat olduğu için eğitim de inşaat politikalarıyla, beton politikalarıyla halledilmeye çalışıldı fakat bu maalesef sonuç vermedi, bunu bir defa tespit etmemiz gerekiyor. Üzülerek söyleyeyim yani ben hakikaten sizin Bakan olmanızdan sonra ümitlenmiştim çünkü sizi bürokrasiden tanıyorum ama ilk cümleniz "Bütçeden aldığımız pay"la başlayınca... Yani artık bu yaklaşımı bırakmamız lazım, böyle girdi odaklı. Sonuçta ne var? Ona bakmamız lazım. Yani bütçenin keşke yarısını alsak veya bu aldığımızın yarısını alalım ama bu sonucu o yarısıyla elde edelim. Sonuç böyle olduktan sonra bütçenin tamamını bize verseler ne olacak? Ben bu tür yaklaşımların doğru yaklaşımlar olduğunu düşünmüyorum.

Şimdi, tabii, öğretmenlerimizin niteliğine ilişkin ciddi sorunlar var. Bu konuda da maalesef, çok fazla bir şey yapılabilmiş değil. Özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda sözler verildi, bu sözler tutulmuyor maalesef, en üst seviyede verilmiş olmasına rağmen. Bunların tutulmasını talep ediyoruz. Bir de öğretmenlerimizin görev motivasyonlarının artırılması konusunda da yapılması gereken çok iş var.

Tabii, atanamayan öğretmenler konusu var. Muhtemelen 400-500 bin civarında iş bekleyen fakat atanamayan öğretmenlerimiz var veya üniversite mezunlarımız var. Tabii, diğer bir sorun, eğitim istihdam planlaması; YÖK Başkanımız da burada, Türkiye'nin en temel sorunlarından bir tanesi de bu. Böyle bir planlama yok. Biz de Devlet Planlama Teşkilatı kökenliyiz; bu iş konuşuldu, edildi fakat biz okullarımızdan ne nitelik olarak iş bulabilecek bir öğrenci mezun ediyoruz ne de arzu edilen alanlarda öğrenci mezun edebiliyoruz. Üniversite sayısının artırılmasıyla övünmek de -işte, az önce bahsettiğim gibi- girdi odaklı bir yaklaşım; bu yaklaşımların artık dünyada da modası geçti, Türkiye'de de bu modanın geçmiş olması lazım. Tabii, kısaca, iktidara "Ya, eğitimde niye şu işleri yapmadınız?" diye bir soru sormak haksızlık olur ama on sekiz yıllık iktidarı ben bu anlamda her yönüyle sorgulamamızın bizim hakkımız olduğunu düşünüyorum. Tabii, bir FATİH Projesi başlatıldı. Pardon, oraya geçmeden önce, hemen bununla bağlantılı olarak şunu söyleyeyim: Türkiye'de temmuz ayı itibarıyla 12,3 milyon geniş tanımlı işsiz var. Tabii, bir de şunu da söylememiz lazım: İşsizlik sorunu kadar da ülkede mesleksizlik sorunu var; bu da bir sorun ama burada da büyük ölçüde sorumlu olan iki kurum, sizlerin kurumu; üniversitelerimiz -onun temsilcisi olarak YÖK- ve Milli Eğitim Bakanlığı. Bu sorunların çözülmesi lazım. Mesleği olmayan öğrenciler, çocuklar yetiştirmenin çok fazla bir anlamı yok gibi geliyor.

Şimdi, yine bu cümlenin devamı olarak örnek olsun diye söylüyorum: Samsun'la ilgili birkaç sorunu bu anlamda gündeme getirmek istiyorum. Mesela, bizim OSB'de nitelikli eleman sıkıntısı var. Yani bir yandan dünya kadar işsizimiz var, Samsun'un çocukları gurbete gidiyor, inşaatlarda çalışıyor fakat bu tarafa geliyoruz, OSB'de de "Nitelikli eleman bulamıyoruz." diye bizim sanayicilerimiz şikâyet ediyor. Bu anlamda, meslek ve teknik liselerinin kalite ve niteliğinin artırılması, cazip hâle getirilmesi, atölyelerin yenilenmesi bir zaruret olarak duruyor. Samsun'da bu tür ihtiyaçlar var, bunu ben Samsun'daki yetkililerden aldım. Aynı zamanda, Samsun'da teknoloji tasarım atölyeleri eksik; resim, müzik, spor, görsel sanatlar, dram alanları eksik ve bu alandaki öğretmenlerde de ciddi eksiklik olduğunu arkadaşlarımız bize ifade etti.

Diğer bir konu, denizcilik meslek lisesi. Türkiye'de çok sınırlı sayıda var, bunlardan bir tanesi Samsun'da. Bununla ilgili de sorunumuz pansiyonlarının yetersiz ve bakımsız olması ve atölyelerinin son derece eski olmasını bir sorunumuz olarak ifade etmem gerekiyor.

Sayın Bakanım, tabii, FATİH Projesi dedik, yedi yılda 30 milyar dolarlık proje olarak takdim edilmişti. Ben, bu projeye o günlerde çok itiraz eden olduğunu biliyorum -devlette çalışanların da- fakat proje başlatıldı. Bunun akıbeti nedir? Ben belki kaçırmış olabilirim, konuşmanıza da baktım, sabah biz bulunamadık; grup toplantımız ve Divan toplantımız olduğu için konuşmanızı izleyemedik ama buradan gördüğüm kadarıyla da buna ilişkin herhangi bir hususa rastlayamadım. Bununla ilgili lütfen bize bilgi verin.

Basına yansıyan hususlar veya Sayıştay raporlarında gördüğümüz şey, işte, "Tahta var, ağ yok; ağ var, tahta yok." Yani bu devirde böyle bir plansızlığı nasıl başarabiliyoruz? Tahtası olup ağı olmayan 6.059 okul var; tahtası yok, ağı olan 1.498 tane okul var. Buralarda bu akıllı tahtalar anladığım kadarıyla çalışmıyor. Tabii, ödeneküstü harcamalar var, 33-34 milyar TL 2019 yılında. Bu, sizden kaynaklanan bir şey değil; bunun neden olduğunu biz biliyoruz. Meclisin bütçe hakkına el koyan bir Maliye Bakanlığımız olduğu için büyük personel gideri olan kurumlarının bütçelerinden ödenekleri alarak oraların personellerine ödeneküstü harcattırıyorlar ama belki de büyük bakanlıkların, personel fazlası olan bakanlıkların da böyle bir şeye alet olmaması lazım.

Son olarak da bir şahsın, bir öğretmen arkadaşımızın ismini vererek bu konuyu gündeme getirmek istiyorum. Ancak buradaki mesele şahsi bir mesele değil, bu bir bakış açısı ve temelde eleştirmek istediğim bir husus. Şimdi, bizim şu anda Havza'da müdür yardımcısı, daha önceden Terme'de çalışıyordu; Terme'de de TÜRK EĞİTİM-SEN Şube Başkanlığı yapmış, oturması kalkması son derece düzgün, vatanını, milletini seven bir arkadaşımız var. 4 defa yurt dışı öğretmenlik sınavına giriyor, yurt dışı görev sınavına giriyor ve başarıyla kazanıyor, ilk sıralarda alınıyor, 4 defa mülakatta eleniyor Sayın Bakanım. Yani bu adamın vatana, millete bir zararı varsa, buraya gönderilemeyecek bir nitelikteyse hakikaten öğretmen olarak da tutmayın. Ya, bu nasıl bir şeydir? En son sizin sözünüz var, diyorsunuz ki: "Yazılının altında mülakat notu verilmeyecek." En son, geçenlerde de 10 puan altında verilerek müdürlük sınavında elendi. Yani bunu kabul etmek mümkün değil. Temsil niteliği olan, entelektüel seviyesi yüksek, 9'uncu üniversitesini okuyor, böyle de bir arkadaş. Yani şimdi, bunu Allah rızası için bize birisi söylesin, bu arkadaş niye eleniyor? Sakın şunu söylemeyin: "İşte, bu bir kurul oluyor, 4 kurumdan oluşan..." filan değil. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının tamamen dominant olduğu veya Millî Eğitim Bakanlığının sözünün geçtiği bir şey. Bunlar sizin personeliniz Sayın Bakanım. Bunlar öğretmenlik mesleğini aşkla, şevkle yapan -öğrencisiyle problemi yok, toplumla problemi yok, kendisiyle problemi yok- temsil niteliği olan, entelektüel seviyesi yüksek arkadaşlar. Böyle bir şey olmaması lazım artık. Burada sizin sözünüz var, vaadiniz var. Özellikle bu konuyla ilgili ismini de söylüyorum -kendisinden müsaade aldım- Alparslan Yüksel, Havza'da Müdür Yardımcısı.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet...

ERHAN USTA (Samsun) - Çok affedersiniz Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum, son konuydu. Tekraren söylüyorum: Bu arkadaş 4 defa yurt dışı öğretmenlik sınavının mülakatında elendi ve notlarına bakabilirsiniz, yazılıyı da en üst düzeyde kazanmış olmasına rağmen. Lütfen bu konularda ilginizi bekliyorum.

Çok teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum, bütçelerinizin de hayırlı ve uğurlu olmasını niyaz ederim.