KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Uğultular)

Sayın Bakan, o istişareleri sonra yapsanız çok memnun olacağım, beni dinlemenizi rica ediyorum.

Sayın Bakan, 3'üncü bütçeniz hayırlı olsun. 3 bütçedir sizi hep aynı konuda eleştiriyorum Sayın Bakan. Siz hep rakamlardan bahsetmişsiniz bu bütçede de. Gerçekten yani bir şirketin CEO'su olsaydınız, "Tarım AŞ'nin CEO'su" ancak böyle bir sunum yapabilirdiniz, 3 bütçedir aynı sunumu yapıyorsunuz. Şu kadar buğday, bu kadar hayvan, bu kadar koyun, bu kadar inek... Bunlardan bahsediyorsunuz ama şunu hep unutuyorsunuz Sayın Bakan: Tarım dediğimiz, bu topraklara doğmuştur. Öyle değil mi? Tarım bu topraklara doğdu. Medeniyetin beşiğiyiz, 12 bin yıllık tarihi kazıyoruz, ilk tarım toplumları bu topraklarda oluşmuş, tarım etrafında örgütlenmişler, medeniyetler kurmuşlar ve tarım, Sayın Bakan, bir habitattır. Yani tarım dediğimiz, hayvancılık dediğimiz, bir habitatı gerektirir; o, habitatın bir sonucudur. İhtiyaç temelli olarak insanın toprakla kurduğu ilişki sonucu, hayvanlarla kurduğu ilişkiler sonucu ihtiyacını karşılamak için bir yaşam kurulur, bir habitat kurulur. Siz, bu habitattan hiç bahsetmediniz. Ve özellikle, son yirmi otuz yılda bu habitat büyük oranda tahrip olmuştur Sayın Bakan. Kır boşalmıştır, köyler boşalmıştır. Sayın Cora diyor ki: Şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz. Trabzon'un köylerinde insan mı kaldı acaba? Ben soruyorum. Trabzon'un köylerine gidiyoruz, insan yok, boşalmış, bütün köylerde bir tek ihtiyarlar kalmış, yaşlılar kalmış; kır boşalmış, köyler boşalmış. Köylü olmak hakir görülüyor, hakir gösteriliyor. Ya, dizilere bakıyorsunuz her yerde efendim, lüks arabalara binen gençler gösteriliyor; onlar, çok efendi, makbul gösteriliyor, köylüler, hakir gösteriliyor. Yani bu anlamda, siz gidin Avrupa'da böyle bir şey göremezsiniz, kır-kent ilişkisi sağlanmıştır. Köylü şehre gelir ürününü üretir, hemen kırdan şehre getirir ürününü, satar. Yolda telef olmaz ürün. Organik ürünler getirilir. Kooperatiflerle, üretici-tüketici kooperatiflerle bu ilişki sürdürülür ve kır-kent ilişkisi güçlüdür. Türkiye'de kır-kent ilişkisi kopmuştur. Köy artık nostaljik bir yer "Yazın çocukları alalım, bir hafta gidelim." denilen bir yerdir. Çocuk da tavuğu bir tek köyde görür "Aa acaba tavuk bu mudur?" der. Maalesef çok az çocuk buna mazhar olabilir. Bu anlamda, sizden böyle bir vizyonu 3'üncü yılda da görememekten dolayı son derece üzgünüm Sayın Bakan. Yani siz, geçen hafta hepimizin kahrolduğu acı olay sonucu sizi enkaz üzerinde gördük. Sayın Bakan, son otuz yılda kırlar boşaldı, İzmir 1-2 milyondu şimdi 6-7 milyon oldu. Niye bu hâle geldi? Çünkü kırlar boşaldı. Çiftçi nüfusunun yaş ortalaması kaç Sayın Bakan? Soruyorum size. 54-55 değil mi? Belki de 56. Ya, beş yıl sonra çiftçimiz yok Sayın Bakan, çiftçimiz yok. Bunu niye masaya yatırmıyorsunuz, niye bununla ilgili bir planım var demiyorsunuz? Hangi çiftçinin çocuğu çiftçi olmak istiyor arkadaşlar sorarım size. Var mı bir çiftçinin çocuğu "Ben de çiftçi olmak istiyorum." diyen? Çok az. Her iki çiftçiden birinin çocuğu vazgeçiyor, büyük çoğunluğu kırı terk ediyor arkadaşlar. Bununla ilgili önümüze bir vizyon koyamadınız Sayın Bakan.

Gıdayla ilgili, bakın, gıda denetimiyle ilgili, güvenli gıdayla ilgili pek çok cümle kurdunuz. Sayın Bakan Türkiye kendi kendine yeten bir ülke mi önce bir onu soruyorum size? Ya, pandemi oldu Rusya, Ukrayna ihracat yasağı koydu, öyle değil mi? Bir anda paniğe girdik çünkü buğdayımız eksikti, arpamız eksikti, kurak bir yıldı, pek çok anlar paniğe girdik. Bakın, kendi kendine yeten bir ülke değiliz. Şunu diyemezsiniz efendim "Makarnacı üretiyor onu ithal ediyoruz." Ya, makarna üreticisinin, sanayicisinin de yerli üretimden garantisi olsa iyi değil mi? Niye bizim tarlamızda üretilen ürünü makarna sanayicimiz kullanmasın da Ukrayna'nın çiftçisinin ürününü kullansın? Niye bununla ilgili bir vizyon ortaya koyamıyoruz? Milyonlarca hektar tarım alanı ekilemiyor, niye bununla ilgili etkin bir denetim, destekleme ortaya koyamıyoruz?

Güvenli gıdadan bahsediyorsunuz, "Gıdanı Koru"dan bahsediyorsunuz Sayın Bakan, Allah'ınızı severseniz İstanbul'un gıdası nereden geliyor? Antalya'dan geliyor öyle değil mi? Çoğu yolda telef oluyor, depolamayla ilgili hallerde telef oluyor, taşımacılıkta telef oluyor; yüzde 25, yüzde 30, yüzde 40 telef olmuyor mu? Oysa, bu kır-kent ilişkisiyle ilgili bir vizyonunuz olsa, İstanbul'un ürünü İstanbul civarındaki köylerde üretilse, Antalya Antalya'ya yetse, diğer çevre, ürünleri beslese; bu anlamda bölgesel bir vizyonu neden önümüze koyamıyoruz? Ya, "Gıdanı Koru" kampanyası koyuyorsunuz, kimin için koyuyorsunuz bu "Gıdanı Koru" kampanyasını? Varsıllar için değil mi, zenginler için? Bakın, şu anda işçimiz 2.320 lira asgari ücretle geçiniyor, 2.320 lira. Peki, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ne? 2.480 TL Sayın Bakan, 2.480 TL yani işçimiz, yoksullar gıdasını zaten karnını doyurmak için kullanıyor. Yani elbette restoranlarda, kafelerde, zenginlerin evlerinde belki gıda israfı olabiliyor ama önce yoksula gıdayı sağlayacak bir gelir sağlamanız lazım, bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanıyla konuşmanız lazım, "4 kişilik bir ailenin tenceresinin kaynaması için 2.500 lira gerekir, artı bütün giderler için en az 5.000 lira gelire ihtiyacı var." demeniz lazım. Bakın, pandemi döneminde yoksulları aç bıraktınız Sayın Bakan, 1.160 lira ücretsiz izne mahkûm ettiniz ve hâlâ bu devam ediyor. Bu açıdan, gıdası korunacak olanlar yoksullardır ve yollarda telef olan ürünlerle ilgili de bir vizyon ortaya koyarsanız kır-kent ilişkisiyle ilgili, Sayın Bakan, bir atılım yapabilirsiniz.

Ya "yerli" diyorsunuz, "millî" diyorsunuz; gübre ithal, tohum ithal, ilaç ithal ve şimdi euro oldu 10 lira, hepsi yüzde 60-70 zamlanmış durumda Sayın Bakan; hangi yerlilik, hangi millîlik? Efendim, hayvancılığın yeminden bahsediyoruz, yüzde 60 artmış fiyatı, süt fiyatı aynı. Bu çerçevede, hayvanlar kesime gidiyor. Hangi yerlilikten, hangi millîlikten bahsediyorsunuz? "Efendim, biz hayvancımızın yemini Türkiye'de üreteceğiz; euroya, dolara bağımlı olmayacak." diye bir vizyon ortaya koyabildiniz mi?

İthalatla ilgili; ceviz ithal ediyoruz ya, Şili'den ceviz ithal ediyoruz. Niye ceviz ithal ediyoruz biz? Niye badem ithal ediyoruz, niye Kaliforniya'nın bademini yiyoruz? Niye Venezuela'nın peynirini yiyelim Sayın Bakan? Hak mıdır bunlar? Niye bunlarla ilgili bir vizyon duyamadık biz?

Tütünle ilgili "Yüzde 30'u yerli tütün olacak." diyorsunuz. Niye yüzde 75 diyemiyorsunuz, niye yüzde 80 diyemiyorsunuz? Yabancı karteller mi bu anlamda bastırıyor? Bakın, Philip Morris'i, bilmem nesi, şusu busu buradan yasalar geçiriyor; o karteller, o lobiler etkin bir baskı yapıyorlar. Yüzde 30'a çıkarabilmişiz. Niye yüzde 75'e çıkarmayalım, niye yerli tütün geçmişte olduğu gibi olmasın? Niye kamu burada regülatör olamasın, bütün ürünlerle ilgili regülatör olup bu ürünleri etkin üretmeyelim?

Sayın Bakan, tarım sigortasıyla ilgili bir vizyon duyamadık sizden. Ya, don oluyor, sel oluyor. Sıcak vurdu, narenciye üreticisinin yüzde 60-70 üretimi gitti. Bunlarla ilgili bir gıda, tarım sigortası, çiftçilerimizi tamamen güvence altına alacak bir vizyon, bütün çiftçilerimizi güvence altına alacak kamu destekli bir vizyon neden ortaya koyamıyorsunuz Sayın Bakan?

Su politikası... Suyla ilgili bir vizyon duyamadık sizden Sayın Bakan. Bakın, baktım, yani, sonuçta kuraklık geleceğimizin meselesi; savaşlar da belki bundan sonra suyla ilgili olacak. Yani bu anlamda, su bilinci ne şehirde var ne evde var Sayın Bakan, size bunu açıkça söyleyeyim. Evde çeşmeler açılır, efendim, suyla ilgili bu anlamda hiçbir bilinç yoktur; kırda da yok, köylüde de yok.

Ya, olmaması gereken ürün olmaması gereken yerde üretiliyor. Bakıyorsunuz, Konya'da mısır üretiliyor. Yer altı suyunu önce 50 metreden bastılar, sonra 100 metreden, şimdi 300 metreden, 500 metreden su basıyorlar, obruklar oluyor, öyle değil mi? Yer altı suyu daha da derine çekiliyor, kuraklık daha da artıyor, tuzlanma daha da artıyor. Bununla ilgili niye bir vizyonunuz yok? Niye "Konya'da mısır ekilmez." diyemiyorsunuz? Niye "Konya'ya buğday uygundur ve ben buğdaya destekleme vereceğim, mısır ekmenize gerek yok." diyemiyorsunuz? Niye bununla ilgili havza bazlı...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Paylan, toparlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir buçuk dakikam var Sayın Başkanım.

Niye bu anlamda bir vizyon yok? Niye hâlâ ekilmemesi gereken bu ürün, ekilmemesi gereken yerde ekiliyor Sayın Bakan?

Bir şey daha soracağım suyla ilgili: Ben ilk olarak 18 yaşında Amerika'ya gitmiştim. En çok şaşırdığım şey neydi biliyor musunuz? Gittim, su istedim, çeşmeyi gösterdiler; çeşmeyi açtım, "Allah Allah, çeşmeden su mu içiliyormuş?" dedim, çeşmeden su içiyorlardı. Sonra diğer ülkelere de gittim, bütün gelişmiş ülkelerde insanlar çeşmeden su içiyorlar Sayın Bakan. Türkiye'de ise bakın, işte, şu markaların sularını içiyoruz; milyonlarca kamyon her yıl bu suları taşıyor İstanbul'a, şuraya buraya ve bu anlamda hem çevreyi kirletiyoruz hem de su ticarileşiyor. Niye bütün Türkiye'de -şu an Diyarbakır'da, vekili olduğum Diyarbakır'da, herkes çeşmeden su içiyor; bunu başarmışız- niye 81 ilimizde biz çeşmeden su içemiyoruz Sayın Bakan? Niye bununla ilgili bir vizyonunuz yok? Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla beraber böyle bir vizyon ortaya koyup "81 ilimizde de biz bu suyu çeşmeden üç yıl içinde içireceğiz." diye bir vizyon ortaya koyamıyorsunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gelirler artınca çeşmeden içmiyoruz, böyle marketten alıyoruz. Gelir düzeyiyle ilgili bir şey bu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son olarak Sayın Bakan, şunu da söyleyip bitireyim, Sayın Başkanın sabrını zorlamayayım: Sayın Bakan, avla ilgili de bir vizyon ortaya koymuşsunuz. Ya, avın cinayet olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda hâlâ dağ keçilerinin avlanmasıyla ilgili yabancılara "Şu kadar euro verirsen dağ keçilerini avlarsın." diye bir vizyon ortaya koyuyorsunuz ve bunu engellemiyorsunuz. Sayın Bakan, bu cinayete ortaksınız. Dağ keçilerimizi yabancılara para karşılığı avlatıyorsunuz; kuşlarımızı, pek çok memeli hayvanı avlattırıyorsunuz. Bu mu yerlilik, bu mu millîlik? Niye dağ keçilerini koruyacak, bu dağ keçilerini avlatmayacak bir vizyon ortaya koyamıyorsunuz, para karşılığı yabancılara avlattırıyorsunuz?

Bu anlamda, açıkça söyleyeyim, bu sunumunuzun yerli ve millî bir sunum olmadığını düşünüyorum; çiftçiyi, insanı, toprağı, medeniyetimizi koruyan, kır-kent ilişkisini koruyan bir vizyon olmadığını düşünüyorum; bu konuda sizi eleştiriyorum ve bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Uğultular)

Sayın Bakan, o istişareleri sonra yapsanız çok memnun olacağım, beni dinlemenizi rica ediyorum.

Sayın Bakan, 3'üncü bütçeniz hayırlı olsun. 3 bütçedir sizi hep aynı konuda eleştiriyorum Sayın Bakan. Siz hep rakamlardan bahsetmişsiniz bu bütçede de. Gerçekten yani bir şirketin CEO'su olsaydınız, "Tarım AŞ'nin CEO'su" ancak böyle bir sunum yapabilirdiniz, 3 bütçedir aynı sunumu yapıyorsunuz. Şu kadar buğday, bu kadar hayvan, bu kadar koyun, bu kadar inek... Bunlardan bahsediyorsunuz ama şunu hep unutuyorsunuz Sayın Bakan: Tarım dediğimiz, bu topraklara doğmuştur. Öyle değil mi? Tarım bu topraklara doğdu. Medeniyetin beşiğiyiz, 12 bin yıllık tarihi kazıyoruz, ilk tarım toplumları bu topraklarda oluşmuş, tarım etrafında örgütlenmişler, medeniyetler kurmuşlar ve tarım, Sayın Bakan, bir habitattır. Yani tarım dediğimiz, hayvancılık dediğimiz, bir habitatı gerektirir; o, habitatın bir sonucudur. İhtiyaç temelli olarak insanın toprakla kurduğu ilişki sonucu, hayvanlarla kurduğu ilişkiler sonucu ihtiyacını karşılamak için bir yaşam kurulur, bir habitat kurulur. Siz, bu habitattan hiç bahsetmediniz. Ve özellikle, son yirmi otuz yılda bu habitat büyük oranda tahrip olmuştur Sayın Bakan. Kır boşalmıştır, köyler boşalmıştır. Sayın Cora diyor ki: Şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz. Trabzon'un köylerinde insan mı kaldı acaba? Ben soruyorum. Trabzon'un köylerine gidiyoruz, insan yok, boşalmış, bütün köylerde bir tek ihtiyarlar kalmış, yaşlılar kalmış; kır boşalmış, köyler boşalmış. Köylü olmak hakir görülüyor, hakir gösteriliyor. Ya, dizilere bakıyorsunuz her yerde efendim, lüks arabalara binen gençler gösteriliyor; onlar, çok efendi, makbul gösteriliyor, köylüler, hakir gösteriliyor. Yani bu anlamda, siz gidin Avrupa'da böyle bir şey göremezsiniz, kır-kent ilişkisi sağlanmıştır. Köylü şehre gelir ürününü üretir, hemen kırdan şehre getirir ürününü, satar. Yolda telef olmaz ürün. Organik ürünler getirilir. Kooperatiflerle, üretici-tüketici kooperatiflerle bu ilişki sürdürülür ve kır-kent ilişkisi güçlüdür. Türkiye'de kır-kent ilişkisi kopmuştur. Köy artık nostaljik bir yer "Yazın çocukları alalım, bir hafta gidelim." denilen bir yerdir. Çocuk da tavuğu bir tek köyde görür "Aa acaba tavuk bu mudur?" der. Maalesef çok az çocuk buna mazhar olabilir. Bu anlamda, sizden böyle bir vizyonu 3'üncü yılda da görememekten dolayı son derece üzgünüm Sayın Bakan. Yani siz, geçen hafta hepimizin kahrolduğu acı olay sonucu sizi enkaz üzerinde gördük. Sayın Bakan, son otuz yılda kırlar boşaldı, İzmir 1-2 milyondu şimdi 6-7 milyon oldu. Niye bu hâle geldi? Çünkü kırlar boşaldı. Çiftçi nüfusunun yaş ortalaması kaç Sayın Bakan? Soruyorum size. 54-55 değil mi? Belki de 56. Ya, beş yıl sonra çiftçimiz yok Sayın Bakan, çiftçimiz yok. Bunu niye masaya yatırmıyorsunuz, niye bununla ilgili bir planım var demiyorsunuz? Hangi çiftçinin çocuğu çiftçi olmak istiyor arkadaşlar sorarım size. Var mı bir çiftçinin çocuğu "Ben de çiftçi olmak istiyorum." diyen? Çok az. Her iki çiftçiden birinin çocuğu vazgeçiyor, büyük çoğunluğu kırı terk ediyor arkadaşlar. Bununla ilgili önümüze bir vizyon koyamadınız Sayın Bakan.

Gıdayla ilgili, bakın, gıda denetimiyle ilgili, güvenli gıdayla ilgili pek çok cümle kurdunuz. Sayın Bakan Türkiye kendi kendine yeten bir ülke mi önce bir onu soruyorum size? Ya, pandemi oldu Rusya, Ukrayna ihracat yasağı koydu, öyle değil mi? Bir anda paniğe girdik çünkü buğdayımız eksikti, arpamız eksikti, kurak bir yıldı, pek çok anlar paniğe girdik. Bakın, kendi kendine yeten bir ülke değiliz. Şunu diyemezsiniz efendim "Makarnacı üretiyor onu ithal ediyoruz." Ya, makarna üreticisinin, sanayicisinin de yerli üretimden garantisi olsa iyi değil mi? Niye bizim tarlamızda üretilen ürünü makarna sanayicimiz kullanmasın da Ukrayna'nın çiftçisinin ürününü kullansın? Niye bununla ilgili bir vizyon ortaya koyamıyoruz? Milyonlarca hektar tarım alanı ekilemiyor, niye bununla ilgili etkin bir denetim, destekleme ortaya koyamıyoruz?

Güvenli gıdadan bahsediyorsunuz, "Gıdanı Koru"dan bahsediyorsunuz Sayın Bakan, Allah'ınızı severseniz İstanbul'un gıdası nereden geliyor? Antalya'dan geliyor öyle değil mi? Çoğu yolda telef oluyor, depolamayla ilgili hallerde telef oluyor, taşımacılıkta telef oluyor; yüzde 25, yüzde 30, yüzde 40 telef olmuyor mu? Oysa, bu kır-kent ilişkisiyle ilgili bir vizyonunuz olsa, İstanbul'un ürünü İstanbul civarındaki köylerde üretilse, Antalya Antalya'ya yetse, diğer çevre, ürünleri beslese; bu anlamda bölgesel bir vizyonu neden önümüze koyamıyoruz? Ya, "Gıdanı Koru" kampanyası koyuyorsunuz, kimin için koyuyorsunuz bu "Gıdanı Koru" kampanyasını? Varsıllar için değil mi, zenginler için? Bakın, şu anda işçimiz 2.320 lira asgari ücretle geçiniyor, 2.320 lira. Peki, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ne? 2.480 TL Sayın Bakan, 2.480 TL yani işçimiz, yoksullar gıdasını zaten karnını doyurmak için kullanıyor. Yani elbette restoranlarda, kafelerde, zenginlerin evlerinde belki gıda israfı olabiliyor ama önce yoksula gıdayı sağlayacak bir gelir sağlamanız lazım, bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanıyla konuşmanız lazım, "4 kişilik bir ailenin tenceresinin kaynaması için 2.500 lira gerekir, artı bütün giderler için en az 5.000 lira gelire ihtiyacı var." demeniz lazım. Bakın, pandemi döneminde yoksulları aç bıraktınız Sayın Bakan, 1.160 lira ücretsiz izne mahkûm ettiniz ve hâlâ bu devam ediyor. Bu açıdan, gıdası korunacak olanlar yoksullardır ve yollarda telef olan ürünlerle ilgili de bir vizyon ortaya koyarsanız kır-kent ilişkisiyle ilgili, Sayın Bakan, bir atılım yapabilirsiniz.

Ya "yerli" diyorsunuz, "millî" diyorsunuz; gübre ithal, tohum ithal, ilaç ithal ve şimdi euro oldu 10 lira, hepsi yüzde 60-70 zamlanmış durumda Sayın Bakan; hangi yerlilik, hangi millîlik? Efendim, hayvancılığın yeminden bahsediyoruz, yüzde 60 artmış fiyatı, süt fiyatı aynı. Bu çerçevede, hayvanlar kesime gidiyor. Hangi yerlilikten, hangi millîlikten bahsediyorsunuz? "Efendim, biz hayvancımızın yemini Türkiye'de üreteceğiz; euroya, dolara bağımlı olmayacak." diye bir vizyon ortaya koyabildiniz mi?

İthalatla ilgili; ceviz ithal ediyoruz ya, Şili'den ceviz ithal ediyoruz. Niye ceviz ithal ediyoruz biz? Niye badem ithal ediyoruz, niye Kaliforniya'nın bademini yiyoruz? Niye Venezuela'nın peynirini yiyelim Sayın Bakan? Hak mıdır bunlar? Niye bunlarla ilgili bir vizyon duyamadık biz?

Tütünle ilgili "Yüzde 30'u yerli tütün olacak." diyorsunuz. Niye yüzde 75 diyemiyorsunuz, niye yüzde 80 diyemiyorsunuz? Yabancı karteller mi bu anlamda bastırıyor? Bakın, Philip Morris'i, bilmem nesi, şusu busu buradan yasalar geçiriyor; o karteller, o lobiler etkin bir baskı yapıyorlar. Yüzde 30'a çıkarabilmişiz. Niye yüzde 75'e çıkarmayalım, niye yerli tütün geçmişte olduğu gibi olmasın? Niye kamu burada regülatör olamasın, bütün ürünlerle ilgili regülatör olup bu ürünleri etkin üretmeyelim?

Sayın Bakan, tarım sigortasıyla ilgili bir vizyon duyamadık sizden. Ya, don oluyor, sel oluyor. Sıcak vurdu, narenciye üreticisinin yüzde 60-70 üretimi gitti. Bunlarla ilgili bir gıda, tarım sigortası, çiftçilerimizi tamamen güvence altına alacak bir vizyon, bütün çiftçilerimizi güvence altına alacak kamu destekli bir vizyon neden ortaya koyamıyorsunuz Sayın Bakan?

Su politikası... Suyla ilgili bir vizyon duyamadık sizden Sayın Bakan. Bakın, baktım, yani, sonuçta kuraklık geleceğimizin meselesi; savaşlar da belki bundan sonra suyla ilgili olacak. Yani bu anlamda, su bilinci ne şehirde var ne evde var Sayın Bakan, size bunu açıkça söyleyeyim. Evde çeşmeler açılır, efendim, suyla ilgili bu anlamda hiçbir bilinç yoktur; kırda da yok, köylüde de yok.

Ya, olmaması gereken ürün olmaması gereken yerde üretiliyor. Bakıyorsunuz, Konya'da mısır üretiliyor. Yer altı suyunu önce 50 metreden bastılar, sonra 100 metreden, şimdi 300 metreden, 500 metreden su basıyorlar, obruklar oluyor, öyle değil mi? Yer altı suyu daha da derine çekiliyor, kuraklık daha da artıyor, tuzlanma daha da artıyor. Bununla ilgili niye bir vizyonunuz yok? Niye "Konya'da mısır ekilmez." diyemiyorsunuz? Niye "Konya'ya buğday uygundur ve ben buğdaya destekleme vereceğim, mısır ekmenize gerek yok." diyemiyorsunuz? Niye bununla ilgili havza bazlı...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Paylan, toparlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir buçuk dakikam var Sayın Başkanım.

Niye bu anlamda bir vizyon yok? Niye hâlâ ekilmemesi gereken bu ürün, ekilmemesi gereken yerde ekiliyor Sayın Bakan?

Bir şey daha soracağım suyla ilgili: Ben ilk olarak 18 yaşında Amerika'ya gitmiştim. En çok şaşırdığım şey neydi biliyor musunuz? Gittim, su istedim, çeşmeyi gösterdiler; çeşmeyi açtım, "Allah Allah, çeşmeden su mu içiliyormuş?" dedim, çeşmeden su içiyorlardı. Sonra diğer ülkelere de gittim, bütün gelişmiş ülkelerde insanlar çeşmeden su içiyorlar Sayın Bakan. Türkiye'de ise bakın, işte, şu markaların sularını içiyoruz; milyonlarca kamyon her yıl bu suları taşıyor İstanbul'a, şuraya buraya ve bu anlamda hem çevreyi kirletiyoruz hem de su ticarileşiyor. Niye bütün Türkiye'de -şu an Diyarbakır'da, vekili olduğum Diyarbakır'da, herkes çeşmeden su içiyor; bunu başarmışız- niye 81 ilimizde biz çeşmeden su içemiyoruz Sayın Bakan? Niye bununla ilgili bir vizyonunuz yok? Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla beraber böyle bir vizyon ortaya koyup "81 ilimizde de biz bu suyu çeşmeden üç yıl içinde içireceğiz." diye bir vizyon ortaya koyamıyorsunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gelirler artınca çeşmeden içmiyoruz, böyle marketten alıyoruz. Gelir düzeyiyle ilgili bir şey bu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son olarak Sayın Bakan, şunu da söyleyip bitireyim, Sayın Başkanın sabrını zorlamayayım: Sayın Bakan, avla ilgili de bir vizyon ortaya koymuşsunuz. Ya, avın cinayet olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda hâlâ dağ keçilerinin avlanmasıyla ilgili yabancılara "Şu kadar euro verirsen dağ keçilerini avlarsın." diye bir vizyon ortaya koyuyorsunuz ve bunu engellemiyorsunuz. Sayın Bakan, bu cinayete ortaksınız. Dağ keçilerimizi yabancılara para karşılığı avlatıyorsunuz; kuşlarımızı, pek çok memeli hayvanı avlattırıyorsunuz. Bu mu yerlilik, bu mu millîlik? Niye dağ keçilerini koruyacak, bu dağ keçilerini avlatmayacak bir vizyon ortaya koyamıyorsunuz, para karşılığı yabancılara avlattırıyorsunuz?

Bu anlamda, açıkça söyleyeyim, bu sunumunuzun yerli ve millî bir sunum olmadığını düşünüyorum; çiftçiyi, insanı, toprağı, medeniyetimizi koruyan, kır-kent ilişkisini koruyan bir vizyon olmadığını düşünüyorum; bu konuda sizi eleştiriyorum ve bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.